BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

Müslüman şuurunun uyanması için AK Parti iktidarının gitmesi gerek!

Siyasetin içinde bulunan herkes "ateşten gömlek" giymiş demektir. Bu ateşten gömleği giymekten hiç çekinmeyenler, mevki ve makam uğruna dava ruhunu ve Müslüman şuurunu ateşe atmaktan çekinmeliler. Zulüm dört bir yanımızı sarmadan, küheylan atılganlığıyla dört nala erişmeliler.

Müslüman şuurunun uyanması için AK Parti iktidarının gitmesi gerek! Neden böyle söylüyorum; çünkü üzerinde durduğumuz zemin sağlam, tehlikeden beriyiz ve bu eminlik inanç şuurumuzu zafiyete düşürdü.  

AK Parti 21 yıllık iktidarı süresince dini değerlerimize, yaşantımıza, eğitimimize, kamuda aldığımız görevlere, yasımıza, düğünümüze, Kur’an’ımıza, camilerimiz ve ibadetlerimize müdahalede bulunmadı, bizi bu değerlerimizden mahrum bırakmadı. 

Dile kolay 21 yıldır zorlaştıran değil kolaylaştıran bir iktidarla yönetildik. Her şeye serbestçe ulaşabildik, “buyurun dilediğiniz gibi yaşayın” hürriyetini veren, hemen hemen her kesime özgürlük alanı sunan bir iktidarla Müslüman şuurumuzdan olduk ama artık yeter! Tüm dünyanın hayranlık duyduğu bir ülkenin nasipli insanlarıyken külfetli, bir o kadar da yitik insanlara dönüştük.  

Elindeyken hiç kaybetmeyecekmiş gibi rahat ve umursamaz davranılanın, kaybedildiğinde açtığı boşluk doldurulamaz ve o zaman anlarız neyi yitirdiğimizi? Değerin kaybedilince anlaşılmak gibi kötü bir huyu vardır.  

Hani hep diyoruz ya Kudüs neden hala prangalarından kurtulamadı? Filistin’deki Müslüman kardeşlerimiz neden hala zulüm altındalar? Afrika’daki Müslüman çocuklar neden açlıktan kırılıyor? Doğu Türkistan’da Çin nasıl katliam yapabiliyor? Suriyeli mültecileri nasıl ırkçılığa kurban verebiliyoruz?  

Tüm kutsallarımıza özgürce erişip tüm değerlerimizi ve dini vecibelerimizi rahatlıkla yaşarken; kılı çöpü laf ediyor, muhalefetin aklıyla iktidarı dövüyoruz ve döverken de yerlerde sürünen toplum ahlakı ve İnanç özgürlüğümüz uğruna amansız mücadeleler veren Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığını unutuyoruz. 

Bu keyfiyeti hatırlamamız, Müslüman şuurunun yeniden uyanabilmesi için başörtümüzün başımızdan hunharca sökülüp alınması mı gerekiyor?  

Gençlerin Üniversite kapılarında sırf tesettürlü oldukları için sorgu odalarına çekilip inancı ve eğitimi arasında tercihe maruz bırakılmaları mı gerekiyor? 

Camilerimizin ahıra çevrilip, Kur’an-ı Kerim'in ülkemizde de yakılması mı gerekiyor?  

Kur’an Kurslarının kapısına mühür vurulup, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kapatılması, İmamların görevden alınıp, ölülerimizin köpek leşi gibi gömülmesi mi gerekiyor?  

Ayasofya’yı Kebir Camii Şerif’inin kapatılarak kilise silüetine dönüşmesi mi gerekiyor?  

Alimlerimizin yargılanıp asılması, tarikatların kapatılması, Ezan-ı Muhammedi’nin Türkçe okunması mı gerekiyor? 

Alevilerin yeniden katliamdan geçirilmesi, Kürtlerin ihanete uğratılarak; doğumuzda bir Kürdistan kurulması mı gerekiyor Müslüman şuuruna yeniden erişmemiz için? 

28 Şubat zulümlerinin, 17/ 25 Aralık kumpaslarının, 6/7 Ekim Kobani olaylarının, 15 Temmuz hain darbe girişiminin tekrar mı yaşanması gerekiyor?  

Ya da daha ağır bir tonda söyleyeyim zulüm, kumpas, darbe, katliam hatta savaş boyutunda büyük yenilgiler mi yaşamamız lazım?  

Jakoben, asimilasyoncu, din düşmanı, dikta yanlısı, yok sayıcı, ırkçı zihniyetle mi yönetilmemiz gerek kalbimizin yeniden inançla çarpması için? 

Müslüman şuurunun uyanması için yıllardır ödediğimiz bedeller yetmedi mi? 

14 Mayıs seçimlerinden sonra Ana muhalefet partisi CHP ve millet ittifakı/ 6’lı masa dahilinde yaşanan gerginlikler ve bunalımlardan ötürü ülkenin muhalefeti şu an komada! Ne zaman uyanır bilinmez? Muhalefet diyorum ama “CHP’nin sıradan bir muhalefet partisi olmadığı bilinciyle” bunu söylüyorum!

Çünkü CHP’de daha önce de bahsettiğim gibi ilkesel bir bozukluk ve İslam düşmanlığı söz konusu! Ne zaman ki kendine gelir, ne zaman ki kaldığı yerden devam etmeye azmeder; işte o zaman bizde durağanlaşmış Müslüman şuuru yeniden uyanır! Şu var ki gözlerimiz açıldığı vakit iktidarda ne AK Parti ne de Recep Tayyip Erdoğan kalır. 

AK Parti, MHP ve Yeniden Refah gibi milli ve manevi değerleri ilke edinmiş partilerin, gençlik ve kadın kollarında çalışan kardeşlerimizin; hangi sebeple orada bulunduklarını ve bulundukları yerin kıymet-i harbiyesini bilerek ellerini taşın altına koymaktan bir an bile çekinmemeleri gerekiyor. 

STK, dernek ve vakıfların bünyesinde görev almışların çok daha bilinçli olması gerektiği bir çağdayız. Ortada tüten bir duman var. Ki “ateş olmayan yerden duman tütmez” derler bilirsiniz. Gençlerimizin, gelecek nesillerimizin ve tüm değerlerimizin korunması adına hafızamıza kazınmış acı tarihimizin tekerrür etmemesi için rehavet kıskacından bir an evvel kurtulmamız lazım! 

Siyasetin içinde bulunan herkes ateşten bir gömlek giymiş demektir. Bu ateşten gömleği giymekten hiç çekinmeyenler, mevki ve makam uğruna dava ruhunu ve Müslüman şuurunu ateşe atmaktan çekinmeliler. Zulüm dört bir yanımızı sarmadan, küheylan atılganlığıyla dört nala erişmeliler. Karşı mahallede taze bir kan arayışı var, hırs ve direnç var. Biz de ise; gevşeklik, tembellik ve rehavet var. 

Demem o ki; karın ağrısıyla ve kaybetme sancısıyla bilenmiş İslam düşmanlarına gafil avlanmayalım. Üstâd Mehmet Akif’in şu samimi ihtarıyla zinde kalalım! 

Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’ 
Davransana... Eller de senin, baş da senindir! 
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin? 
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin. 
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? 

Vesselam.