BIST 10.209
DOLAR 32,36
EURO 34,76
ALTIN 2.397,91
HABER /  GÜNCEL

Suriye asıllı yazardan bomba kehanetler

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür'e göre danışmanı yumruk atmamış, gül dağıtmak için oraya gelmiş...

Abone ol

GAZETECİLER.COM - LİG TV yorumculuğu ile gündemde olan Hakan Şükür bu kez de danışmanı nedeniyle eleştirilerin merkezinde. Şükür mecliste danışmanının TBMM  Milli Eğitim Komisyonu toplantısında CHP'li milletvekilini  yumruklaması üzerine TRT'ye açıklama yaptı.  

Günlerdir çalışmaları süren 12 yıllık zorunlu eğitim konusunda komisyon başkanı Nabi Avcı’nın "oylamaya geçelim" sözleri ile komisyon karışmış, AK Parti milletvekili Hakan Şükür'ün danışmanı Resul Boydak, CHP'li  milletvekili Haydar Akar'a yumruk atmıştı. Akar, Boydak hakkında şikayetçi oldu.  Komisyon çalışmalarına ara verilirken, Grup başkan vekilleri bir araya gelerek danışmanların komisyon çalışmalarına katılmasını yasakladılar.

DANIŞMAN YUMRUK ATMAYA DEĞİL ÇİÇEK DAĞITMAYA GELDİ

AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür, günlerdir sabahlara kadar süren komisyonda takdir edileceklerin yalnız konuşanlar olmadığını dinleyenlerinde takdir edilmesi gerektiğini vurguladı. Danışmanının komisyonda Kadınlar Günü sebebiyle çiçek dağıtmak için orada bulunduğunu ve darp eden değil, darp edildiğini söyledi.

DEVAMSIZLIĞI EN AZ OLAN MİLLETVEKİLLERİNDEN BİRİYİM


Milletvekilliği yanında spor yorumculuğu yapmasını gündemde kalmak için malzeme olarak kullananlar olduğunu ifade eden Şükür, ismi üzerinden politika yapılığını söyledi. Şükür, Genel Kurul çalışmalarında en az devamsızlığı olan milletvekillerinden biri olduğunu ve spor yorumculuğunu meclis çalışmaları dışında yaptığını ifade etti. Milletvekili Şükür kendisi hakkında yalan haber yapan 2 internet sitesi hakkında şikâyetçi olacağını da sözlerine ekledi.

Şükür,  Spor mu Zor, Siyaset mi? sorusuna ise "Her ikisini zorlaştıran da insanlar. İkisininde siyasi tarafı var’’ yanıtı verdi.

SURİYE ASILLI YAZARDAN BOMBA KEHANETLER

[PAGE]

SURİYE ASILLI YAZARDAN BOMBA KEHANETLER

GAZETECİLER.COM - Akşam Gazetesi'nin Suriye asıllı yazarı ve ortadoğu uzmanı Hüsnü Mahalli, Habertürk ekranında iddialı analizler yaptı. Adeta kehanetlerde bulunan Mahalli, İran'ın karışacağını, İsrail'in asla saldırmayacağını iddia etti..

Suriye olayını değerlendiren Mahalli'ye, Habertürk spikeri Didem Arslan Hürriyet'in bugünkü manşetini gösterek, "bu manşete, bu fotoğrafa ne diyorsunuz?" sorusunu yöneltti.

Bu soru üzerine Hüsnü Mahalli, Irak'a karşı düzenlenen kampanyanın şimdi aynı kanallardan Suriye'ye karşı yürütüldüğünü belirterek Hürriyet'in manşetinin de bu minvalde olduğunu söyledi.
2.20120308151507.jpg
IRAK'TAKİ MANŞETLERİN AYNISI

Mahalli'nin Hürriyet'in manşetine dair yorumu aynen şöyle oldu;

-"Irak'a karşı kampanyayı hatırlar mısınız? Kimyasal silahlar var, cehennem topları var deniliyordu.. Biz o kampanyanın ne kadar palavra çıktığını biz ne zaman öğrendik. İşgalden sonra. Aynı kampanya şimdi Suriye'ye yönelik. Aynı merkezlerden, aynı şekillerle, aynı manşetlerle aynı şişirmelerle... Hedef aynı çünkü."

