BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Sanıldığı kadar fakir değilmişiz

Özal döneminin Maliye Bakanı Ekrem Pakdemirli'ye göre Türk halkı bile bile AB'ye fakir gösteriliyor. Pakdemirli, AB'ye girmeyi istemeyelerin bunu yaptığını söyledi.

Abone ol

Özal döneminin Maliye Bakanı Prof. Ekrem Pakdemirli, Türkiye'de kişi başına milli gelirin 6 bin 34 dolar, satın alma gücü paritesine göre ise 11 bin 880 dolar olduğunu söyledi. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelirin 3 bin 375 dolar değil, 6 bin 34 dolar olduğunu hesaplayan Prof.Dr. Ekrem Pakdemirli, "Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanlar DİE'ye bakıp bizim fakir olduğumuzu söyleyebiliyor" dedi. Pakdemirli, satın alma gücü paritesi ile Türkiye'nin AB içinde 5'inci ülke olduğunu savundu. TÜRKİYE'de kişi başına milli gelirin 6 bin 34 olarak hesaplayarak Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) 2 bin 375 dolar üzerinde olduğunu savunan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, DİE'nin pekçok aktiviteyi kapsamayan hesaplamaların Türkiye'yi olduğundan fakir gösterdiğini söyledi. "Bu durumda Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanlar bizim çok fakir bir ülke olduğumuzu, üyeliğimizin onlara büyük yükler getireceğini söyleyebiliyor" diyen Pakdemirli, halbuki Türkiye'nin 11 bin 880 dolarlık satın alma gücü paritesi ile AB içinde 5'inci ülke olduğuna dikkat çekti. ANAP hükümetlerinin 'Süper Müsteşar'ı ve Maliye Bakanı olan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, "Türkiye milli gelir hesaplarını güncelleştirmiyor. Böyle olunca da fakir ülke olarak görünüyoruz. 1987 yılları rakamları ile Türkiye geleceğe uzanamaz’ derken, sorunun kaynağını ise hesaplamalarda ‘çağa ayak uydurulmaması’ olarak gösterdi. Yaptığı hesapları Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası tarafından basılan kitapta toplayan Ekrem Pakdemirli, Türkiye’de yapılan milli gelir hesaplamalarının AB standartlarında olmadığında ısrarlı. ‘Yanlış yapılıyor. Türkiye göz göre göre fakir ülke olarak tanıtılıyor. Rakamlar güncellendikçe, AB standartlarında belirlemeye geçildikçe DİE'de milli gelir de, fert başına gelir de bize yaklaşacak, hatta geçecek’ diyen Pakdemirli’nin ‘AB formatında Türkiye Milli Gelir Hesapları’ çalışması ile ilgili yaptığı değerlendirmeler şöyle: NEDEN HESAPLADI Neden böyle bir çalışma yapmaya ihtiyaç duydunuz? - AB normları, istatistiki verilerin toplanması, sınıflaması ve değerlendirme ile ilgili normlar olup bunlara uyulmadığı takdirde, ekonomik faaliyetlerin bir kısmını kapsamaz. 1987 yılında alınmış olan imalat sanayi örnekleri bugünkü imalat sanayini temsil edememekte. Yine AB'de azami 5 yıl süre içinde yenilenmesi gereken bilgiler için biz de bu yola başvurulmuyor. Verilere uzun müddet artış hızlarının uygulanması sonucu hata payı çok büyüyor. Yaptığınız çalışmaya göre aradaki farklar nedir? - DİE 2002 GSMH verileri ile mukayese edildiğinde tarım sektöründe yüzde 8.5 bir artı fark, sanayi sektöründe yüzde 113 artı fark, serbest meslek ve hizmetler sektöründe de yüzde 155 artı fark, konut sektöründe yüzde 270 artı fark bulundu. Bu farkların toplamında başına düşen milli gelir 11 bin 500 dolar oluyor. Ülkenin satın alma gücü 2002 cari değerleriyle 802.063 milyar dolar. Bu hesaplama yöntemi ile 2003 yılı için yapılan çalışma 2003 cari fiyatları ile GSMH 638 katrilyon lira, DİE yayını ise 357 katrilyon lira. 2002 yılı DİE fert başına milli gelir rakamı 2 bin 605 dolar. Bizim hesabımız ise 4 bin 720 dolar. DİE 2003 yılı fert başına milli geliri 3 bin 375 dolar bulurken, bizim hesabımız 6 bin 34 dolar. DİE’nin 2002 yılı ve 2003 yılı için cari fiyatlarla bulduğu 275 katrilyon ile 357 katrilyon lira GSMH’ler bu çalışmada, sırasıyla 496 ve 638 katrilyona yükseliyor. Hesabı doğru yaparsak Maastricht'i yakalarız Milli gelirin farklı hesaplanmasının Türkiye'ye olumsuz bir yansıması oluyor mu? - Öncelikle gerçeğe yakın