BIST 9.431
DOLAR 32,60
EURO 34,78
ALTIN 2.501,03

Yılmaz Özdil ve cehalet üzerine 128 milyar dolarlık bir deneme

Google’dan taradığı, çoğu gereksiz ve abartılı örnekleri peş peşe sıralayıp Müjdat Gezen kıvamındaki mizah anlayışıyla yazıyı bitirince kitlesini tatmin ettiğini biliyor.

            Google’ın herkesi eşitlediği bir çağda kalem erbabı açısından aslında bilginin çok fazla kıymeti kalmadı.

            Kısa bir Google taraması yap, peş peşe lakırdıları sırala, sonunu çarpıcı bir cümleyle tamamla, cehaletini çok kolay saklarsın!

            Villasındaki kaçak yapıyı metrekare üzerinden aklamaya çalışıp, ahlakı metrekare hesabına eşitleyen kaçak yazarımız Yılmaz Özdil okur kitlesini iyi çözmüş.

            Google’dan taradığı, çoğu gereksiz ve abartılı örnekleri peş peşe sıralayıp Müjdat Gezen kıvamındaki mizah anlayışıyla yazıyı bitirince kitlesini tatmin ettiğini biliyor.

            Sonra hiçbir tarihi vesikaya dayanmayan bir kitap yazdığında 2.500 liraya çakacağı andropoz amcaların ve menopoz teyzelerin hormonlu Kemalist kahramanı olacağını da biliyor!

            Dizi senaristleri de öyle değil mi?

            Adam öldürmek ve aldatma/zina temeline oturmuş yerli dizilerimizde Ramazan ayı gelince koy bir iftar veya sahur sahnesi, memleketin tombul eşrafının kahramanısın artık!

            Haa beş dakika sonra sinek öldürür gibi adam öldürüp aldatma seanslarına başlayabilirsin! Neticede hiç ölmeyecek gibi yaşamak, dünyayı ihmal etmemek lazım!

            Nerde kalmıştık? Hatırladım, Yılmaz hakkında konuşuyorduk…

            Sıkıntı, Yılmaz’ın toplumun tamamının aptal olduğu zannıyla hareket etmesiyle başlıyor!

            Yılmaz, “128 milyar dolar” başlıklı yazısıyla beynimin birkaç bin hücresini telef etmeseydi, bu köşeyi kendisiyle zayi etmeyi düşünmüyordum!

            İzah edeyim efendim…

            Yılmaz, 1941 yılında yaşanan bir olayı anlatıyor. Özetlersek,..

1941 yılında Türkiye kâğıt para basamıyor. İngiltere’de bir şirketle anlaşılıyor. Paralar basılıyor. Türkiye’ye getirilirken 2. Dünya Savaşı yaşandığı için Almanlar, İngiliz bayraklı gemiyi batırıyor. Paralar denizde yüzüyor. Millet paraları topluyor. Paralar Yunanistan üzerinden gizlice ülkeye girmesin diye diplomatik girişimler yapılıyor. Sonra paranın bir kısmı ülkeye geliyor. O günden sonra bir daha Merkez Bankası’nın parası kaybolmuyor. Falan filan…

            Google’dan arakladığı hikâyeyi 128 milyar dolar meselesine bağlıyor ve yazıyı şöyle bitiriyor:

            “Bizim hükümet cevap vermediğine göre, bir de Yunan makamlarına sormakta fayda var… Hani belki gemiyle filan taşırken maazallah başına bir şey geldiyse, birazını denizde bulmuş olabilirler!”

            İşte bu son cümlede gülmeniz gerekiyor!

            Yukarıda Müjdat Gezen kıvamındaki mizah anlayışıyla yazıyı bitiriyor dedim ama hakkını yemeyeyim, normalde buna Müjdat bile gülmez!

            Kafam karıştı!

            Gülmez değil mi?

            Ancak yanlarında Uğur Dündar olursa hep beraber gülerler deyip meseleyi kapatalım!

            “Yılmaz böyle yazmışsa yazmış canım, ne var bunda? Ciddiye almazsınız, olur biter!..”

            Dediğinizi duyar gibiyim.

            Yılmaz’ın seviyesizliğinin ve cehaletinin, toplumda azımsanmayacak bir karşılığı olmasa, niye ciddiye alayım ki?

            İnsanlar elbette ki ekonomi yönetimini beğenmeyebilir, eleştirebilir…

            “Sene olmuş 1941. Birinci Dünya savaşına birlikte girdiğimiz Almanlar dünyaya meydan okuyacak seviyeye gelmiş biz halen daha para bile basamıyoruz. Keşke toplum mühendisliği yapmak yerine ülkenin gerçek meseleleriyle uğraşsaymışız!..”

            Demeyeceğim ancak 128 milyar doları gemilerle kaçırdılar demeye getiriyorsa bir insan;

            1-Ya cahildir

            2-Ya sayı saymayı bilmiyordur

            3-Ya dayak yememiştir

            4-Ya da ulusalcı faşist kırması gerzek solcudan hallice az biraz devrimci/Kemalist karışımıyla modifiye edilmiş orijinal geri zekâlıdır!

            Genelleme yaptım. Yazıda adı geçen şahıslara kastım yoktur!

            Şubat ayı döviz rezervlerinin 95.5 milyar dolar olduğundan bahsetmeyeceğim. Zira gerçekten insanlar zor durumda, inandırıcılığımı kaybederim. Ayrıca cebindeki paranın yönetiminden aciz birisi olarak, ekonomi hakkında oldum olası konuşmayı sevmem.

            Memur çocuğu olarak dünyaya geldim ve bütün ömrümü akçeli işleri düşünmemek üzre kurdum. Belki de bu yüzden ekonomi meselelerinden hiç hazzetmedim.

            Ama Merkez Bankası’ndan çuvallara para doldurulmayacağını da biliyorum.

            Bir konuya ilgi duymamak başka şey, aptallık başka şey!

            Hadi Yılmaz’ın hükmü kustuğu köşesi kadar diyelim! Bugünkü sorunlarımızı çözme iddiasında olan partilerin haline ne demeli?..

            Cahilin ferasetine oynayarak mı iktidara geleceksiniz?

            Yılmaz’a kızıyoruz ama en azından “hesap uzmanı” değil!

            Sayın Kılıçdaroğlu,

            SSK müdürü olduğunuz zaman…

            Hatırlayın canım! Hani şu ilaç kuyruklarında insanların öldüğü, bıçak parası almayanın acil ameliyata bile girmediği, iflas eden SSK günlerinden bahsediyorum!

            Sizin genel müdür olarak SSK’nun hesabındaki parayı alenen cebinize koyma ihtimaliniz var mıydı?

            Haşa, yapmazdınız. Eminiz…

            Siz nasıl yapamıyorduysanız, bugün de aynı şekilde Merkez Bankası’ndan kimse para alamaz!

            Hesap uzmanı olmaya gerek yok. Az biraz devlet işleyişinden anlamak, az biraz hukuk bilgisine sahip olmak bu basit gerçeği anlamak için yeterli.

            Bu arada Kemal Bey, size son bir tavsiyem olacak:

            Yılmaz’ı okumayın!

            Zekâ seviyesini olumsuz etkiliyor!

            Nerden mi biliyorum?

            “Yahu bu 128 milyar dolar nerede!..”