BIST 10.337
DOLAR 32,27
EURO 34,73
ALTIN 2.403,23
HABER /  GÜNCEL

Paçalarından oportünizm akan kim?

Medyanın yakın geçmişiyle ilgili anılarını aktarmaya devam eden Akşam Gazetesi yazarı Ahmet Tulgar'dan şifreli bir yazı daha. Tulgar'ın tarif ettiği oportünist kim?

Abone ol

Babıali'nin yakın geçmişinden anılara yer veren Akşam yazarı Ahmet Tulgar'dan bir gizemli yazı daha. Bir zamanların ünlü Maocusuyla yaşadığı bir anıya yer veren Tulgar, adını vermeden eleştirdiği kişinin  aktığını öne sürdü:

- Dönemin önemli bir Maocusu imiş. Sonradan öğrendim geçmişini. Ben onu önemli bir televizyoncu olarak tanıdım. İsmini öyle öğrendim yani. İsmi de lazım değil zaten. Çünkü çok var ona benzeyen figür; böyle sol hareket, sosyalist mücadele kökenli ama tam zamanında nedamet getirmiş; anti-komünizm yarışına birkaç tur atlayıp girmiş, herkesten daha destursuz kapitalizm, piyasa propagandisti kesilmiş, egemen sınıf nedimi tip medyada ve tabii başka sektörlerde. Zamanın, zamanımızın kahramanlarından biri işte o da.

Bayağı da başarılı olduğu söylenir, anlatılır, patronları ikna etme, parayı bulma, televizyonu kurma işinde; artık günahı, kıymeti boynuna. Sonradan kendi de patron oldu zaten galiba; en azından patronlar kulübü TÜSİAD'a üye oldu, yönetime filan bile girdi.

Asla kafayı takmış değilim kendisine; kişisel bir meselem yok onunla. Sempatik de biri. Ama anlatacağım hikayedeki iki kişiden biri o, biri de ben; ne yapayım. Üçüncü kişi odasında toplantı yapıyor. Genç bir medya patroniçesi.

Geçen kış, Kapalıçarşı'dan 'sweat-shirt' denilen o eşofman üstü benzeri giysilerden almıştım bir tane. Göğsünde Doğu Almanya'nın başharfleri DDR ve amblemi olan.

O da orada kalmış

Patroniçenin kapısının önünde rastladım zamanımızın kahramanına. Üzerimdeki 'sweat-shirt'e takıldı. 'Hala orada mısın? Hala orada mı kaldın?' dedi. Şaka yollu da olsa fırsat kaçırmıyordu anlaşılan; laf etmek için geçmişe, geçmişine ve bizim bugünümüze.

'Siz de burada kaldınız işte, siz de hep buradasınız' deyip ben de, yürüdüm geçtim patroniçenin odasını pas. Epey kalmış olmalı o kapıda zamanın kahramanı, televizyon kurucusu; huzura kabul edilene kadar, elinde dosyalarla.

Sadece para olmamalı, olamaz nedeni Türkiye yakın tarihinin böyle çok 'zaman kahramanı', 'dönem ustası' üretmesinin. Hele bu onun dönme döneminde her babayiğidin harcı değildi ayak diremek, dediğim dedik, kopmamak sosyalist hareketten, kalmak safında, temiz. Ceberrut devlet adamı doğduğuna pişman ederdi. Anlayışla karşılamıyor değiliz tabii.

Ama bu kopmalarını, bu 'U' dönüşlerini teorize edişleri; bir vasıf, hatta bir görmüş geçirmişlik, sonunda doğru yolu bulmuşluk olarak dayatışları provoke ediyor insanı. Oportünizmlerini, fırsatçılıklarını bir gelişme, bir ilerleme, bir hareket halinde olma durumu olarak kabul ettirmeye çalışmaları. Ve bunu yaparkenki fütursuzlukları, arsızlıkları, çok bilmişlikleri, burunlarından kıl aldırmayışları, bilgelik pozları, söylemleri.

Oportünizm, sadece oportünistin hareket ettiğini sandığı bir yerinde sayma, bir durağanlık halidir oysa.

Oportünizm, bir kendi ekseni etrafında dönme, her fırsatı gözüne kestirme en fazla; daha çok ise bir eteğe yapışma, etekte salınma, etekten sarkma; sürünme halidir olsa olsa.

İkitidarın, gücün eteğine yapışıp; o hareket ettikçe bir sıkı sıkıya tutunma, hareketten korkma, hareketsizliği, durağanlığı özleme hali.

İlkeler, prensipler, değerler, ahlak, etik sonra; sonra dünya görüşü gibi şeyler sözkonusu olduğunda; asıl, değişmemekle, asıl tutuculukla itham edilenlerdir tutunmadan kendilerinden başkasına, kendi yollarına, yollarında gidebilen, hareket edebilen.

Oportünistlerin hala aynı yerde, geride kaldıklarını iddia ettiği, sözümona horladığı insanlar için mümkündür gelişme, ilerleme sadece.

Beraber yürümek yollarda

Birçok gazetecinin, yazarın mesela şu son bir yıl içinde, hadi bilemedin iki yılda düştükleri hale bir baksanıza. 'Büyük özne, hareket halindeki iktidar olarak Recep Tayyip Erdoğan'a yaklaşımlarına, sergiledikleri şu asla inandırıcı olmayan hallerine.

Daha yeni; adam bir şiir okudu diye hapishaneye gönderilir, tüm siyasi yaşamı ipotek altına alınırken ilk tekmeyi vurmak, bu benzetmeyi hafifletelim hadi, ilk çelmeyi takmak için en hızlı harekete geçenler, linç literatürüne en fazla katkı yapanlar, şimdi o çelme takmaya çalıştıkları adamın paçalarına yapışmış, paçalarında hareketsiz ve tembel; değişim, gelişim lafızını herkesten yüksek sesle sayıklıyorlar.

1998'te neredeydiniz bayanlar, baylar? İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasının önündeki kalabalığın sesi gelmemiş miydi sırça köşklerinize, fildişi kulelerinize? Herhalde o zaman da kendi sayıklamalarınıza giriftardınız. O kalabalıklar bir şarkı söylüyorlardı cezalandırılmış genç adam odasına son kez girer, belki de bütün hayatının elinden alındığını hissederken: 'Beraber yürüdük biz bu yollarda...' Duymamış mıydınız?

Sokağa inanmayanlar, sokakta yürümeyenler; yürümeyenler yani, en fazla çamura bulananlardır. Paçalarda. Oportünistler.

Yazı: Ahmet Tulgar
Kaynak: