BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,11
ALTIN 2.520,70
HABER /  GÜNCEL

MB'den Kasım ayı enflasyon yorumu

Merkez Bankası'ndan yapılan ''Kasım ayı Enflasyonu ve Görünüm'' başlıklı açıklamada, Türkiye ekonomisinde yaşanılan gelişmeler değerlendirildi.

Abone ol

Merkez Bankası, mevcut arz-talep ve istihdam piyasası koşulları enflasyon üzerinde belirgin bir baskı yaratacak nitelikte olmasa da, enflasyonun 2006 hedefi olan yüzde 5 ile uyumlu bir eğilime kavuşması için iç talep ve maliyet koşullarının dikkatle izlenmesi gereğinin devam ettiğini bildirdi. Buna göre, Kasım ayı enflasyonu gıda fiyatlarındaki mevsimsel hareketlerden kaynaklanan yüksek artışlar nedeniyle piyasa bekleyişlerinin üzerinde gerçekleşti. 2004 yılı Kasım ayındaki oranlarının yaklaşık 9 puan üzerinde gerçekleşen meyve ve sebze fiyat artışı söz konusu gelişmede belirleyici oldu. Merkez Bankası'nca uygulanan para politikasının, gerçekleşen değil gerçekleşecek olan enflasyonla ilişkilendirilmesi gerektiğinin vurgulandığı açıklamada Banka'nın enflasyon tanımının 2003 temel yıllı Tüketici Fiyat Endeksi'nin yüzde değişimi ile hesaplanan enflasyon oranı olduğu ifade edildi. Açıklamada, mevsimlik ürünler (endeks içinde değişken ağırlığa sahip olan çeşitli gıda ve giyim ürünleri) dışlandığında Kasım ayı enflasyonunun sadece yüzde 0,05 oranında gerçekleştiği ve söz konusu artışın 2005 yılındaki en düşük aylık artış olduğu gözden kaçırılmaması gerektiği kaydedildi. -ORTA VADELİ BEKLEYİŞLER- Enflasyonun orta vadeli eğiliminin, bekleyişler, arz-talep dengesi, maliyetler ve fiyatlama davranışlarındaki gelişmelerce belirlendiği ifade edilen açıklamada, son aylarda tüketici güven endekslerindeki gelişmeler ve beyaz eşya-otomobil satış verilerinin tüketim talebinin istikrarlı seyrettiğine işaret ettiği belirtildi. Açıklamada, dış ticaret verileri incelendiğinde, mevsimsellikten arındırılmış tüketim malları ithalatının yılın üçüncü çeyreğinde hızlandığı ancak sonrasında tekrar istikrara kavuştuğu görüldüğü bildirildi. Açıklamada şöyle denildi: ''Özetle, son dönemde ev eşyası sektörü hariç tüketim talebinde çok belirgin bir artış gözlenmemektedir. Bu sektördeki artışların ise daha çok konut piyasasındaki canlanmanın bir yansıması olduğu tahmin edilmektedir.'' Açıklamada, bir süredir yakından izlenen bir diğer unsurun, kredi gelişmeleri olduğu kaydedilen açıklamada, gerek tüketici gerekse şirketler tarafında kredilerde son dönemde göreli bir istikrara kavuşma eğiliminin görüldüğü ifade edildi. -KONUT KREDİSİ- Otomobil talebinin belirli bir doygunluğa ulaşmasının bu gelişmede katkısının olduğu düşünüldüğü kaydedilen açıklamada, konut kredilerindeki yüksek artışların ise devam ettiği belirtilen açıklamada şöyle denildi: ''Ekonomideki normalleşme sürecinin bir yansıması olarak, kredi faiz oranlarında belirgin bir gerileme olması ve vadelerin kademeli bir şekilde uzama eğilimine girmesi, kredi kullanımını cazip hale getirmiş, böylece özellikle 2005 yılı içinde konut kredilerine olan talepte ciddi bir artış meydana gelmiştir.'' Mali baskınlığın azalmasının, finansal derinleşme ve ekonomik istikrarın devam edeceği inancı da arz tarafını desteklediği bildirilen açıklamada, bu gelişmeler doğrultusunda konut kredilerinin tüketici kredileri içindeki payının 2004 yılı başında yüzde 14 iken, 2005 yılı Kasım ayı itibarıyla yüzde 41 seviyesine ulaşarak taşıt ve diğer kredilerin önüne geçtiği belirtildi. Önümüzdeki dönemde konut kredilerinin artmaya devam edeceğinin düşünüldüğü ifade edilen açıklamada, ''bu aşamada Merkez Bankası, hızlı kredi genişlemesini gerek fiyat istikrarı gerekse finansal istikrar konusunda oluşturabileceği riskler açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişme olarak değerlendirmeye devam etmektedir'' denildi. Açıklamada, maliyet tarafında ise, gerek Yeni Türk Lirası'nın güçlü seyri gerekse petrol fiyatlarındaki gevşemenin de etkisiyle son dönemde göreli olarak istikrarlı bir eğilimin ortaya çıktığının görüldüğü vurgulandı. Açıklamada, önümüzdeki dönem enflasyonu konusunda riskleri, ham petrol fiyatları, hizmet grubundaki yüksek fiyat artışları, uluslararası likidite koşulları ve global risk iştahında gelişmekte olan ülkeler aleyhine yaşanabilecek bir değişim olduğu bildirildi.