BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,93
ALTIN 2.435,24
HABER /  POLİTİKA  /  CHP

Kılıçdaroğlu Hz. Muhamed'i böyle anlattı

Hz. Muhammed'in hayatından kesitler sundu, ahlakını anlattı. İşte Kılıçdaroğlu'nun ağzından peygamber efendimiz.

Abone ol

Hz. Muhammed'in hayatından kesitler sundu, O'nun ahlakını anlattı. Kılıçdaroğlu'nun ağzından son peygamberi dinleyenlerden bazıları 'helal olsun' diye bağırdı. Hz. Muhammed'in ahlakını herkese örnek gösteren Kılıçdaroğlu, üstü kapalı hükümete dokundurdu, kul hakkına değindi:

"Hz. Muhammed kul hakkından sakındırırdı, kul hakkı yiyenlerin iflah olmayacağını, Allah'ın bile kul hakkına karışmayacağını buyurdu. Haksız kazanç ve servet edinmenin, yalan söylemenin, emanete ihanet etmenin islamla bağdaşmayacağını bildirdi."

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl 14 - 20 Nisan tarihleri arasında kutlanılan Kutlu Doğum Haftası kapsamında Ataköy'de bulunan Sinan Erdem Spor Salonu'nda "Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi" konulu program düzenlendi.

Ataköy'de bulunan Sinan Erdem Spor Salonu'na ilk önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan geldi. Başbakan Erdoğan programa katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile tokalaştı.

O ÖRNEK HZ. PEYGAMBERDİR

Gecede konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İslam dininin barış anlamı taşıdığını, böylesine bir günde bir arada olmanın, huzura ermek anlamına geldiğini belirterek, mutluluğu bulmanın, huzura ermenin yolunun, insanların birbirini anlamasından, dayanışma içinde olmasından, yardımlaşmasından, kardeşçe kucaklaşmasından geçtiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Bunun için çok önemli ve büyük bir örneğimiz var, o örnek Hz. Peygamber'dir. İslam dininin temel amacının, Allah'a ve ahiret inancına dayalı ahlaki bir toplum yaratmaktır. Hz. Muhammed'in hayatının, İslam'ın bu temel mesajını insanlığa ulaştırmak üzere kuruludur" dedi.

KILIÇDAROĞLU: "İSLAM, KULA KULLUĞU KALDIRMIŞTIR"

Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Hz. Muhammed'in en büyük zulüm olan şirki yıktı. Dünya tarihinin en büyük inkılabını gerçekleştirdi. Allah ile kul arasına giren tüm batıl inançları bertaraf etti. İslam yalnızca Allah'a tapan, yalnızca Allah'tan dileyen yüce bir inanışı getirmiştir. İslam, tevhidi yani tek ilahlı inancı yerleştirmiştir, kula kulluğu kaldırmıştır. Çocukluk yıllarından itibaren taşkın olmayan, kontrollü ve sakin bir ruh haline sahiptir. O, en zor anlarında dahi metanetini kaybetmeyecek kadar güçlü bir kişiliğe sahiptir. Baskının ve zulmün en şiddetli anlarında dahi onu yapanlara merhamet duyabilecek kadar engin bir bağışlama yetisine sahiptir. Sevgili peygamberimiz hiç öfkelenmezdi. Kendisinden unutamayacağı bir nasihat isteyen kişiye, 'Öfkelenme' demiştir ve 'Asıl pehlivan öfkesini yenendir' diye buyurmuştur. Hz. Muhammed, dünyada kimsenin eline geçmeyen muhteşem bir gücün içinde, kral gibi değil sade bir insan gibi yaşamıştır. Dünyayı bir misafirhane olarak gördü ve misafir gibi yaşadı. O sade hayatı içinde hem bir öğretmen, hem adil bir hakim, iyi bir eş, anlayışlı bir baba, sorumlu bir devlet adamı ve çoğunlukla yoksul bir Medineli vatandaş gibi yaşadı."

