BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 35,01
ALTIN 2.427,83
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

İmralı'daki sürecin aktörleri değişebilir

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İmralı'da yürütülen müzakerelerin detaylarını anlattı.

Abone ol
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İmralı ile yürütülen süreçte aktörlerin değişebileceğini söyledi. İmralı'ya gönderilen televizyonla ilgili tartışmaları da değerlendiren Ergin, Öcalan'a disiplin cezasının bulunması nedeniyle sadece radyo için izin çıktığını, talimatın ise Başbakan Erdoğan'dan geldiğini söyledi.
 
CNN Türk’te Taha Akyol’un sunduğu Eğrisi Doğrusu programında soruları cevaplayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İmralı'daki süreçte BDP'nin de rol aldığını ancak sorumluluğun tek başına onlara ait olmadığını söyledi. İstihbarat örgütünün de temaslarının bulunduğunu ve yürütülen görüşmelerin periyodunun keyfi olmadığını anlatan Ergin, her şeyin yasal süreçte gerçekleştiğini söyleyerek, ailesi ve tutuklu hükümlünün belirleyeceği 3 kişinin dışındaki bir görüşmenin bakanlığın iznine bağlı olduğunu söyledi.

"TV TALİMATI BAŞBAKAN’DAN"
 
İmralı'daki görüşmelerin kayıt altında olduğunu söyleyen Ergin, televizyon talimatının Erdoğan'dan geldiğini açıkladı. Disiplin cezası nedeniyle Öcalan'a sadece radyo verildiğini anlatan Ergin, diğer 5 hükümlünün televizyonun bulunduğunu bunun üzerine Erdoğan'ın da talimat verdiğini söyledi. Ergin, televizyonun cezanın bitiminden sonra kurulduğuna dikkat çekti.

Öcalan'ın Türkiye'nin reel politiği ve bölgenin sorunlarını sağlıklı değerlendirdiğini, geçmişteki yaklaşımlarının aksine bugün daha pozitif olması nedeniyle sürecin tekrar başladığını kaydeden Bakan Ergin, önemli olan süreç sonunda soruna çözüm bulunması olduğunu ifade etti.
  
ANA DİLDE SAVUNMA HAKKI
 
Meclis'ten geçen ana dilde savunma hakkını, ‘Kendisini daha iyi ifade edeceği şeklinde savunma’ diye tanımladıklarını anlatan Ergin, yapılan düzenlemede yargı dilinin değişmediğini vurguladı. Programda uzun tutukluluk süreleriyle ilgili eleştirilere de cevap veren Ergin şunları söyledi:
 
"Toplumu rahatsız eden şey bizi de rahatsız ediyor. Üçüncü yargı paketiyle denetimli serbestliğin önünü açtık. Bu paketi çıkarttıktan sonra 35 bin kişi tahliye oldu. Bunlardan 33 bini denetimli serbestlikle oldu. 2009’da adli kontrol ile 7 bin 912 kişi serbest bırakılmış. 2010’da 14 bin 593, 2011’de 15 bin kişi civarında, 2013 yılında ilk 24 günde 2 bin 800 kişi. 2013 yılında yaklaşık 40 bin kişi tutuksuz yargılanacak. 2-3 bin olan rakamlar 40 bine çıkıyor. Türkiye’de tutuklu oranları AB’nin altına inmiştir. Ama bize yetmiyor bu oranlar. Çalışmalar devam edecek.
 
1950’den 2013’e kadar sürece bakıldığında müdahaleler arası geçmiş. Bunlar bizim açıktan söylediklerimiz. Bir de adı konulmayan onlarca müdahale girişimleri var. Artık Türkiye bu kamburlarla hukuk dışı uygulamalarla devam edemezdi. Türkiye bu hastalıklardan kurtulmak zorundaydı. ‘Evet biz de darbe yapabiliriz’ denilen gruplar var. Bunlardan arınmamız gerekiyor. Kamu vicdanı da yaralamayacak bir adli yargılamanın da son derece önemli olduğunun altını çiziyorum."
 
Basın özgürlüğü demokrasi standardını gösteren temel parametre. Bir kişinin bile düşündüğünü ifade etmesinden ötürü cezaevinde olmasını kabul edemeyiz. Ancak lütfen polis öldüren, banka soyan kişileri de cebinde gazeteci kimliği var diye önümüze koymayın."