Irak'ta 1.5 milyon insanın öldüğünü, 4 milyon yetim çocuk kaldığını, 1.5 milyon kadının dul kaldığını belirten Hüsnü Mahalli, "Peki bunların bedelini kim ödeyecek. Bu manşetleri atanlar mı? Bu kampanyayı atanlar mı? Suriye'ye girip işgal edelim diyenler mi? Aynı hikaye, yemin ediyorum size aynı kampanya.." dedi.

ÇILGIN PUTİN GELDİ, SURİYE İŞİ BİTTİ

Hüsnü Mahalli'nin iddiasına göre ne Türkiye'nin ne de uluslararası gücün Suriye'ye müdahelesi asla gerçekleşmeyecek. Zira Rusya, Suriye'nin arkasında duruyor. Putin'in seçilmesinden sonra ise müdahale ihtimali tamamen ortadan kalktı. Hüsnü Mahalli şöyle dedi;

"Suriye'ye müdahale etmezler, edemezler. Rusya veto ettiği müddetçe kimse Suriye'ye giremez. Şimdi Rusya Suriye'ye verdiği desteği kat kat artıracaktır. Çünkü Putin geldi, Putin çılgındır."

TÜRKİYE ÇOK TARAF OLDU

Türkiye'nin bu olayda çok zorda kaldığını belirten Hüsnü Mahalli, "hükümet başından beri bu işin çok fazla tarafı oldu. Çünkü Kaddafi'deki gibi bu dayansa dayansa 1 ay dayanır deniyordu. Olmadı... Hiçbir ayaklanma olmadı, bir iki küçük şey oldu" dedi.

İSRAİL İRAN'A ASLA SALDIRAMAZ ÇÜNKÜ...

İsrail'in İran'ı vuracağı iddialarını yorumlayan Hüsnü Mahalli, "İsrail asla İran'a asla saldırmaz, saldıramaz. Tek nedenden dolayı. Lübnan'daki Hizbullah işini bitirmeden saldıramaz. İsrail, İran'ı yerle bir etse, İran'ın intikamını Lübnan'daki Hizbullah alır. Savaş Hizbullah ile İsrail arasında. İsrail Hizbullah'ı ortadan kaldırmadan, ya da bir başka ilahi güç gelip ortadan kaldırmadan İsrail asla asla asla saldıramaz. Suriye çözülmeden İsrail Hizbullah'ı yok edemez. Bütün bu arap baharı ya da karnıbaharı Suriye çözülmeden hiçbir işe yaramayacaktır" dedi.

İRAN'DA ÖNÜMÜZDEKİ YIL KARGAŞA ÇIKACAK

İran'da önümüzdeki yıl yapılacak seçimde İran'da ciddi bir kargaşa beklediğini söyleyen Mahalli, "Mossad şimdiden İran'aki azerileri örgütlemeye çalışıyorlar? başkanlık seçiminde 3 yıl önceki kargaşanın çok daha tehlikesini yaşayacağız" dedi. 







STAR YAZARI ERGUN BABAHAN, SABAH'DAKİ GÜNLERİ
İÇİN GÜNAH ÇIKARTTI... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BABAHAN'DAN 28 ŞUBAT İTİRAFLARI

GAZETECİLER.COM - Kanaltürk’te yayınlanan Merkez Siyaset programına konuk olan Star yazarı Ergun Babahan, 28 Şubat döneminde kendisi gibi medyada çalışan gazetecilerin algılarını ve korkularını anlattı. "Kimsenin bize şöyle manşet at demesine gerek yoktu zaten öyle düşünüyorduk" diye itiraf etti.

Ergun Babahan programda şöyle konuştu:

"28 Şubat döneminde, büyük medya dediğimiz, merkez medya denilen gazetelerin yazı işleri ekiplerinin yüzde 85-90'ı gençliğinde marksist olmuş, sonra kemalizme kaymış, dinle hep sorunu olmuş isimlerden oluşuyordu. Hatta mesafeden de öte, sıkıntısı olan insanlardık.

