BIST 10.644
DOLAR 32,22
EURO 35,07
ALTIN 2.502,02
HABER /  GÜNCEL

Her şey özgürlüğü için

Örgüt 2 bin militanı ile birlikte Osman Öcalan, Cemil Bayık gibi isimlerin yasadan faydalanmasını sağlayacak.

Abone ol

Washington ziyaretim sırasında da Amerika’dan ne beklediğimizi söyledim. Şu örneği verdim: ‘Türkiye’de 100 El Kaide mensubu var derseniz ve o zaman bizden ne beklerseniz, biz de sizden onu bekliyoruz. Şimdi madem Irak topraklarının hâkimi durumundasınız o zaman bizim de sizden beklentimiz odur.” Dışişleri Bakanı Abdullah Gül PKK/KADEK’in bitirilmesi için ABD’den nasıl yardım istediğini yukarıdaki sözleriyle anlatıyordu. Aslında bu sıradan bir yardım talebinden çok Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine karşılık ileri sürülen önemli bir koz idi. Nitekim bu şart geçtiğimiz haftalarda ABD temsilcileri ile Türk yetkililerinin bir araya geldiği görüşmelerde de net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Öyle ki, Ankara’daki toplantıda bölücü örgütün bitirilmesi konusunda iki ülke ortak hareket etme kararı aldı. ABD’den Kuzey Irak’ta varlığını sürdüren PKK / KADEK mensuplarının Topluma Kazandırma Yasası’ndan faydalanmaya ikna edilmeleri ve örgütün üst düzey yönetiminde bulunan 40 kişinin de kesin olarak yakalanıp Türkiye’ye teslim edilmesi isteniyordu. Cemil Bayık, Osman Öcalan, Murat Karayılan, Nizamettin Taş, Rıza Altun, Mustafa Karasu, Gülizar Tural, Fehiman Hüseyin, Duran Kalkan gibi örgütün bu zamana kadar ulaşılamayan dağdaki beyin takımı bile plana göre Türkiye’ye teslim edilecekti. İki ülkenin ‘Süpürge Harekatı’ adını verdikleri bu projenin nasıl işleyeceği net olarak bilinmiyor. Aslında düşündürücü olan Abdullah Öcalan yakalandıktan sonra terör örgütünün kontrolünü tamamen ele geçiren ve zaman zaman kendi aralarında ihtilafa düşen silahlı liderlerin yakalanmasına Amerika’nın nasıl yardım edeceği. Uygulanmak istenilen plan terörü bitirme adına kağıt üzerinde kesin sonuç getireceğe benziyor. İşin ilginç tarafı ABD ve Türkiye bu işe inandığı gibi terör örgütü de sanki yapılacakları destekler nitelikte bir tavır almış durumda. Hemen hemen her gün dile getirilen ve detayına kadar kamuoyuna yansıyan bu plana KADEK nasıl bakıyor? Daha doğrusu örgüt liderleri eylem yapmaksızın, bulundukları bölgelerden ayrılmayarak bile bile kendi sonlarını niye hazırlamak istiyorlar? Çaresizlik mi, yoksa uygulanmaya konulan yeni bir hamlenin ilk adımları mı? Komutanların teslim edilme kararı PKK / KADEK militanları Amerika’nın Irak’ı ele geçirmesinden sonra Irak’ın kuzeyindeki Erbil, Süleymaniye, Kerkük ile İran’da Urumiye kırsalında üslenmeye başladı. Terör örgütü bu üslenmeyi Irak’a hakim güçlerin bilgisi ve kontrolü dahilinde gerçekleştiriyordu. KADEK kısmen garantili olan bu yerleşmeden önce de Türkiye’de başta Tunceli olmak üzere belirli noktalarda militanlarını konuşlandırmıştı. Örgüt böylece uzun süredir Irak sınırına yığınak yapan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin baskısından ve tehlikesinden uzak kalmış oluyordu. Ve KADEK bu rahatlamadan sonra yeni planlarını devreye sokmaya başladı. 