BIST 10.046
DOLAR 32,37
EURO 34,75
ALTIN 2.412,65
HABER /  DÜNYA

The Guardian'daki çok çarpıcı analiz

Mısır'daki darbeye ilişkin Guardian'dan Jonathan Steele kaleme aldığı analiz yazısıyla öne çıktı. İşte dikkate değer bir yorum;

Abone ol

İngiliz gazetesi Guardian'da yazan Jonathan Steele, bugün kaleme aldığı analizde "Darbe geleneği Mısır için felaket olur" yorumunu yaptı.

Mursi'nin günah keçisi gibi gösterildiğinin altını çizen Steele, sokakta darbeye sevinenleri vahim olarak niteledi.

İşte günün en kıymetli ve okunması gereken analizi;


Mısır ordusunun bugün ya da ondan önceki iki gün içinde attığı adımlara tam olarak darbe denip denmeyeceği tartışılabilir. Fakat, kuşku götürmeyecek bir şey var ki o da bunun, onlarca yıldır ilk defa demokrasi havası solumuş olan bir ülkenin siyasetine zarar vuracak bir müdahale olduğudur.

2011'de Hüsnü Mübarek'in devrilmesinden sonra politikadan çekiliyor gibi görünen bir ordu yeniden sahneye çıktı. Önce seçilmiş bir cumhurbaşkanına ya uyarsın ya da gidersin diyerek bir ultimatom verdi, sonra da tehdidini yerine getirerek onu alaşağı etti ve anayasayı askıya aldı.

SEVİNENLERİN VAHİM UFUKSUZLUĞU

Genel kanıya göre serbest ve adil olarak yapılmış bir seçimin sonucunu reddetmek ve ülkenin anayasasını askıya almak hiç bir ordunun, asla yapmaması gereken şeyler.

Ordunun attığı adımın 2011'de Mübarek'e karşı sokağa çıkmaya cesaret eden ilk devrimcilerin çoğu tarafından memnuniyetle karşılanması ise ancak onların siyasi naiflik ve ufuksuzluklarıyla açıklanabilecek vahim bir durum.

MURSİ PÜR-Ü PAK MI?

Bütün bunlar, Cumhurbaşkanı Mursi'nin pür u pak olduğu anlamına gelmiyor. Kendisine yöneltilen uzun ve ayrıntılı bir suçlama listesi var. En önemlisi de geçen Kasım ayında kendi yetkilerini artıran bir dizi keyfi kararname çıkarmış olması. Fakat gösteriler başlayınca bunları hemen geri almıştı. Son olaylarda da ölmeye hazır olduğu gibi dramatik açıklamalarına rağmen bir tür ulusal birlik hükümeti kurma, genel seçim sürecini hızlandırma konularında uzlaşmaya açık olduğunun işaretlerini verdi.

BUNLARIN SORUMLUSU MURSİ DEĞİL

Mursi'yi son iki yılın bütün hayal kırıklıklarından sorumlu tutmak da saçma. Seçim sonrasında parlamentonun alt meclisini lağvetme kararını o değil, yüksek mahkeme almıştı. Müslüman Kardeşler ağırlıklı bir hükümet kurulmasını da o değil muhalefet partilerinin liderleri sağladı. Mursi onları hükümete katılmaya davet etti, reddettiler.

Mısır ekonomisinin her yıl üniversitelerden mezun olan onbinlerce gence ve tabi genel olarak işsizlere yeterli iş alanları yaratamamasının sorumlusu kesinlikle Mursi değil.

Doğru, Uluslararası Para Fonu'nun gıda ve temel ihtiyaç maddeleri üzerindeki devlet sübvansiyonunu kaldırmayı da içeren ve böylece yoksulluğu daha da artıran programını uyguladı, ama şu anda iktidar hevesi içinde olan bir çok muhalif lider de bu politikalara onay vermişti. Turizm sektöründe canlanma sağlanamamasına gelince, bunun ana sebebi sokaklarda devam eden gösteriler sırasında çıkan olayların yarattığı karmaşa ve istikrarsızlıktı.

DERİN DEVLET KİMİN YANINDA

Mısır demokrasisine 'derin devlet' yani Mübarek'in Ulusal Demokratik Parti'sine mensup bürokratlar, onların çevresine yuvalanmış seçkin işadamları ve kamu mallarından ya da yeni özelleştirilen şirketlerden nemalanan üst düzey subayların, devlet içinde devam eden gücünden gelen tehdit haklı olarak çok gündeme geldi. Kimileri Mursi'yi bu saflara katılmakla suçladı.

Fakat Mursi'ye yönelik asıl suçlama derin devlete ve onun yolsuzluğa batmış zalim hizmetkarları olarak görünen polis gücüne karşı hemen hiç bir şey yapmaması oldu.

HEPSİ AYNI ELİTİN KURDUĞU PUSUYA DÜŞTÜ

Son bir kaç gündür yaşananlar, ironik bir şekilde Tahrir meydanında ve diğer kentlerin sokaklarında cumhurbaşkanını en ateşli bir şekilde protesto edenlerin de, kontrol altına alınmasını istedikleri aynı elitin kurduğu pusuya düşüyor olduklarını gösteriyor.

Müslüman Kardeşler ve yandaşlarının, bazı Mısırlıların temel haklarını tehdit eden sosyal muhafazakarlar oldukları doğru.

MISIR İÇİN EN BÜYÜK VE EN ACİL TEHLİKE

Fakat ülkenin şu anda karşı karşıya bulunduğu en büyük ve en acil tehlike, bütün Mısırlıların Mübarek'i devirerek kazandıkları siyasi hakların yitirilmesi: Tek parti yönetiminin lağvedilmesi, bütün siyasi grupların serbest örgütlenme hakkının tanınması, medya sansürünün kaldırılması ve muhalefetin hapisle cezalandırılmasına son verilmesi kolay vazgeçilecek haklar olmamalı.

ASKERE İNANAN HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAYACAK

Askerin ana hedefinin bu yeni özgürlüklerin korunması olduğuna inananlar çok yakında hayal kırıklığına uğrayacak.

1973 Şili'sinden 1999 Pakistan'ına (ve aradaki bir çok örnekte), askeri müdaheleler tarihi ilk anlarda sevinçle karşılanan bu tür adımlardan, takip eden yıllar boyunca pişman olunduğuna tanıktır. Mısır'ın bu geleneği sürdürmesi bir felaket olur.