BIST 10.209
DOLAR 32,43
EURO 34,83
ALTIN 2.398,77
HABER /  GÜNCEL

Medya yine günah geçisi oldu

Malatya'daki insanlık dışı vahşetin faturası yine basına çıkarıldı. Radikal yazarı siyasilerin her başı sıkıştığında topu basına atmasının adeta isyan etti.

Abone ol

Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, başlıklı yazısında başı sıkışan siyasetçinin topu medyaya atmasını eleştirdi. Berkan, Malatya'daki insanlık dışı olaylardan kalkışarak olan-biteni analiz etti:

Yazı: İsmet Berkan
Kaynak:  


Malatya'daki çocuk yuvasında gizli kamerayla yapılan çekimlerdeki işkence-dayak görüntüleri Türkiye'yi sarstı. O ufacık çocukların çırılçıplak dayak yemelerini görüp de sarsılmamak mümkün değil zaten.
Gazeteler, haberi ertesi gün aldılar ve manşetlerine taşıdılar. Bundan daha doğal bir şey de olamaz. İlk gün, benim görebildiğim kadarıyla bir tek Radikal, dayak olayından Devlet Bakanı Nimet Çubukçu'yu da sorumlu gösteren yayın yaptı. Çubukçu, yakın bir dönemde hükümette bakan oldu.

Çubukçu'ya bağlı iki icracı kuruluş var. Biri 'Kadın Müsteşarlığı' diğeri ise Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Genel Müdürlüğü. Yani Çubukçu, bence hükümet içinde Sağlık ve Milli Eğitim bakanlarıyla birlikte doğrudan insana hitap eden üç bakandan biri. Her başarısı insanların hayatını daha iyi hale getiriyor, her başarısızlığı ve hatta vurdumduymazlığı ise bir yerlerde birilerinin hayatının zindan olmasına yol açıyor.
AKP gibi bir partiden milletvekili seçilmiş bir kişinin, kadın dahi olsa, ciddi bir feminist ajandaya sahip olmasını elbette beklemem, ama o kişinin en azından kadınların eşitliğini savunmasını beklerim. Yine o kişinin en azından kadına yönelik şiddet konusunu gündeme taşımasını ve bu şiddeti kınamasını isterim.

Aynı şekilde, AKP'den milletvekili olmuş birinin yetiştirme yurtları veya çocuk yuvaları konusunda çok liberal olmasını beklemem, ama en azından bu yuvalardaki çocuk istismarının (cinsel istismarın ve şiddete tabi tutmanın) sona erdirilmesi için aktif çaba harcamasını beklerim.
Bakın Malatya'daki hadise ortaya çıkmazdan sadece birkaç gün önce Bakan Çubukçu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nda, 'İnsanın olduğu yerde şiddet vardır' dedi. Bu, eğer entelektüel bir zırvalıksa, doğru kabul edilebilir. Daha doğrusu bu cümleye kimse yanlış diyemez zaten. Ama bu sözleri, çocuklara yönelik şiddeti azaltmakla görevli bir bakanın söylemesi, pekâlâ şiddetin normal karşılanması olarak da görülebilir.
Malatya'daki feci olayın ardından Nimet Çubukçu, Londra'da Başbakan'a 'Döneyim mi' diye sormuş, o da 'Dönme' demiş. Bence sorması hata. Elbette hemen gitmeliydi Malatya'ya. Ancak bu sabah gitme kararı aldığını açıkladı. O çocuklara 'Geçmiş olsun' demedi hâlâ Çubukçu. 'Size bunları yapanları affetmeyeceğiz' demedi hâlâ.
Oysa o çocuklar ona emanetti. Bakın, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Malatya'ya gitmekte bir an tereddüt etmedi ve elini o çocuklara şefkatle uzattı. Bakın, kimsenin beğenmediği Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un dünkü gazetelerdeki sözleri bile Nimet Çubukçu'nun insani duyarlığının kat be kat ötesinde.

Önce Radikal, ardından bütün basın Nimet Çubukçu'yu eleştirdi. Evet, bakanlar ve başbakanlar sadece övgü almazlar, sık sık eleştirilirler de...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümetin bir bakanına yönelik bu eleştirilere çok kızdı, her zamanki kolaycılığa sapıp medyaya verdi veriştirdi. Elinden gelse, medyayı hükümete komplo kurmakla suçlayacak. Ben Başbakan'ın çocuklara işkence görüntülerini izlediğinden emin değilim; izlemiş olsa, basının hassasiyetini anlar ve hak verirdi, hatta herkesten önce kendisi Malatya'ya giderdi. Çocuk sahibi herkes o görüntülerden sonra isyan ederdi çünkü.