BIST 10.269
DOLAR 32,26
EURO 34,84
ALTIN 2.434,96
HABER /  GÜNCEL

Hizbullahçılar boşuna mı salındı?

Yargıdaki olaylı tahliyelere yönelik tartışmalar sürüyor. Yeni iddia ise kanı donduran cinsten. Bu iddiaya göre o kadar insan boşu boşuna salındı.

Abone ol

Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 102'nci maddesiyle düzenlenen 'tutukluluk sürelerinin kısıtlanmasına' ilişkin hüküme yönelik tartışmalar sürüyor. En son iddia ise TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya'dan geldi. İyimaya'ya göre yüzlerce kişinin katili Hizbullahçı'ların salınması büyük bir yanlış. Nedeni ise birinci derece mahkemenin verdiği hükmün geçerli olması.

Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya'ya konuşan Ahmet İyimaya, Hizbullah lideri ve üyelerinin de aralarında bulunduğu tahliyelerin CMK'nın ilgili maddesinin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı görüşünde.

İşte Sarıkaya'nın bugünkü köşe yazısı...

ANAYASA VE AİHS

"...İyimaya, dünkü sohbetimize 'Sorunun çözümü için Yargıtay'daki dosyaların öncelikli ele alınıp karara bağlanması, hatta sonuçlanması gerekmiyor' diye başladı.
Tezini de Anayasa'nın 38 ve 90'ıncı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) de 5'inci maddesine dayandırdı.

Anayasa'nın suç ve cezalara ilişkin 38'inci maddesi, 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz' hükmünü taşıyor.
Anayasa 90 ise milletlerarası anlaşmaları iç hukukun üzerinde tutuyor.
AİHS'nin 5'inci maddesi ise hükümlülük ve tutukluluk esaslarını düzenliyor.

100 KİŞİNİN KATİLİ

İyimaya'ya göre, 'bağlanan dosyalarda tutukluluk süresi söz konusu olamaz, bu hükmün sabitleşmesi beklenemez'

Yani, birinci derece mahkeme hükmünü vermiş ise Yargıtay aşamasının sonuçlanmasının beklenmesine gerek yok.

Başkan İyimaya, 'Çünkü birinci derecede verilen hüküm, ikinci derecede yani Yargıtay aşamasında verilen ise hükmün sabitleşmesidir' deyip devam etti:

'Hüküm aşamasından sonra suçsuzluk karinesi, Yargıtay aşamasında zaten suçluluk karinesine doğru eğim kazanmış bulunuyor. Nitekim Yargıtay'a giden davaların yüzde 90'ının onanıyor olması da bunun göstergesidir.'


Dava dosyalarındaki yüzde 10 iptalin ise ağırlıklı olarak teknik ve usul eksikliklerinden kaynaklandığını vurgulayıp ekledi:

'Yargıtay'dan sonuç çıkmadı diye hüküm almış bir kişiyi salmanın anlamı yok. Eğer hükümde alınan ceza, tutuklama yoluyla çekilmiş ise yani 15 yıl ceza alabilecek kişi 10 yıl tutuklu kaldıysa tahliye edilebilir. Ancak 100 kişiyi katletmiş, yüzlerce yıl hüküm giymiş kişi de 10 yılda bırakılamaz.'

İyimaya'ya göre mahkemeler bu yönde bir eğilime giderse sorun kendi içinde çözülür. Eğer yine de çözüm bulunmaz ise bu durumda iki ay içinde elektronik prangayla ilgili kanuni düzenleme içinde formül üretilecek.

Şu kadarını söyleyebilirim; aslımda hükümet de ortaya çıkan durumdan hoşnut değil.
Bu konunun fazla irdelenmesi taraftarı da gözükmüyor. En geç mart başında soruna kalıcı çözüm üretmek, doldur boşalt sisteminden cezaevlerini kurtarmak için uğraşıyor.