BIST 10.895
DOLAR 32,18
EURO 34,96
ALTIN 2.503,27
HABER /  GÜNCEL

İranlı çiftin trajik öyküsü

Kçarak evlendikleri için 100 kırbaç cezası alan İranlı çiftin trajik öysüsü.İşte o şöyşleşi;

Abone ol












 

Tek suçları İran'da aşık olmaktı. Oğlan Kürt ve Sünni, kız Azeri ve Şii olduğu için kızın babası
karşı çıktı. Onlar da kaçarak Molla nikahıyla evlenince Şeriat her ikisine de zina suçundan 100'er kırbaç emretti. Kırbaçları yiyen erkek yemin etti... Karısı tek bir fiske bile yemeyecekti. Türkiye'ye kaçtılar ama iltica talepleri kabul edilmedi. Onlar da AİHM'e gitti. AİHM, oy birliğiyle aldığı kararda İran'a iade edilmelerine karşı çıktı; "Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin insanlık dışı muamelenin yasaklanmasını öngören 3. maddesinin ihlali anlamına gelir" dedi. Avrupa'daki birçok televizyon kanalının 3 yıldan beri röportaj yapmak için uğraştıkları A.D ile P.S.'ye ulaştık. Trajik öykülerini sadece VATAN'a anlattılar...

Eşinizle yollarınız ne zaman kesişti?
Ona ilk görüşte aşık oldum. Liseyi yeni bitirmiştik. Evlenmeye karar verdik. Ama babası, "Aklınızdan bile geçirmeyin" dedi. Çünkü biz Kürt ve Sünni'yiz, onlar ise Azeri ve Şii. Fakat, aşkın önünde hiçbir şey duramaz. Dağ da olsa deler gidersin. Eşimi kaçırdım. Hanefi Mezhebi'ne göre nikahımızı kıyıldı.

Olaylar mahkemeye nasıl yansıdı?
İran istihbaratında çalışan babası, "Kızımı kaçırıp zorla düğün yaptılar" diye dava açtı. Düğünden iki gün sonra bizi mahkemeye çağırdılar. Şii mezhebine göre kızın babasının izni ve rızası olmadan evlilik yapılamaz. Şeriat Mahkemeleri de, Şii Mezhebi'ne göre hüküm veriyor. Beni nezarethaneye attılar, eşimi de Adli Tıp'a götürdüler bakirelik testi için. Kayınpederimin birkaç arkadaşı ve bir Molla ile ailem gitmişler, "izin ver de bu iş olup bitsin" demişler. Kayınpeder de, "Tamam, müsaade edeceğim" demiş. Babamla bana 300'er bin Riyal ceza verdiler adam kaçırmaktan.

Peki kırbaç cezası yok muydu?
Bize kırbaç cezasından bahsetmediler... O mutluluk içerisinde bunu hiç düşünmedik. Resmi nikâh yaptık ve evimize geldik. Evliliğimizin tadını çıkarmaya baktık. Altı ay geçti. Eşim Kırlangıç'a hamileydi. O sırada bir memur mahkemeye çağırdı. "Hazırlanın yüzer kırbaç cezanız var" dediler. Şaşırdık kaldık. Cezanın sebebini sorunca, "Mahkeme zina yaptığınıza hükmetti" diye cevap verdiler. Adli Tıp, eşim için "6 aylık hamile, kırbaç darbeleri bebeği öldürebilir" diye rapor verdi.

Sizin cezanız...
Beni bir odaya götürdüler. "Soyun. Sadece külot kalsın üstünde" dediler. Yüz kırbaç, ayağımdan tepeye kadar acımasızca indi... (A.D. bu anı anlatırken, eşi ve kızıyla birlikte hıçkıra hıçkıra ağlıyor...) Acıdan yere düştüm ve ağlamaya başladım. Bana, "Oğlum git Molla Ali Yunusi'nin elini ayağını öp. Onun hatırı olmasaydı, bu kırbaçların altından çıkamazdın, ölürdün" dedi. Her tarafımdan parçalanmış, sırtımdan bacaklarımdan kan geliyordu. Tam bir ay sırtımın üstünde yatamadım.

