BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53
HABER /  POLİTİKA

Erdoğan İsrail'e böyle seslendi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kolombiya'da, 1915: Dünyanın en uzun yılı sempozyumunda konuştu

Abone ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Erdoğan, İsrail'in 1967 öncesi sınırlarına çekilmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan, Kolombiya'da Bogoto Externado Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen "1915: Osmanlı İmparatorluğu'nun En Uzun Yılı Sempozyumu"nda katılımcılara hitap etti.

Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan düzenin iyi anlaşılması gerektiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Ortadoğu ismi verilen bölge, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, işte tam da böyle bir bölge olmak üzere kurgulanmıştır. Ortadoğu, bundan 100 yıl önce, savaşı kazananlar tarafından, bir çatışma, bir kriz bölgesi olarak tasarlanmış ve bu tasarım, 100 yıl boyunca tam da hedeflendiği şekilde muhafaza edilmiştir. Ortadoğu'daki sınırlara baktığınızda, sınırların cetvelle çizilmiş gibi dümdüz olduğunu görürsünüz. Araplar, aralarındaki hiçbir hassasiyet gözetilmeksizin, farklı ülkeler olarak parçalanmışlardır. Hatta akrabalar, aynı şekilde köylerinden geçen sınırlar nedeniyle birbirlerinden koparılmışlardır. Türkiye'nin sınırları dahi, köylerin, kasabaların içinden geçmiş, akrabalar, kardeşler iki farklı ülkenin vatandaşları olarak birbirlerinden ayrılmışlardır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sınırlar, sadece topraklara değil, aynı zamanda zihinlere, kültürlere, inançlara da zorla empoze edilmiş, halklar arasında yapay sınırlar oluşturulmuş, kardeşler, birbirlerine hasım hale getirilmişlerdir" dedi.

Bugün, İsrail ve Filistin'in bulunduğu toprakların, Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde olduğunu anımsatan Erdoğan, Osmanlı Devleti'nin, tesis ettiği mükemmel idare sistemiyle, bu bölgeyi adaletle yönettiğini, huzurlu ve güvenli bir bölge olarak muhafaza ettiğini dile getirdi.

Erdoğan, Müslümanların, Hristiyanların ve Musevilerin özgürce ibadetlerini yaparak, kutsal mekanlarına özgürce giderek, birbirleriyle barış ve hoşgörü içinde yaşadıklarını hatırlatarak, Birinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde, Osmanlı Sultanı 2. Abdülhamit'e, Kudüs ve Filistin'de toprak satması ve buralara göçmenlerin yerleştirilmesi için çok ağır baskılar yapıldığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:

"Sultan 2. Abdülhamit, bölgeye yönelik ölçüsüz bir göç akımının, buradaki nüfusun huzuru, dengesini bozacağını biliyordu. Onun için bu teklifi kabul etmedi, böyle bir duruma asla izin vermedi. Sultan Abdülhamit düşürüldü, Birinci Dünya Savaşı yapıldı, Osmanlı Devleti bu topraklardan çekildi ve işte o andan itibaren, bu bölge kanla, gözyaşıyla, zulümle anılmaya başlandı. Filistin'e çok yoğun bir göçü oldu, demografi değişti. Biliyorsunuz, 1948 yılında da İsrail devleti kuruldu. Tabii, İsrail Devleti, 1948'de kurulduğu sınırlarda kalmadı. İsrail, bugün hala sınırlarını genişletmenin, Filistin topraklarını daha fazla işgal etmenin, Filistinlileri o coğrafyadan tamamen silmenin gayreti içinde."

"Bizim Türkiye olarak tavrımız çok nettir"

Erdoğan, "Biz Türkiye olarak, İsrail devletinin genişleme politikalarına ve bu yönde yaptığı ağır zulümlere, ağır katliamlara itiraz ettiğimizde, bunu dünyada çok farklı yerlere çekmeye çalışıyorlar" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim Türkiye olarak bu konuda tavrımız çok nettir. 'İsrail, 1967 öncesi sınırlarına çekilmeli, Doğu Kudüs'ün başkent olduğu bir Filistin devletinin kurulmasına, Filistinlilerin egemenlik haklarına saygı göstermelidir' diyoruz. Bunu yapmadığı sürece İsrail, bölgenin zalim, terörist devleti olmaya, bütün bölgeyi kan gölüne çeviren bir sorun olmaya devam edecektir" değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail zulmü ve İsrail terörü devam ettikçe de hem Ortadoğu'da hem de tüm insanlığın vicdanında kanama hiçbir zaman durmayacaktır" yorumunu yapan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bakın biz, Türkiye olarak, Filistin-İsrail meselesinde, Suriye, Irak meselesinde, Mısır, Libya meselesinde insani ve vicdani bir duruş sergilediğimizde, dünyada bazıları bundan ciddi şekilde rahatsız oluyorlar. Mısır'da biz rahatsız olduk. Niye? Halkın oylarıyla seçilip iş başına gelmiş olan, yüzde 52'yle, Mursi'ye karşı, onun kabinesinde Milli Savunma Bakanı olan şu andaki Sisi, darbe yapmak suretiyle onu cumhurbaşkanlığından indirip hapse atıyor ve şu anda da maalesef naylon iddianamelerle onun hakkında idam kararı verdiriliyor. Burası anlamlıdır, eğer biz insani ve vicdani olarak bir şeye karar vereceksek, biz bu dünyada darbecilerin değil, sandıktaki iradenin yanında olmaya mecburuz. Türkiye'ye yönelik, son derece ağır, haksız ve gerçekten ahlak dışı ithamlarda bulunanlar işte bunu hazmedemeyenlerdir."