1 Eylül tarihinde PKK / KADEK Başkanlık Konseyi’nin ateşkes kelimesini telaffuz etmesi gelecekte atılacak adımların ilk hamlesi oldu. ABD ve Türk yetkilileri KADEK’i bitirme konusunda henüz bir araya gelmezden önce Konsey, ‘Gerekirse teslim olunacak’ başlıklı örgüt içi bir bildiri yayınladı. Bu bildirinin detaylarında önemli ayrıntılar gizliydi. Buna göre başta Osman Öcalan ve Cemil Bayık olmak üzere dağdaki komutanlar teslim olup ‘Topluma Kazandırma Yasası’ndan yararlanma yoluna gidecekler. Liderlerle birlikte 2 bin örgüt mensubunun aynı yasadan faydalanması gerektiği de bildiride ele alınıyor. KADEK’e göre örgüt yöneticileri ve sözü edilen 2 bin kişinin Türk istihbaratınca deşifre edildikleri ve planın inandırıcılığı için mutlaka teslim olmaları gerektiği üzerinde duruluyordu. Aksi takdirde infaz ekibinin devreye sokulacağı, bildirideki ayrıntıların bir parçasını oluşturuyordu. Abdullah Öcalan’ın direktifleri sonucunda alındığı belirtilen bu şaşırtıcı karar örgütün değişik alanlarında faaliyet gösteren kollarının da desteğini alıyordu. Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi(PÇDK) de bildirinin kendilerine ulaşmasından bir gün sonra aynı manaya gelen ve sözkonusu bildiriyi destekleyen şu açıklamayı yapıyordu; “Konsey kararlarına bütün birimlerin sahip çıkması zamanıdır. Bu tehlikeli bir durum gibi görünse de sonrası için yararlı bir tablo ortaya çıkar. Komutanlar da teslim olacak. Ama 5 yıl sonra onlar artık birer siyasetçi olarak karşımıza çıkacaklar. Şimdiden zaferimiz için govend (halay) tutalım.” Bu militanlar Başkanlık Konseyi’nin dağ ve şehir kadrosuna gönderdiği bu bildiride silahlı militanların her zaman hazır bulundurulacağı da belirtiliyor. Bu militanlar, sürecin ters tepmesi halinde kesin ve nokta saldırıları düzenlenmesi için devreye sokulacak. 1993 yılında da PKK ateşkesten söz etmiş ancak görüşmelerin yapıldığı sırada silahlı gruplarını hazır tutmuştu. Hatta Parmaksız Zeki diye bilinen Şemdin Sakık, bu süreçte örgütün silahlı militanlarının önemli bir kısmını Bingöl ve Tunceli kırsalına çekerek hazır halde bekletmişti. Bu durum o dönemde sıkışan PKK’nın rahat bir nefes almasını da sağlamıştı. KADEK siyasallaşmayı hedefliyor İnce bir hesabın içinde görünen örgüt ilk önce Abdullah Öcalan’ı kademeli olarak özgürlüğe götürecek yolun bulunacağını umuyor. Daha sonrası için de şu an İmralı’da olan Öcalan’ın siyasi kimlikle sahneye çıkması hedefleniyor. Osman Öcalan imzasını taşıyan bir bildiride örgüt mensuplarına ‘kısa bir zaman sonra artık silahlı çatışma olmayacak, herkes kendi evinde bizim politikamızı destekleyecek’ şeklinde bir müjde veriliyor. Öcalan’ın bildirisi “Herşey istediğimiz gibi gidiyor. PKK / KADEK T.C.’de siyasi bir parti olacaktır” şeklinde bitiyor. KADEK bütün bu umutlarını Türkiye’nin artık silahlı mücadeleden bıkmasına ve AB’ye girmek için uyum yasalarını