BIST 10.471
DOLAR 32,77
EURO 35,09
ALTIN 2.457,99
HABER /  GÜNCEL

Kaynana yüzünden Barlas'ı eleştirdi

Türkiye'nin gündemini ve özellikle de medyadaki yazarların sütunlarını meşgul eden 'Semra Hanım', Devrim ile Barlas arasında tartışmaya yol açtı. Devrim şunu yazdı

Abone ol

Hakkı Devrim Radikal Gazetesi'ndeki köşesinde bu güne kadar Semra Hanım hakkında ne kadar yorum, tartışma varsa çoğunu köşesine taşıdı. Ama Devrim, özellikle Mehmet Barlas'ın bu konu daki yazısı üzerinde duruyor. Çünkü Barlas'ın yazısını Devrim ayrıca ele aldı. Devrim şunları yazıyor:

Semra Hanım bir hamlede şöhretin en üst kademesine çıkıp oturmuş gibi görünüyor. 17 Aralık gecesi televizyonda karşı karşıya geldiler, diyor Haluk Şahin; Semra Hanım'ın şovu Tayyip Erdoğan şovunu ezip geçti (Rad., 24 ar.).
Bence bir diğer belirti, kimsenin Semra Hanım'ın soyadı nedir, diye sormayışı. Bizde büyük büyük şöhretler sadece adıyla anılır, bilirsiniz. Muhsin, Cahide, Safiye, Hamiyet, Zeki, Lefter, Sezen... deyince kim bunlar diye soran olmaz.
Günümüzde bu süreç değişti. Yılların yerleştirdiği şöhretler yanında, baş döndürücü bir hızla üne kavuşanlar da «tek adla anılmak» payesine erişebiliyor. Ne var ki, bu hızlı şöhretlerin ömrü insanın içini acıtacak kadar kısa oluyor.
İş, bu hanımın yer aldığı şovun çok seyredilmesiyle bitmiyor (Yüzde 78'le bugüne kadar erişilmiş üçüncü reyting; şimdilik birinci Galatasaray-Juventus maçı, ikinci Asmalı Konak'ın son bölümüymüş). Ajans Press'in tespitine göre, son bir ayda gazete haberlerine konu olma birinciliğini de o kazanmış. (390 haber. «Şeref» listesinde onu 385 haberle İbrahim Tatlıses ve 335 haberle Hülya Avşar takip etmekteymiş. Durun durun, yanıldım galiba! Semra Hanım birinci değil ikinci; 693 haberle asıl birinci Cem Yılmaz'mış.)
*
Gelinim Olur Musun? adlı programı ve Semra Hanım'ın gördüğü itibarı yadırgayanlar, küçümseyenler yanında görmezden gelenler de var; görmezden gelenleri ayıplayanlar da olduğu gibi.
Zeki Coşkun, «Emre Kongar, şimdilerde unutulan, ama o vakitler tıpkı Semranım sendromu gibi ortalığı kırıp geçiren Popstar'ı olarak değerlendirmişti, diyor. Hatta, Popstar ve türevi denemelerden oluşan popüler kültüre karşı durulamayacağını, buna kötü deyip karşı duranların da alnını karışlayacağını yazdı» (Radikal, 24 aralık).
Mehmet Barlas da beni ayıpladı bu konuda. Ama alnımı filan karışlamadan, müeddep üslubuyla. «Bu önemli olayın farkına varamadığına göre, Hakkı Devrim'in Ünlüler Çiftliği gibi diğer ağırlıklı ve sosyo-psikolojik programları da ıskalamış olması ihtimali fazladır» dedi (Sabah, 20 aralık).
Bir arkadaşı da Perihan Mağden'i (ki işbu Semra Hanım'ı tarif ve tahlil için çok nefes tüketmişliği var) «Normal Türk Aile Dinamikleri'ni izleyemeden büyütüldüğü için, şimdi büyük bir açgözlülükle gözetlediği Türklerin İç Yaşamları'yla vahim bir açığı telafi etmekte olduğu» için mazur görmüş. Sakal ile bıyık arası bir durum, sizin anlayacağınız.
*
Hadise-programı ihmal yoluyla hata edenler ile iyi değerlendirip para kazananlar arasında, hakkını vererek, değerini bilerek tarafından çözümlemeye ve değerlendirmeye çalışanlar da var:


