BIST 10.083
DOLAR 32,40
EURO 34,79
ALTIN 2.439,83
HABER /  GÜNCEL  /  EĞİTİM

MEB Müsteşarı o iddiaları yalanladı

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, MEB Kanunu'yla ilgili soruları yanıtladı, iddiaları yalanladı.

Abone ol

Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren, MEB Temel Kanunu ile Bazı KHK'lerde değişiklik yapılmasına dair yasayla ilgili konuştu. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, eğitimde özel sektör teşebbüslerinin engelleneceği yönündeki iddiaları yalandı.

2015 Eylül'den itibaren dershanelerin bir eğitim-öğretim kurumu olarak tanımlanmayacağını ve faaliyetlerine devam etmeyeceğini anımsatan Tekin şunları söyledi:

“Yasanın özel teşebbüs hürriyetine engel olduğu yönünde tartışmalar var. Böyle bir şey yok, tam tersine kamu ve özel sektörün birlikte kaynaklarını optimum ve rasyonel bir şekilde kullanmasını istiyoruz.

Özel teşebbüsü daha sağlıklı alanlara yönlendirdik. Dershaneler yerine özel okulların kurulmasını teşvik etmek, bunların sayısını artırmak istiyoruz. Şu anda Türkiye bu anlamda dünya ortalamasının çok altında. Özel okullaşma olarak bakıldığında çok düşük. Çünkü özel sektör kaynak aktarımını, yatırımlarını dershane gibi sektörlere yatırıyordu. Ülke kaynaklarının daha sağlıklı biçimde kullanmak için eğitim işini beraber yapalım diye özel sektöre yer açıyoruz.

ŞARTLARI YUMUŞATACAĞIZ

Eğitimde özel sektörün payını artıracak teşvikler getirdik. Bu kurumlara yönelik mevzuatta da değişikliklere gidilecek. Özel okullardan istediğimiz bazı ağır şartları yumuşatacağız. Bunu sektör temsilcileriyle çok tartıştık onların da çok şikayetçi olduğu konulardı. Bu özel sektörde ciddi anlamda özel okullaşmayı artıracak bir önlem. İkincisi özel sektörün eğitimde özel okul açmasını kolaylaştırmak için teşvikler, kredi teşvikleri, vergi indirimleri, arsa teşvikleri, okul teşvikleri, bunların hepsi sektör temsilcileriyle ayrıntılı konuşularak hazırlandı.

CHP'nin dershane yasasını Anayasa Mahkemesine götürmesine yönelik olarak yasanın anayasaya uygunluğunun, Bakanlar Kurulu'nda, Başbakanlıkta, Milli Eğitim Gençlik Kültür ve Spor Komisyonunda ve Parlamento'da denetlendiğini anlatan Tekin, şöyle devam etti:

"Bir de CHP ya da herhangi bir siyasi parti bir kez daha anayasaya uygunluk denetiminin yapılmasını arzu edebilir. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak anayasaya aykırı bir hüküm varsa zaten onu uygulamak istemeyiz. Anayasa Mahkemesinin denetlemesinden mutlu oluruz. Çünkü yaptığımız düzenlemede anayasaya aykırı herhangi bir şey görmüyoruz. Aksine anayasaya aykırı bir durum görseydik zaten böyle bir düzenleme yapmamız doğru olmazdı."

VELİLER ÇOCUKLARINI OKULDA EĞİTİME HAZIRLAYACAK

Anayasa göre devletin öğrencilerine ücretsiz olarak zorunlu eğitim vermekle mükellef olduğunu anlatan Tekin, şöyle dedi:

“Şu anda 500 liradan başlayıp 20-30 bine çıkan dershane ücretleri var. Devletin ücretsiz bir biçimde çocukları liseye üniversiteye hazırlamak gibi anayasal bir görevi yerine getirirken dershane sektörü fırsat eşitsizliği yaratarak, sistemi bozuyor. Bu durumu ortadan kaldırıyoruz. Artık veliler çocuklarını okuldaki eğitimle bir sonraki eğitim birimlerine hazırlayabilecekler. Eksik aksayan konular mutlaka olabilir. Öğretmen ihtiyacımızdan kaynaklanabilir, eğitim koşullarından dolayı müfredatın yetişmemesinden veya öğrencilerin öğretmenle arasındaki iletişimden dolayı aksaklıklar ortaya çıkabilir.