GAZA GETİRİLMEMİZE GEREK YOKTU

O konuda ayrıca bir gaza getirilmemize de gerek yoktu. Birinin telefon açıp bir şey demesi gerekmiyordu. Biz kendimiz zaten ona inanıyor, gelecekler bunlar bizi kesecekler diye hissediyorduk. İran gibi olma korkusu vardı yani.
"

Programın moderatörü Tarık Toros'un "İyi oldu buna girdiğimiz, çok soru var çünkü. Ergun Babahan o dönem Sabah'ta atılan manşetleri bilmiyor muydu? İçinde değil miydi? İtiraf edecek mi? diye sorular geliyordu." demesi üzerine ise Babahan şöyle yanıt verdi:

O MANŞETLERİN BİR KISMINI BEN ATIYORDUM

"İçindeydim, bir kısmını da ben atıyordum o manşetlerin.
Şantaj, kısmını ayırıyorum ama hoşlanmama, karşı olma, politikalarını eleştirme hakkı vardır. Onun dışına çıkıldı 28 şubatta. Ama o zaman biz yazı işlerinde buna inanıyorduk. İran gibi olacağız tehlikesine çok ciddi bir şekilde inanıyorduk. En azından benim vardı böyle bir korkum.

ZATEN ÇİLLER'E ÖFKEMİZ VAR

O zamanlar bir tek Ahmet Vardar vardı bizim gazetede muhafazakar diyebileceğimiz.
Onun dışındakiler sosyal demokrattı, sosyalistti bir şeydi.
Bir hezeyana kapılıyorsun, zaten Tansu Çiller'e de öfken var. Yazı İşleri olarak bize gelip Patronun ya da Zefer Mutlu'nun bir şey demesine gerek yoktu."


GÖLGE CIA'NIN TÜRKİYE'DE İŞBİRLİĞİ YAPTIĞI 2 GAZETE
HANGİSİ? DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
STRATFOR'UN İŞBİRLİĞİ YAPTIĞI GAZETELER

GAZETECİLER.COM - Wikileaks'ın ardından Stratfor belgeleri Türkiye'de gündemi sallıyor. Yarı dedikodu yarı istihbarat nitelikli bu belgeler kadar, bugün medyada gölge CIA'nın Türkiye'deki işbirlikçisi 2 gazete konuşuluyor.
Bu gazeteler hangileri?

Taraf'tan Yıldıray Oğur o gazeteleri bugün köşesinden bir kez daha ilan etti.
Bu gazetelerden biri Başbakan Erdoğan'ın damadının yönettiği SABAH Gazetesi... Diğeri ise Aydın Doğan'ın Hürriyet Daily News Gazetesi...

Bu iki Türk gazetesi ile Derin CIA Stratfor arasında "Confed" denilen bir ortaklık sistemiyle karşılıklı bilgi alışverişi yapılıyor. Bilgi paylaşımının boyutları öyle geniş ki Stratfor, Sabah'tan gizli bir görüşmede neler konuşulduğuna dair rapor dahi isteyebiliyor.

SABAH'TAKİ İSTİHBARAT KAYNAĞI KİM?
Gölge CIA'dan Emre Doğru'nun merkeze geçtiği maillere bakılırsa Sabah'taki irtibat ismi Alparslan Akkuş...

Doğru, Stratfor direktörü George Friedman’ın eşi olan Meredith Friedman’a gönderdiği 22 Haziran 2010 tarihli e-postasında bu durumdan şöyle söz ediyor;

"Bugün Sabah’taki irtibat kişimiz Alparslan [Akkuş] ve diplomasi muhabiri olmak için hazırlanan Mehmet Ali (eğitiminin bir parçası olarak Alparslan ile birlikte takılıyor) ile öğle yemeği yedim. Son siyasi gelişmelerle ilgili konuştuk, ardından da Sabah ile Stratfor arasındaki işbirliğini geliştirmenin yollarını görüştük.

