BIST 10.083
DOLAR 32,43
EURO 34,82
ALTIN 2.442,58
HABER /  GÜNCEL

Yalçın Akdoğan'dan Metiner ve Tayyar'a fire ayarı!

Yalçın Akdoğan, AK Parti'nin verdiği fireye sert çıkan Mehmet Metiner ve Şamil Tayyar'a "susun" mesajı verdi.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AK Partili milletvekillerinden fire olduğu yönündeki tartışmalarla ilgili "içimizdeki hainler" yorumunda bulunan Şamil Tayyar ve Mehmet Metiner'e mesaj verdi.

Akdoğan "Bu ileri laflar doğru değil çünkü herkes farklı gerekçelerle sebeplerle bir iradeyi ortaya koymuştur... Biz kendi içimizde bu meseleleri tartışırız. İç meseleleri siyasi polemik konusu yapmak, insanların birbirine laf söylemesi iradelerini sorgulaması bu da doğru bir şey değildir" dedi.

Akdoğan, Ülke TV'de gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması hatırlatılarak sorulan soru üzerine, "Siyasette sonuca ulaşmak önemlidir. Muhalefet bir hamle yaptı, sonuca ulaşabildi mi? Ulaşamadı. Yani istediğini yapamadı, 276'yı bulamadı. Burada önemli olan budur. Sürekli seçim kaybeden muhalefetin, 'biz işte bir puan oyumuzu arttırdık, iki puan şöyle oldu, iktidar bir puan geriye gitti vs' gibi kendi seçim başarısızlığını mazur göstermek için nasıl yorum yapıyorsa burada da aynı şey. Sen kendine bak. Sen bir şey yapmak istedin, 276'yı bulamadın, sonuca ulaşamadın ve burada muhalefet istediğini alamamıştır. Burada önemli olan budur" değerlendirmesini yaptı.

Akdoğan, bütün partilerin milletvekilleri üzerinde baskı kurduğunu, bütün milletvekillerini zorla oraya getirdiğini, baskı kurmak için her şeyi yaptıklarını buna rağmen neticeye ulaşmadıklarını belirtti. Akdoğan, 4 eski bakanla ilgili Yüce Divan oylamasında AK Partili milletvekillerinden fire olduğu yönündeki tartışmalarla ilgili soru üzerine şunları söyledi:

FİRE YORUMU: BU İRADEYE SAYGI DUYARIZ AMA NORMAL DEĞİL AÇIKÇASI

"Sayıyı bilmiyoruz AK Parti'de. Mazeretli olanlar da var. Cumhurbaşkanımızla Afrika'ya, Başbakanımızla Davos'a gidenler, hasta olanlar, uluslararası birtakım programlarda olanlar, mazereti olan arkadaşlarımız da var ama bizden bir kısım kişilerin de kabul oyu verdiği de anlaşılıyor bu tablodan. Burada AK Parti'nin bir grup baskısı oluşturmaması... Neticede milletvekili kabine giriyor ve bir oy kullanıyor. Bu iradeye, sonuca saygı duymak gerekir. Bu saygıyı da biz göstermek zorundayız. Onun ötesinde kendi içimize dönük meseleyi elbette ele alırız, tartışırız, konuşuruz, değerlendiririz. Burada ben dramatik, çok eyvah eyvah denecek bir tablo olduğunu düşünmüyorum ama kendi içimizde sorgulanması gereken meseleler de olabileceğini düşünüyorum. Saygı duyarız iradeye ama çok normal bir şey olarak da görmüyorum açıkçası."

METİNER VE TAYYAR'A MESAJ: BU İLERİ LAFLAR DOĞRU DEĞİL!

Akdoğan, "İki milletvekiliniz bir açıklama yaptı, 'içimizdeki hainler' denildi" hatırlatması üzerine de şunları kaydetti:

"Bu ileri laflar doğru değil çünkü herkes farklı gerekçelerle sebeplerle bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu 'Ben yolsuzluğu destekliyorum' anlamına gelecek bir şey değildir. Burada muhalefet bir önerge vermiştir. Yani 'Yüce Divan'a gitsin, mesele o zeminde ele alınsın' diye düşünenler olabilir. Bu sonuçtan 'tamam yolsuzluk vardır' hükmü çıkmaz. O şekilde oy kullanan arkadaşlarımız da bunu demiş olmazlar onu yapmakla. Farklı sebeplerle kişisel tepkilerini bir şekilde ortaya koymuş olabilirler. Burada ben baktığımda, muhalefetin çok ciddi bir ittifak halinde, grup baskısıyla milletvekillerinden oy topladıklarını görüyoruz. 