kabul etme mecburiyetine bağlıyor. Bölücü örgütün, siyasallaşmaya giden yolda dağdaki komutanlarını dahi feda etmeye hazırlandığı bu süreçte ABD ile birlikte hareket ettiği, hatta bu ülkeden Türkiye ile arabuluculuk yapmasını istediği çeşitli kaynaklarca doğrulanıyor. KADEK sürecinden sonra örgütten ayrılan ve sonuna kadar silahlı eylem taraftarı olan PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları grubu açıklamasında KADEK’in artık ABD’nin uşağı olduğundan ve her adımın Amerika’nın direktifleri doğrultusunda atıldığından şikayet ediyor. Çizgi Savaşçıları, KADEK’in sürekli olarak ABD ile dirsek teması halinde olduğunu ve ortaya aşağılayıcı bir tablonun çıktığını yazılı organları aracılığıyla sempatizanlarına duyurmaya çalışıyor. Örgütün ABD’yi aracı yaparak Türkiye ile anlaştığı konusunu Suriye Kürt Aydınları Birliği de teyit ediyor. Birliğin dış ülkelerdeki siyasi Kürtçülere gönderdiği ağustos ayı sonundaki rutin değerlendirmede Amerika güçleri vasıtasıyla T.C. ile bir anlaşma zemini sağlanacağı belirtiliyor; “Şartlar Amerikalı komutanlara Osman Öcalan tarafından aktarıldı. Siyasi tanınma için önerilecek her türlü projeye uyulacağı kararı alınmıştır. Bu konuda taraflarımızın sakin ve sabırlı olmalarını sağlayın.” Bu bağlamda Topluma Kazandırma Yasası’nın Washington’un isteği ile KADEK görüşmeleri sonucunda gerçekleştirildiği de örgütün ileri sürdüğü bir tez. Ancak ABD’nin bunu Türkiye’nin Irak’a asker göndermesine ilişkin çıkaracağı tezkereye bağlı olarak yönlendirdiğini söylemek mümkün. Amerika bu konuda ilk hamlenin Türkiye’den gelmesini bekliyor. Kerkük’teki ABD kuvvetlerinin komutanı Albay William Mayville’nin, Topluma Kazandırma Yasası kapsamında teslim olmaya hazırlanan 700-750 kadar militanı engellediği, sonra teslim olmaları gerektiğini söylediği belirtiliyor. Mayville Kuzey Irak’ta Osman Öcalan ile görüşüp bu durdurma kararını veriyor. İngiltere’de yayınlanan El Hayat gazetesine konuşan Osman Öcalan; “ABD ile iki görüşme yaptık. Bu görüşmeler daha çok tanışma amaçlıydı” diyerek diyaloğu doğruluyordu. İstihbarat raporlarına göre Mayville, KADEK temsilcileriyle üç kez görüştü. İki kez Osman Öcalan’la görüşen ABD’li komutanın bir kez de Cemil Bayık’la irtibata geçtiği aktarılıyor. Bayık’la görüşmesinde örgütün üyelerinin acilen yer değiştirmeleri konusunda talimat verildiği belirtiliyor. Süleymaniye, Kerkük ve Erbil kırsallarına geçişlerin görüşmelerden sonraki tarihlere denk gelmesi tesadüf olmasa gerek. Sonuç olarak hem kafa karıştırıcı hem de her an karışabilecek bir plan ortaya çıkıyor. KADEK 2 bin militanını ve deşifre olmuş liderlerini teslim etmeyi kabul ediyor, Amerika da aynı şekilde bunların teslim olması taahhüdünde bulunuyor. Türkiye terörü ‘ne şekilde olursa olsun’ artık bitirmek istiyor. Amerika ise yönlendirdiği militanların teslim olmasını tezkereye karşılık bir koz olarak bekletiyor. Ve mevcut hükümet bütün bu gelişmelerin farkında olduğu gibi biraz da tedirgin. Kaynak : Aksiyon