BIST 8.629
DOLAR 34,35
EURO 37,46
ALTIN 3.025,68
HABER /  GÜNCEL

İftarda Gülen'in ses kaydı dinletildi

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın her yıl geleneksel olarak düzenlediği iftar programı, Four Seans Otel’de gerçekleşti.

Abone ol

İftar programında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 1996 yılında Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda yaptığı konuşmanın ses kaydı yayınlandı.

İftara siyaset, sanat, spor, iş ve medya dünyasından tanınmış bir çok isim katıldı. Program öncesi katılımcılara daha önceden çekilmiş çeşitli röportajlar izletildi. Ezan okunmasıyla birlikte oruçlar açıldı. Farklı renkleri buluşturan iftar sofrasında davetliler birbirleri ile uzun süre sohbet etti.

'VAKIF BIKMADAN USANMADAN BİRLİKTE YAŞAMA ÇAĞRISI YAPTI'

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil programda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Vakıf, kurulduğu günden bugüne bu sofralarda bıkmadan usanmadan birlikte yaşama çağrısı yapmış, yaşatmak için yaşama vurgusu yapmış ve yapmaya da devam etmektedir. İhtiyacımız olan şey, detayların kavgası değil, temel insan hak ve özgürlüklerinde buluşmaktır. Katılımcı demokrasidir. Hukukun üstünlüğüdür. Çoğunluğun iktidarı olsa da azınlığın mağdur olmaması ve kucaklanmasıdır. Yıllardır bütün olumsuzluklara rağmen hem anlamaya hem anlatmaya gayret ettik. İnsanlarla bir fikir sofrasında, bazen seyahat atmosferinde düşüncelerimizi paylaştık. Milletimiz adına yapılanları gezdik gördük, ancak derinlemesine anlamanın ve idrakin; birlikte projeler yapmada, başarıyı, sevgiyi ve imkânı paylaşmada olduğunu da defalarca gördük. Sofrayı, sefayı paylaşma, derdi dermanı paylaşma, endişeyi ümidi paylaşma ve daha nice paylaşabileceğimiz şeyleri görme ve inanmaya muvaffak olduğumuz sürece parçalanma korkusunun yerini bütünleşme ve birlikte yaşama ümidi ve iradesi alacaktır. Alevisi, Sünnisi ile, laiki ve dindarı ile, Kürdü ve Türküyle, Müslüman’ı, gayrimüslimiyle, birbirimizden beslenecek, birbirimizi büyütürken bütün bir ülkenin büyüdüğünü göreceğiz. Başkalarının oyuncağı olmayacak, istediklerinde karışıklık ve kargaşa çıkaramadıkları sarsılmayan ve sağlam bir toplumsal yapıya sahip olacağız. İftar sofraları bu topraklarda asırlardır kurula gelmiş ve kendi geleneğini oluşturmuştur.”

Konuşmaların ardından davetlilere çeşitli hediyeler verildi.

İFTARDA FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ'NİN SES KAYDI YAYINLANDI

İftar programında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Onursal Başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi’nin 1996 yılında Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda yaptığı bir konuşmanın ses kaydı da yayınlandı. Hocaefendi o gün yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullanıyor:

“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kuruluşuna esas teşkil eden pek çok şey olmasına rağmen o kurulduğu andan bu yana temsil eden arkadaşlarıma teşekkürlerimi arz ederim. Beni içlerine kabul ediyorlar ve bütün alakam ondan ibaret. Bir kabulden ibaret. Genelde kuruluşu esas teşkil eden şeylerden daha çok hoşgörüye yöneldiler. Buna ihtiyaç da vardı. Buna Türkiye’nin ihtiyacı vardı. Dünyanın ihtiyacı vardı. Zira bir iki asır var ki belki daha eskiye gidilebilir, insanımız farklı düşünceleri, farklı kulvarlarda adeta farklı başkalaşmalara çekti. Başkalaşmalar sürecine çekti. Ve bugün başkalaşmalar süreci yaşanıyor. Başkalaşırken neyi elde edecektik? Elde ettik mi? Çok rahatlıkla ifade edeyim ki; hayır. Merkez hareketlerde fiziğin kanunlarında da çok defa görüldüğü gibi birbirimizle sürtüştük, vuruştuk, kakıştık. Ayrılmanın parçalaşmanın çözüşmenin gereği olarak bunları yaptık ama beklediğimiz şeye de ulaşamadık. Birbirimize katlanamadık. Birbirimize hazmedemedik. Birbirimizi kendi konumu içinde kabullenemedik. Dolayısıyla vifakımızı ittifakımızı belki daha doğrusu kendi cennetimizi kaybettik. Katlanmamız gerekli olan şeylere katlanamadığımızdan dolayı biraz kabaca yaklaşma gibi bir şey oldu.

'KAYBETTİĞİMİZ ŞEYLERE ULAŞMANIN YOLU BİRBİRİMİZE KATLANMA KENDİ KONUMUNDA KABUL ETMEDİR'

Bugüne kadar kaybettiğimiz şeylere ulaşmanın onları yeniden elde etmenin yolu da kanaati acizanemce birbirimize katlanma birbirimizi kendi konumunda kabul etmektir. İnsanımızın en çok ihtiyaç duyduğu şey budur. Ben diliyorum; Türkiye bir dönemde bulunduğu coğrafyada devletler muvazenesinde bu önemli misyonu eda ettiği gibi geleceğin dünyasında gelişen şekillenen dünyasında yine katkısı olacak ve büyük tesiri olacaktır. Şimdi biz hepimiz sadece Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı değil, o toplumumuzun ruhunda olan bir hakikati eskilerin ifadesiyle vakti merhumu geldi mülahazasıyla zamanı ise tutacak mülahazasıyla ortaya attı. Aslında üç seneden beri biz şunu gördük ki, toplumun gerçekten hoşgörüye, diyaloga, müsamahaya açıkmış ve sineleri onunla doluymuş.

