BIST 9.722
DOLAR 32,53
EURO 34,79
ALTIN 2.425,98
HABER /  GÜNCEL

Tahliye kararı yanlıştı ama uygulanmalıydı!

CHP’nin savcı kökenli milletvekilli Ali Özgündüz yaşanan yargı krizini internethaber'e değerlendirdi.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Türkiye günlerdir tahliye krizini konuşuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuyla ilgili açıklamalarını ve tahliye kararını değerlendiren CHP milletvekili Ali Özgündüz, olayın başının da sonunun da yanlış olduğunu söyledi.

Özgündüz, verilen tahliye kararının yanlış olduğunu ama uygulanması gerektiğini söyledi. CHP'li vekil, "Asliye Ceza Mahkemesi karar veremezdi. Ama yanlış da olsa bir karar vermişti, bu karar da uygulanmalıydı. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır. Gerçi bu tahliye kararı kesindir ama yazılı emir yoluna gidebilirdi, savcı yeniden bu tahliye kararını uygular, eğer tutuklanmalarını gerekli görüyorsa yeniden bu kişiler hakkında tutuklama kararı talep edebilirdi, tahliye edilir edilmez tekrar tutuklama kararı infaz edilebilirdi. Yani, kanuna uygun bir işlem yapılmalıydı." dedi.

ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI VAHİM

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları çok vahim, en vahim noktası da, diyor ki; "Bakıyorsunuz, milletvekilleri adliyede, avukatlar akşam vakti adliyede, bunlara bir tedbir almak lazım". Yani milletvekillerini ve avukatları adliyeye sokmamak lazım.

HAKİKATEN İBRETLİKTİR 

Bu çok vahim bir durum gerçekten. Orada hakim, savcı görev yaptığı sürece, nöbetçi birileri olduğu sürece avukat da her zaman orada olacaktır. Avukat yargının savunma ayağıdır, savunmasız yargı olmaz. Milletvekili de her zaman milletin adına, bir yerde haksızlık, hukuksuzluk varsa, gidip durumu tespit etmek ve bunu kamuoyuyla paylaşmak durumundadır, bu onun görevidir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı kendisi bütün gelişmelerden, HSYK'nın toplanma saatinden bile haberdar olup, buna ilişkin görüş açıklarken yargı bağımsızlığından bahsetmesi hakikaten çelişkidir. Yargı herkese karşı bağımsızdır, Cumhurbaşkanına karşı da bağımsız olmalıdır. Dolayısıyla onun kafasında Cumhurbaşkanına bağımlı bir yargı var ki, ben her şeyden haberdar olacağım ama hiç kimse yargıdaki gelişmeleri bilmeyecek gibi bir anlayışı ortaya koyması açısından hakikaten ibretliktir diye düşünüyorum.

OLAYIN BAŞI YANLIŞ, SONU YANLIŞ 

Gelişmelere gelecek olursak, bu olayın başı yanlış, sonu yanlış, nereden baksan tutarsızlık misali iki uyanlış var, bir doğru çıkmıyor. Evet Asliye Ceza Mahkemesi reddi hakim talebini kabul edebilir ancak bunu kabul ettikten sonra tahliye konusunda karar verme yetkisi yoktur, o konuda yine başka Sulh Ceza Hakimi karar verecektir. Ha, Sulh Ceza Hakimi kalmamıştır, on hakimi de ben reddettim, seni görevlendiriyorum ey mahkeme diyerek bir başka Asliye Ceza Mahkemesini işarete edemez, bu açıdan yanlıştır, orada bir başka Sulh Ceza Hakimi ya komisyon tarafından tayin edilmeliydi ya da en yakın Sulh Ceza Hakimliği bu konuda karar verebilirdi, Asliye Ceza Mahkemesi karar veremezdi. Ama yanlış da olsa bir karar vermişti, bu karar da uygulanmalıydı. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır. Gerçi bu tahliye kararıu kesindir ama yazılı emir yoluna gidebilirdi, savcı yeniden bu tahliye kararını uygular, eğer tutuklanmalarını gerekli görüyorsa yeniden bu kişiler hakkında tutuklama kararı talep edebilirdi, tahliye edilir edilmez tekrar tutuklama kararı infaz edilebilirdi. Yani, kanuna uygun bir işlem yapılmalıydı.

Tahliye kararı yanlış bile olsa bunun uygulanmaması başka vahim sonuçlara, kaosa yol açıyor, bunun sonucu nereye gider, yarın da bir başka savcı bir mahkumiyet kararını tanımayabilir, bu işin sonu oraya gider.

BÜTÜN BUNLARA AKP SEBEP OLDU 

Bütün bu gelişmelerin nedeni AKP'nin yargı ile oynaması, özellikle 2010 referandumunda yargıyı dedelerden kurtaracağız diyerek imamlara teslim eden AKP, 17-25 Aralık'tan sonra kendisine dokununca bu defa panikle yargıda çok ciddi, olmaması gereken radikal değişiklikler yaptı. Kendisine uygun, eski özel yetkili mahkemelerin yerine, özel görevli hakimler atadı ve hak hukuk dinlemeden bütün muhalif unsurları kendi yarattığı hukukla sindirmeye, yok etmeye çalıştı, bunun sonucunda da bunlar doğdu. Bugün hukukta, yargıda yaşanan bu kaosun nedeni, AKP'nin yargıyı siyasallaştırması, yargıyla çok sık oynaması, taşları yerinden oynatmasıdır.

HSYK BİR YARGI ORGANI DEĞİLDİR 

Bakın HSYK bir yargı organı değildir. Dolayısyla yargısal yanlış kararlarla ilgili hemen apar topar toplanıp karar alması da yanlıştır. HSYK bu konulara müdahale edecekse, bir hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan avukat için verilen karar da yanlıştı. Cumhurbaşkanı'na hakaret için kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı iznine tabi olmasına rağmen bu izin alınmadan apar topar bu işlemler yapıldı. O zaman HSYK bu hakimi de görevden alsın. HSYK her yanlış karar veren hakimi görevden almaya kalkarsa yargıda hakim kalmaz. HSYK yargısal olaylara müdahale etmemelidir. Cumhurbaşkanının bu açıklamasından sonra HSYK'nın özür dilemesi de vahimdir. Cumhurbaşkanı tek adam yönetimi, kendisine bağlı yargı, yürütme, yasama istiyor, tüm bunlardan ortaya çıkıyor ki, kafasındaki Başkanlık sistemi de tek adam yönetimi, padişahlık sistemi.