Ona Azerbaycan ve Gürcistan gibi ülkelerde Sabah’ın istediği bilgileri elde edebileceğimiz partnerlerimiz olduğunu söyledim. Sanırım artık Sabah’ın, Stratfor’un çalışması ve gazeteciliğinden yararlanabileceği konular/ülkeler ile ilgili şimdi çok daha iyi bir fikri var ve bizden bu bilgileri edinebilme konusunda da son derece ilgili görünüyordu.


Gelin Yıldıray Oğur'un kaleminden Türk medyası ile kurulan bu tuhaf işbirliğini okuyalım;

"Türkiye’de Stratfor’un confed ortaklığı kurduğu –yani karşılıklı bilgi alışverişi– iki gazeteden biri Sabah. Stratfor yazışmalarından anlaşıldığı kadarıyla Sabah’la aralarında fitne ve dedikodu paylaşımı da yapılmıyor. Mesela 2011 tarihinde Ankara’ya gelen Esad’ın bir yardımcısıyla kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu bile istiyor Stratfor Sabah’tan. Tabii Sabah da Stratfor’a soruyor bazı şeyleri.

Daha da bağımlı bir ilişki Murat Yetkin’in göreve gelmesinden önce Hürriyet Daily News ’la kurulmuş. Hatta gazete buna göre organize olmuş. Gazetenin eski genel yayın yönetmeni de halen Stratfor’da çalışıyor."

ORTAKLIK ANLAŞMASININ METNİ

Stratfor ile Hürriyet Daily News arasındaki
confederation partners ortaklık anlaşması 29 Mart 2010 tarihinde imzalanmış. O dönem gazetenin başında David Judson ile Stratfor'un patronu George Friedman anlaşmaya imza koyan isimler.

Anlaşma metnindeki işbirliğini gösteren başlıklar ise şöyle;

*“Stratfor ve Hürriyet Daily News enformasyonun, raporların ve fikirlerin paylaşılacağı bir işbirliği oluşturma arzusundadırlar.

*Bu ilişki kapsamında Stratfor, Hürriyet Daily News’dan haftalık enformasyon ya da raporlar temin edecek, aynı zamanda Stratfor'un ilgi alanındaki belirli olaylara ilişkin son dakika bilgileri de alacaktır.

*Stratfor bunun karşılığında Hürriyet Daily News’un belirleyeceği temel ilgi alanlarındaki araştırma ve analizlerini Hürriyet Daily News’la paylaşacaktır.


CANLI YAYINDA SOYUNACAKLAR DİYE ÖDÜ KOPTU...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
CÜNEYT ÖZDEMİR'İN ÖDÜ KOPTU

GAZETECİLER.COM - Ukrayna'da başlayan Femen Kadınlar rüzgarı CNN Türk stüdyolarına kadar vardı. Bir etkinlik için İstanbul'a gelen eylemci kadınlardan İnna Shevchenko canlı yayında Cüneyt Özdemir'i korku içinde bıraktı.

Özdemir, canlı yayında soyunur korkusu ile konuğunu sürekli denetim altında tuttu. Bir ara o kadar çok tembihledi ki çıplak eylemciden umulmadık bir yanıt aldı.

NEDEN BU KADAR KORKUYORSUNUZ!

Programın en ilginç diyalogları sohbetin sonlarında yaşandı. Özdemir, konuğundan İstanbul'da yapacakları eylemi anlatmasını istedi. Ancak eylemin cinsel içerğinden tereddüt eden Özdemir ısrarla "ama lütfen sadece anlatın göstermeyin sakın" diyerek uyardı.

Shevchenko ise şaşkınlığını "neden bu kadar korkuyorsunuz" diyerek gösterince Özdemir RTÜK'ü ima ederek "
 ben neden korkacağım ki? Canlı yayındayız sadece yoksa bilakis ben severek desteklerim" dedi.








BABASININ CENAZESİNE GELEN ORAY EĞİN UÇAKTAN İNDİĞİ
ANDA GÖZALTINA ALINDI...
DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
CENAZEYE GELDİ GÖZALTINA ALINDI

GAZETECİLER.COM - Geçtiğimiz gün babasını kaybeden Oray Eğin cenaze için Türkiye'ye döndü. Ancak Eğin havalimanında çok kötü bir sürpriz yaşadı ve uçaktan iner inmez gözaltına alındı.