"HZ. MUHAMMED HALKIN REFAHINI DÜŞÜNMÜŞTÜR VE ASLA SERVET EDİNMEMİŞTİR"

Kılıçdaroğlu, Hz. Muhammed'in gayet mütevazı bir hayatı olduğunu, büyüklenmenin ve kibirlenmenin dışında bir yaşam sürdüğünü belirtti. Kılıçdaroğlu, "Hz. Muhammed kul hakkından sakındırırdı, kul hakkı yiyenlerin iflah olmayacağını, Allah'ın bile kul hakkına karışmayacağını buyurdu. Haksız kazanç ve servet edinmenin, yalan söylemenin, emanete ihanet etmenin İslamla bağdaşmayacağını bildirdi. Hz. Muhammed'in ahlakı Kuranı Kerim'di. Her türlü şiddet ve terörün kol gezdiği, insan haklarının karga tulumba yerlerde süründüğü, ayaklarının altına cennetin verildiği kadınlarımızın, annelerimizin acımasızca şiddet gördüğü, insani ve dini değerlerimizin yozlaştığı ve sırf menfaat aracı getirildiği çağımızda sevgili peygamberimizin o güzel ahlakına daha çok ihtiyacımız var. O, savaş dışında hiç kimseye el kaldırmamıştır. Kadınları ve erkekleri insanlık meyvesinin tam ve eşit şekilde birer yarısı gibi görmüştür. O güzel bir eşti. Mal, mülk ve dünyalıkta gözü olmadığını ifade ederek, halkın refahını düşünmüştür ve asla servet edinmemiştir" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Hz Muhammed'in emeğe değer verdiğini vurgulayarak, "İşçiye alnının teri kurumadan ücretini veriniz" dediğini, hayatında öptüğü birkaç elden birisinin de işçinin eli olduğunu anlattı.

"DÜŞÜNCE VE İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİNİN ÖNÜNDEKİ TÜM ENGELLER KALDIRILMALIDIR"

Hz Muhammed'in çevrecilikte de önder olduğunun altını çizen Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti: "Belki de tarihte ilk kez milli park ve sit alanı ilan eden kişiydi. Hz. Muhammed Veda Hutbesi'nin, temel hak ve özgürlükler açısından çok önemlidir. Bu meşhur hutbede her ferdin temel hak ve hürriyete sahip bulunduğu, insanların Adem'in çocukları olduğu ve evrensel insan kardeşliğinin tesis edildiği, ırk, renk ve sınıf üstünlüğü reddedilerek tüm insanların eşit olduğu vurgulanmıştır. Bu hakların başında düşünce ve inanç özgürlüğü bulunuyor. Allah insanları düşünmeye davet eder. Düşünmek Allah'ın bahşettiği en değerli özelliktir. Düşünce ve inanç özgürlüklerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır."

"BATI'NIN ÖNDE GELEN SİYASET ADAMLARI, YAZARLAR ONUN LİDERLİĞİNE HAYRAN OLMUŞLARDIR"

Hz. Muhammed'in hayvanların da koruyucusu ve dostu olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Hz. Muhammed'in bir dünya lideri olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle tamamladı: "Onun peygamberliğini ve İslamiyeti yayma konusundaki çabası mucize gibi bir olaydı. Onun liderliğine hayran olanlar yalnızca İslam dünyası değil, Batı'nın önde gelen düşünürleri, siyaset adamları, yazarlar onun liderliğine hayran olmuşlardır. Bu hafta aynı zamanda Şehitler Haftası. Ecdadımız Çanakkale'de, İstiklal Harbi'nde 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' inancıyla canlarını, kanlarını feda ettiler. Asla sen-ben davası gütmediler. Tek vücut, tek yürek oldular. Sünni, Alevi, Türk, Kürt hepsi şehadet şerbetini içerek bu cennet vatanı bize emanet ettiler." Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından salonda bulunan izleyicilerden bol alkış alırken bazı vatandaşlarda "Helal olsun" diye bağırdı.

