BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  GÜNCEL

İspanyollardan çirkin teklif

İspanyollar'dan Türk Adli Tıbbı'na ahlaksız teklif: DNA’ları biz karıştırdık’ deyin, rezil oluruz!

Abone ol 5 yıl önce İspanyol askerlerini taşıyan uçak, Afganistan’dan dönerken Trabzon’da düşmüş ve kazanın ardından cesetler karışmıştı. İspanyol yetkililerin bu hatayı Türk uzmanların üzerine atmak istediği ortaya çıktı.

26 Mayıs 2003’te Afganistan’daki 4 aylık görevden dönen 62 İspanyol askeri ve 12 mürettebatı taşıyan uçak Trabzon’da düştü. Adli Tıp uzmanlarının gönüllü üye olduğu Toplu Ölüm Olaylarında Kimliklendirme Ekibi (DVI), kazanın ardından hemen olay yerine ulaştı. Vatan Gazetesi'nden Ecevit Özoğlu'nun haberine göre, ekibin başında Adli Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt vardı. Kurt, kazanın ardından İspanyol yetkililerden aldıkları ahlaksız teklifi ilk kez anlattı:

’32 kimliği tespit ettik’

Biz olay yerinde hızlı ve doğru bir çalışma yaptık. 36 saatte cesetlerin yarısını kimliklendirdik. Çok kötü durumda olan, parçalanmış ve yanmış cesetlerden de örnekler aldık. İspanyol yetkililere kimlikleri belirlemek için ailelerle DNA karşılaştırması yapmamız gerektiğini söyledik. Ancak ’Biz bunları İspanya’da yaparız, vaktimiz yok’ dediler. Biz de bu 30 cesedin DNA karşılaştırmasının yapılması gerektiğini kayıtlara geçip imzalattık.”

’Cesetlere sıradan isim yazmışlar’

İspanya Hava Kuvvetleri’nden gelen generaller eşliğinde götürülen cesetleri, uçakta giderken sıradan isimlendirip ailelere teslim etmişler. Bir süre sonra ölen askerlerden birinin kardeşi mezarı açtırıp DNA testi yaptırınca cesetlerin karıştığı ortaya çıktı. Skandal büyüdü ve aileler sorumlular hakkında tazminat davası açmaya başladı.”

’Kabul etsek biz rezil olurduk’

“İspanya’nın bu gelişmelerle çalkalandığı günlerde, İspanya Savunma Bakan Yardımcısı başkanlığında bir heyet İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’na geldi. Heyet, ’Ne olur cesetlerin buradan yanlışlıkla gönderildiğini söyleyin. Siz bir şey kaybetmezsiniz’ diye bir teklifte bulundu. Ben de Trabzon’da cenazeleri teslim ederken imzalanan belgeleri gösterip, ’Bu ciddi bir iştir. Biz görevimizi hatasız yerine getirdik. Böyle bir yanlışlığı üstlenmemiz mümkün değil’ diye cevap verdim. Eğer biz bu olayda hata yapsaydık, uluslararası platformda çok zor duruma düşerdik. ’Türkler’in deneyimi, teknik donanımı yok, bu işi beceremedi’ diyeceklerdi ve bütün tazminat davaları bize karşı açılacaktı.”

‘Diğer cesetleri de biz tespit ettik’

“Kimlik tespitinin yapılacağı belirtilen aileler bu kez İspanya makamlarının belgelerini kabul etmedi, ’Biz Türk Adli Tıbbı’na güveniyoruz, tetkiklerimizi orada yaptıracağız’ dedi. Biz sakladığımız numunelerle ailelerin DNA karşılaştırmasını yaptık ve tüm cesetlerin kimliklerini belirledik.”

İspanyol aileler ziyarete geldi

“Kurbanların ailelerini temsilen ülkemize gelen 8 kişi, geçen hafta bizi ziyaret etti. Çabalarımızdan dolayı bizi tekrar görmek için gelmişler. Çok duygusal anlar yaşandı. Bir plaketle, ölen askerlerin albümünü verdiler ve ekip olarak hepimizi İspanya’ya davet ettiler. Biz de davetlerini kabul ettik.”

Skandal, 3 generalin kellesini aldı

Kaza kurbanlarının cesetlerinin karışması İspanya ordusunun en büyük skandallarından birini tetikledi. Karışıklık ortaya çıkınca aileler ayağa kalkarak devlete dava açtı. Savunma Bakanı Federico Trillo, o sırada görevde olan üç generali koltuğundan uzaklaştırdı. Genelkurmay Başkanı Antonio Moreno Barbera, Hava Kuvvetleri Komutanı General Eduardo Gallarza ve Kara Kuvvetleri Komutanı General Luis Alejandre görevlerinden alınarak yerlerine yeni isimler tayin edildi. Ailelerin açtığı dava ise geçen kasımda tamamlandı. Yargıç cenazelerin karıştırılmasında ihmal olduğunu, ancak bunun suç sayılamayacağını söyleyerek ailelerin tazminat talebini reddetti.

‘Üzerimizde kan lekesi ve et parçalarıyla uyuduk’

Kazanın ardından hemen ekibiyle buluşup Trabzon’a uçtuğunu söyleyen Biyoloji İhtisas Dairesi Başkanı Ömer Müslümanoğlu’nun anlattıkları ise, ekibin ne kadar zor şartlar altında çalıştığına sadece küçük bir örnek: “Trabzon’da 1.5 gün hiç uyumadan çalıştık. Üzerimizde kan lekesi ve et parçaları vardı. Çalışmalarımız sona erince üniversite kampüsünde dinlenmeye gittik. O gece de kampüs tarihinde ilk defa sular kesilmiş, mecburen o halimizle yatıp uyuduk.”