BIST 9.916
DOLAR 32,47
EURO 34,79
ALTIN 2.442,77
HABER /  SEÇİM

HDP genel seçim için hedef yükseltti!

Haziran 2015'te yapılacak olan genel seçimler için geri sayım başladı. Seçimin en kritik partisi HDP'nin hedefleri ise yüksek.

Abone ol

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç 2015 Genel Seçimleri için iddialı konuştu:

"Barajı rahat rahat aşmayı hedefliyoruz ama oy oranı kadar önemli başka hedeflerimiz de var. Hem dindar kesimler hem demokratlar hem de Aleviler giderek daha çok bize yöneliyor."

2015 Genel Seçimleri öncesinde Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) hedeflerini ve çalışmalarının nasıl şekilleneceğine ilişkin detayları Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç anlattı.

Yüzde 10 seçim barajını 'rahat rahat' aşmayı hedeflediklerini belirten Oluç, Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında seçmene sunulan, "Yeni Yaşam Çağrısı"nın içeriğinde yer alan konulara 2015 seçimlerinde de vurgu yapacaklarını belirtti.

Peki Kobani ve IŞİD? Muhalafette ya da bir HDP iktidarında bu ve benzeri 'zor'lu konularda partileri nasıl hareket edecek? Radikal'in haberine göre Oluç'un yanıtları...

PARTİ OLARAK MI YOKSA BAĞIMSIZ ADAYLAR MI SEÇİME GİRECEK?

HDP, yerel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri arasında oylarını ciddi oranda artırmıştır. Farklı coğrafyalara ve farklı toplum kesimlerine ulaştıkça, Türkiye'nin temel sorun alanlarına değdikçe, kapsadığımız ve birlikte hareket ettiğimiz insanlar da çoğalıyor. Hedefimiz, yaşadıklarından memnun olmayan, bugünü ve geleceği kazanmak için umutla mücadele eden en geniş kesime hitap etmek, destek ve dayanışmalarını almaktır. Öte yandan Türkiye'de 30 yıldır ve bugünlerde yine tartışılan, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayan yüzde 10 seçim barajının rahat rahat aşılması da önemli bir hedefimizdir. HDP ilk kez seçimlere bütün Türkiye'de ve 81 ilde parti olarak girmeyi hedefliyor.

OY ORANI KADAR ÖNEMLİ 

Elbette ki, sadece seçim barajının aşılması ile sınırlı bir amacımız olamaz. Türkiye'nin her köşesinden, Karadeniz'den Akdeniz'e, Ege ve Trakya'dan Kürdistan'a kadar her il, ilçe, köy ve mahalleden oy alan bir parti olduğumuzun görülmesi bizim önemli bir amacımızdır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaptığımız 'Yeni Yaşam Çağrısı', Türkiye'nin demokratikleşmesini, özgürlüklerin ve adaletin yaygınlaşmasını, eşitliğin yaşanmasını öngörüyor. 'Yeni Yaşam Çağrısı' aynı zamanda, Türkiye'de toplumsal adaleti hedefleyen, tüm demokrasi ve barış güçlerini, sosyal hareketleri, çevre ve ekoloji hareketlerini, kadın özgürlük ve gençlik hareketlerini birleştiren ve ortaklaştıran taleplere ve hedeflere sahiptir. Amacımız bu hareketlerin ve toplumun tüm mağdurlarının, ezilen ve sömürülenlerin ortak sesi ve kürsüsü olmaktır. Oy oranı kadar bu hedefler de bizim için çok önemlidir.

hdp-es-genel-baskan-yardimcisi-saruhan-oluc.jpg 

İKTİDAR OLURSANIZ...

Eğer ülkede barışı ve huzuru hedefliyorsak, o zaman bu ülkenin bulunduğu Ortadoğu bölgesi başta olmak üzere tüm dünyada barışı hedeflemek, politikalarımızı da bu anlayış üzerine şekillendirmek gerekiyor. Artık dünya her zamankinden küçüktür, herkes her yerdeki sorunla ilgilidir. Hele hele Ortadoğu gibi küresel ve emperyal güçlerin at oynattığı ve enerji alanlarının ve taşıma yollarının bulunduğu bir bölgede, barışçı ve halkların kendilerini demokratik olarak yönetecekleri bir anlayışa dayalı, farklılıklara eşitlik sağlayan rejimler olmazsa, bunun Türkiye'ye de yansımaları olumsuz olur.

