BIST 9.722
DOLAR 32,57
EURO 34,96
ALTIN 2.422,30
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

İlk Kürt siyasetçi Tarık Ekinci'den HDP açıklaması

İlk Kürt siyasetçi Tarık Ekinci'den 7 Haziran seçim sonuçlarına ilişkin çarpıcı analizler geldi. Ekinci'ye göre 20 yıl sonra Türkiye eyaletlere bölünecek.

Abone ol

1965 yılında Kürt kimliğiyle Meclis'e giren ilk Kürt siyasetçi Tarık Ekinci, HDP'nin barajı aşmasını ve koalisyon tartışmalarını değerlendirdi.

HDP'nin barajı geçmesiyle ilgili 'Havalara uçtum' diyen Ekinci, HDP'nin 'AK Parti'yle koalisyon olmaz' açıklamasını eleştirdi.

Ekinci, "Ben çekildim, oturacağım, hiçbir şeye karışmıyorum diyemezler. Halk bir görev vermiştir. O görevin üstesinden gelmek zorundasın. Onu da düşüneceksin. Siyaset budur işte…" dedi. 

20 YIL SONRA NE OLUR

Ekinci 20 yıl sonra Kürt siyasi haraketi nerede olur sorusuna ise ilginç bir yanıt verdi:

"Eyalet sistemine geçmenin mümkün olacağını düşünüyorum. İstanbul bir eyalet olur. Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt bir eyalet olur. "

Aljazeera'ya konuşan Tarık Ekinci'nin açıklamalarından önce çıkan bölümler şöyle:

SEÇMEN HDP'YE HANGİ GÖREVLERİ VERDİ?

Birincisi Türkiye’yi Erdoğan’ın kurmak istediği otoriter rejimden kurtarmaktı. Onu başardı ama ikinci bir görev daha verdi; yeni bir anayasa yapmak ve Kürt sorununu çözmek için başlayan süreci neticeye ulaştırmak. HDP bunu yapmak zorundadır. ‘Ben çekildim, oturacağım, hiçbir şeye karışmıyorum’ diyemez. Şimdi diyelim ki AKP ile MHP bir koalisyon kurdu. Ne olur o? Yapılacak anayasada hiçbir hak tanınmaz Kürtlere. CHP ile bir koalisyon olsa keza öyle. CHP diyor ki ‘Anayasa’nın ilk dört maddesinin değiştirilmesine karşıyım. Bunlardan en temel olanlarından biri Atatürk milliyetçiliği. Diğer halkları inkâr eden, onları asimilasyona zorlayan bir milliyetçiliktir.
Ama HDP seçim gecesi AKP ile içerden ya da dışarıdan koalisyon ortağı olmayacağını söyledi.
Bunu demeye hakkı yoktur bence. Seçim bitmiş; bekleyeceksin, gelişmeleri göreceksin. Sana ne gibi vazifeler düşmüş, onu da göreceksin. Ona göre adım adım gideceksin. Biter bitmez böyle bir açıklama yapayım. Sıkboğaz etme bir. Seçim kampanyası boyunca ‘seni seçtirmeyiz’ dedin, 'seni başkan yaptırmam' dedin kabul. Bu bir görevdi. Onu yerine getirdi, o bittikten sonra parlamentoda 80 milletvekili, 81 milletvekiliyle sana bu halk bir görev vermiştir. O görevin üstesinden gelmek zorundasın. Onu da düşüneceksin. Siyaset budur işte.

1.20150613202757.jpg
ÖCALAN-DEMİRTAŞ İLİŞKİSİ NE OLACAK?

Böyle bir spekülasyon var. Öcalan ve Demirtaş’ın bir nevi aralarının açıldığı, Demirtaş’ın ön plana çıktığı tarzında. Buna ihtimal vermiyorum. Zaten Selahattin Demirtaş’ın tek lider olmak gibi bir ihtirası yoktur. Son derece demokrat bir insandır. Öcalan’ın durumunu hesaba katarak, gerek Kürt toplumu üzerindeki etkisi, gerek silahlı mücadele üzerindeki etkisini hesaba katarak, ondan bağımsız sürdürmek zorundadır.

KÜRTLER ARASINDA İLK KEZ İTTİFAK OLUŞTU

Bir defa Kürtler arasında ittifak oluştu. Kürtlerin de Türkiye içinde kalarak ve Türkiye’de demokrasi mücadelesini yükselterek, kendi varlıklarına sahip çıkma bilinci oluştu. Erdoğan’ın izlediği politika, son zamanlarda yaptığı açıklamalar, tehditkâr ifadeler kullanması da etkili oldu. 1965’te seçime girerken ancak 10 bin oy alabiliyorum, o zaman Diyarbakır’da 100 bin oy olduğunu düşünürseniz, bu yüzde 10 demek ama HDP Diyarbakır oyunun yüzde 87'sini aldı.

