BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  GÜNCEL

Tek tıkla ekonomi gündemi

Türkiye ve dünya gündeminin önemli ekonomi haberlerini sizler için derledik...

Abone ol

Hamburg doğumlu Türk girişimci Sırrı Karabağ, genel distribütörlüğünü yaptığı Fiat'ın araçlarını elektrikle çalışır hale getirince, Almanya'da günün adamı oldu.

Başarılı Türk girişimcinin 'Karabag-Fiat' adı altında ürettiği elektrikli otomobiller (e-otolar) ülkede büyük rağbet görüyor. 2010 yılında Hamburg'da yollarda seyreden elektrikli otomobillerin yüzde 45'i Karabağ'ın adını taşıyordu. Türk girişimci yılda en az bin 500 e-oto üretmeyi planlıyor.Hamburg Ekonomi Yatırım ve Ulaştırma Bakanı Frank Horch e-otoda zirveye koşan Karabağ'ın firmasını ziyaret etti. Türk girşimiciden çalışmaları ve gelişmeler hakkında bilgi alan Horch e-otoların en küçük versiyonu olan Fiat 500E'yi de inceledi. Araç hakkında bilgi veren Karabağ İtalya'da motorsuz eksozsuz ve yakıt tankı olmadan üretilen normal araçların Almanya'ya getirildiğini ve burada e- oto olarak inşa edildiğini anlattı.

Bu araçların saatte yaklaşık 100 kilometre sürat yaptığının altını çizen Sırrı Karabağ "Yakıt ihtiyacı aküsünün yaklaşık 20 dakika doldurulması ile karşılanıyor. e-otolar diğer araçlara oranla bin kilometrede daha ekonomik davranıyor. Tabii ki araçların şu anki fiyatı diğerlerine göre daha pahalı. Buna rağmen ilgi her geçen gün artıyor. Halk e-oto konusunda bilinçleniyor." dedi.

e-oto üretimiyle birlikte servis hizmetinin de öne çıktığına işaret eden Sırrı Karabağ bu yöndeki çalışmalarında son aşamaya geldiklerini aktardı. Karabağ "En kısa zamanda Almanya'nın her köşesinde 800 servis ve uzman personelle hizmet vermeye başlayacağız. Ayrıca bu e-otolara çoğu Almanya'da geliştirilen sistem ve üretilen parçalarla inşa edilse de biz bu araçları sistem ve aküsünden diğer tüm parçalarına kadar yüzde 100 yerli ürünlerden üretmek için gayret ediyoruz." bilgilerini verdi.

Almanya'da e-otolar çoğunlukla ticari amaçla kullanılıyor. Buna en çok aşırı yan masrafların sebep olduğu ifade ediliyor.

VATANDAŞ SIFIR FAİZLİ KREDİYE HUCUM ETTİ


HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ... 

[PAGE] 

Bankalar, kredi kartı müşterilerine vadesi 12 aya kadar uzayan sıfır faizli kredi kullandırmaya başlayınca vatandaşlar bankalara akın etti

Para dergisinin haberine göre 500 ile 1.000 TL arası küçük meblağlar için kullandırılan bu kredilerde faiz yok.

Ancak işlem ücreti ve BSMV dahil edildiğinde masraflar yüzde 5’lere ulaşıyor...

Bankalar kredi dağıtabilmek için her yolu deniyor. Bunun nedeni ise müşterilerini kaybetmemek mümkün olduğunca yeni müşteri kazanmak. Son olarak kredi kartı müşterilerine kredi sağlama yarışına giren bankaların bu hizmeti tüketicilerden yoğun talep görüyor.

Önceleri banka şubeleriyle başlayan yarış ardından cep telefonu ve internetten kredi vermeye kadar vardı. Artık kredi kartı müşterileri de banka şubesine hiç girmeden herhangi bir ATM’den kredi alabiliyor. Kısacası saniyeler içinde kredi kartınızla kendinize tanınan limitler ölçüsünde kredi çekebilmeniz mümkün. Üstelik sıfır faizle...

Bankaların sıfır faizli kredi kartı kredilerde limit 500 ile 1.000 TL arasında değişiyor. Söz konusu limitlerin müşterilerin kullandığı kredi kartının özelliği ve harcama limitine göre belirlediğini belirtmekte yarar var. Örneğin HSBC Bank kendisinden ilk kez kredi kartı alan müşterilerine nisan ayının sonuna kadar sıfır faizli ve sıfır masraflı kredi veriyor. TEB Akbank ve diğer birçok banka ise mevcut müşterilerine kredi limitleri doğrultusunda faizsiz kredi veriyor. Çok yakında aynı yöntemle VakıfBank da müşterilerine kredi verecek.

FAİZ YOK AMA MASRAFI VAR

Kredi kartına verilen kredilerde bankalar müşterilerinden faiz almıyor. Ancak küçük tutarlı da olsa masraf talep ediyorlar. Sıfır faizli kredilerde bankalar müşterilerinden işlem ücreti ve Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) adı altında yüzde 5’lere varan masraf talep edebiliyor. Buna göre örneğin; kredi kartı üzerinden 12 ay vadeyle 1.000 TL kredi kullanan bir kişi 1.052 TL olarak geri ödemede bulunuyor. Yani bankaya 12 ay boyunca kredi kartı üzerinden aylık 87.5 TL ödeniyor.

