BIST 10.557
DOLAR 32,20
EURO 35,09
ALTIN 2.425,46
HABER /  GÜNCEL

Mumcu'nun oğlu o günü ilk kez anlattı!

18 yıl önce katledilen gazeteci Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu, babasının ölüm günü yaşadıklarını ilk kez anlattı

Abone ol

18 yıl önce arabasına konulan bir bombanın patlaması sonucu yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu'nun oğlu Radikal yazası Özgür Mumcu o güne ilişkin ilk kez konuştu.

Babasının ölüm haberini nasıl aldı? Ona kötü haberi kim verdi? Babasının arabasını görünce ne hissetti?

Radikal'den Ezgi Başaran'a konuşan Özgür Mumcu'nun ağzından o gün Mumcuları'ndan evinde yaşanlar...

18. ölüm yıldönümünde Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu anlatıyor: Babamın arabasının patlatıldığı yere başkası park edince saygısızlık gibi gelirdi. Yolun o tarafından yürümezdim. O evi terk etmek yenilmek olurdu, gitmedik.

O gün sana haber nasıl gelmişti?

Ben bir konserdeydim. Bizim gazeteden (Cumhuriyet) Mehmet Açıktan ve Gencay Şaylan'ı gördüm bir anda konser alanında. "Gel bir trafik kazası oldu, eve gidelim" dedi. Evin önüne geldiğimizde arabayı gördüm, anladım hemen tabii. Öyle bir hurdanın içinden bir insanın yaralı çıkması mümkün değil.

Annen neredeydi?

Evde beni bekliyordu, "Ben söylemek istiyorum" dediği için yolda bana söylemediler. Kalabalıktı. Öldü mü diye sorduğumu hatırlıyorum. Öldü dediler. Kime sordum, kim cevapladı fikrim yok. Yaşadığım acı... Eminim babanız kalp krizinden de ölse, patlatılarak da ölse evladın hissedeceği acı aynıdır. Aniden ayrılmanın getirdiği haksızlık duygusu.

Acayip cenaze

O anda İstanbul'da başka bir evde hiç tanımadığı ama çok sevdiği yazarı kaybetmiş aynı yaşlardaki bir doktor cenazeye gidebilmek için Ankara bileti almakla meşguldü. O doktor da benim babamdı ve ilk kez gözlerinin dolduğunu görmüştüm...

Öyle acayip bir cenazeydi biliyorum. O güne kadar görülmemiş bir şey. Ben cenaze arabasının arkasındaydım. Hatırlıyorum bir anda araba bozuldu. Yolda kaldık resmen. Tam da önümüzde yokuş var. Öyle bir kalabalıktı ki, babamın içinde olduğu o koca arabayı 2 kilometre yokuş yukarı ittiler. Mezarlığa kadar. Çok tuhaf bir cenazeydi.

Omuzlarında bir yük hissettin mi, daha iyi bir abi olmalıyım, anneme destek olmalıyım gibi?

Babama yakışır davranmalıyım gibi biraz soyut hislere kapılmışımdır. Şimdi dönüp baktığımda hayatımda somut olarak pek birşeyin değişmediğini görüyorum. Of bir sigara içeyim bari, ne güzel azaltmıştım.

MAVİ ARABAYA NE OLDU?

Bu mükemmel bir hikâye. Emniyet önce incelemek için aldı. Aradan bir vakit geçti, "Gelin arabanızı alın" dediler. Yerleri yokmuş, mevzuat böyleymiş. Emniyet bırakın cinayeti çözememeyi ayrıca çok da duyarsız örnekte görüldüğü gibi.

Aldınız mı?

-Hayır. "Siz alın arabayı, münasip bir yere koyun" dedik. Böyle davalarda genelde ölenlerin yakınlarıyla dalga geçilir biliyor musun. Size verilen mesaj çok nettir: Bu işin peşini bırakın, bizi uğraştırmayın. Neredeyse "ölenle ölünmez" diyecekler yani.

Bu röportaj sırasında bunaldın değil mi?

Evet çünkü alışık değilim. Problem, duygularımı anlatmakta değil, kamusal bir ortamda anlatmakta.

'Bombayı koyanlara değil emri verenlere öfkeliyim'

Bir aile böyle bir cinayetin aydınlanması için ne kadar uğraşıyor, nelerden feragat ediyor?
Biz yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Önce bir vakıf kuruyorsun, sonra cinayetle ilgili raporlar hazırlatıyorsun. Biz davaya müdahil olduk ve yargılamanın daha ileriye ve derine inmesi için çalıştık. En son da bu 24 Ocak'ta yargılama sürecindeki ihmal ve kasıtlarla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Bütün aileler olarak araştırma komisyonu kurulması için uğraştık. CHP Meclise' bu konuda 4 kez önerge verdi. DTP ve MHP destekledi ama AKP hepsini reddetti. Başka da bir aile ne yapabilir bilmiyorum.