BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

Venedik Bianeli: Türk pavyonu 'Nefes' almaya başladı

Dünyanın en büyük ve saygın güncel sanat etkinliklerinden Venedik Bienali bugün başlıyor. Türkiye Pavyonu’ndaki Sarkis’in “Respiro” (Nefes) isimli sergisi açılış töreniyle tanıtıldı.

Abone ol

Dünyanın en büyük ve saygın güncel sanat etkinliklerinden Venedik Bienali bugün başlıyor.

Artık bağımsız bir cumhuriyet olmasa da, nevi şahsına münhasır yapısı ve güzelliğiyle tüm dünyadan bağımsız bir havası olan bu İtalyan kenti 120 yıldır, her iki yılda bir düzenlenen bienal için sanat camiası, gazeteciler ve trend takipçilerinin akınına uğruyor.

2013'te düzenlenen 55. Venedik Bienali'ni 475 bin kişi ziyaret ederken bu yıl bu sayının daha da artması bekleniyor. Geçen senelerde Haziran-Kasım ayları arasında düzenlenen bienal bu yıl ise bir ay kadar erken başlıyor. Bienal 22 Kasım’a kadar sürecek.

Resmi açılıştan önce uluslararası kültür-sanat camiasının ve basın mensuplarının katılımıyla bienalin ön izlemesi yapılıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın organizasyonu ve Defne Ayas’ın küratörlüğünde hazırlanan Türkiye Pavyonu’ndaki Sarkis’in “Respiro” (Nefes) isimli sergisi de Perşembe günü yapılan açılış töreniyle tanıtıldı.

Sarkis’in “İtalya’da olduğumuz için İtalyanca isim verdim” dediği eseri “Respiro”, açılışla birlikte ilk nefeslerini almaya başladı. Sergiyle ilgili olarak BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sarkis, eserini “anne karnında nefes alıp veren bir bebeğe” benzetti.

'Kırmızılı kadın'

“Respiro”, sergi alanının iki ucundaki neon gökkuşakları ve ortadaki arkalı önlü iki aynadan oluşuyor. Üzerlerinde çocukların parmak izleriyle renklendirdiği gezegen figürleri olan aynalar, gökkuşaklarını yansıtıyor. Sergi mekanının duvarlarını ise Sarkis’in hem binlerce yıl öncesinden hem de aktüel olaylardan, görüntülerden seçtiği 36 fotoğrafın vitray çalışmaları süslüyor. Bunlar arasında, 35 bin yıl öncesine ait mağara resimleri, Hrant Dink’in narlar önünde çekilmiş bir fotoğrafı, Afa Soyfa’daki melek figürü, Gezi Parkı eylemlerinin simgelerinden biri haline gelen “kırmızılı kadın” fotoğrafı, Sarkis’in anne-babasının mezarları ve torununun görüntüsü de bulunuyor.


Paris’te yaşayan Sarkis’in Venedik’teki Türkiye Pavyonu sergisini gezenler arasında Fransızların çokluğu dikkat çekerken, Fransa Kültür Bakanı Fleur Pellerin de sergiyi ziyaret ederek bizzat Sarkis’ten eserlerle ilgili bilgi alıyor. Fransız Bakan’a sergiyi gezdirdikten sonra BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Sarkis, 1915’in 100. yıldönümünde hem Türkiye’yi Venedik’te temsil etmesi hem de Ermenistan pavyonuna da eserleriyle katılması hakkında yapılan yorumlardan ve eserlerinin siyasi işler olarak değerlendirilmesinden rahatsız olduğunu vurguluyor. Sarkis, şöyle devam ediyor:


“Ben insani bir olay olarak bakıyorum. (Vitrayları göstererek) Burada Hrant’ın (Dink) resmi de var, aynı zamanda Japonya’da çiçek açan bir kiraz ağacı da var, benim torunumun masum yüzü var, Hindistan’da dünya güzeli bir kadının yağmurla yıkanması var, bir kızın sırtındaki bir dövme var. Bunların hepsine bakmak istiyorum. 35 bin yıl önceki bir görüntüye gittim, mağara resimlerine. Onun yanına günlük bir olayı koydum. Birisi eliyle üzüm yiyor mesela. Bu büyük kültürle günlük hayatı birleştirmeye çalıştım.”


Bütün bu imgelerle ve ses, görüntü, zaman ve mekanın bir araya getirilmesiyle “birlik” hissi yaratıldığının altını çizen Sarkis, mekanın ortasına yerleştirdiği, üzerinde gökkuşağı renklerinde parmak izleri olan aynayı işaret ederek şöyle devam ediyor:
“Türkiye’den 12-13 yaşlarında 4 tane çocuk geldi ve bunu parmak izleriyle yaptı. Aslında 7 tane çocuğun gelmesini istiyordum, çünkü gökkuşağının 7 tane rengiyle yapıldı. Ve çocuklar parmaklarıyla bir dünya yarattılar. Çok taptaze bir dünya yarattılar, içinde pislik olmayan bir dünya yaratmak istedim.


Sarkis, gökkuşağı seçimini ise şöyle açılıyor: “Bunu bir metafor olarak seçtim. Biliyorsunuz biz Big Bang’den öncesine gidemiyoruz. Belki bir gün gideceğiz ama şu anda Big Bang’den daha önce ne vardı bilmiyoruz. Sadece bir şey oluşmuş, bir patlama olmuş ve dünyamız, dünyalarımız kurulmaya başlamış. Fakat ondan sonra biz kalkıp milyonlarca yıl sonra şu an ikimiz konuşuyoruz. O da bir kırılma noktası. Bizim bildiğimiz o tatlı, güzel gökkuşağı birden çıldırmaya başlıyor. Benim gökkuşağım Big Bang gibi. Bir işaret de olabilir.”