Küçük ihtiyaçları olan müşterilerin kolayca ulaşılabilen ve masrafsız olan bu krediye yoğun talep gösterdiği belirtiliyor. Bankacılar bu kampanyaların biraz şekil değiştirse de bir süre daha devam edeceğini düşünüyor. Bu talep nedeniyle önümüzdeki günlerde söz konusu bankalara yenilerinin de eklenmesi bekleniyor.

AYRILANA CEZA

Bankalar aslında ciddi bir maliyet olan sıfır faizli kredilerle müşteri sadakatini artırmayı amaçlıyor. Çünkü bu krediyi kullanan kişilerin 12 ay boyunca bankayla çalışması kesinleşmiş oluyor. Bu süreçten önce krediyi kapatıp kredi kartını bankaya iade etmek isteyenlerden ise erken ayrılma ücreti talep ediliyor. Kısacası banka sıfır faizle sırtlandığı maliyeti belirlenen süreçten önce ayrılan müşterisine ödettiriyor.

AKBANK’TAN SMS’Lİ KREDİ

Akbank dönem dönem kredi kartı sahiplerine sıfır faizli kredi kampanyası düzenliyor. Bankanın bu alanda son düzenlediği kampanya şu anda tamamlanmış durumda. Akbank’ın biten kampanyasında sıfır faiz uygulanmasına rağmen müşterilerden işlem ücreti ve BSMV adı altında yüzde 5’e yakın masraf talep ediliyordu. Buna göre Akbank kredi kartından 1.000 TL alan bir tüketiciden 12 aylık geri ödeme sonunda toplam 52.5 TL masraf alıyordu.

Akbank bugünlerde yine kredi kartı müşterilerine SMS ile kredi veriyor. Banka özellikle Axess Black kartı sahiplerine yönelik düzenlediği kampanyayla 500 TL kredi veriyor. Bunu sonra üç taksitte geri ödeme imkanı sağlıyor. Akbank müşterileri bunun için sadece “PARA” ve kredi kartının son 6 hanesini yazıp 3155’e SMS gönderiyor. Üç taksitte 500 TL alanlar bunun için BSMV dahil 9.9 TL ödüyor. Bunun dışında ilave faiz komisyon ödenmiyor. Söz konusu nakit SMS’in atıldığı gün hesaba geçiyor.

350 BİN KİŞİYE 15 MİLYON TL

HSBC Bank ilk kez kendisinden kredi kartı alan veya kredi kartını aktif hale getiren müşterilerine 500-1.000 TL arasında sıfır faizli kredi veriyor. HSBC Bank Genel Müdür Yardımcısı Taylan Turan “Advantage Alana Kartından 1.000 TL Bedava Kredi’ kampanyasında faiz uygulamıyoruz. Bunun yanı sıra müşterilerimizden herhangi bir masraf da talep etmiyoruz” diyor.

Turan’ın verdiği bilgiye göre 17 Ocak’ta başlatılan kampanyaya beklentilerin çok üzerinde talep gelmiş. Mart ayı başına kadar geçen 1.5 aylık süreçte 350 binin üzerinde kredi kartı başvurusu alan HSBC yaklaşık 15 milyon TL’lik bedava kredi kullandırmış. Taylan Turan devam eden bu kampanyayla ilgili şu bilgileri veriyor:

“Kampanya kurgusu yaparken müşterilerimizin bütçelerini zorlamaması için kullanılabilir kredi kartı limitlerini göz önüne alarak yararlanabilecekleri kredi tutarlarını belirledik. Müşterilerimiz kullanılabilir limitlerinin en fazla yüzde 80’ini kullanarak 500 veya 1.000 TL bedava krediden faydalanabiliyor. Bu kampanyadaki bedava kredi kurgumuz sadece 12 ay vade için geçerli. Kampanyamız 16 Mart 2012 tarihine kadar devam edecek. Bu tarihe kadar yeni Advantage kredi kartı sahibi olan müşterilerimiz nisan ayı sonuna kadar bedava krediden yararlanabilecek.”

Turan maliyetli olmasına rağmen neden sıfır faizli kredi kampanyası düzenledikleri sorusunu ise “Piyasanın ilgisini çekmek istiyoruz. Yeni kredi kartı müşterilerimize sıfır faizle ‘hoş geldin’ diyoruz” sözleriyle yanıtlıyor.

SIRADA VAKIFBANK VAR

VakıfBank da çok kısa bir süre içerisinde kredi kartına sıfır faiz uygulayan bankalar arasına katılmaya hazırlanıyor. Banka bu ürün için son rötuşları yapmış durumda. Yaklaşık bir ay içinde de hayata geçirecek.

Bireysel bankacılıkta atağa kalkan VakıfBank sıfır faizli kredide işlem ücreti ve BSMV’den oluşan masrafların miktarını diğer bankaların altında bırakmayı planlıyor. Banka böylece rakiplerinin önüne geçmeyi düşünüyor.

 BOYNER: EKONOMİDE İYİ YERE GELDİK AMA...

 HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ...  