bir rakam üretmediğimizden karar alıcılar olumsuz yönde etkilenmekte. AB karşıtı ülkeler bizim çok fakir bir ülke olduğumuzu, üyeliğimizin onlara büyük yükler getireceğini söyleyebiliyor. Halbuki satın alma gücü paritesi kullanıldığında fert başına milli gelirimiz 2003 yılı için 11 bin 880 dolara ulaşmakta. Bu rakamla toplam ekonomik büyüklüğümüz, topluluk içinde 5'inci sırada olmaktadır. Milli gelirimiz yeni ve doğru değer bulunduğunda, ülkemizin dünyanın en borçlu ülkeler sınıfından çıkıp Maastricht Kriterlerinin bir kısmını sağladığı görülecektir. Şeffaf değil, yenilenemiyor Bu kitapla vermek istediğiniz mesaj nedir? - Kitabın mesajı, milli gelir hesaplama tarzının şeffaflaştırılarak, uzman kişilerin ve kurumların kayıt dışı ekonomiyi doğru değerlendirerek daha gerçekçi milli gelir hesabının yapılmasını sağlamak. Bugün DİE şeffaf olmadığı için kendini yenileyememekte. Böylelikle toplumun üretim ve tüketim kalıplarında oluşmuş olan büyük değişiklikleri hesaplara yansıtamamakta. Bizim 2002 yılı için yaptığımız çalışma Eurostat’ın koyduğu standartlara uygun. DİE tarafından yapılan milli gelir hesaplarımız, 1987 serilerini kullandığından ortaya çıkan rakamlar gerçek olanın gerisinde kaldı. Mal ve hizmetlerde toplumun tüketim kalıpları hızlı gelişip değiştiği için mevcut donelerin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Gelişen şartlar altında DİE’nin çok hızlı bir şekilde milli gelir hesaplarını 2000'li yıların donelerine ve Eurostat standartlarına dayandırarak yapması gerekir diye düşünüyoruz. DİE'nin hesapları neden düşük çıkıyor PROF. Pakdemirli, DİE’nin milli gelir hesaplarının olması gerekenden daha düşük çıkmasının nedenlerini şöyle sıraladı: Milli gelir hesapları ile DİE’nin sektör istatistikleri arasındaki farklar. Sektör istatistikleri ile GSIS (Genel Sanayi İşyeri Sayımı) sonuçları arasındaki, işyeri sayıları yönünden büyük farklılıklar olması. Sektör istatistiklerinde görülen alt sektörlerdeki (dörtlü faaliyet kolları itibariyle) kapsam eksikliği ve bazı alt sektörlerin dikkate alınmayışı. Sektör istatistiklerinde bazı alt sektörlerde çok düşük gelirler ile karşılaşılması. Milli gelir İstatistiklerinde alt sektörlerin üretim artış hızı, 1987 yılı baz değerlerine uygulanarak bulunan değerlerin kullanılmasının ortaya çıkardığı düşük katma değerler. (Sanayi ve konut sektörleri çok düşük çıkıyor.) Tarım ve inşaat sektörleri katma değer hesabında veri toplama, derleme, hesaplama tekniklerinin Avrupa Birliği normlarından uzak oluşu. Yüzde 5 hata 18 yıl sonra yüzde 450 sapma yaratıyor DİE'nin 1987 yılında yapmış olduğu imalat sanayi anketlerine, her yıl belirli sanayi kuruluşlarından aldığı üretim bilgilerinden o dönem içindeki üretim artış hızını tespit edip, bu hızı imalat sanayi sektörünün tümüne uyguladığına dikkat çeken Pakdemirli, üretim artış hızında yüzde 5'lik hata payı olduğunda 18 yıl sonra bulunan rakamın gerçekle ilgisi kalmadığını vurguladı. Bulunan rakamın gerçek rakamdan yüzde 450 farklı olabildiğini belirten Pakdemirli, DİE'nin sektörel katma değerleri yayın olarak topluma sunduğunu ama milli gelir olarak yayınlanan istatistiklerdeki katma değer rakamları ile arada uçurumlar olduğunu anlattı. Pakdemirli bunu şu örnekle açıkladı: "2001 yılı mali kuruluşlar istatistiklerinde sektörün katma değeri 14.5 katrilyon olarak verilmesine rağmen milli gelir istatistiklerinde 6.6 katrilyon olarak belirtiliyor. 2001 yılı değeri 14.5 katrilyon bulunuyor ama milli gelir hesabı 1987’ye dayandığından, kullanılan sektörel hızlar sonucu bulunan değerlerin, temsil kabiliyeti olmadığından 6.6 katrilyon rakamı elde ediliyor. '2000 yılı imalat sanayi 10 kişi ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri yayınında 11 bin 099 adet işletme var' diye bilgi verilirken, 2002 genel sayımında 26 bin 413 adet işletmenin varlığı ortaya çıkıyor. İmalat sanayinin katma değerinin yüzde 90’ı, bu büyük kuruluşlardan elde ediliyor." HURRİYETİM