«Toplumumuzda şiddet mesajı veren herkes çok etkili oluyor» (Prof. Özcan Köknel). l «Gelin kaynana çatışması. Eğitim seviyesi düşük kadınlar yaşla statü kazanmaya başlıyor» (Prof. Nilüfer Narlı). l «Gelin-kaynana tartışması, her sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyde yaşanan bir sorun. Gelinim Olur Musun?'dan daha düzeyli bir şekilde olsa da Bir İstanbul Masalı'nda da aynı sorunu izlemiyor muyuz? (Doç. Bengi Semerci).
Programı hemen de seyretmedim, diyebilirim. Ama bu, yazılanları da okumadım anlamına gelmesin.
Mehmet Y. Yılmaz, programın A ve B grubu izleyiciler nezdinde de itibar gördüğünü belirttikten sonra soruyordu: «Mutlu mu olmalıyız? Böyle bir toplumda bile Orhan Pamuk gibi yazarlar, Leyla Gencer gibi evrensel sanatçılar çıkabiliyor!» diye...
Emre Aköz «Rol yapmayan, kendini bir kalıba sokma zorunluluğu hissetmeyen her kesimden insanlar... Düşündüklerini ve hissettiklerini reality show'larda açık açık ortaya koyuyorlar» diye memnun. Mehmet Barlas heyecanlanmış: «Bu tablo, Yeni Türkiye'nin, sosyo-kültürel yapısını yansıttığı ve müthiş bir çeşitliliğin varlığını kanıtladığı için de, program ilgi çekti» diyor.
*
İki satır, baş başa konuşalım istiyorum Mehmet Barlas'la. Bana, bu programı es geçersen Türkiye'deki bazı sosyo-kütürel gelişmeleri de gözden kaçırmış olursun, diyor.
Hatırlar mı bilmem? Bir büyük şairimiz kumarhanede basılmış ve «Ben orada sosyo-kültürel araştırma yapıyordum» demişti; kim olduğunu o bilir sanıyorum.
70'lerin başında sinema, televizyon karşısında âciz kalmış, çareyi porno filmlerde aramıştı. Paris'in halini hatırlıyorum. Sosyo-kültürel araştırma yapmak üzere o filmleri seyretme mecburiyeti duyanların, mesela bana nispetle bir kârı oldu mu, dersiniz?
Perşembe akşamı Kadir Çelik'in Objektif'ini seyrettim. İki biliminsanı, Prof. Toktamış Ateş ile Doç. Arif Verimli. Bir televizyon yazarı, eleştirici Yüksel Aytuğ. İki güzel genç kadın, Asuman Krause ile Lerzan Mutlu. Bu sonuncular hakkında bilgi sahibi değilim; sordum, biri manken, diğeri şarkıcıymış.
Seyretmeye bir saat bir çeyrek tahammül ettim. Kadir Çelik misafirleri kadar seyircisine de rahat vermeyen bir sunucu.
Toktamış Ateş oraya gelmiş, ama konuyu ciddîye almayı kendine pek de yediremiyor. İki genç hanım gülüp eğlendiler. O programa kesinlikle katılmayacaklarını, bir de Semra Hanım'ın oğlu Ata'yı zavallı ve gülünç bulduklarını açığa vurdular.
Kim kaldı geriye? Eleştirici Yüksel Aytuğ ile Doç. Arif Verimli. Onlar konuştu.
Verimli – Format olarak, toplum olarak doğru olmayan çok şey var bu programda.
Aytuğ – Alt tarafı bir televziyon programı.
Verimli – Üç ay boyunca profesyonel oyuncu bile devamlı rol yapamaz.
Aytuğ – Finale doğru, Semra Hanım itirazlarını yumuşattı. Çünkü merakı canlı tutmak lazım.
Verimli – Yüzde 78 seyirci orada kendini buldu.
Aytuğ – Gün boyu yapılan çekimleri getirin bana, ben size Semra Hanım'ı montajla iyi de gösteririm, kötü de.
Verimli – Semra Hanım'ın günlük hayatında farklı davranacağını sanmıyorum.
Aytuğ – Bence Semra Hanım ve diğerleri her şeyin farkındalar.
Verimli – Orada gördüğümüz yüzde 95 kendi davranışlarıydı.
Aytuğ – Ama bu bir şov...dedi, elli kere tekrar etti, ama Doç. Verimli'ye apaçık gerçeği anlatamadı gitti.
Mehmet Bey Biraderim, sosyo-kültürel çalışmadan söz ederken, buna benzer bir netice alınmasını mı bekliyor, diye merak ederim.
YAZI:Hakkı DEVRİM