Bütün bunları ortadan kaldıracak biçimde Başbakanımızın talimatıyla MEB, bu türden zorluk yaşayan çocuklarımız için okul müfredatına alternatif olmamak koşuluyla okuldaki dersleri takviye etmek amacıyla hafta sonlarında takviye kursları açacak. Bunlar alternatif bir eğitim vermeyecek. Yani Talim Terbiye Kurulu'nun onayladığı eğitim müfredatını takviye edici nitelikte olacak. Bu çok önemli. Dershanelerden farkımız bu. Dershaneler çocukları test sınavlarına hazırlayan tabiri caizse başka bir program uygulayan birimlerdi. Bu kurumlarda veliler ya da öğrencilerin bir ücret ödemeleri gerekiyordu. Biz MEB bünyesinde bunları yaparak yeni bir ücret almadan, ücretsiz bir biçimde çocuklarımızın bu eksik kaldığı dersleri takviye etmelerine imkan sağlayacağız. Aileler kesinlikle artık dershanelere ödedikleri ücretleri ödemeyecekler.

Çocuklar eksik kaldığı konularda okul idareleri, il milli eğitim müdürlüğü, ilçe milli eğitim müdürlüklerinden takviye kursları isteyebilecek. Öğrenciler hafta içerisinde gördüğü dersleri yine okulda takviye edecek. Mezunlar ise halk eğitim merkezlerinde ücretsiz kurslar verilecek. Bunlara yönelik çalışmalar devam ediyor. Okul binaları kullanacak, halk eğitim merkezleri koordinasyon merkezi işlevi görecek.

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SİSTEMİ DEĞİŞİKLİĞİ

Üniversiteye hazırlananların hiç endişe edecekleri, çekinecekler bir durum yok. MEB bunların hepsini tasarlıyor. Bu konudaki mevzuatı çok yakında kamuoyuyla paylaşırız. Giriş sistemine yönelik çalışma yapıyoruz. Bu okul müfredatını değerlendirerek çocuklarımızın bir üst eğitim birimine yerleşmeleri esası üzerine kurulu. Bunu baz alacağız. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren, eylül ayından itibaren çocuklarımız şu modele göre yerleşecek diye bir şey paylaşmıyoruz. Böyle bir şeyi paylaştıktan sonra eğitim müfredatımızın, sistemimizin buna hazırlanabileceği bir zaman aralığı olacak. Örneğin, bu yıl 9’uncu sınıfa başlayan çocuklar 4 yıl sonra şöyle yerleşecekler diye bir takvim yapacağız. Yani önümüzdeki sene şöyle bir model olacak diye bir şey yok.

Bu kamuoyunda akademisyenlerle, ilgili sektör temsilcileriyle, özel okullarla, öğrencilerle, velilerle sivil toplum örgütleriyle tartışıp ondan sonra kamuoyuyla bir model halinde paylaşılabilir. Şu anda sadece bir taslak."

DERSHANE ÖĞRETMENLERİNİN DURUMU

Birinci amacımız eğitimde özel sektörün katkısını ve payını artırmak. Burada hedefimiz dershanelerde çalışan öğretmenlerin özel okullarda istihdam edilmesi, teşviki bunun için veriyoruz.