Oray Eğen, babasının cenazesi için geldiği İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra doğrudan İstanbul Çağlayan'daki Adliye Sarayı'na götürüldü. İfadesi alınan Eğin serbest bırakıldı.

Akşam yazarı Gürkan Hacır, Twitter'da Eğin'in Odatv soruşturması kapsamında gözaltına alındığını iddia etti. Ancak Hacır'ın iddiası kısa sürede yalanlandı.

Bir diğer Akşam yazarı Serdar Akinan gözaltının gazeteci Balçiçek İlter'in açtığı davayla ilgili olduğunu yazarak konua açıklık getirdi. Eğin ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Oray Eğin'in babasının cenaze namazı bugün öğle namazından sonra Levent Camii'nden kalkacak.

HABERTÜRK KANALINDA HABERTÜRK'E ÇAKTI... SPİKER
ÖYLECE KALA KALDI... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
HABERTÜRK'TE HABERTÜRK'E ÇAKTI

GAZETECİLER.COM - BDP'nin sosyalist milletvekili Ertuğrul Kürkçü Habertürk TV'de Gazete Habertürk'ü topa tuttu. Kürkçü Habertürk ve başka bazı gazetelerde yer bulan "KCK gitti HDK geldi" haberlerini yalanlarken bilinçli bir manüplasyon yapıldığını söyledi.

Akşam Raporu'nda Ece Üner'in sorularını yanıtlayan Kürkçü, Habertürk ve Bugün gazetelerinde yer alan haberin yalan ve çarpıtma olduğunu söyledi. BDP'li vekil medyada yer alan haberleri kınadığını söylerken Kandil'den emir aldıkları yönündeki iddiaları da yalanladı ve "kimsenin haddine değil bize doğrultu çizmek" dedi.

HABERTÜRK VE BUGÜN İSTİHBARATIN RESMİ KAYNAKLARI MI?

Ertuğrul Kürkçü: Böyle bir araştırma yapılmadan bu haberleri nasıl yayınlıyorlar? Habertürk ve Bugün gazeteleri İstihbaratın resmi kaynakları mı ki 'gelen istihbarat kaynaklarına göre' diyerek haber yapıyorlar... Bunun bir tertip olduğu apaçık ortada.

BU YALANLAR BİZE SÖKMEZ!

 Bugün Cumhurbaşkanı'na da soru yöneltti Zaman muhabiri. Cumhurbaşkanı da ne olduğundan haberedar olmadan 'terörle mücadelede kararlılık'tan sözeden garabet bir yanıt veriyor. Ne terörü? Her muhalife terör damgası vurarak nereye varılacak? Hangi çağda yaşıyoruz? Bize sökmez bunlar... Biz bu meydan okumayı kabul ediyoruz. Ben kabul ediyorum... El mi yaman bey mi yaman görelim. Nerede neyi bulacaklar da bizi nereye taşıyacaklar? Hala ellerinde patlayan Devrimci Karargah balonunu bize mi yutturacaklar burada?


"BEN CEMAATİN VE ZAMAN'IN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM"!
İLGİNÇ BİR ÇIKIŞ... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
BEN CEMAAT VE ZAMAN'IN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM

GAZETECİLER.COM - Zaman'ın köşe yazarı Ali Bulaç yazılarının "cemaat"in görüşü gibi lanse edilmesinden rahatsız. Daha da ötesi "Zaman yazarı" olarak "Zaman sözcüsü" gibi tanımlanmaktan da imtina ediyor...
İşte Bulaç'ın yazısından satırbaşları;

"Zaman Gazetesi'nde yazmak veya camianın medya grubunda konuşmak bir kat daha zor. Zira gözler üzerinizde. Bunda bir gariplik yok. Mademki söz sorumluluktur, nerede olursanız olun, hangi makamda sözü sarf ediyorsanız sarf edin dikkatli olmanız lazım.