PEKİ ERDOĞAN NELER SÖYLEDİ? AYRINTILAR SONRAKİ SAYFADA

[PAGE]

Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen "Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi" konulu etkinliğe katıldı. Erdoğan konuşmasını yapması için sahneye çıktığında salonu dolduran binlerce vatandaş ayağa kalkarak Erdoğan'ı uzun süre ayakta alkışladı. Vatandaşlar 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganları attı. Merhametin ve Kutlu Doğum Haftası'nın öneminden bahseden Erdoğan, Hazreti Peygamberin alemlere rahmet olarak gönderildiğini belirtti.

"HZ. MUHAMMED KARANLIĞI AYDINLATTI"

Hazreti Muhammed'in örnek bir hayat sunduğunu belirten Erdoğan, "O vefatıyla dahi insanları, tüm insanlığı aydınlattı" dedi. Erdoğan, Necip Fazıl'ın, "Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber / Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber" dizelerini hatırlattı.

"BİZİM RUHUMUZUN RENGİ MERHAMETTİR"

Hazreti Peygamber'in, vefatıyla dahi varlığa anlam kattığını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz, rahmetin, varlıkların bütününü kuşattığı bir dünyanın, bir medeniyetin insanlarıyız. Bizim ruhumuzun rengi merhamettir. Bizim acılarımızın şifası merhamettir. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki komşusu aç iken tok yatmayı elinin tersiyle iter. Bu medeniyet, sadece yanında, yöresinde değil, yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında zulüm varsa, o zulmü ortadan kaldırmadan gözüne uyku girmeyen insanların medeniyetidir. Nerede bir yetim varsa, onun başını okşamadan, ona sahip çıkmadan yüreği ferahlamayan insanların medeniyetidir. Çünkü çocuklara evcik yapan,

onlarla oynayan bir Peygamber'in ümmetidir bu medeniyetin insanları. Biz, işte bu merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur, insaf yoktur."

BAŞBAKAN ERDOĞAN MERHAMETİN ÖNEMİNİ ANLATTI

Merhametin önemini anlatan Erdoğan, "Bizim coğrafyamızdan Tiranlar, Sezarlar, Firavunlar, Neronlar, kanlı

despotlar değil, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Ahi Evranların, Yunusların izinden yürümüş yöneticiler çıkmıştır. Bizim coğrafyamız kanla, kılıçla değil, kalemle, mürekkeple şekillenmiş bir coğrafyadır. Şimdi, bu geniş coğrafyada

yaşayan her bir insanın, şu soruyu kendisine çok güçlü ve çok samimi bir şekilde sormasını, bunun cevabını en samimi şekilde aramasını, araştırmasını ben gönülden arzu ediyorum: Nerede yanlış yaptık ve yapıyoruz? Neden bu haldeyiz? Hangi hata, hangi eksiklik bizim coğrafyamızı, bizim medeniyetimizi buralara getirdi? Bu coğrafyanın tarih boyunca, refahıyla, zenginliğiyle, ilimde, sanatta, mimaride, musikide ortaya koyduğu şaheserlerle anıldı. Kitaplar coğrafyası", "zengin kütüphaneler coğrafyası" olan bu coğrafyanın aynı zamanda bilim insanlarının el üstünde tutuldu. Bilim ve sanatın tarihte en büyük değeri ve itibarı gördüğü coğrafya oldu" diye konuştu.

"HESABA ÇEKİLMEDEN KENDİMİZİ HESABA ÇEKMEK ZORUNDAYIZ"