[PAGE] 

TÜSİAD Başkanı Boyner, Türkiye'nin makroekonomik istikrarda önemli yere geldiğini ancak ani politika değişikliklerinden kaçınması gerektiğini söyledi.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ''Makroekonomik istikrarda çok önemli bir yere geldik. Açıkçası Türkiye'nin burada ani politika değişikliklerinden uzak durması lazım. O konuda bir kararlılığı zannediyorum hepimiz aşağı yukarı görüyoruz'' dedi.Boyner Capital ve Ekonomist dergilerinin Bursa Valiliği işbirliğiyle Uludağ'daki Grand Yazıcı Otel'de düzenlediği Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılış oturumunda yaptığı konuşmada eylül ayında ''Vizyon 2050'' raporunu yayınladıklarını hatırlattı. Ümit Boyner aslında bunun dünyada yapılan çözülebilir büyüme odaklı raporun bir Türkiye'ye bakan penceresi olduğunu kaydetti.

Bu raporun özetinin ''çeşitli noktalardan Türkiye'yi bugünkü yapısıyla 2050'ye nasıl taşımak'' olduğunu ifade eden Boyner ''Bu sürekli değiştirilmesi gereken bir rapor ve bunun devamı gelecek. Sektörel bazda da bunu yapacağız. Fakat ben şunun altını çizmek istiyorum: Gerçekten ekonomik büyüklük çok önemli ve Türkiye geçtiğimiz yıllarda yaşadığı yüksek büyüme hızıyla evet birtakım zorluklar geçirdi beraberinde ama onun yanında bu büyümeyi gerçekleştirirken bakmamız gereken bir çok nokta var. İnsani gelişmişlik endeksi bunun bir tanesi aslında sosyal kriterlere biraz bakıyor. Eğitime katılım kadının istihdama katılımı sivil toplumun gelişmesi gibi...'' diye konuştu.

2023 vizyonu

''Diğer taraftan ekonomik birtakım göstergeler de var'' diyen Boyner ''2023'te ilk 10'u hedefliyorsak gözümüzü dikmemiz gereken farklı hedefler de var. Türkiye'nin orada da performansının mutlaka ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunlardan bir tanesi rekabet endeksinde durduğumuz nokta bu nokta şu anda hala 59'unculuktadır inovasyonu katarsak 69'a kadar düşüyoruz'' ifadelerini kullandı.

TÜSİAD Başkanı ''Aslında öyle bir yere geldik ki düşünüyorum; özellikle 2001 krizinden sonra ve sonraki yıllarda ekonomik ve siyasi politikalardaki istikrarla ve makroekonomik politikalardaki istikrarla geldiğimiz yerde bugün gerçekten ileriye bakmak aslında ileriyi planlamak açısından da çok önemli bir eşikteyiz'' şeklinde konuştu.

Yüzde 8 büyüme hızı

Ümit Boyner şöyle devam etti:

''2010 yılı ekonomik büyüklüklere baktığımız zaman Türkiye 16'ncı sırada yüzde 67 bir büyüme gerçekleştirmiş İtalya 10'uncu sırada Meksika 11'inci sırada Kore 12'inci sırada. İtalya'nın büyüme hızı 2010'da yüzde 25 Meksika'nın 4 Kore'nin yüzde 66 imiş. Aslında Türkiye'nin önündeki büyüme potansiyelini gördüğümüz zaman belki bir şans var önümüzde ama çok ciddi bir şekilde nasıl bir büyüyeceğimize ve nelere dikkat etmemiz gerektiğine bakmamız lazım. Bu bize yüzde 8'lere varan bir büyüme hızı öngörüyor. Aslında dinamik iç pazarımızla girişimci sermayemizle girişimcilerimizin akılcılığıyla bunu gerçekleştirebiliriz gibi görünüyor.''

Büyürken karşılaşılacak sorunlardan da bahseden Boyner ''Büyümemiz önünde ne gibi engeller veya sorunlar var dersek bu tabii ithalatın bize getirdiği kaynak problemine dayanan bir büyüme modelinden bahsediyoruz. Enerji ithal ediyoruz hatta ihracatta ara malı yatırım malında ithalata çok bağlıyız. Üstelik de bu büyümeyi ağırlıklı olarak güç tasarruflarla gerçekleştiriyoruz. Bu da bir dış ticaret açığı yaratıyor. Bu da cari dengeyi bozuyor'' dedi.

Makroekonomik istikrar

''Tabii ki Türkiye'de tasarruf var. Farklı yerlere kanalize edilmiş durumunda'' diyen Boyner sözlerini şöyle sürdürdü:

''Önemli olan tabii ki tasarruf bilincini arttırmak ve daha fazla sayıda vatandaşın tasarruf edebilmesini sağlamaktır. Esasen tasarrufların finansal sisteme girişini sağlayabilmek. Burada da finansal verimlilik finansal okur yazarlık aslında yine temelden başlayan hem sermaye piyasalarını ilgilendiren hem de bireylerin tasarruf etme şevkini motivasyonunu arttıracak önlemler almak zorundayız. Ben hazırlayacakları paketi aslında heyecanla bekliyorum. Makroekonomik istikrarda çok önemli bir yere geldik. Açıkçası Türkiye'nin burada ani politika değişikliklerinden uzak durması lazım. O konuda bir kararlılığı zannediyorum hepimiz aşağı yukarı görüyoruz'' diye konuştu.