Özel sektör okullaştıkları zaman zaten bu öğretmenlerin önemli bir kısmını orada istihdam edecekler. İşsiz kalacak öğretmenlerle ilgili de bunların bir kısmını MEB istihdam etmeyi taahhüt ediyor. Ama burada derdimiz şu değil, bütün öğretmenleri alalım, dershanecilik çöksün, böyle bir şey yok. Tam tersine biz onları teşvik edelim, oradaki öğretmenler, çalışanlar, özel okul halini alsın. Burada çalışmaya devam etsinler, isteğimiz bu.

MEB'in tekelinde bulunan açık öğretim yapan lise açma hakkı dershanecilikten özel okula dönüşmek isteyen kurumlara da tanındı.

Dershaneler mevcut kadrolarıyla yüz yüze verebilecekleri dersler var. Mevcut sınıflarında yapabilecekleri dersleri yapacaklar. Diğerleri, yani öğretmen istihdam etmekte zorlandıkları, bulamadıkları alanlardaki dersleri ise bizdeki açık lise mantığıyla öğrencileri sınavdan sınava davet edip sınava alarak açık lise diploması verecekler.

4 YILINI DOLDURAN YÖNETİCİLER

Merkez teşkilatında çok önemli sayıda bürokratla çalışmaya devam edeceğiz. Okul müdürlerine yönelik verilen 100 bin rakamı tamamen afaki.

Okul müdürü, müdür başyardımcısı, kurum müdürü, kurum başyardımcısı, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı sıfatlarına sahip yaklaşık 70 bin kişi bulunuyor. Yasa öğretmenliği asıl kadro olarak, müdürlük, müdür başyardımcılığı, müdür yardımcılığı unvanları ikincil görevler olarak tanımlıyor.

Mesela üniversitelerde rektörler 4 yıllığına fakültelerde dekanlar 3 yıllığına görevlendirirler. 3 yılı bitirdiğinde eğer yeniden atanırsa devam ederler, atanmazlarsa öğretim üyeliğine geri dönerler. Aslında bizim burada yaptığımız şey de onun aynısı. Okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı 4 yıllığına görevlendiriyoruz, 4 yıl boyunca çalışacaksınız, bu sürede performansınızdan sizin yöneticileriniz, ilçe müdürünüz, il müdürünüz memnunsa yeniden görevlendirileceksiniz, memnun etmediyseniz öğretmenliğe devam edeceksiniz.

Dolayısıyla yaptığımız şey şu, sadece süreyi tanımladık. 41 bin, 50 bin, işte 100 bin rakamları tamamen afaki rakamlar. Bu kapsamda bizim elimizdeki rakamlara göre 4 yılını doldurmuş idareci sayımız 15,16 bin civarında. 39 bin kurumumuz var, okul müdürü, müdür yardımcısı atayabileceğimizler de bulunuyor. Bunların hepsi 4 yıllık süreyi doldurmuş değiller. 4 yıl olanların süresini biliyoruz ama performansından memnun olunmayanların kaç kişi olduğunu bilmiyoruz. Benim tahminim üçte biri civarında bir rakam, 3-5 bin ile sınırlı kalacak.

İlkokul öğretmenlerinin ve ortaokul öğretmenlerinin çok subjektif kriterlerle cezalandırılmasını sağlayan 4357'de öğretmenlerin disiplin cezalarıyla alakalı sayılan kanunda bütün bu tırnak içinde söyleyeyim, 'demode ve subjektif' cezalandırma yöntemlerini kaldırdık. Öğretmenlerimiz diğer devlet memurları gibi 657 sayılı kanunda ilgili hükümlerdeki disiplin cezalarıyla ancak cezalandırılabilecekler. Bunu önemsiyorum, önemli bir düzenleme.

Uzun yıllar aynı pozisyonu işgal eden, burada çalışan, bir anlamda enerjisi kalmamış kişilerin yerine yeni kadroları istihdam etmek istiyoruz. Bu sadece MEB'in değil Türkiye'de kamu bürokrasisinin problemi. Bu demokrasinin temel prensipleriyle çelişiyor. MEB'deki revizyonlar kamuoyunda yansıtıldığı gibi çok yüksek sayılarda değil.