BIST 10.644
DOLAR 32,21
EURO 35,08
ALTIN 2.506,08
HABER /  GÜNCEL

İşsizliğin nedeni devlete bağlandı

Ekonomideki yüzde 9.9'luk büyümeye rağmen işsizlik sorunu çözülmedi. İşsizlik oranı yerinde saydı. Bu durumun en büyük nedeni, devletin iş kapılarını kapatması.

Abone ol

Ekonomi geçtiğimiz yıl yüzde 9,9 büyümesine rağmen 2,5 milyon kişi iş arıyor. İşsizliğin azalmamasının birinci nedeni devletin ekmek kapısı olmaktan çıkması. 2001’de yaşanan krizin ardından son üç yılda ekonomide büyük başarılara imza atıldı. Türk Lirası’nın değer kaybı dururken, büyümede adeta patlama oldu. Geçtiğimiz yıl yüzde 9,9’luk büyüme yakalandı. Ancak, aynı dönemde işsizlik oranının da 10,3 olduğuna işaret eden ekonomi çevreleri, iki rakam arasındaki çelişkiye dikkat çekiyor. Yapılan araştırmalar, halkın birinci sorununun işsizlik olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, son üç yılda ekonomik büyümede sağlanan başarının istihdama yansımamasını açıklarken rakamlardaki ilginç ayrıntılara dikkat çekiyor. Büyümeye rağmen işsiz sayısının artması, öncelikle devletin istihdam kapısı olmaktan çıkarılmasının bir sonucu. Son üç yıllık büyümenin özel sektör kaynaklı olduğuna işaret eden uzmanlar, özel sektörün geçen yıl rekor kırarak, 896 bin kişilik yeni istihdam sağladığını vurguluyor. Buna karşılık geçen yıl kamuda çalışan sayısı 252 bin azaldı. İstihdam artışının beklenen düzeyde olmamasının bir diğer sebebi yüksek verimlilik artışı. Türkiye’de son 3 yılda yüzde 30’a yaklaşan verimlilik sağlanırken, işadamları bu durumu, “Daha önce üç kişiyle yaptığımız işi şimdi bir kişiyle yapmayı öğrendik.” sözleriyle dile getiriyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, 2004’te meydana gelen istihdam artışının büyük bölümünün kayıtdışı olduğunu belirtiyor. Hak-İş Araştırma Uzmanı Şahin Serim’e göre ise Türkiye’deki işsizlik oranı, DİE’nin yılda sadece birkaç ay çalışan kişileri ‘iş sahibi’ kabul etmesi sebebiyle düşük çıkıyor. İşsizlik oranları belirlenirken tarım nüfusunun da iş sahibi sayılıyor olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu rakamın daha yüksek olduğu görüşünde. Türkiye'de işgücüne yılda yaklaşık 700 bin kişi katılıyor. Krizlerle yara alan Türk ekonomisi, hayata atılan gençlerine iş sağlamakta zorlanıyor. 2003 ve 2004'teki yüksek büyüme performansına rağmen istihdam istenilen oranda artmadı. 1990'lara kadar iş kapısı olarak görülen devlet artık yeni personel almadığı gibi istihdamını azaltmaya çalışıyor. Özel sektör ise 2001 krizinin ardından daha az personelle daha çok üretim yapmanın yollarını arıyor. OSTİM Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, bu durumu, "İşverenler 2001 krizinden sonra daha az personelle daha çok üretime yöneldi." sözleriyle dile getiriyor. Sadece büyük firmaların değil, küçük ve orta ölçekli kuruluşların da verimlilik ve otomasyona yöneldiğini anlatan Aydın, sigorta primleri ve vergilerin yüksekliği sebebiyle kayıt dışı istihdamın da hızla arttığını söylüyor. Aydın, işsizliğin, üretim, ihracat ve katma değer odaklı yatırımlarla azaltılabileceğini belirtiyor. İvedik Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gültekin ise işadamlarının hâlâ gelecek endişesi taşıdığını vurguluyor. Bu yüzden istihdam artışına gitmediklerine dikkat çeken Gültekin, "Sanayide kapasite kullanım oranı arttı, ama bu mevcut personeli daha çok çalıştırarak gerçekleşti." diyor. Gültekin, elektrik, doğalgaz ve su işletme hakkının kendilerine devredilmesi halinde İvedik Organize Sanayi Bölgesi'ndeki istihdamı iki yıl içinde 48 binden 100 bine çıkarabileceklerini anlatıyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, 2004 yılında meydana gelen istihdam artışının büyük bölümünün kayıt dışı olduğunu belirtiyor. Konfederasyondan yapılan açıklamada, yatırımlara ve istihdam artışına karşın toplam işsiz sayısının artmaya devam ettiği ifade ediliyor. Sendika yöneticileri, işsizliği ve kayıt dışı istihdam artışını, vergilerin ve SSK primlerinin yüksekliğine bağlıyor. Konfederasyona göre istihdamın üzerindeki ağır