Benim ısrarla vurguladığım buydu:

Hem Kürt hareketinin birliğini sağlamak hem de Türkiye’ye Kürtlerin varlığını, Kürtlerin eşit haklara sahip vatandaşlar olarak tanınması gerektiğini benimsetmesi gerektiğini söyledim. Türkiye’de eğer demokrasi olacaksa bu Kürt siyasi hareketinin başarısı ile olacaktır. Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan hesabı; ileri demokrasi kurulmadan Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorunu çözülmeden demokrasi olmaz. Türkiye’de demokrasi isteyen herkesin Kürt hareketine destek vermesi ve Kürt hareketi ile bir nevi dayanışma içinde olması kaçınılmazdır.

HDP EMANET OYLARI BİLİYOR

Ancak bu oyların bir kısmı emanet ve HDP de bunu biliyor. Sizce bundan geriye dönüş olur mu?
Bundan geriye dönüş olması mümkün değil. Kürt hareketini yöneten arkadaşlar, bu diyelim ki Kürtlerin omurgasını oluşturduğu Türkiye demokrasi hareketinin yöneticileri, bilinçli politika yapıyorlar. Türkler var, Kürtler var, Ermeniler, Aleviler, bilinçli olarak Türkiye’de bugüne kadar ötekileştirilen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören eşit görülmeyen insanların, ezilen insanların birlikte demokrasiyi kurmaları lazım geldiği bilinci ile harekete diyorlar. Zaman içinde partinin farklı kompartımanlardan oluşan bir parti olmaktan çıkıp, kendi başına bağımsız bir partiye dönüşmesi lazım. Ben bugünkü yapıyı eleştiriyorum. Bu yapı eklektik bir yapıdır. İçinde farklı kompartımanlar var, Marksist - Leninist partiler, farklı görüşler var. Partinin giderek tek bir programa bağlı ve ileri bir demokrasiyi savunan, bütün aydınların talep ettiği demokrasiyi, Kürtlerin de talep ettiği demokrasiyi isteyen bir bütünlük içinde, partinin her üyesinin aynı görüşü savunmasını, aynı programa bağlı kalmasını talep ediyorum. Mesela parti programında çok cılızca bir ifade var Avrupa Birliği (AB) hakkında. Oysa Avrupa Birliği çok önemlidir. Partinin perspektifi içinde, programında Avrupa Birliği'ne çok önemli yer verilmeliydi. AB’ye girmenin yolları mutlaka aranmalı ve bunun mücadelesi sonuna kadar verilmeli. Çünkü Türkiye’de demokratikleşmenin dış dinamiğidir. AB'ye girmiş olmak demek Kopenhag kriterlerini benimsemiş olmak ve bütün bileşenlerini Türkiye’ye getirmektir. Bunun savunmadan kolay kolay Türkiye’ye demokrasi getiremezsiniz. HDP’nin de mutlaka AB perspektifi içinde politika geliştirmesini ve AB savunmasını talep ediyorum. 

20 YIL SONRA EYALET SİSTEMİ OLABİLİR

Yirmi yıl sonra nasıl olur? Bana göre bu önümüzdeki uzun bir süreç içinde her gün gayet ufak değişikliklerle, değişimlerle gideceğiz, birdenbire karşımıza yeni bir ufuk açılacak. Şimdi 80 milletvekili çıktığı gibi. Dünde kalmış olsaydım ve zaman tüneline girmiş olsaydım şimdi şaşırırdım. Ama zaman tüneline girmedim, hayatı takip ettim; adım adım gelişmeleri izleyerek bu noktaya geldik. Benim için sürpriz değil fakat böyle bir gelişme zaman tünelinde bekleyerek ileride yirmi sene sonra ne olacağını sorduğunda, şöyle bir şey söyleyebilirim: Kürtler bu ülkede eşit vatandaş olarak kendi ana dillerinde eğitim gören, kendi kültürlerini geliştiren, Türkiye’de her alanda söz sahibi olan birinci sınıf vatandaş konumunda olacaktır. Ben bunu 1995’te önermiştim; Türkiye’nin eyaletlere ayrılmasını, sadece Kürtler için değil bütün Türkiye’nin kendi meclislerinde, kendi seçtikleri valilerle yönetilmesini öneriyorum. Böyle bir eyalet sistemine geçmenin mümkün olacağını düşünüyorum. İstanbul bir eyalet olur. Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt bir eyalet olur.