BIST 9.916
DOLAR 32,49
EURO 34,88
ALTIN 2.434,12
HABER /  MEDYA

İki gazetecinin referandum oyu?

Referandum siyaset kadar basını da ikiye böldü. Şamil Tayyar neden "Evet", Ahmet Hakan neden "Hayır" oyu vereceğini yazdı.

Abone ol

Siyasetin gündeminde 12 Eylül’de yapılacak referandum var. Evet ve hayırcı partiler kampanyaları için hazırlık yapıyor. Gelişmeleri takip eden gazeteciler de oylarını açık etmeye başladı.

Hürriyet gazetesinden Ahmet Hakan “Hayır” oyu vereceğini, Star gazetesinden Şamil Tayyar ise vereceği “Evet” oyunun gerekçelerini anlattı.

Şamil Tayyar yazasına ucuz popülizm yapmakla suçladığı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Etro gömleği polemiğiyle başladı. Etro gömlekle Başbakan Erdoğan’ın giydiği yerli malı Locoste gömleği kıyaslayan Tayyar referandum sürecinin Kılıçdaroğlu için önemli bir test olacağını söyledi. Avrupa Parlamentosu sosyal demokratlar grubu başkan yardımcısı Hannes Swboda’nın “Anayasa paketini destekleyin çünkü sosyal politikalarda önemli değişikler içeriyor” sözlerini hatırlatan Tayyar’ın yazısının bu bölümü şöyle:

Askeri cezaevlerinde en ağır işkenceye maruz bırakılan Türk milliyetçileri, Kürtler ve solcuların 12 Eylül anayasasına sarılmaları beklenebilir mi?
Hazindir, işkence hatıraları mazide ağır bir yara olan kesimin temsilcileri, iktidar düşmanlığı nedeniyle anayasa paketine karşı çıkabiliyor. İdeolojik körlük, Türkiye’nin gelecek projesine baskın olabiliyor.

Tayyip Erdoğan veya AK Parti için değil çocuklarımın geleceği için ben de referandumda “evet” diyeceğim. Postal izlerini anayasadan silmeyi öngören böyle bir değişikliği hangi siyasi parti gerçekleştirse kayıtsız destek verirdim.

Tıpkı 1987’de olduğu gibi... Çok sevdiğim için fotoğrafını çalışma ofisine astığım Turgut Özal’la siyasi yasaklar konusunda ters düştüm. Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in siyasi yasaklarının oylandığı referandumda “Temel hak ve özgürlükler referanduma sunulamaz” diyerek karşı çıktım, yasakların kaldırılması yönünde “evet” oyu kullandım.
Özgürlüklerin ideolojik körlüğe yenik düşürülmesine göz yummak, bu güzel ülkeye kötülüktür.
Ülkemi seviyorum, bu coğrafyada yaşayan herkesin daha aydınlık bir geleceği hak ettiğini düşünüyorum.

AHMET HAKAN'IN HAYIR OYUNUN GEREKÇELERİ

Referanduma Hayır oyu vereceğini açıklayan Ahmet Hakan bugünkü yazısında ise gelen eleştiriler üzerine bu oyun gerekçelerini anlattı. İşte Hakan’ın Hayır oyu gerekçeleri:

Bazıları şunu söylüyor:
“Hep iktidar mı yargının baskısı altında kalacak birader? Bırak da bundan sonra yargı iktidarın baskısı altında kalsın.”
Bu yaklaşımın “ilkesizliğini” bir tarafa bıraksak bile...
Fena halde budalaca olduğunu göz ardı edemeyiz.
“Budalaca”, çünkü...
Şunu göz ardı ediyor:
Diyelim ki Tayyip Erdoğan iktidardan gitti ve yerine Kemal Bey ile Devlet Bey geldi...
Yargı Kemal Bey ile Devlet Bey’in baskısı altına girmiş olmayacak mı?
Yargıyı iktidarın baskısı altına sokmak yerine, herkesin kabul edebileceği türden adam gibi bir reform yapmak gerekmez mi?

Ben de Türkiye’deki yüksek yargının dar ve katı laiklik yorumlarından hiç ama memnun değilim. Tıpkı YÖK’ten memnun olmadığım gibi...

Ama yüksek yargıdaki sorunların, “Yüksek yargıyı ele geçirelim, olsun bitsin” mantığıyla çözülmesine itiraz ediyorum.

Tıpkı YÖK sorununun, “YÖK’ü ele geçirdik, oldu-bitti” mantığıyla çözülmesine itiraz ettiğim gibi.

Ben mecbur muyum “bunların yargısı” ile “şunların yargısı” arasında bir tercih yapmaya?
“Bu zamana kadar ‘bunlar’ ekmek yedi, şimdi de ‘şunlar’ ekmek yesin.”
Mesele bu mudur yani?
Eğer buysa...
Benden paso...
Ben “bunların yargısı” ile “şunların yargısı” arasında sıkışıp kalmak yerine...
“Adil yargı” peşinde koşmak istiyorum.

Büyük demokratik devrimler, Anadolu’da görev yapan herhangi bir savcının attığı herhangi bir adıma öfkelenerek yapılmaz.
Büyük reform hareketleri, “araya sıkıştırılmış bazı güzel şeyler” ile esas maksat kamufle edilerek atılmaz.
Topyekûn değişime imza atacaksınız.
Herkesi yapmak istediğinizin güzelliğine ikna edeceksiniz.
Sadece kafa denklerinizle değil toplumun bütün kesimleriyle beraber yürümeye talip olacaksınız. Kısacası: Uzlaşacaksınız. Başka çare yok.