maliyet, işverenleri işçi çalıştırmaktan soğutuyor. Ankara Sanayi Odası, geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir rapor sunarak istihdamın artırılması için bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesini önerdi. Oda Başkanı Zafer Çağlayan, yüzde 9,9'luk büyümeye rağmen bazı yerlerde istihdamın artırılamadığını ifade ediyor. Maliyetlerin yüksekliği sebebiyle firmaların ilave istihdama gitmekten çekindiklerini kaydeden Çağlayan, kişi başına milli geliri bin doların altında kalan illerde daha düşük asgari ücret belirlenmesiyle istihdamın artacağını söylüyor. Çağlayan, geri kalmış bölgeler için 200 milyon lira civarında bir asgari ücret tespit edilebileceğini, sigorta primleriyle Gelir Vergisi oranlarının yüzde 1'e indirilebileceğini kaydediyor. "180-190 milyon lira arasında bir ücretle Muş, Hakkari, Ağrı ve Bitlis gibi illerde rahatlıkla geçinilebilir." diyen Çağlayan, Çin ve Hindistan'ın yıllardır bölgesel asgari ücret uygulaması yaptığını hatırlatıyor. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün anketine göre 3 milyon 212 bin kişi olan kamuda çalışanların toplamı, 2004 yılında 2 milyon 960 bine geriledi. Özel sektör istihdamı 17 milyon 935 bin kişiden 18 milyon 831 bine yükseldi. Buna karşın toplam işsiz sayısı arttı. 2004 yılında özel sektör kuruluşları yaklaşık 40 katrilyon liralık yatırım yaptı. Bunun büyük bölümü makine ve teçhizat yenilemeye ayrıldı. Uzmanlar, özel sektörün bundan sonra doğrudan istihdamı artırıcı yeni yatırımlara gireceğini tahmin ediyor. Böylece bu yıldan itibaren işsizlikte gözle görülür azalışlar yaşanması bekleniyor. Türkiye Kamu-Sen, haftalık çalışma süresinin 40 saatle sınırlandırılmasıyla ülke genelinde yaklaşık 3 milyon 800 bin kişiye yeni iş imkanı açılacağı görüşünde. Konfederasyonun Araştırma-Geliştirme Merkezi'nce yapılan çalışmada Avrupa'nın birçok ülkesinde haftalık çalışma süresinin 35 saate indirildiği hatırlatılıyor. Fransa'nın çalışma süresini 43 saatten 35 saate indirerek yaklaşık 650 bin kişiye iş imkanı sağladığı belirtiliyor. Kamu-Sen'e göre işverenler yaklaşık 18 çalışana ödediği fazla mesai ücreti yerine 1 kişilik yeni istihdam açabilir. Üniversite mezunları bile boş geziyor 28 yaşındaki Halil Uysal, devletin iş sahibi saydığı, ancak gerçekte gizli işsizler sınıfında yer alan milyonlarca çiftçiden birisi. Beypazarı yakınlarındaki Geyikpınar köyünde küçük bir arazide salatalık, fasulye ve domates üreterek 5 kişilik ailesinin geçimini sağlamaya çalışıyor. Uysal'ın aylık geliri 300 milyon lirayı bulmuyor. ‘Sürekli ve iyi gelirli bir iş hayali kuran' Uysal, "Köylerde herkesin düzenli işi yok. Ürettiğimiz sebze-meyveyle geçinmek mümkün değil." diye konuşuyor. Lise mezunu Levent Duman, 2 yıldır iş arıyor. Zaman zaman kısa süreli işler bulan Duman, "Bir ay çalışıyorum, 2-3 ay boş geziyorum. Sabit işim olmadığı için düzenli bir hayat bile kuramadım." diye yakınıyor. İktisat fakültesi mezunu Fatma Yıldırım da okulunu bitirerek üniversiteli işsizler ordusuna katılmış. Devletin milyarlarca lira harcayarak yetiştirdiği yüz binlerce eğitimli gencin işsizlik sonucu üretkenliğini yitirdiğini anlatan Yıldırım, "Bu kadar insana yazık. Eskiden vasıfsız işsizden bahsedilirdi, artık vasfınız, diplomanız bile yetmiyor." ifadelerini kullanıyor. Özel istihdam büroları da çare olamadı Hükümet, geçen yıl işsizlik sorununun çözümü için özel istihdam bürolarının kurulmasına izin verdi. 2004 yılı yaz aylarından itibaren Türkiye'nin pek çok yerinde özel istihdam büroları kurulmaya başlandı. Kurumsal yapısını yeni yeni oluşturmaya başlayan bürolar, işsizliğe çare olamadı. Ankara'da faaliyet gösteren ‘Kariyerim Özel İstihdam Bürosu' yöneticisi Enver Çelikbaş, kendilerine şimdiye kadar 2 bin 400 iş başvurusu yapıldığını, ancak bunlardan 6'sına iş imkanı sağlandığını söylüyor. İlk etapta ayda en azından 15 kişiyi iş bulmayı hedeflediklerini vurgulayan Çelikbaş, "Ama henüz yapı tam oturmadı. Ayrıca bize başvuranlar da çoğunlukla bulduğumuz işleri ‘ücreti az' gerekçesiyle kabul etmiyor." diye konuşuyor. ZAMAN