KİMSENİN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM

Belirtmek gerekir ki, bu köşenin yazarı hiç kimsenin sözcüsü değildir. Tabii ki "Zaman yazarı"yım. Bundan gurur duyuyorum. Hocaefendi'nin şahsına, hizmet hareketine, bu hizmet içinde yer alan insanlara, cemaate büyük bir sevgi beslediğim de doğru. İslam'ın kutlu nehrine su taşıyan irili ufaklı her ırmak nazarımda sevgiye layıktır.

KİMSE BANA BÖYLE BİR GÖREV VERMEDİ

Lakin ben ne Zaman Gazetesi'nin, ne Hocaefendi veya cemaatin sözcüsüyüm. Kimse bana böyle bir görev yüklemiş değil, bu yönde en ufak bir telkinde bulunmuş da değil. Bana ayırdıkları bu köşe bir emanettir, her satırını dikkatle kullanmak zorundayım. Kimse bana herhangi bir müdahalede veya siparişte bulunmuyor. Zaman adına konuşmak gerekirse bunu zaten Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı yapıyor, her pazartesi günü de dikkatle okunan bir muhasebe ve bilgilendirme yazısı yayınlıyor. Defalarca açıklandığı üzere gerektiğinde Hocaefendi adına avukatları açıklamalar yapar. Hocaefendi'nin de konuşmaları yayınlanıyor, lüzum hissederse güncel konularda görüşlerini açıklıyor. Hocaefendi'nin bizim gibi sözcülere ihtiyacı yoktur.

KENDİ ADIMA YAZAR KONUŞURUM

Özetle bu köşenin yazarı sadece kendi adına yazar-konuşur, değil cemaat adına, İslam ve Müslümanlar adına konuşma yetkisi ve hakkı da yoktur ve bu aslında herkes için varid genel bir kaidedir. Herkes kişisel olarak anladığını, inandığını yazar, savunur; yazıp çizdiklerinden, yapıp ettiklerinden sadece kendisi sorumludur.


AHMET HAKAN KANAL 7'DEKİ HALİNE KAFAYI FENA TAKTI...
ESKİ HALİNİ YERİN DİBİNE SOKTU... DİĞER SAYFADA...
[PAGE]
15 YIL ÖNCEKİ HALİNE KIL OLDU

GAZETECİLER.COM - Habertürk'te katıldığı programda 15 yıl önce Kanal 7'deki  günleri hiç beğenmeyen saçını kıyafetini "berbat" diye yorumlayan Ahmet Hakan bugün köşesinde Ben Kanal 7'de iken başlıklı bir yazı kaleme aldı ve öteki mahalle günlerini yazdı. 

15 YILDA İNSAN BU KADAR MI DEĞİŞİR

15 yıl önceki halime şöyle bir baktım:
- Saçlarımda ve sakallarımda bir tane bile ak yok.
- Saçlarımı kalın dişli bir tarakla arkaya doğru taramışım.
- Üzerimde kolları hafif uzun bej bir ceket var.
- Acemice bağlanmış kravat, "ben buradayım" diye bağırıyor.
- Kemik çerçeveli gözlük, yüzümün yarısını kaplamış.
15 yılda bir insan bu kadar mı değişir?
Bu halimi görünce...
Bir yandan kendime yabancılaştım, bir yandan da güldüm.
Sanki ekrandaki siyah sakallı o genç adam ben değildim.

BUNUN ADI PROFESYONEL DEFORMASYON

Kısacık görüntüyü seyrederken...
Kendimi kritik etmeden de duramadım:
- Fondaki Piri Reis haritası
hiç fena değildi ama giydiğim ceketin rengi fona hiç uymamıştı.
- Haber konularındaki çeşitlilik hiç fena değildi ama bazı kelimelere biraz fazla vurgu yapmışım.
- Ses tonum fena değildi ama doğallıktan biraz fazla uzaklaşmışım...
15 yıl önce ben bu kadar "eleştirel", bu kadar "kritik edici" biri değildim.
Köşe yazarlığının yol açtığı bir durum bu...
Artık her şeye "fazla eleştirel" bakıyorum.
"Profesyonel deformasyon" dedikleri bu olsa gerek.

İŞTE AHMET HAKAN'I GICIK EDEN O GÖRÜNTÜ