Boyner ''Sürdürebilir ve verimlilik tabanlı bir büyümeye gelmek istiyorum. Burada aslında iki tane çok önemli konudan bahsediliyor. Bir tanesi inovasyon kapasitesinin artmasıdır Türkiye için. Burada neden bahsediyoruz? Teknoloji yaratma teknoloji transfer etme teknoloji kullanma ve bunları yapabilecek ortamı sağlayabilme. Hem kanunlar anlamında hem yapısal reformlar anlamında. İkincisi eğitim kapasitesi. Biz bundan şunu anlıyoruz; eğitimin kapsamı ne olacaktır niteliği içeriği ne olacaktır? Burada da aslında çok temel bir yerden eğitimcinin eğitiminden başlamak zorundayız'' dedi.

Türkiye'nin bir de katılaşmış bir istihdam problemi yaşadığını ifade eden Boyner ''Ne kadar büyürsek büyüyelim biliyorsunuz ki bir katı kısmı var işsizliğin. Bu önemli bir sorun o açıdan eğitim sistemini kurgularken vasıf uyumsuzluğu konusuna da eğilmemiz gerekiyor diye düşünüyorum'' diye konuştu.

Türk Ticaret Kanunu

Ümit Boyner ''Ekonomik ve siyasi istikrar kadar hukukta da istikrar bir yatırım ortamı için diğer diğer etkenleri bir kenara bırakıyorum hukukun istikrarı da çok önemli'' diye konuştu.

İş dünyasındaki Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile ilgili bir takım düşüncelerin varlığından söz eden Boyner ''Ama ne olursa olsun özünde Türkiye'de iş yapma biçimine reform biçiminde bir düzenlemedir. Son haline getiriliyor. Bizde bunun bir parçasıyız. Ama biz açıkçası yeni TTK'nın biraz daha aslında kurumsallaşma sürecinde firmaların rekabetçi olmasında konusunda çok etkili olacağını da düşünüyoruz. Büyümede sanayinin etkisinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye hiçbir zaman bir sanayi ülkesi olmaktan gözünü ayırmamalıdır diye düşünüyorum'' dedi.

BORSA 61 BİN 700 DİRENCİNİ EZDİ GEÇTİ

HABERİ OKUMAK İÇİN SONRAKİ SAYFAYA GEÇİNİZ... 

 [PAGE]

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası 100 Endeksi ikinci seansa 62 bin puan seviyesinde başlayarak 61 700 direncini aştı.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) 100 Endeksi 7 ayın ardından yeniden 62 bin puan seviyesine yükseldi.

Hafta boyunca yukarı yönlü seyir izleyen endeks dün yüzde 073 artışla 61.27931 puandan kapanmıştı. Güne 61.27931 puandan başlayan endeks gelen alımlarla ikinci seans açılışıyla birlikte 62 bin puan seviyesini aştı.

Şu dakikalarda 62.18819 puanda bulunan endeks bu seviyeli Ağustos 2011'de görmüştü. İMKB 100 Endeksinin haftalık artışı yüzde 5'e yaklaştı.

Hisse senetleri bu seviyede ortalama yüzde 006 oranında değer kazandı


TÜİK'E GÖRE YOKSULLUK ORANIMIZ DÜŞTÜ

TÜİK'in araştırmasındea, kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riskinin kentsel yerlerde yaşayanlardan fazla olduğunu ortaya koydu.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) çalışmasına göre kişi başına günlük harcaması satınalma gücü paritesine göre 215 doların altında kalan fert oranı 2010 yılında yüzde 021 olarak tahmin edildi. Bu oran 2009 yılında yüzde 022 düzeyindeydi.43 dolar sınırına göre ise 2009 yılında yüzde 435 olan yoksulluk oranı 2010 yılında yüzde 366'ya düştü.

TÜİK ''2010 Yoksulluk Çalışması''nın sonuçlarını açıkladı.

Çalışmaya ilişkin haber bülteninde 2002 yılından itibaren yayımlanan harcamaya dayalı mutlak yoksulluk göstergelerinin ülkenin sosyo-ekonomik yapısını ortaya koyacak ve uluslararası kıyaslamalara imkan verecek şekilde revize edilmesi amacıyla TÜİK bünyesinde ulusal ve uluslararası uzmanlarla birlikte değerlendirme çalışmalarına başlandığı belirtildi.

Bu kapsamda en uygun veri kaynaklarının ve yeni hesaplama yöntemlerinin araştırılması ve yeni göstergelerin üretilmesi çalışmalarının devam ettiği bu çalışmalar sonuçlanıncaya kadar uluslararası karşılaştırmalarda önem taşıyan satın alma gücü paritesine göre kişi başı dolar cinsinden yoksulluk oranlarının açıklanmaya devam edileceği ifade edildi.

Çalışmada satın alma gücü paritesine göre kişi başı 215 ve 43 dolar sınırlarına göre yoksulluk oranlarının hesaplandı.

Buna göre kişi başı günlük harcaması satınalma gücü paritesine göre 215 doların altında kalan fert oranı 2009 yılında yüzde 022 iken bu oran 2010 yılında yüzde 021 olarak tahmin edildi.

43 dolar sınırına göre ise 2009 yılında yüzde 435 olan yoksulluk oranı 2010 yılında yüzde 366'ya geriledi.

Yoksulluk riski kırsal yerlerde daha fazla

Araştırma kırsal yerlerde yaşayanların yoksulluk riskinin kentsel yerlerde yaşayanlardan fazla olduğunu ortaya koydu. Bununla birlikte 2009 ile 2010 yılları mukayese edildiğinde kırsal yerlerde yoksulluk oranı azalırken kentsel yerlerde ise küçük bir miktar arttığı görüldü.

