BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47
HABER /  GÜNCEL

Topbaş:Trafiğin tam çözülmesi hayal

Trafik sıkışıklığı konusunda karamsar konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kentin ışıklandırılması için 100 trilyon liralık yatırım yapacaklarını söyledi

Abone ol

Türkiye'nin nüfusunun beşte biri İstanbul'da yaşıyor. Ama bundan da önemlisi, bir dünya kenti olan İstanbul'un Türkiye'nin hem üretimine hem de ruhuna yaptığı katkı. İstanbulsuz bir Türkiye herhalde çok eksik bir Türkiye olurdu, dünyaya açılan kapısını kaybederdi. Türkiye'nin en güzel, en büyük kentlerinden biri olan İstanbul'un her zaman çok ciddi sorunları oldu. Hele son bir, iki yıldır bu kentte yaşanan sorunlar, bugüne kadar rastlanılmamış boyutlara ulaştı. Şehrin içinde bir yerden bir yere ulaşmak artık bazen saatler alıyor. İnsanlar işlerine ve evlerine gitmekte çok büyük zorluklar yaşıyor. Bunun yanı sıra, İstanbul'daki suç oranı da daha önce görülmedik noktalara yükseldi. İnsanlar, gerek trafikteki artık 'korkunç' diye nitelenebilecek karmaşanın, gerekse suçtaki büyük patlayışın nedenlerini ve çarelerini merak ediyorlar. İstanbul'un yaklaşık iki yıldır belediye başkanı olan Kadir Topbaş'la, dünyanın bu en güzel kentinin dertlerini, giderek büyüyen sorunlarının nedenlerini, çözümlerin neler olabileceğini konuştuk. Siyasete 34 yıl önce Milli Selamet Partisi'nde başlayan mimar Kadir Topbaş, İstanbul Belediye Başkanlığı'na seçilmeden önce Beyoğlu Belediye Başkanı'ydı.

Genellikle yöneticilerin algılamaları yönetilenlerinkinden farklı oluyor.Onun için önce şunu sorayım. İstanbul halkının hayatından memnun olduğunu düşünüyor musunuz?

Vatandaş şöyle memnun: Yöneticisine güvenmesi ve ulaşabilmesi açısından vatandaş hayatından memnun. Ben sırça sarayda yaşayan biri değilim ve vatandaşın hayatından memnun olduğunu hissediyorum. Çünkü arabamla yolda giderken ya da çarşı, pazarda halkın arasına girdiğim zaman hâlâ bana olumlu tepki verenler var. Trafik konusunda bazı olumsuz kanaatler mevcut ama İstanbul'un trafik problemi 1950'lerden beri konuşuluyor. Megapollerde trafik sorununun tamamen çözülmesi mümkün değil.

İstanbul her zaman çok sorunlu bir kenttir ama son bir, iki yıldır bu sorunların dayanılmaz boyutlara çıktığını fark ediyor musunuz?

Ulaşımda gittikçe artan bir problemle karşı karşıyayız. Çünkü her gün ortalama 630 civarında yeni araç trafiğe katılıyor İstanbul'da. Gerçi şu anda her bin kişide 150-160 kişi araç kullanıyor ve bu rakam, her bin kişiden 450'sinin araç kullandığı Avrupa Birliği ortalamasından düşük ama İstanbul'da mevcut araç sayısı bile sorun yaratıyor. Çünkü bu şehirde yeni yaşam alanları, yollar önceden kurgulanmadı, gelişigüzel gelişti. Oysa İstanbul, tarihi yarımadadan Şişli'ye, hatta Bebek'e, Kadıköy ve Üsküdar bölgelerinde Ümraniye'ye kadar tramvayları, raylı sistemleri olan bir kentti. Bu raylı sistemler yok edildi, yerine troleybüs diye bir şeyler getirildi. Sonra onlar da kaldırıldı.

Niye?

Bu kentte ulaşıma bir türlü karar verilemedi. Oysa bir kentin medeniyet ölçüsü, o kentteki toplutaşım aracı kullanma oranıdır. Bu oran bizde yüzde 10. Bireysel araç kullanma oranı ise yüzde 89. Biz, lastik tekerlekli kent ulaşımındayız. Deniz ulaşımı ve raylı sistem, hızla geliştirsek de henüz çok yetersiz. Raylı sistemimiz 47 kilometre uzunluğunda. Başkan olduğumda bunları devraldım ben.