Irak ve Suriye'de son yaşananlar bunun en bariz örnekleridir. Örneğin Suriye Kürdistanı'nda yaşayanlar Türkiye'nin dostudur, akrabasıdır, kardeşidir. Burada yaşayan farklı halklar ve inançlar Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Süryani, Hıristiyan, Nusayri, Alevi, Sünni ne olursa olsun, kendi kendilerini idare edecek ve günlük ihtiyaçlarını karşılayacak kanton yönetimlerini ilan etmişler ve Suriye'de demokratik bir rejim oluşana kadar, farklılıkları yok saymayan ve onları bir eşitlik çemberi içinde yönetime dahil eden bir anlayışla hareket etmişlerdir. Nasıl Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yaşayanlar Türkiye'nin düşmanı değilse, onların temsilcileri ile Türkiye diplomatik, kültürel, ticari ve ekonomik ilişkiler geliştiriyorsa, bu gerçeklik Rojava için de geçerli olmalıdır. Amaç, bu kanton yönetimlerini ortadan kaldırmak ve etkisizleştirmek değil, onları daha gelişkin bir model haline getirmek olmalıdır. Türkiye'nin bölge politikası, farklı halkların ve inançların demokratik ve eşit bir ortamda birlikte yaşayabilecekleri bir anlayışı destekleyen bir model üzerinde şekillenmelidir. Sınırlarda diplomatik, ticari, ekonomik ve kültürel ilişkiler için geçirgenlik artmalıdır.

IŞİD BARBARLIĞI! 

IŞİD barbarlığı, sahte bir İslam maskesi takarak, halkların bu farklı ve eşit demokratik ortamını ortadan kaldırmak için saldırıyor. Şengal'de, Mahmur'da, Kobani'de, Rojava'nın her köşesinde bu nedenle insanları öldürüyor. Türkiye cihatçı çetelerin bu barbarlığını mı destekleyecek, yoksa yeni bir demokratik ortamın yeşermekte olduğu bir oluşumu mu? Biz bu soruya çok açık olarak ‘ikincisi’ cevabını veriyoruz. Komşularımıza yönelik bölge gücü olma, hegemonya alanı yaratma politikaları gerginliği artırır. Demokratik rejimleri destekleyen ve teşvik eden politikalar ise gerilimi artırmaz, azaltır, birliği ve ortaklığı geliştirir.

SURİYE VE IŞİD OYLARINIZI ARTTIRIR MI?

IŞİD, son yıllarda Ortadoğu'da ortaya çıkmış olan en vahşi ve acımasız, barbarca imha politikaları geliştiren bir yapıdır. Bu çetenin kendine sadece Irak ve Suriye'de sosyal ve kültürel zemin bulduğunu düşünmek çok hatalı olur. Diğer Arap ve Ortadoğu ülkeleri, Müslüman toplumların yaşadığı her ülke gibi Türkiye'de de bu tür El Kaide türevi anlayışların yeşerdiği ortamlar mevcuttur. O nedenle IŞİD'e ve o zihniyete karşı mücadele sadece Irak ve Suriye ile sınırlı görülemez. IŞİD aynı zamanda kadın düşmanı uygulamaları ile de son derece tehlikelidir. Şengal'de Ezidi kadınlarına yönelik uyguladıkları vahşet, tecavüz, kadınları pazarlarda köle olarak satmaları bunun en açık örnekleri olmuştur. IŞİD barbarlığına karşı Irak ve Suriye'de, Rojava'da mücadele edenlere yönelik destek ve dayanışmamız bu açıdan da önem taşıyor. IŞİD mağdurlarına yönelik dayanışma çalışmalarımızın da hem insani hem de politik bir anlamı var. Yarın, bu tür anlayışların Türkiye'de de gelişmesinin önündeki en önemli politik ve örgütsel engel, HDP'nin, demokrasi ve barış güçlerinin, Kürt özgürlük hareketinin varlığı ve mücadelesidir. O nedenle IŞİD'in yarattığı vahşete karşı mücadele eden HDP'ye hem dindar İslami kesimler, hem demokratlar, hem Aleviler, özellikle de kadınlar ve gençler olumsuz bakmıyor. Onlar bu mücadelenin anlamını çok iyi kavrıyor.