Eşinizin kırbaç cezası ertelendi mi?
Eşimin doğum, süt vermesi derken yaklaşık 3 yıl onlarca kez Adli Tıp raporu alarak cezasını ertelettik. Bu sürede her yere başvurdum, belki bir çare bulunur, ceza paraya çevrilir diye. Ama artık çare yoktu. Yurtdışına kaçacaktık. Daha önce siyasi fikirlerimden dolayı hapis yattığım için pasaport alma hakkım yoktu. Eşim ve kızıma pasaport çıkarttırdım. Kardeşim onları Türkiye'ye götürecekti. Urumiye'den bir kaçakçı buldum. Onlarla yürüyerek Van'a geldim. Bir yanda PKK, bir yanda jandarma, bir yanda Iran askerleri ve haydutlar. Ve tabii mayınlar. Bütün bu tehlikeleri göze alıp geldim. Tarih 22 Kasım 1999'du. Van'da kendimize bir ev kiraladık. Altı yedi ay sonra, yani 2000 yılında Türk Hükümeti bizi şu an yaşadığımız şehre gönderdi.

Burada neler yaşadınız?
Günlerce cebimizde beş para olmadan gezdik. Bodrum katta bir yer kiraladım cebimdeki son parayla. Van'dan gelirken yanımızda birkaç kilo erzak vardı. O bize 15 gün gitti. Bir oto yıkamacıda 1 milyon yevmiyeyle işe başladım, 1 milyona sadece ekmek alabiliyordum. Kızım o zaman küçüktü, ona bir şeker bile alamıyorduk... Bu şekilde yaşamımızı sürdürdük. Hiçbir şeyimiz yoktu, inanın her gece, sınırdışı edilmek rüyama giriyordu. Her sabah kalkarken eşime diyordum ki, "Bu akşam yine bizi sınırdışı ediyorlardı." Hep bu psikolojiyle yaşadık.

Babam gölgemi görse öldürür

Babanızla hiç görüştünüz mü?
Hayır, ailem benimle hiç konuşmuyor ki... Evlilik sürecinde de hiç görüşmedim ailemle. Onlar benim gölgemi görseler vururlardı kesinlikle.

Neden bu kadar sert tepki gösteriyor aileniz?
Eşimin Kürt ve Sünni olmasını bir türlü içlerine sindiremediler. Kabullenemediler bu durumu. Benim ailem Şii ve Azeri. Azeriler Kürtler'le anlaşamıyorlar. Ama insan sevince herşeyin üstesinden geliyor. Sevmesem bunlara katlanır mıydım? İran'da da, Türkiye'de de her zorluğu çektim. Sevmeseydim, aynı gün ailemin kararına boyun eğer yaşamıma kaldığım yerden devam ederdim. Ama karşı geldim herşeye.

Sadece babanız mı karşıydı bu ilişkiye?
Hayır abim var bir de. O da İran istihbaratından. Çok daha sert biri.

Ailenizden daha önce Sünni ve Kürt biriyle evlenen olmuş mu hiç?
Bildiğim kadarıyla yok. Zaten bu imkansız.

Babanız torununu da hiç aramadı mı?
Hayır hiçbir şekilde aramadılar.

Aşkın bedelinin bu kadar ağır olabileceğini düşünmüş müydünüz?
Hayır bu kadar ağır olabileceğini düşünmemiştim. Sürgün hayatı yaşıyoruz. Aşk olmasa bu mülteci yaşamı, bu sürgün hiç çekilmezdi.

Pişman mısınız?
Kesinlikle pişman değilim. Çünkü kızımın ve eşimin bir tırnağını bile dünyaya değişmem. Şimdi yeniden dünyaya gelsem bu yaşadığım herşeyi bile bile yine aynı aşkı yaşardım. Çok sıkıntı çektik belki ama hep mutluydum. Bazen aşk için çok fazla bedel ödemeniz gerekiyor. Aynen bizim gibi...