Siz bana yılların biriktirdiği bir trafik sorununu anlatıyorsunuz. Arabaların sayısının her gün arttığını, yolların sayısının ise aynı hızla artmadığını biliyorum. Ama artan araba sayısıyla açıklanamayacak, bütün İstanbulluların 'ne oluyor' diye birbirine sorduğu anlaşılmaz bir facia yaşıyoruz biz trafikte son zamanlarda. Ben son dönemdeki faciadan söz ediyorum ve ne oldu diye soruyorum. Bu trafik son dönemde niye bu hale geldi?

Günde 600, yılda da toplum 200 bin yeni araç trafiğe girerse ve siz de mevcut yolları kullanmaya devam ederseniz, bundan daha farklı bir tablo çıkmaz ki ortaya. Buna ilave, bir de trafik kurallarına uymayan sürücüler devrede. Bütün bunlar trafiği olumsuz yönde çok ciddi etkiliyor. Sokağa çıkma yasağında ya da uzun tatil günlerinde, kent içindeki araç sayısı azaldığında trafikte bir rahatlama oluyor. Niye? Çünkü İstanbul'da geçmişe göre araç sayısı çok arttı ve çok daha fazla araç var yollarda. İstanbul'da caddelerin eni, boyu ise belli. Değişmedi.

Bir şehrin trafiğinin bir yıl içinde böylesine kötüleşmesi için çok radikal bir yanlışlık olmalı. Araba sayısındaki artış açıklamıyor bu durumu. TEM gibi şehirlerarası bir otoyol bile İstanbul sınırları içinde arabaların kımıldayamadığı bir tıkanıklığa giriyor. Bunun nedenini biliyor musunuz?

TEM derseniz... Ben de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nden Avrupa yakasına geçiyorum sabahları. Köprü'nün ortasında yapılan bir kazanın Okmeydanı kavşağına kadar trafiği kilitlediğini gördüm ben. Sürücülerin kurallara uymamasından kaynaklanan bir durum da söz konusu. İki santim kar yağıyor, araçlar yolda kalıyor. Bırakın kar lastiği kullanmayı livleri silinmiş lastiklerle trafiğe çıkılıyor. Üstelik bu araçların yaşları da yüksek. Ayrıca İstanbul'da belediyenin de yılda en az 25 kavşak, bin kilometre de yol yapması gerekiyor. Biz bu yüzden zaten 116 kavşak projesini başlattık.

Evet, bizim bir de bitmez tükenmez bir kazı sorunumuz var. Birbirine alternatif olabilecek iki yolda aynı anda kazı başlattığınız yerler var. Bu uygulama, insanlara hiçbir geçit imkânı bırakmadan yolları kapatıyor, tıkıyor. Kazı planını yaparken alternatif yollar fikrini de hiç düşündünüz mü?

Düşünülüyor. İnsanlara alternatif yol bırakmak lazım. Alternatif yol bırakılmadan çalışma yapılan yerlerde hatalıyız. Bunu net söylüyorum.

Böyle bir hata nasıl yapılabilir?

Demek ki ilgili arkadaşlarda, planlamada, koordinasyonda bir problem var. Zaten onun için de biz belediye yönetiminde radikal bir değişiklik yaptık. Genel sekreter, onun yardımcıları ve daire başkanları değişti. Bu dediğiniz olaylar doğru. Ben önceki genel sekreterime okullar açılmadan bir hafta önce, 'Hiçbir iş başlamasın. Problem olacak noktaları düzeltin ve bütün çalışmaları durdurun' talimatını verdim. Aradan üç gün geçti, kendisine tekrar 'Aman hassasiyet göster' dedim. Ama bir baktım ki, Kadıköy minibüs caddesinde okulların açıldığı gün kazı yapıldı. Başkan ne yapar? Talimat verir.

Altınızdakiler, talimatınızı dinlememe cesaretini nasıl buluyor?

Genel sekreterinize söylediğiniz talimat ilgili kademelere yansırken koordinasyon eksikliği oluyor.

Vahim bir şeyden söz ediyorsunuz. Başkanının talimatına uymayan bir yapı, vatandaşın şikâyetini nasıl dinler zaten?

Değiştirdim kadroyu bundan dolayı ben. Belediyede ciddi bir değişiklik yapmaya mecburdum ve yaptım. Tavırlarımdan dolayı da onlara şunu söyledim. 'En sonunda beni Dördüncü Murat yapacaksınız' dedim.

Belediyede şimdi talimatlarınıza uyuluyor mu?

Şimdi çok hızlı gidiyoruz. Bir aydan beri çok iyiye bir gidiş var. Bunu da zaten bazı köşe yazarları söylüyor.

Niye bütün kazıları aynı anda başlattınız peki?

