BIST 9.709
DOLAR 32,52
EURO 34,80
ALTIN 2.420,09
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan'ı böyle köşeye sıkıştırdı!

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, BDP Grup Toplantısı'nda partililere seslendi

Abone ol

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı İnternet Andıcı davasına konu olan internet sitelerinin kurulmasını sağlayan belgeyle köşeye sıkıştırdı:

"Başbakan Erdoğan suçüstü yakalanmıştır. Bu belgenin tamamı derhal kamuoyuna açıklanmalı. Yargı kapsamına alınarak hesabı sorulmalı. Bu ülkede dokunulmaz olan sadece başbakan olursa, bunun adı demokrasi olmaz. Başbakan bu andıca neden imza attığını bize izah etmeli. Ve bu belgeden sonra hala Başbakan Erdoğan'dan çözüm ve demokrasi bekleyenlerin, doğrusu muhakeme gücünde bir eksiklik olması gerektiğini düşünüyorum"

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında konuştu. Ekonomiden kültürel hayata, inançtan siyasete kadar AK Parti'nin yaklaşımını ele alındığında "Ortaçağ zihniyetinden farklı bir tabloyla karşılaşmadıklarını" belirten Kışanak, "Bu durumu net cümleyle ifade edelim. AK Parti'nin eli yoksulların cebinde, gözü de emekçilerin kazanımında. Zaten zor sürdürdüğümüz yaşamı daha da zorlaştırmayı çalışan hükümet, gün ışığından daha fazla yararlanma adı altında çalışma saatlerini artırma, kıdem tazminatlarını yok etme peşinde" dedi. 

Kışanak'ın konuşmasının satırbaşları şöyle...

9 YILLIK İKTİDAR AK PARTİ'YE FAZLA GELDİ

Ben inanıyorum ki Türkiye'deki yoksullar, emekçiler ve demokrasi mücadelesine gönül verenler bu riyakar iktidarı, hak gaspını hedef alan iktidarı alaşağı edecekler. Bunun başka bir izahı yoktur.

Zaten Başbakan ve bakanları Türkiye dışındaki ülkeler sözkonusu olunca aynı şeyi söylüyorlar, halkının ihtiyaçlarına kulak tıkayan iktidarlar uzun ömürlü olamazlar. 9 yıllık iktidar AK Parti'ye fazla geldi.

ORTADOĞU'NUN 21. YÜZYILINA YÖN VERECEK KONGRE

Geçen hafta Ankara'da bir kongre toplandı. Bu kongrenin bir bileşeni olarak BDP'de bu sürece güçlü bir katılım gösterdi. Kongrede 2 gün yapılan tartışmalar sonucunda ismi "Halkların Demokratik Kongresi" olarak kabul edildi ve duyuruldu. Bu kongre bize dayatılan tekçi ve vesayetçi statüko ya da alternatifi gibi gösterilen postmodern statükoya karşı gerçek bir alternatif olarak kendisini örgütlüyor. Asimile edilen, yok sayılan, bu topraklardan sürülen halkların tamamının temsilcisi o kongredeydi. Hepimizi umutlandırdı. Geleceğimizi AKP ipoteğinden kurtarabilme umudumuzun ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Kongrede Türkiye'deki tüm çözüm alanlarına ilişkin mücadele kararlılığı vardı.

Demokrasi ve barış, emeğin hakkı, ekolojik denge üzerinde tartışılan ve program taslağı olarak kabul edilen çözüm arayışıydı. Ortak bir mücadele ile gerçek bir alternatif olarak tüm Türkiye halklarının huzuruna çıkan bir kongreydi. Biz BDP ve blok bileşenlerinin tamamı bu kongrede yerini aldı. Güçlü bir mücadele yürütülmesi için üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine geticeğimizi ifade etmek istiyorum. Bu kongre tüm Ortadoğu'nun 21. yüzyılına yön verebilecek bir çıkşıtır. Türkiye tüm renk, kimlik, din ve inançlarıyla emeğin ve kadının haklarıyla buluşarak demokratik özgürlükçü bir ülke olabilir ve diğer halklara örnek olabilir. 

GÖZALTILARI ELEŞTİRDİ

Bugünde Aydın, Muğla 'da gözaltılarla güne başladık. Partimize yönelik bu illerde yapılan illerde 34 arkadaşımız gözaltına alındı. Aralarında Nusaybin belediye başkan yardımcısı, il başkanımız, İHD şube sekreteri, öğrenciler var. Yani demokrasi mücadelesi vermek için yola çıkan tüm kesimleri hedeflemiş bir operasyonla, siyasi soykırımla karşı karşıya olduğumuzu söylemek istiyoruz. Operasyonların hukukla, demokrasiyle ilgisi olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır.