'HİÇBİR ADIM MUKABELESİZ KALMADI'

Hoşgörü adına atılan adımlarda ilahi ahlakla karşı karşıya kaldık. Ne demek ilahi ahlak? Allah ilahi ahlakı bizlere anlatırken, ‘Kulum bana bir adım gelirse, ben ona yürüyerek gelirim, kulum bana yürüyerek gelirse ben ona koşarak gelirim. Kulum bana koşarak gelirse, ben onun gören gözü, işiten kulağı, konuşan ağzı, tutan eli ve yürüyen eli olurum’ diyor. Bu ilahi ahlaktır. Bu diyalog süreci içinde gördüm ki, kime yarım attıksa o bize doğru koşa koşa geliyor. Hiçbir adım mukabelesiz kalmadı. Hiçbir sine kendisine açılan sinelere karşı lakayt kalmadı. Şimdi hoşgörüyü seven, hoşgörüyü arzulayan, sineleri hoşgörü ile atan, topyekün hoşgörülü insanlar olarak,gözlerimizi yummuş toplumun değişik kesimlerini sımcıcak, birbirini kucaklayacağı günleri, medya ve aydınımımızın toplumun değişik kesimlerinin birbirini kucaklaması mevzuunda rehberlik yapacağı günleri bizi idare edenlerin idare etmeye talip olanların üsluplarını bir kez daha gözden geçirerek,sevgi ve hoşgörü ile de bazı şeylerin olabileceğini düşüneceklerini düşlüyor, bekliyor ve gelecek adına bütün hoşgörülüler ile beraber el ele diyorum. Gerekirse bu mevzuda her köşe başında bir hoşgörü derneği kurulmalı, bir hoşgörü vakfı kurulmalı, herkes hoşgörü soluklamalı, böylece gelecek adına muhtemel eğer Türkiye’de muhtemel kanlı düşünceler, kanlı görüşler, Türkiye’yi kanlı arena haline getirmeyi düşünüyorlarsa, bunu daha muhtemeller planındayken, engelleme, önleme ve buna meydan vermeme, mülahazası düşüncesi gerçekleştirilmelidir. Buna açık olduğunuzu görüyor ve buna inanıyorum.”

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın düzenlediği geleneksel iftar programı farklı kesimleri bir araya getirdi. Programa katılan iş, siyaset ve sanat dünyasının tanınmış isimleri birlik ve beraberlik mesajları verdi.

MESAJLAR

İftar programına katılan tanınmış isimlerin mesajları şöyle:

İşadamı Ali Ağaoğlu: Farklı kesimden insanlar bir araya gelerek burada tanışmalarına imkan sağlanıyor. Vakıf son derece başarılı bir sivil toplum kuruluşu. Bu hoşgörünün en güzel örneklerinden bir tanesi. Farklı kesimden bir çok insan buraya geliyor ve birbiri ile tanışıyor. Fikir alışverişi yapabiliyor. Ülkemizin en fazla ihtiyacı olan birlik ve beraberliğe katkı sağlıyor.

Gazeteci Mete Çubukçu: Umarım ki Türkiye’nin içinden geçtiği zor dönemde, bütün her yerde yerine getirilen iftar, Ramazan boyuncu bütün ülkeye hayırlı gelir. Umarım biraz daha aklı selime çağırır diye düşünüyorum. Sokakta yapılan iftardan, otelde yapılan iftara kadar. Ramazan’a uygun herkes bir kez daha düşünsün, memleket için hangisi daha iyi olacak diye. Benim dileğim budur.

Rize eski milletvekili Şevki Yılmaz: Hepimiz Allah’ın kullarıyız. Son din olan İslam dininin evrensel mesajını insanlara sunmak durumundayız. Kimsenin o ışığa engel olmaya hakkı yok.

Süryani Ortodoks Kilisesi, İstanbul Metropoliti Yusuf Çetin: Türkiye inançları ile zengin bir ülke. Değişik mozaikleri var. Birlik ve beraberlik bu kutsal ayda Müslüman kardeşlerimiz bizi davet ediyorlar. Biz de mümkün derecede katılmaya çalışıyoruz. Bu sevgi sofrasının dışında kalmak istemiyoruz. Bu sene de aynı şekilde geldik. Ülkemizin dünyamızın birlik ve beraberliğe, kardeşliğe ihtiyacı var. Dua ve temennimiz Ramazan ayının huzura, barışa, kardeşliğe, insanların birbirine yakınlaşmasına, savaşların ve kanın durmasına vesile olmasını temenni ediyoruz.

Yönetmen Hamdi Alkan: İnsanları bir araya getiren büyük bir havuz gibi düşünün. Bu havuz; huzurun, inancın, mutluluğun, saygının, sevginin kaynaştığı bir havuz, benim için öyle, burası da öyle.