İstanbul devasa bir şehir. Bu şehirde sorunları üç, beş noktayla çözemezsiniz. Ayrıca yeni İhale Yasası'ndan dolayı da hem projeyi hem işi ihale süreçleri gecikti. Ama biz, mesela Atatürk Sanayi Sitesi'nin önündeki kavşakta 50 gün gibi kısa bir sürede yolun altından geçtik. Orada dönüş çok rahatladı.

Bir de siyasi, ideolojik tartışmalara yol açan projeler var. Bunların başında Göztepe parkına cami yapma fikri geliyor. Niye böyle bir projeyi gündeme soktu belediye?

Belediye Meclisi'nde bağımsızlar ve dört siyasi partinin temsilcileri var. Bu karar oyçokluğuyla çıkıyor. CHP'liler ve diğer partililer karara itiraz etmiyor.
İstanbul şehrinde halka açık yeşil alan oranı nedir şehir içinde?

Oldukça düşük. Biz son 20 ayda, üç milyon metrekare yeşil alan ürettik.

Peki Göztepe civarında, o parkın yerini tutabilecek başka o genişlikte bir yeşil alan var mı?


O boyutta birkaç yerde var, yeterli değil. Ama bunu böyle söylediğim zaman öteki taraf da benim camiye ihtiyacım var diyor.

O bölgenin camiye ihtiyacı olabilir. Ama cami illa yeşil alanın yani parkın içinde mi yapılmalıdır? Benim bilebildiğim bütün çağdaş kentlerde çok geniş yeşil alanlar vardır. Bunlar önemle korunur. Kimse buralara dokunmayı aklından bile geçiremez. Siz zaten az olan yeşil alanı azaltmayı nasıl düşünebiliyorsunuz?

Ben düşünüyorum diye bakmayın. Bunu İstanbullu istiyor. Planlara Belediye Meclisi karar veriyor.

İstanbullu yeşil alan da istiyor, değil mi?

O zaman niye Kadıköy Belediyesi'nin bugüne kadar o bölgedeki yeşil alanları nasıl imara açtığını incelemiyorsunuz? Bende dosyası var. Yeşil
alan bozularak, üzerlerine belediye tarafından kültür veya başka aktiviteler için yapılar yapılmış. Yanlışa yanlışla konuşmuyorum ama, tepkilerin inandırıcı olabilmesi için Göztepe parkında camiye gösterilen tepkiyi oralarda da görmek istiyorum. Ben Kadıköy Belediye Başkanı'na parka yakın bir noktada cami yeri bulun getirin dedim. Üç aydır getirecek. Kadıköy Belediyesi buna yargı karar verecek diyor.

Cami ideolojik bir proje miydi?

Değil.

Göztepe halkının yeşil alana mı, camiye mi daha fazla ihtiyacı var?
Her ikisine ihtiyacı var.

Parka cami, belediye sınırları içinde içki yasağı gibi uygulamalar belli çevreleri memnun etse bile, İstanbul halkının önemli bir kesimini de çok rahatsız ettiğini düşünüyor musunuz peki?

Herkes kendi önceliğini öne çıkarmaya çalışıyor. Bu doğru değil.

İstanbul dünyanın en önemli metropollerinden biri. Şu anda bu kentte yaşadıklarımızın, böylesine önemli bir dünya kentine yakıştığını düşünüyor musunuz?

Kent çok iyiye gidiyor. Elif Şafak'la bir konuşun. Washington'daki basın İstanbul'u nasıl görüyor, beni nasıl değerlendiriyor sorun. Lütfen sorun. 'İstanbul uçuyor, bu başkan kim, tanımak istiyoruz' diyorlarmış. Dünya bize böyle bakarken, bizim insanımız hep ters, eğri ve kötü tarafından bakıyor. Kesinlikle İstanbul çok iyiye gidiyor. Bunu görmek istemeyenler görmesin.

İstanbul'da bir de hızla büyüyen asayiş sorunu var. Bu birinci planda Emniyeti ilgilendirse de, belediyenin de başta arka sokaklar olarak bütün şehri ışıklandırarak ve Emniyet güçlerinin rahatça müdahale edebileceği tarzda yolları açık tutarak bu sorunun çözümüne yardımcı olması mümkün değil midir?

Mümkündür. Ben Tayyip Erdoğan'dan başbakan olduğunda rica ettim ve geçen ay Enerji Bakanı'yla İstanbul'un aydınlatılması için bir protokol yaptım. Şimdi biz belediye olarak ana arterleri, meydanları, sahilleri, aydınlatıyoruz. 100 trilyon liralık bir yatırımla İstanbul'u ışıl ışıl bir şehir yapma yönünde bir adım attık. Şu anda 40 trilyon liralık harcama ihalelerimiz çıktı. Bakırköy'den itibaren sahil yolunun bütün salaş yerleri ışıl ışıl oldu. Şimdi Bebek istikametinde gidiyoruz. Kadıköy sahilinin de aydınlatma ihalelerini yaptık. Beyoğlu Belediye Başkanı'yken, Brüksel Belediye Başkanı'na 'Akşam saat dokuzdan sonra yaşanan olumsuzluklara karşı ne yaptınız' diye sordum.