"İÇ MESELELERİ POLEMİK KONUSU YAPMAK YANLIŞ"

AK Parti'den hiç hazzetmeyen ve farklı farklı girişimlerin içinde olan yapıların veya kişilerin burada nasıl işbirliği yaptığını, nasıl bir bütün olarak orada bir tavır sergilediğini görünce, buna destek mahiyetindeymiş gibi algılanabilecek bir tavır sergilenmesini, kişisel de olsa ben bunu doğrusu çok içime sindiremedim ama bu çok büyütülecek bir şey değildir. Biz kendi içimizde bu meseleleri tartışırız. İç meseleleri siyasi polemik konusu yapmak, insanların birbirine laf söylemesi, iradelerini sorgulaması bu da doğru bir şey değildir."

Bugüne kadar atlattıkları badireleri ve 12 yıldır iktidarda olmalarını grup bütünlüğünü korumalarına bağlayan Akdoğan, gruptaki arkadaşlarının samimiyetini sorgulamayacağını, bunun bir gönül ilişkisi olduğunu söyledi.

Akdoğan, "Bu gönül ilişkisi içinde bütün bu yapı, grup bütünlüğünü koruyarak zorlukların üstesinden gelmiştir. Grup bütünlüğünde farklı bir hava estirecek şekilde siyasi polemik yapmak içeride, bunun çok doğru olduğunu düşünmüyorum, özellikle seçim sürecinde" değerlendirmesinde bulundu.

SOMALİ'DEKİ SALDIRI

Somali'deki bombalı saldırıya ilişkin soru üzerine Akdoğan, "Bu olayı şiddetle lanetliyoruz" ifadesini kullandı. Saldırının amacının, yapanların belirlenmesinin, olayın aydınlatılmasının önemine değinen Akdoğan, "Şimdiden bunu 'Türkiye'ye dönük bir eylem, saldırı' gibi nitelendirmek çok doğru olmayabilir. Olayı tam bir anlamak lazım" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığından konuyla ilgili açıklama yapıldığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın programını değiştirmeyip Somali'ye gideceğinin bildirildiğini hatırlatan Akdoğan, "Şunu herkesin bilmesi lazım: Türkiye ve Türk politikasına kimse bu tür eylemlerle yön veremez. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu tür hadiselere eyvallah etmez" diye konuştu.

"CİZRE İKİNCİ BİR KOBANİ OLAYINA ÇEVRİLMEK İSTENDİ"

Akdoğan, Cizre'deki olaylara ilişkin soru üzerine, Çözüm Süreci ve önceki demokratik açılım süreçlerinin birçok sabotaja uğradığını belirterek, "Cizre ikinci bir Kobani (Ayn el-Arap) olayına çevrilmek istendi: Bunun üzerinden nasıl sürece zarar verebiliriz. Burada kirli ellerin karanlık ellerin devreye girdiğini gördük. Açık tahrikler, provokasyonlar içerisine girdiklerini gördük. Bunlarla ilgili tabii gerekli soruşturmalar yapılıyor. Ama 4-5 gündür geçen haftaya göre daha sakin olduğunu biliyoruz, şu anda bölgede herhangi bir şey yok" diye konuştu.

Bölgede birilerinin, provokasyon ve tahrik peşinde olabileceğini ifade eden Akdoğan şöyle konuştu:

"Ama ortada bir örgüt var. Bununla ilişkili birtakım çevreler var, onlar bu işleri yaptılar yani hendeği kazan, provokatörler gelip hendeği kazmadı, kazan anlayışın ne olduğu belli. Sokaklara çocukları salan, sağa sola molotof atan bu anlayış da belli. Devlet burada güvenliği sağlayabilecek güç ve kudrete sahiptir ve gereğini yapar. Ama bu siyasi bağlantılı yapıların bu tahriklerden uzak durması kitleyi sokaklardan çekmesi, bu olaylara zemin hazırlamaması önemlidir. Bizim de bu siyasilere bu çağrıyı yapmamız gayet doğaldır. Bu bağlamda birkaç defa bu olayların son bulması için girişimler oldu. Öcalan'ın mesajı okundu. Ertesi gün çocuğun vurulması hadisesi yaşandı. Daha önce Kandil bir açıklama yaptı, yüzlerinizi kapatmayın, molotof atmayın... Ertesi gün başka hadiseler meydana geldi. Bunların hepsi boşa çıktı. Karanlık eller bunları boşa çıkarmak için bu işleri yaptılar."