Satınalma gücü paritesine göre 43 dolar sınırı esas alındığında kırsal yerleşim yerlerinde yaşayanlarda 2009 yılında yüzde 1192 olan yoksulluk oranı 2010 yılında yüzde 961'e düşerken kentsel yerlerde yaşayanların yoksulluk oranı yüzde 096'dan yüzde 097'ye yükseldi.

BABACAN: BİREYSEL EMEKLİLİK CAZİP OLACAK

 

[PAGE]
 
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bireysel emeklilik sisteminin kurgusunu tamamen değiştireceklerini bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Türkiye'de tasarruf oranlarının artırılması için alınacak tedbirlerle ilgili hazırlıklar yaptıklarını belirterek ''Bundan sonra tasarruf çok önemli olacak. Harcamayı cezalandırmaktan öte tasarrufu teşvik için ne yapabiliriz biz bu konuda çalışmalar yaptık yakında açıklayacağız'' dedi.Babacan SKY Türk televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı.

Ocak ayı cari açığının beklentilerin üzerinde çıktığı belirtilerek ''cari açıkta bir risk sinyali var mı?'' sorusu üzerine Babacan cari açığın yapısal bir takım sebepleri olduğunu bunların başında da enerji konusunda dışa bağımlılığın geldiğini söyledi. Bu konuda epeyce tedbir alındığını kaydeden Babacan ancak bu tedbirlerin hemen sonuç verecek tedbirler olmadığına işaret etti.

Cari açıkta en kötü rakamların geride kaldığını belirten Babacan ''Bundan sonra her ay basamak basamak cüzi de olsa biz bu düşüşlerin devam edeceğini düşünüyoruz. Ancak kuşkusuz petrol fiyatlarında hiç kimsenin tahmin etmediği olumsuz tablolar karşımıza çıkarsa bu trendde geçici olarak farklı gelişmeler kuşkusuz görebiliriz'' dedi.

''Cari açık konusunda yeni bir önlem düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine Babacan tasarruf oranlarının artması konusunda yaptıkları çalışmalar ve aldıkları kararlar bulunduğunu bildirdi. Babacan ''Tasarruf oranlarının artması için alacağımız tedbirler var bunların hazırlıklarını önemli ölçüde tamamladık. Bunlarla beraber zaten belli bir trendin oluşacağını düşünüyoruz'' dedi.

Küresel ekonomik gelişmeler

Küresel ekonomik gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulunan Babacan ABD açısından durumun pek iç açıcı olmadığını ABD'de yeni kararlar alınamadığını ve seçimin beklendiğini söyledi. Seçimlerden sonra ABD'de yeni yönetimin 2013 yılı için gerekli kararları almazsa sıkıntılı dönemin başlayacağını ifade eden Babacan şu anda bunun izlendiğini dile getirdi.

Bu yılın başında Avrupa'da önemli kararların alındığını kaydeden Babacan şimdi Avrupa'da alınan bu kararların uygulanıp uygulanmayacağının izleneceğini söyledi. Babacan ''İlan edilen tedbirler vergi oranlarını artırmalarını kamu harcamalarını azaltmalarını maaşları düşürmelerini ya da dondurmalarını gerektiriyor. Şimdi izleyip göreceğiz söz verdiklerini yapabilecekler mi? Dolayısıyla 2012 yılı Avrupa açısından uygulamayı izleyeceğimiz 2013 yılı da ABD açısından yeni kararların ve tedbirlerin alınıp alınmayacağını takip edeceğimiz yıllar olacak'' dedi.

Krizin aslında henüz çözülmüş olmadığını ifade eden Babacan birkaç haftadır küresel piyasalardaki rahatlamanın asla aldatıcı olmaması gerektiğini kaydetti.

2012'nin Türkiye açısından da dikkatli gidilmesi gereken bir yıl olduğunun altını çizen Babacan Türkiye'nin büyüme hızında biraz vites küçülttüğünü ancak ülkenin ileri doğru gitmeye devam ettiğini söyledi. Babacan ''Halbuki Avrupa şu anda fiilen resesyona girmiş durumda oysa biz hala 'büyüyeceğiz' diyoruz'' diye konuştu.

Bundan sonra tasarruf çok önemli olacak

Türkiye'de kazançtan çok harcamanın vergilendirildiğini kaydeden Babacan ''Bu biraz da insanları tasarrufa yönlendirmesi gereken vergi yapısı alında. Dolayısıyla bundan sonra tasarruf çok önemli olacak. Tabii ki halkımızın refahının artmasını istiyoruz otomobil alan sayısı çoğalsın ama bir yandan da tasarruf tasarruf tasarruf...'' dedi.

Son iki yıllık tabloya bakıldığı zaman Türkiye'de tüketici ve bireysel kredi kullanımının çok hızlı bir şekilde arttığını ve 2011 rakamlarına göre Türk vatandaşının yaklaşık 93 milyar lirayı henüz kullanmadan harcadığını ifade eden Babacan iç tüketimin büyüme rakamlarını yükselttiğini fakat tasarruf oranlarının düşmesi ve cari açığın artması anlamına geldiğini söyledi.

Kredi hacmiyle ilgili Merkez Bankası'nın ve BDDK'nın aldığı yavaşlatma tedbirlerinin tasarruf artırmaya katkısı bulunduğunu anlatan Babacan ''Fakat harcamayı cezalandırmaktan öte tasarrufu teşvik için neler yapabiliriz. Bununla ilgili tedbir ve reform listesi hazırladık'' dedi.

Bireysel emeklilik sistemi

Bu tedbirlerden birinin bireysel emeklilik sistemiyle ilgili yapılacak değişiklikler olduğunu kaydeden Ali Babacan bireysel emeklilik sisteminin kurgusunu tamamen değiştireceklerini bildirdi. Babacan bugüne kadar kazanılan hakların baki kalacağını yeni sistemin katılanların daha uzun süre sistemde kalmasını teşvik edecek bir model üzerine kurulduğunu söyledi.

Yeni sistemin tasarruf oranlarına etkisinin büyük olacağını hesapladıklarını ifade eden Başbakan Yardımcısı ''Uzun süre kalmanın cazibesi daha çok olacağı için zaman içinde tasarruf oranlarına milli gelirimizin en az yüzde 3 ile yüzde 5'i arasında bir katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Ama nereden bakarsanız 5 sene 10 sene sonra ciddi rakamlar oluşturmaya başladığı zaman bunun cari açığa katkısı olacak'' dedi.

Kıdem tazminatı fonu

Bir başka değişecek sistemin de kıdem tazminatı fonu olduğunu belirten Babacan konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

''Bugüne kadar ne yükümlülük varsa o işverenin üzerinde ona karışmıyoruz. Ama biz yeni yasayı yürürlüğe soktuktan sonra çalışanlarımızın maaşının belirli bir yüzdesi kadar ki mümkün olduğu kadar cüzi bir rakam tutmaya çalışıyoruz bunu işveren çalışan hesabına yatıracak. Bu hesaplar işsizlik fonu gibi havuz değil sizin şahsi hesabınız olacak. Siz istediğiniz zaman internetten hesabınızı görebileceksiniz. Böylece kayıtdışılık da önlenmiş olacak. Adam 10 yıl çalışıyor ama 3 yıl çalışmış gibi gösteriliyor. Kıdem tazminatı fonundaki birikimin paranın eski sistemdeki gibi hemen alınması mümkün olmayacak.''

Fonun kim tarafından yönetileceğini henüz netleştirmediklerini kaydeden Babacan işçi ve memur sendikalarının da olduğu bir yönetim kurulu düşündüklerini bildirdi. Aslında bireysel emeklilik firmalarının da bu fonu işletebileceğini dile getiren Babacan ''Aslında bireysel emeklilik şirketleri bana göre bunu yürütür. Ama belki ilk başlangıçta psikolojik etki olarak çalışan kesimin temsilcileri (biz devleti görmek istiyoruz) diyorlar. Sistem kurulduğunda işin yürüdüğü görülünce belki emeklilik şirketleri üzerinden de yapılabilir bununla ilgili çalışmalarımız hazır. Fakat şu anda sendikalarımız henüz bu kavrama hazır değiller'' diye konuştu.

Nemalandırma konusunda çok fazla seçenek olmayacağını sistem olgunlaştıktan sonra belki seçeneklerin oluşabileceğini de kaydeden Babacan kıdem tazminatında yeni sistemin eski sistemle benzeşmesi gerektiğini ve burada güven unsurunun önemli olduğunu söyledi.

Yastık altındaki altın

Yastık altındaki altının değerlendirilmesi konusunda kuyumculuk sektörüyle bankaların fikir egzersizleri yapmaya başladığını kaydeden Babacan BDDK'nın bu konuda neler yapılabileceği konusunda çalıştığını ifade etti. Babacan ''Ne kadar başarılı olur insanları ne kadar cezbeder bunu hep beraber göreceğiz. Çalışma bitmediği için ben de fazla bir şey söylemek istemiyorum'' dedi.

Tasarrufun artırılmasıyla ilgili bir diğer konunun da finans sektöründe uzun vadenin daha cazip hale getirilmesine ilişkin kararlar olduğunu belirten Babacan Finansal İstikrar Komitesinde bu kararların alındığını fakat uygulamada birkaç yasal düzenleme gerektiğini söyledi. Babacan ''Çalışmalar devam ediyor bunun da bir miktar etkili olacağını düşünüyoruz'' diye konuştu.

Merkez Bankası'nın geçmiş dönemde aldığı bazı kararların çok eleştirildiğini ancak sonunda Merkez Bankası'nın haklılığının ortaya çıktığını ifade eden Başbakan Yardımcısı ''Biz Merkez Bankamızın politikalarına güveniyoruz'' dedi.

Babacan Türkiye'nin döviz varlığında bir azalmanın olmadığını ve 2012 yılının 2 ay 15 günlük dönemine bakıldığı zaman Türkiye'ye net anlamda 8 milyar doların üzerinde bir döviz girişi olduğunu söyledi. Toplamda bakıldığı zaman yabancıların Türkiye'deki döviz varlıklarında bir azalmanın bulunmadığına dikkati çeken Babacan Türk insanının tuttuğu varlıklarda bir miktar TL'den dövize dönüşün olduğunu ifade etti.

En zorlu sorun eğitim ve yargı

''Şu anda Türkiye'nin en zorlu sorunu olarak neyi görüyorsunuz?'' şeklindeki soru üzerine Babacan 2023 yılı hedeflerine ulaşmada ''takoz olan'' iki önemli sorunun eğitim ve yargı olduğunu söyledi.