Erdoğan, "Bu coğrafya neden kanla, gözyaşıyla, acıyla anılan bir coğrafyaya dönüştü? Neden her köşeden feryat yükseliyor? Neden yakın çevremizde, havaya küller savruluyor? Neden çocuklar ölüyor, neden kadınlar umutsuzluk içinde, çaresizlik içinde kıvranıyor? Yoksulluk neden bu coğrafyanın kaderi haline geliyor? Ve evet, neden uzunca bir süredir farklı ülkelerde kardeş kardeşi, aynı kıbleye dönenler birbirlerini katlediyor neden? Bu soruların cevapları, açık söylüyorum, zor cevaplar değildir aslında. Bu soruların cevapları uzaklarda değildir, kalın kitapların derinliklerinde, karmaşık kimyasal denklemlerin içinde değildir kardeşlerim. Bu soruların cevapları başkasında da değil, bizzat bizdedir, kendimizdedir, nefsimizdedir. Çok karmaşık analizler yapmaya hiç gerek yok. Bizi biz yapan değerler terk edildiğinde, işte bu sonuç da kaçınılmaz olacaktır. Bütün sosyolojik, siyasi, ekonomik, jeopolitik analiz ve değerlendirmelerin ötesinde, en önce kalbimizi, ruhumuzu yoklamak durumundayız. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekmek zorundayız. Bizim neslimiz de dahil olmak üzere, genç nesiller, çok büyük meselelere, bölgesel, küresel meselelere günlerimizi, gecelerimizi ayırdık. Sabahlara kadar çay eşliğinde yapılan sohbetlerde gençler ülkeleri kurtardı, çağları kapattı, çağları açtı, İslam coğrafyasının her meselesine teorik çözümler üretti ama alt kattaki komşu yatağa aç girmişse, üst kattaki komşunun oğlu, okula gitmek için yol parası bulamıyorsa, tüm o teorik tartışmaların bir karşılığı olabilir mi?"

"MERHAMET ÇADIRIMIZI, ZULMÜN DÜŞTÜĞÜ HER YERE KURMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Her zaman ve her zeminde, merhamet elimizi ateşin düştüğü tüm coğrafyalara uzatmaya devam edeceğiz. Merhamet çadırımızı, zulmün düştüğü her yere kurmaya devam edeceğiz. Bölgemizde yaşanan savaşlar, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Libya'da ve dünyanın daha birçok coğrafyasında süren çatışmalar, vahşetler, merhametten nasibini alamamış bir zihniyetin sebep olduğu feci sonuçlardır" dedi.

"BİZ, MERHAMETİN ÇAĞRISINA KULAK TIKAYANLARDAN OLAMAYIZ"

Erdoğan, "Merhamet çadırımızı, zulmün düştüğü her yere kurmaya devam edeceğiz. Bölgemizde yaşanan savaşlar, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de, Libya'da, Yemen'de ve dünyanın daha birçok coğrafyasında süren çatışmalar, vahşetler, merhametten nasibini alamamış bir zihniyetin sebep olduğu feci sonuçlardır. Biz, merhametin çağrısına kulak tıkayanlardan olamayız. Türkiye olarak, hem küresel ölçekte hem de yakın coğrafyamızda yüreğimizi ortaya koyarak yaptığımız çağrılar, esasen hak, adalet çağrısı olduğu kadar, merhamet çağrısıdır. İşte onun için kan akan tüm coğrafyalarda insani inisiyatif alıyoruz. Uluslararası toplumun insani duyarlılığının harekete geçmesi için çaba gösteriyor, bulunduğumuz her platformda vicdanlara çağrı yapıyoruz. Özellikle, komşularımız nezdinde, Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da, kardeşin kardeşi katlettiği ülkelerde, Sünni olsun, Şii olsun, derisinin rengi, dili, inancı, mezhebi, meşrebi her ne olursa olsun, gür bir sesle cesaretle 'merhamet' diyoruz. Zira bizim yaradanımız rahmandır, rahimdir ve biz ona sığınıyoruz, çünkü onun bize vaadi var. O diyor ki 'Benim rahmetim gazabımı aşacaktır'. Ve bu müjdeyle beraber bu yolda yürüyoruz ve böyle yürüyeceğiz." Anne ve babanın öneminden bahseden Başbakan Erdoğan, "Biz, toprağa sevgi tohumları ekiyor, sevgi çınarının daha gür şekilde coğrafyamızı kuşatması için gece gündüz mücadele veriyoruz" dedi. Erdoğan, merhametin, hiçbir zaman unutulmaması gerektiğine sözlerine ekledi.