İÇİŞLERİ BAKANI'NA SORDU

Başbakan hedef gösteriyor, başbakanın polisi, yargısı harekete geçerek, tutuklama bahaneleri yaratarak operasyon yapıyorlar. Siyasi bir operasyon olarak sürerken yapılanlar, bu konuda da yaşadığımız süreci yalanla yönetmeye kalkışıyorlar. İçişleri Bakanı önce 400 dedi, sonra 600 e çıkardı tutuklu sayısını. Buradan soruyoruz ve cevabını istiyoruz. Şu anda cezaevinde 5 bine yakın gazeteci, siyasetçi, sendikacı, meclis üyeleri bulunuyor. Bu 5 bini aşkın kişi neden tutuklu, bize bunun açıklamasını yapsınlar. 

YA FAŞİZMİNİZİ KABUL EDİN YA DA DEFOLUP GİDİN

Cezaevinde tutuklu arkadaşlarımızın çoğu ya örgüt üyeliğinden, suç ve suçluyu övmekten uydurulmuş gerekçelerle siyasi faaliyetleri nedeniyle cezaevinde tutuklu bulunuyorlar. Ama İçişleri Bakanı sıradan polisiye bir vakayla karşı karşıyaymışız gibi davranıyorlar. Yalanla bir ülke yaratılamaz. Ya faşizminizi kabul edin, ya da defolup gidin!

BU BİR DARBEDİR...

Hakkari ve Şırnak açıktan hedef gösterildi. Arkasından yürütülen operasyonda Şırnak'ta 500'ü aşkın tutuklu var. Hasip Kaplan dışında, seçilmiş bir tek kişi kalmadı. Şırnak, Silopi, Cizre belediye başkanları tutuklandı, Uludere başkanı hakkında tutuklama kararı alındı. Meclis üyelerininde aralarında bulunduğu toplam 31 kişi görevden alındı. AK Parti halkın oylarıyla alamadığı iktidarı polis zorbalığıyla almaya kalkıyor. Bir ilin ve ilçelerinin belediye başkanı ve meclis üyelerini tutuklandığı siyasi senaryonun yürürlüğe konulduğunu görüyoruz.

YEŞİLYURT ÖRNEĞİ

Şırnak'ın Cizre ilçesine bağlı bu köyde vatandaşına dışkı yedirdi bu ülke. 92 Nevroz'un da kutlama yapan halka yapılan saldırıda onlarca yurttaş yaşamını yitirdi. Yine 92'de bir senaryo ile Şırnak 4 gün boyunca  dünyadan bağı kesilerek bir katliama tanık oldu. 90'lı yıllarda bu zulüm yapılırken bu durumun bir adı vardı. O dönem orada komutan olan Mete Sayar'ın adıyla anılan Şırnak Cumhuriyeti.

AK PARTİ ERGENEKON'UN ZULMÜNÜ DEVRALDI

Mete Sayar'dan Şırnak Cumhuriyet'ni Levent Ersöz devraldı. Resmen olağanüstü hal kalkmış olmasına rağmen, partimizin il ilçe örgütü açmasına işkence ve gözaltıyla engel oluyorlardı. Her şeye rağmen il örgütümüzü açan arkadaşlarımızdan Ebubekir Deniz ve serdar Tanış gözaltına alındı ve 11 yıldır kendilerinden haber alınamıyor. Yani Ergenekon kesintisiz olarak işbaşında... Şimdi de Şırnak'ta AKP Cumhuriyet kuruldu. Ergenekon'un zulmünü AK parti devraldı. Bu zulmü yapanlar çok yakında kendilerini Ergenekon'un yanında bulabilirler.

BAŞBAKAN'I KÖŞEYE SIKIŞTIRDI

Bu davaya MGK Genel Sekreterliği bu davaya bir belge gönderdi. Niye bu siteler açıldı sorusuna cevap aranırken, MGK'da ne karar alındığının belgesini mahkemeye gönderdi. Mahkeme başkanının okumalarından şunu anlıyoruz.

29 Aralık 2005'teki Bölücü faaliyetlere karşı bir plan kabul ediliyor. 19 Ocak 2006'da Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla bu eylem planı yürürlüğe konuluyor. Başbakan bu eylem planına baktığımızda orada kullanılan deyimlere ve mantığa bakıyoruz. Etkisiz hale getirmek, meşruiyet kazanılmasını önlemek. Bu kelimelerin tamamı 90'lı yıllarda Ergenekoncuların yürüttüğü savaşın anahtar sözcükleridir. Bunun altında şu anda başbakanın imzası var. Bunun adı faşizimdir, Ergenekon'dur. Bunun da altında Erdoğan'ın imzası vardır.