Türkiye'de 25 yaş üstü kişilerin ortalama eğitim seviyesinin 65 yıl olduğuna dikkati çeken Babacan değişen şartlara adapte olabilecek her 4 yılda bir seçenek değiştirme ya da arzu ettiği alanlarda yoğunlaşma konusunda teşvik programı başlatılacağını bildirdi.

Babacan ''Gelişmiş ülkelerde çok ileri yaşlarda dahi insanlar üniversitelere gidebiliyorlar bir master veya doktora yapıp meslek değiştirebiliyor. Bir mühendis (ben hukukçu olacağım) diyor 3 sene eğitim aldıktan sonra dal değiştirip hukukçu oluyor. Bir işletme bir hukuk eğitimi artık master seviyesinde bir eğitim haline geldi. Bizim de bütün bu kapıları açık tutacak insanların kolay meslek değiştirebileceği bir yapıyı bugünden kurmamız lazım'' dedi.

Yargının da ekonomi açısından son derece önemli olduğuna işaret eden Babacan gerçek anlamda bir hukuk devleti olmadan ekonomik anlamda gelişmenin olamayacağını vurguladı

CARİ AÇIĞIN NEDENİ ENERJİ FATURASI


EKOFİNANS.COM -
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ocak ayı cari açık rakamına 1 milyar dolara yakın enerji faturasının neden olduğunu söyledi.

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ocak ayı cari açık rakamlarında kendisi gibi herkesin yanıldığını belirterek ''1 milyar dolara yakın enerji faturası söz konusu oldu. Ancak ocak ayından sonraki cari açık rakamlarının giderek düşeceğini göreceğiz'' dedi.Çağlayan Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) tarafından düzenlenen Türkiye-Ekvador Ticaret ve Yatırım Forumu sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlarken yeni teşvik sisteminin ne zaman açıklanacağı yönündeki soru üzerine konuyla ilgili çalışmaları tamamladıklarını belirtti.

Yeni teşvik sistemini açıklamak için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın uygun bir programını beklediklerini Başbakan Erdoğan'ın çok yoğun olduğunu ifade eden Çağlayan ''Sürekli yurt dışından gelen konuklarımız var. Bu hafta da bir hayli yoğun oldu. Sayın Başbakanımız yarın da Almanya'ya gidiyorlar. Kendilerinin programına konması konusunda özel kalemine talimatlarını ben biliyorum. İnşallah programının ilk müsait olduğu zamanda açıklamamızı yapacağız'' şeklinde konuştu.

''Para girişlerinde de azalma oldu''

Ocak ayı cari açık rakamlarına dair de Çağlayan şunları kaydetti:

''Aslında ocak ayı cari açık rakamlarında herkes yanıldı benim gibi... 1 milyar dolara yakın enerji faturası söz konusu oldu. Ancak ocak ayından sonraki cari açık rakamlarının giderek düşeceğini göreceğiz. Ümit ediyoruz ki cari açık rakamlarında giderek düşme söz konusu olacak. Sadece ocak ayındaki yanılmanın karşılığı enerji fiyatları değil. Bunun yanı sıra para girişlerinde de miktar bazında biraz azalma olduğu için öyle bir rakam karşımıza çıktı. Ancak bu sene geçen seneki gibi olmayacak. Cari açık aşağı doğru bir seyir izleyecek. Ümit ediyorum enerjiye olan talebin kış aylarından sonra azalmasıyla beraber zaten enerji faturamızın azalmasıyla bir noktaya gelecek.''

Bu konuda en büyük engelin şu andaki enerji fiyatlarında gelinen seviye olduğunu ve Brent petrolün yaklaşık 125 dolar seviyelerinde seyrettiğini ifade eden Çağlayan bunların ister istemez cari açığa bugünkü fiyatlarla ekstra 10 milyar doların üzerinde yük getireceğini söyledi.

Çağlayan 10 milyar dolarlık yükün hizmet ve mal ihracatı ile serbest uluslararası yatırımın Türkiye'ye girmesi noktasında ancak kompanse edilebileceğine dikkati çekerek ''Hesaplarımızı yeniden gözden geçiriyoruz. Petrol fiyatlarına yüksek fiyatlara göre de çalışmalarımız şu anda mevcut hazır'' dedi.

TÜRKİYE DÜNYANIN EN İYİ İKİNCİ PAZARI



[PAGE]
EKOFİNANS.COM -
VISA Avrupa Büyüyen Pazarlardan Sorumlu Direktörü Mark Antipof, Avrupa'dan sonra en iyi büyüyen pazarın Türkiye olduğunu söyledi.

VISA Avrupa Büyüyen Pazarlardan Sorumlu Direktörü Mark Antipof geçen yıl Avrupa’da harcanan her 7 Euro’nun bir Euro’sunun Visa kartlarıyla yapıldığını belirterek “Bunun yüzde 80’i banka kartlarıyla yüzde 20’si de kredi kartlarıyla yapıldı. 2011’de yüzde 13 büyümeyle Avrupa’da 450 milyon kart adedine ulaştık. Türkiye’de ise Visa kart sayısı 79 milyon. Bunun 49 milyonunu banka kartları oluşturuyor. Bu muazzam bir rakam. Türkiye gerek büyük nüfusu ve gerekse hızlı büyümesiyle Visa Avrupa için en önemli ülkelerden biri” dedi.

