BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Said Nursi ile Atatürk'ün olay sahnesi

Said Nursi'nin hayatını konu alan 'Hür Adam' filmi vizyona girmeden tartışması başladı.

Abone ol

Said Nursi'nin hayatını konu alan 'Hür Adam' filmi, 7 Ocak'ta vizyona girmeden tartışması başladı. 'Çağın hayret uyandıran şahsiyeti' anlamına gelen 'Bediüzzaman' lakabı ile anılan Said Nursi'nin Atatürk karşısında bacak üstüne bacak attığı sahne filme damgasını vuracak. Atatürk'ün sinirden yumruğunu masaya vurması ve hocanın konuşmanın sonunu beklemeden kapıyı çarpıp çıkması da o sahnede yer alıyor.

Kimileri Atatürk'ü ezik gösterdiği için bu sahneyi eleştiriyor, kimileri de hocanın aldığı terbiye gereği bacak bacak üstüne atmayacağını savunuyor. Her iki isme haksızlık yapıldığı görüşünü dile getirenler de var.

Sabah yazarı Mevlüt Tezel, gösterime girmeyen filmi izleyenlerle konuştu ve çok tartışılacak sahneleri köşesine taşıdı. Atatürk ile Said Nursi'nin karşı karşıya geldiği sahneyi Tezel, böyle anlatıyor:

"(...)Tarihi kaynaklarda, 9 Kasım 1922'de Bediüzzaman için Meclis'te resmi bir 'Hoş geldin töreni' düzenlediği ve dua etmesi için kürsüye davet edildiği yazıyor... Kurtuluş Savaşı mücadelesini destekleyen Said Nursi, kürsüde Kurtuluş Savaşı gazilerini kutlar ve zafere ulaşmaları için dua eder.

KAPIYI ÇARPIP GİDİYOR
Ancak Said Nursi çok geçmeden Ankara'da dinden uzaklaşıldığını, milletvekillerinin çoğunun namaz kılmadığını gözlemler ve 19 Ocak 1923'te bir bildiri yayınlar...
Bildiride milletvekillerini dine ve namaz kılmaya davet etmektedir...
Atatürk de bu bildirinin yayınlanmasından rahatsızlık duyup Saidi Nursiyi odasına çağırır ve ikili arasında şiddetli bir tartışma çıkar.
İşte filmde bu meşhur tartışma perdeye taşınacak.
Bu sahnede Atatürk'ün milli bütünlüğü, egemenliği milliyetçilikle sağlamak istediğini ve Said Nursi'nin yayınladığı bildirinin hatalı olduğu; Said Nursi'nin ise İslamiyet'te imandan sonra en yüksek hakikatın namaz olduğunu ve namaz kılmayanın hain olduğunu söylediği iddia ediliyor.

Bu sahnede en ilgi çeken noktalar ise; Said Nursi'nin Atatürk'ün karşısında bacak bacak üstüne atması...
Atatürk'ün tartışma sırasında sinirlenip masaya vurması... Said Nursi'nin Atatürk daha sözlerini bitirmeden hışımla yerinden kalkıp odadan kapıyı sertçe vurup çıkması...
Bazı sinema dağıtımcıları bu sahnenin tepki çekebileceğinden bahsediyor.

Yönetmen Mehmet Tanrısever'in, tartışma sahnesinde Said Nursi'nin karizmasına karizma katıp, Atatürk'ü ezip geçtiği yorumlarını yapanlar da var. 'Hür Adam' cephesinden gelen haberler şimdilik bu kadar... Görünen o ki, bu film köşe yazarları kadar tarihçiler arasında da tartışma yaratacak. "




SAİD NURSİ KİMDİR? CEVABI SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]



Bediüzzaman Said Nursî, 1876'da Bitlis vilayetine bağlı Hizan ilçesi Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zeka ve hafıza sebebiyle önceleri Molla Said-i Meşhur diye tanındı. Daha sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" ünvanıyla şöhret buldu.

Talebelik yıllarında temel İslamî ilimlerle ilgili 90 kitabı ezberledi. Her gece bunlardan birini tekrar ediyordu. Bu tekrarlar O'nu, Kur'an ayetlerini derinlemesine anlamasına birer basamak oldu ve her bir Kur'an ayetinin bütün kâinatı ihata ettiğini gördü.

1900'lü yılların başında, doğuda Medresetü-z Zehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam Üniversitesi kurmak fikriyle ülkenin yönetim ve hilafet merkezi olan İstanbul'a geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi. Doğrudan istediği şekilde bir üniversite kuramamakla birlikte dünyanın her tarafına uzanan ilim evleri açılması ile Bediüzzaman'ın hayalini kurduğu ilim yuvaları farklı bir şekilde vücud buldu.

1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kaldı. 1917'deki Bolşevik İhtilali esnasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu. Dönüşte, Genelkurmay'ın kontenjanından Osmanlı'nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan Dar-ül Hikmet-il İslamiyye'de görev yaptı. İngilizlerin İstanbul'u işgali yıllarında onların aleyhinde Hutuvat-ı Sitte adıyla bir risale neşretti.

Anadolu'da başlatılan İstiklal mücadelesine destek verdi.

1925 yılında Van'da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said hareketi sebebiyle, bu harekete karşı çıktığı halde tedbir olarak önce Burdur'a, ardından Isparta ve Barla'ya gönderildi. Burada 8 yıl kaldı. Risale-i Nur isimli Kur'an tefsirinin çoğu bölümlerini burada yazdı. Eserleri ve fikirleri sebebiyle Eskişehir Mahkemesine sevk edildi.

Sürgüne gönderildiği Kastamonu'da eserlerini yazmaya devam etti. 1943'te Denizli Mahkemesi'ne, 1948'de Afyon Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkemeler beraatla neticelendi.

1950'de çok partili hayata geçildiğinde dini hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde eserlerini matbaalarda bastırdı. Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Hakk'ın rahmetine kavuştu.