Artık huzurlu musunuz?
Bir hafta öncesine kadar huzurlu değildik. Çünkü ne olacağımızı bilemiyorduk. Kabus gibi günler geçirdik. Ama bu karardan sonra şimdi içim gayet rahat. Artık akşamları yatarken çok huzurluyum.

Koşullar değişse İran'a dönmeyi düşünüyor musunuz?
Şu an hiçbir şekilde düşünmüyoruz. Çocuğumuzun geleceği garanti altında olur ve şartlar biraz değişirse elbette Türkiye'de kalmayı tercih ediyoruz. Ama maalesef burada durumumuz hiç iyi değil. Eşim bir gün iş bulmasa o akşam kesinlikle aç kalırız. Bu da ölümden beter. Biz artık insan gibi yaşamak istiyoruz. Tek suçumuz sadece sevmekti.

Sağolsun AİHM'den müjdeli haberi bize VATAN getirdi

AİHM süreci nasıl gelişti?
Haşim Ramimpour adında bir sığınmacı, "New York'ta bir kadın avukat var. Sana form vereyim, doldur. Durumunu bildir. Yardımcı olabilir" dedi. O formu doldurdum ve gönderdim. Hiçbir ümidim yoktu. Zaten bir ses seda da çıkmadı. 2002'ye gelindiğinde Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği, iltica talebimizi reddetti. BM'nin verdiği karara 15 gün içerisinde bir itirazınız varsa itiraz edebilirsiniz. Ya da üçüncü bir ülkeye gidebilirsiniz. Eğer bu süre içerisinde gitmezseniz hemen yakalanıp iade edilirsiniz. BM'den kesin ret kararı gelince Türk Dışişleri Bakanlığı bizi iade etmeye karar verdi.

Ret kararı verilince ne yapmayı düşündünüz?
2002 yılında ret cevabı aldıktan sonra çaremiz kalmadığını düşündük. Bazıları, "insanlar izmir'e gidip 100 dolara bir bot alıp, onu şişiriyorlar. Yunan adalarına gidip oraya sığınıyorlar" dedi. Eşim ve kızımla tek çare olarak böyle yapmaya karar verdik. Ikiyüz dolarımız vardı. Ne ben ne de eşim dünya gözüyle denizi görmemiştik daha. Hala bile görmedik. O akşam son hazırlıklarımızı yapıyorduk. Sabah erkenden çıkıp gidecektik. Bir baktım telefonum çaldı. "Ben New York'tan avukat Diljou Abadi. E. Bey'le görüşebilir miyim?" dedi. Tam 4 saat konuştu benimle...

Neler anlattı?
Ona herşeyi anlattım. Hatta aldığımız kararı da... "Yarın sabah yola çıkacağız. Bu işin ucunda ölüm de var. Ama kararlıyız" dedim. Abadi, "Gitmeyin. Dosyanızı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göndereceğim. Kabul edilirse kesinlikle kazanırsınız" dedi. Bir kuruş almadan 4 senedir bizim dosyamızla uğraşıyor. Bize parasal yardımda bulundu. Her şeyimizi ona borçluyuz.

AİHM'in kararını duyunca neler yaşadınız?
Dört yıldır bekliyorduk. O haberi sizden öğrenince şok geçirdim. Önce inanmadım. Sonra bana karar metnini gösterince (İnternetten mail adresimize gönderilen özet karar metnini gösterdik) inandım ama yine de içimde şüphe vardı. Kendi kendime, karar çıkmışsa bunu niye avukatını bildirmedi diye düşündüm. Avukatımı aradım, akşam da, eşime ve kızıma, "AİHM iade edilmemize karşı çıktı" dedim. Haberi duyar duymaz sevinçten ağladılar. O akşam avukatını aradı. Ona, "Sağolsun Vatan gazetesi muhabiri geldi, haberi verdi" dedim. Bana, "Hayırlı ve uğurlu olsun. Artık korkmayın, İran'a iade edilmeyeceksiniz. Kabus bitti" dedi.


Haber:Seyhan Sevinç


Kaynak: Vatan