TUTUKLANAN EMNİYET MÜDÜRÜ CİZRE'YE NASIL ATANDI?

"Hrant Dink cinayetiyle ilgili soruşturmada adı geçen şaibeli bir emniyet müdürünün Cizre'de görev almasının garip olduğuna" ilişkin soru üzerine Akdoğan, şöyle devam etti:

"Devam eden soruşturmalarda bizim peşinen birtakım hükümler vermemiz doğru olmaz. Neticede birtakım kişilerin itibarları söz konusu olduğu için daha hassas davranmak lazım. Devam eden davaları görmek lazım, ona göre yorum yapmak lazım. Ama o hadiselerde birtakım karanlık ellerin devreye girdiği ihmallerin olduğu, konuşuluyor. Bu, suçun içinde neye tekabül eder, yani bir pay çıkarır mı çıkarmaz mı? Ona yargı karar verecek. Bölgede yaşanan bu olumsuzluklarda birtakım örgüt içi dinamiklerin veya çözüm sürecinden hazzetmeyen farklı odakların yani uluslararası aktörlerin bunu manipüle edebildiklerini veya paralel yapı gibi birtakım şeylerin çözüm süreci akamete uğrasın birinci amaç. İkinci amaç da AK Parti seçim öncesi bundan zarar görsün şeklinde terörü tekrar tırmandırabilir miyiz?. Bunu tahrik ettiklerini görüyoruz. AK Parti gitsin de Türkiye ne olursa olsun. Sorumsuzca bir yaklaşımları olduğunu daha öncede gördük. Çok farklı saiklerle birtakım kirli ellerin orada işin içinde olduğu anlaşılıyor."

"PARALEL YAPI KARANLIK BİR YAPIDIR"

Akdoğan, "paralel yapı"yla ilgili bir istihbarat örgütü gibi çalışabilecek bir yapının, maskeleri ne olursa olsun, bir siyaset mühendisliği çabasının ötesinde, başka birtakım amaca hizmet ettiğini anlattı.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Karanlık bir yapıdır. Düşünün polisin içinde hakim, savcı vesaire, bunun dışarıdan bir imam sivilden talimat alması, o talimatlara göre hareket etmesi bu idari bir suçlu olmanın ötesinde, örgütsel bir suçtur. Bu paralel yapı meselesi ortada bir örgüt olduğunu gösteriyor. Örgütsel organize bir suç yapıldığını gösteriyor. Devletin gücünü kullanan ama başka amaçlara hizmet eden ve meşruiyeti kendinden menkul hiç bir hukuki ve siyasi meşrutiyet yok. Ama bir şekilde ben yönetirim sevdasına kapılmış, bir tablo bu." değerlendirmesinde bulundu.

Akdoğan, her yolu amaca ulaşmak için mubah görmenin doğru olmadığını vurgulayarak, "Hakikatin merkezine kendisini koyup, cezalandırıcı olarak gidip birtakım infazlar yapmak bu doğru değildir. İslami de değildir, kabul edilebilir de değildir" ifadesini kullandı.

SEÇİMLER ÇÖZÜM SÜRECİNİ NASIL ETKİLEYECEK?

Seçimlerin yaklaşmasıyla Çözüm Süreci'nin akamete uğrayıp uğramayacağı yönündeki soruya da Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şöyle yanıt verdi:

"Hükümet iyi niyetle samimi bir şekilde bu kronik sorundan kurtulmaya çalışıyor. Burada tam bir irade var, bu konu her kurulda, devletin bütün kurumlarında konuşulan tartışılan bir devlet politikası olarak hayata geçirilen bir durumdur. Cumhurbaşkanının iradesi tamdır, Başbakanın ve hükümetin iradesi tamdır. AK Parti'nin iradesi tamdır. Bu süreç de tam bir kararlılıkla sonuç almaya çalışıyoruz. Ama bunlar çok kolay süreçler değil. Onlarca yılın meselesi akşamdan sabaha çözülmüyor. Çok farklı dinamikler devreye girebiliyor. Burada Asayişi bozan olaylara müsaade etmemek onların da buna çanak tutmaması önemli, algıyı bozan eylem veya söylemlere müsaade edilmemesi önemli."

Akdoğan, Çözüm Süreci'nin seçime endeksli bir süreç olmadığını, siyasi polemiklere veya seçim hesaplarına da kurban edilmemesi gerektiğini, sürecin el birliğiyle götürülmesi gerektiğini söyledi.