6 TL’DEN 1 TL’Sİ KARTLA

2011’de Türkiye’de harcanan her 6 TL’den 1 TL’sinin Visa kartlarla yapıldığını kaydeden Antipof şunları söyledi:

“İngiltere’den sonra en büyük pazarımız Türkiye. İngiltere’de geçen yıl her 3 sterlinden biri Visa kartla yapıldı. Ancak Türkiye’nin büyüme hızı İngiltere’den çok daha yüksek. Türkiye’nin genç nüfusunun yeni teknolojilere çok daha çabuk uyum sağladığığını görüyoruz. O nedenle Türkiye yakın zamanda bir kaç yıla kalmaz İngiltere’yi geçip Avrupa’nın en büyük pazarı olabilir. Yaşlanan Avrupa’da ‘genç Türkiye’ geleceğimizin olduğu ülkelerden biri.”

YÜZDE 16 PAYA ULAŞTI

Visa Avrupa Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Bölge Genel Müdürü Berna Ülman Türkiye’de 2011 toplam harcamaların içinde Visa kart kullanım oranının yüzde 16 olduğunu kaydederek şöyle konuştu:

“Bu yüzde 25 artışla toplam alışveriş hacminde 148 milyar liralık bir hacim demek. 2001’de her 30 TL’nin bir lirası Visa’yla yapılıyordu. Ve toplam harcamalar içindeki payımız da yüzde 3’e denk geliyordu. Son 10 yılda 5 kat artış sağlandı. Bu 298 milyar lira alışveriş hacmine ulaşacağımız anlamına geliyor.”

2 MİLYON TİCARİ KART

Şirketlerin kullandıkları ticari kartlarda da 2011’de ciddi bir büyüme yakalayarak 2 milyon adede ulaştıklarını söyleyen Ülman şu bilgileri verdi:

“2011’de ticari kartlar 13 milyar lira alışvriş hacmine ulaştı. Temassız kartlarda da büyüme çok hızlı. Temassız kartların sayısı da 3.7 milyona çıktı. 2011’de her 4 TL’lik temassız ödemenin 3 lirası visa ile yapıldı. Visa olarak Türkiye pazarında kart adedinde yüzde 59 toplam kullanımda yüzde 56 paya sahibiz. E-ticarette de payımız yüzde 53. Nakitle mücadele kapsamında yaptığımız hesaplamalara göre son 5 yılda visa kart kullanımı ile ekonomik büyümeye yüzde 4.5 katkı sağladık. Bu 40 bin kişiye istihdam demek.”

TEK LİMİT GELİRSE BÜYÜME OLUR

VISA Avrupa Büyüyen Pazarlardan Sorumlu Direktörü Mark Antipof Türkiye’de ekonomiyi soğutma çabaları kapsamında geçen yıl gündeme gelen ve halen Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) üzerinde çalıştığı ‘kredi kartına tek limit’ uygulamasıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

“Benim bildiğim kadarıyla böyle bir uygulama başka bir ülkede yok. Avrupa’da düzenleyici otorite tarafından getirilen herhangi bir limit sınırlaması yok. Kredi kartı verilip alınması limitinin ne olacağı asgari ödeme limitinin hesaplanması tamamen müşteri ve banka arasında olan ticari bir ilişkiyi içerir. Her ülkenin bankacılık sistemine ilişkin mevzuatında farklılıklar olması doğal. Ancak tek limit uygulamasına hiç rastlamadım. Türkiye’de tartışılan tüketicinin sahip olduğu tüm kredi kartlarının limitlerinin toplamda o kişi için gelirine göre belirlenen tek bir limit içerisinden dağıtılmasına benzer bir uygulama İsrail’de geçmişte uygulandı. Ancak tam olarak tek limit değil sadece tüketicinin gelirinin belli bir miktar üzerinde kredi limiti belirlenmesi şeklindeydi. Kredi kartlarında Avrupa’da ve ABD’deki genel uygulama tüketicinin kredi ödeme geçmişine gelirine göre bankanın belirlediği bir limit geçerli oluyor.”

E TİCARET EN HIZLI BÜYÜYEN ALAN

E-Ticarette Visa kartların hacmi 2011’de yüzde 35 büyüyerek 130 milyar Euro’ya ulaştı. Her 5 Euro’nun 1 Euro’su dijital ortamda harcandı.
Türkiye’de ise e-ticaretin 5 yıl önce toplam kartlı alışveriş içindeki payı yüzde 4 iken 2011’de 12 milyar lira hacme ulaşarak yüzde 8’lik paya ulaştı.
E-ticaret Türkiye’de 2011’de yüzde 53’lük büyüme kaydetti.

İLK KEZ 1 MİLYON EURO'LUK CİRO GÖRÜNDÜ

2011’de iyi bir yıl geçirdiklerini belirten Mart Antipof “Ciromuz ilk kez 2011’de bir milyar Euro’yu aştı. 2010 ciromuz 878 milyon Euro’ydu. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olduğumuz için gelirlerimizdeki artışı sermayemize aktarıyoruz ya da yeni yatırımlara ayırıyoruz. 2011’de sermaye ve rezervlerimiz 738 milyon Euro vergi öncesi fazla da 241 milyon Euro’ya ulaştı" dedi.