Ne cevap verdi?

'Şehri ışıklandırdım ve asayiş sorunu yüzde 60 çözüldü' dedi. Gerçekten polis verilerinde bunu görüyoruz. Aydınlatılan sokaklarda kapkaç, yankesicilik, hırsızlık, saldırı olayları en az yüzde 40-50 azalıyor. Suç karanlıklarda gizleniyor. Aydınlık olan yerde eşkal tanımlanıyor. İstanbul'un ciddi bir şekilde aydınlatılması lazım. Zaten İstanbul'un en büyük handikapı karanlık bir şehir olmasıdır. Eğer İstanbul'un dünya kenti olma iddiası varsa, 24 saat yaşayan aydınlık bir şehir olması şarttır.

Bir de son günlerde kuleler tartışılıyor. Maslak gibi trafiğin yoğun olduğu bölgeleri daha da kilitleyecek kule projelerine belediye olarak girişmek doğru mu sizce?

İETT'nin arsasına Dubai kuleleri veya başka kuleleri kesinlikle yapacağız. Biz, üç emsalin üzerine imar izni vermiyoruz o bölgeye. Diğerleri sekiz emsal kullanmışlar. Bize gelince 'Buraları çok doldu. Sen o arsaya hiçbir şey yapma. Burası boş kalsın' deniyor. Böyle şey olur mu? Burası vatandaşın yeri. İstanbullunun arsası. Orayı tarla olarak mı bırakalım? Biz kendi imar hakkımızı kullanacağız.

İnsanların bir de ulaşım ve yaşam hakkı var değil mi? O bölgede sıkışan trafiği nasıl çözeceksiniz?

Bu parsele kule yapmak ayrı şey, ulaşım ayrı şey. Kesinlikle kararlıyım, buraya üç emsal inşaat yapılacak. Burası benim belediyemin gayrimenkulü. İstanbulluların hakkı var bu değerde.

İstanbullular burada kule yapılmasını mı istiyor? Orayı kule yerine yeşil alan haline getirebilirsiniz. İstanbulluların park hakkı da var, öyle değil mi?

Olur mu öyle şey. Başkaları buraları rant haline getirip bölüşecek. Ben belediye olarak yapmayayım, burası kalabalık oldu diyeceğim. Kuleler yapılacak. Biz kule yapmasak bile o bölgede trafikte yoğunluk problemi var. Levent'ten Maslak'a uzanan metronun temelini attık. Saatte 75 bin yolcu taşıyacak bir sistem getiriyoruz. Alternatif yol çalışması da yapıyoruz. Çünkü Galatasaray Kulübü de orada stat yapacak.

İstanbul'un sorunlarıyla ilgili Başbakan'la görüşüyor musunuz?

Tabii görüşüyorum. Bazı yardım taleplerim oluyor ve anında bakanlara çözüm noktasında talimat veriyor.

İstanbul'da AKP'nin bir dahaki belediye seçiminde ciddi bir biçimde zorlanacağı, diğer partilerin güvenilir bir aday çıkarması halinde büyükşehir belediyesini kaybedeceğini söyleyenler çoğalıyor. Bu düşüncenin tümüyle gerçekdışı olduğunu söylemek mümkün mü sizce?

Kesinlikle gerçek dışı. SONAR'ın kamuoyu yoklamalarında kararsızlar dağıtıldığında İstanbul Belediyesi'ne şu anda destek yüzde 55 gözüküyor. Diğer partilerin yandaşları herhalde hayal kuruyorlar. Kararı vatandaş verecek.

İyi bir belediye başkanı olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Tabii ki düşünüyorum. Bundan hiç tereddüdüm yok. Cumartesi, pazar dahil non stop çalışıyorum. Siyaset iki şey için yapılır. Ya idealinizi gerçekleştirmek ya da menfaatinizi sağlamak için. Benim idealim bu şehire bir şeyler katmak, güzel izler bırakmak. Ben, yürümeyi, konuşmayı bu kentte öğrendim. Çocukluğum, gençliğim bu kentte geçti. Bu kent bana çok şey verdi. Benim de bu kente vereceklerim var. Ben sabırla, azimle çalışıyorum.

Söyleşi: Neşe Düzel
Kaynak: