BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Muhtırayı Demirel'e ulaşıtıramadı

12 Mart muhtırasının 34. yıldönümü. Her yıl dönümlerinde darbe anıları yeniden canlanır. Darbe metninini okuyacak dönemin TRT spikerininin de bir anısı var.

Abone ol

Bugün 12 Mart Muhtırası’nın 34. yıldönümü. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesi, 1961 Anayasası’nın öngördüğü reformları uygulayacak bir hükümet kurulması için siyasi hayata müdahale etti. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve üç kuvvet komutanının imzasını taşıyan 12 Mart 1971 tarihli muhtıra metni, Türk siyasi hayatında önemli değişikliklere yol açtı. Başbakan Süleyman Demirel istifa ederek hükümetten ayrıldı. 12 Eylül 1980 darbesine giden yolun temelleri de o günlerde atıldı. Milyonlarca kişinin hayatını değiştiren muhtıra metnini radyodan spiker Çetin Çeki okudu. Darbe karşıtı, liberal görüşlü bir isimdi; ama Ankara’daki radyo binasına en yakın o oturduğu için acilen işe çağrıldı ve muhtırayı okumak zorunda kaldı. Çetin Çeki, askerler radyoya gelip muhtıra verileceğini söylediklerinde, gizlice Demirel’i aradıklarını; ancak bir türlü ulaşamadıklarını belirtiyor. Darbelere niye soğuk baktığını ise şöyle anlatıyor: “1964’te TRT’de eğitime başladığımda Radyoevi’nin duvarlarında, Talat Aydemir’in darbe girişiminden kalma kurşun izleri vardı. Yönetim, bilinçli ya da bilinçsiz duvarları tamir ettirmiyordu. Kurşun izleri, başımızda sürekli ‘Demokles’in kılıcı’ gibi sallanıyordu.” Çetin Çeki, 1965’ten 82’ye kadar TRT’de çalıştı. Şu anda Efes Pilsen Spor Kulübü’nün asbaşkanlığını yürütüyor. 1982’de spor haberleri müdürüyken, TRT’den ayrılıp Anadolu Grubu’na geçmiş. Muhtıra döneminde yaşananları Zaman’a anlatan Çeki, o günlerin bir daha yaşanmaması temennisinde bulunuyor. “60’lı yıllarda geleceğe umutla bakması gereken bir nesil, siyasi çekişmelerin olumsuzluklarını yüreğinde hissetti. Askerin müdahalesiyle birlikte, sosyal demokrat bir iktidarın yönetime geleceğine inanılıyordu; ama tam tersi oldu. Hatta, dönemin etkin isimlerinden, Yön dergisini çıkaran Doğan Avcıoğlu, Genelkurmay Başkanı Tağmaç’ı solcu zannediyormuş.” diyor. Muhtıra günü Çetin Çeki evden özel olarak çağrılmış. Olağanüstü şeyler olacağını hissettiklerini söylüyor: “Evim TRT’ye yakın diye çağırdılar beni. Sadece birkaç km mesafedeydi. Haber müdürlüğüne gittiğimde acayip bir şeyler olduğunu fark ettim. Haber Müdürü Doğan Kasaroğlu, askerlerin muhtıra yapacağını söyledi. Benim üzerimde siyah bir pantolon ve yeşil kazak vardı. “Komutanlar senin ağzından ihtilal yapacaklar. Bu kıyafetle ortalıkta gözükme. Gayri ciddi görüntün onları rahatsız eder.” dedi. Sonra muhtıra metni mumlu kağıda yazıldı. Ben kontrol edip yanlışları düzelttim. Periyodik olarak yayınlanan 13.00 haber bülteninde de hiçbir şey olmamış gibi muhtıra metnini okudum.” Çeki, stüdyoya girmeden önce olaydan haberi olmayan arkadaşlarına, “Birazdan darbe yapacağım.” diye takılmış. Espri zanneden arkadaşları kahkaha atmış. Birkaç dakika sonra Çeki’nin ihtilali haber veren sesini duyunca gerçeğin farkına varmışlar. Çetin Çeki, muhtıra metnini okumadan önce askerlerden habersiz Başbakan Demirel ve Özel Kalem Müdürü Muammer Ekonom’a ulaşmaya çalıştıklarını; fakat bir türlü başaramadıklarını kaydediyor. Muhtıranın ardından TRT’de işler değişmiş, radyonun başına Orgeneral Musa Öğün geçmiş. Askerlerin gözetimi altında yayın yapmanın zorluğuna dikkat çeken Çeki, şunları ifade ediyor: “Sana biçtikleri elbisenin içinde hareket etmek zorundasın. Bir keresinde sol örgütün silahları yakalanmış. Haber, TV’de yayınlanacaktı. Montajını yaparken Musa Paşa geldi, haberin özel bir şekilde verilmesini istedi. “Çeki, bu silahların isimlerini de söyle. Bak bu Kalaşnikof, bu Tomson...” diye talimat verdi. Paşa, Ersin Sağman isimli bir arkadaşımızı ‘aşırı solcu’ diye kovmuştu. Sağman daha sonra reklamcı oldu, çok para kazandı. Musa Paşa’yı nerede görse elini öpüp teşekkür ediyordu. “Paşam, beni iyi ki kovdunuz. Yoksa hayatta bu kadar para kazanamazdım.’ diyordu.” Çetin Çeki, askerliğini muhtıradan 1,5 yıl sonra Ankara’daki Foto Film Merkezi’nde yapmış. Vatani görevi sırasında birçok ilginç olay yaşamış: “Ben askerdeyken Genelkurmay 2. başkanı Adnan Ersöz’dü. TRT’nin talebiyle izinli olarak haber okumaya devam ettim. İznimi imzalayan Adnan Ersöz, bir gün yanında başka komutanlar varken, beni TV’de haber okurken görmüş. ‘Bu adam askerlik yapmıyor muydu?’ diye sormuş. İznimi kendisinin imzaladığını unutmuş tabii. Sonra foto film merkezine durumu öğrenmek için yazı göndermişler. Ama o yazı ben terhis olduktan birkaç ay sonra ulaştı.” Önce AP bölündü, sonra muhtıra geldi Türkiye, 1970 yılına yaklaşırken askerî müdahalenin ayak seslerini duymaya başladı. 1969 seçimlerinden Adalet Partisi tek başına iktidar çıktı. Ancak, DP’lilerin siyasal haklarının iadesi konusundaki görüş ayrılığı büyük bir grubun partiden ayrılmasıyla sonuçlandı. Aralarında Ferruh Bozbeyli, Yüksel Menderes ve Sadettin Bilgiç’in de bulunduğu 69 milletvekili ve senato üyesi Demokratik Parti’yi kurdu. Bu bölünme, hükümetin Meclis’teki temsil oranını düşürdü. Öğrenci hareketleri de nitelik değiştirmiş, çeşitli gruplar silahlı eylemlere başlamıştı. İşçi eylemleri huzursuzluğun bir başka göstergesiydi. Ülkenin içinde bulunduğu durum, AP’yi Demokrat Parti’nin devamı olarak gören ve bir türlü kabullenmeyen orduyu da etkiledi. Silahlı Kuvvetler, taleplerini yüksek sesle ifade etmeye başladı, ‘askerî müdahale’ söylentileri yaygınlaştı. Ve 12 Mart 1971’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üst yönetimi hükümete bir muhtıra verdi. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ile kuvvet komutanları Faruk Gürler (Kara), Muhsin Batur (Hava) ve Celal Eyiceoğlu’nun (Deniz) imzasını taşıyan muhtırada, Parlamento ve hükümetin, ülkeyi anarşi ortamına soktuğu ileri sürülüyordu. Anayasanın öngördüğü reformların gerçekleştirilmediği belirtilen muhtırada, partilerüstü bir hükümetin kurulması isteniyordu. Aksi takdirde, Silahlı Kuvvetler’in idareyi üzerine alacağı vurgulanıyordu. Muhtıra, aynı gün radyodan yayınlandı. Bunun üzerine, Süleyman Demirel başbakanlık görevinden istifa etti. Yeni hükümeti kurma görevi CHP’li Nihat Erim’e verildi. 25 kişilik ‘partilerüstü’ kabinede AP ve CHP’nin yanı sıra Meclis dışından da 14 bakan görev aldı. Emre Soncan/Zaman