TARİHE DİKKAT

Bu tarihlere dikkat. 2005'de Diyarbakır'a gitmişti, hani Kürt realitesini tanımıştı. Başbakan Erdoğan suçüstü yakalanmıştır. Yasalara uymuyor, MGK'daki plan ve tertiplerle bir savaş başlatılmıştır. Erdoğan, bunu imzalarken, sadece Kürtlere karşı yapılacağını düşünerek imzalamış. Ama bunun önünü açarsan, böyle bir andıç hazırlarsan, birilerine yasalarda olmayan yetkiler verirsen, onlar Kürtler'e de uygular, başkalarına da uygular.

BU BELGE AÇIKLANMALI

Buradan şunu talep etme hakkımız var. Bu belgenin tamamı derhal kamuoyuna, yapılan faailyetlerin tümü açıklanmalı. Yargı kapsamına alınarak hesabı sorulmalı. Bu ülkede dokunulmaz olan sadece başbakan olursa, bunun adı demokrasi olmaz. Başbakan bu andıca neden imza attığını bize izah etmeli. Ve bu belgeden sonra hala başbakandan çözüm ve demokrasi bekleme konusunda da doğrusu insanın biraz muhakeme gücünde bir eksiklik olması gerektiğini düşünüyorum. 

ERDOĞAN ALEVİLİĞİ YUHALATTI

Sadece kendine demokrat, kendine müslüman bu zihniyet, kendisinden başka kimseye hayat hakkı tanımıyor. Başbakan, geçen hafta Meclis'te görüşülecek olan İçtüzük değişikliğiyle ilgili bir önerge verdi. Başörtüsü yasağının da kaldırılması, kadın milletvekillerinin Meclis'e başörtülü gelmesine olanak tanıyan bir önergeydi. Bu konuda BDP'nin tutarlı, demokrat ve özgürlükçü bir çizgide olduiğunu herkes çok iyi biliyor. Bu konudaki tutarlılığımızı ispatlamış bir partiyiz. Bizim niyetimizi sorgulayacağına, bu yasağın kalkmasını sağlayan bir tavır alabilirdi. Bizim farklı inançlara, dinlere eşit mesafede durduğumuzu herkes biliyor. Biz bu konuda özgürlükçü bir konumdayız ve bu çizgimizde ısrar edeceğiz. Ama başbakan ne yaptı, Kılıçdaroğlu'nun şahsında Aleviliği yuhalattı. Şimdi her fırsatta BDP'yi zerdüştlük üzerinden suçlamaya çalışıyor. Zerdüştlük de bir suç değildir. Zerdüşt olana her kesiminde saygı göstermesi gereklidir. Başbakan inanıyorsa, kendi inancı islamiyet de bunu emreder. Başkasının inancını aşağılama, hor görme der. 

BAŞBAKAN'A "CEHALET" SUÇLAMASI

Başbakan için herşey bir siyaset malzemesi. Başbakanın bu sözü bir cahilliğinde göstergesi. İslamiyetten önce bütün halkların oludğu gibi Kürtler'inde inandığı başka bir inanç elbette vardı. Sanki İslamiyet'ten önce halkların hiçbir dini yokmuş gibi davranmasını cahillik dışında kelime bulamadım. Bu da inanç konusunda bir faşizimdir.

TÜRKİYE'Yİ ÇATIŞMA HALİNDE TUTAN ZİHNİYET

Bugün binlerce Yezidi Kürt bu zulümden dolayı Yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Süryaniler parmakla sayılır noktaya geldi. Bu zihniyet 2009 yılında Talim Terbiye Kurulu'ndan geçirdiği kararla Asuri Süryani halkını hain ilan etti. Başbakan tekçi zihniyetin kaynağından beslenen bir anlayışa sahip. tüm inançlara saygılı olmadan bu ülkeyi demokratça yönetemez. Ya demokrat olacak, saygılı olacak, ya da faşist, baskıcı, tekçi sistemi kabul ettiğini söyleyecek.

KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEYEN ANAYASA "YENİ" OLMAZ

Yarın anayasa toplantısı yapılacak ve ilk kez konuşacaklar. Nasıl bir yöntemle demokratik Anayasa yapacaklarını tartışacaklar. Biz BDP olarak önkoşulsuz katıldığımızı, Türkiye'nin sorunlarını demokratik çoğulcu Anayasa ile çözüleceği inancıyla komisyona üye verdik. Benzer sorunları yaşayan ülkelerle Anayasa yapım süreçleri bir değişim değil, kökten radikal devrim niteliğinde yapılırsa çözüm yaratabiliyor. Kürt sorununu çözmeyecek bir Anayasa yeni bir anayasa olamaz.