BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19
HABER /  GÜNCEL

Emin Çölaşan böyle değişti

Emin Çölaşan kendisi ile çelişiyor... 2004 yılında HSYK'yı yerden yere vururken, bugün HSYK'ya arka çıkıyor.

Abone ol

İNTERNETHABER / Hürriyet Gazetesi'nden kovulmasının ardından Sözcü Gazetesi'nde yazmaya başlayan Emin Çölaşan'ın kendisi ile çelişkisi dikkat çekti. Çölaşan'ın, 6 sene önce eleştirdiği HSYK'yı 6 sene sonra savunduğu ortaya çıktı.

Hükümet ile olan anlaşmazlığı nedeniyle okurlarına 'Hayır' çağrısı yapan Emin Çölaşan, 2004 yılında Hürriyet'te yazdığı bir yazıda HSYK'ya sert eleştiriler getiriyor.

2004'te meselenin "Vicdan-Ünvan çelişkisi" olduğunu ve bu çatının altındakilerin bu ikilem arasında sıkıştığını belirten Emin Çölaşan bugün, HSYK'nın ve yargının antidemokratik yapısını değiştirecek "Anayasa değişikliğine" karşı çıkanların başında geliyor.

Hürriyet Arşivlerinde halen yayında olan 22.01.2004 tarihli 'Vicdanla-cüzdan değil, vicdanla-unvan arasında sıkışanlar' başlıklı yazısında Çölaşan, HSYK'nın yargının patronu haline geldiğini şu sözlerle ifade ediyor:

HSYK YARGININ PATRONU

"(...) Bu Kurul 7 kişiden oluşuyor. Başkanı Adalet Bakanı. Onun emrindeki Bakanlık Müsteşarı doğal üye. (Siyaset Kurul'da 2 oya sahip. Böyle yargı bağımsızlığı olur mu?). Ayrıca Yargıtay'dan 3, Danıştay'dan 2 üye var. HSYK, yargının adeta imparatoru. Tüm hakim ve savcıların terfi, atama, ceza işlemlerini tek başına yapıyor.

Ne yazıktır ve ne acıdır ki, her iktidar ‘‘yargı bağımsızlığından’’ söz eder de, Anayasa'nın bu hükmünü değiştirip siyasetin elini yargıdan çekmek hiçbirinin İŞİNE gelmez..."

BU YARGI MİLLETİN ADALETİNİ NASIL SAĞLAR?

 
TANSEL ÇÖLAŞAN

Bilindiği üzere Emin Çölaşan'ın eşi Tansel Çölaşan, 04.07.2001 tarihinde Danıştay Başkanvekilliği'ne seçilmişti. Çölaşan yaş haddinden 2008 yılında emekli olmuştu.

Çölaşan ilgili yazısında, kendi içerisinde bile adaleti sağlayamadığını söylediği yargının Millet için adalet sağlamasının mümkün olmadığına da şu sözlerle değinmiş:

"(...) Bazı Kurul üyeleri geçmişte bu görevlerini kötüye kullandılar. Hemşerilik, bölgecilik, particilik, hatır gönül gibi ahbap çavuş ilişkileriyle çok sayıda atamalar yaptılar. Yargıtay ve Danıştay'a üyeler seçtiler, oralarda kendi ekiplerini oluşturdular.

Kulisi olmayan hep kaybetti. Somut örnek vereyim: Varsayalım Yargıtay'a üye seçilme niteliği kazanmış olan 300 hakim ve savcı var. Ancak o seçimde sadece 5 kişi seçilecek. Kimin torpili, kulisi ve aracıları güçlüyse, onlar seçildi.

Kurul üyeleri arasında sürekli pazarlıklar oldu: ‘‘Siz bizim 2 adamımıza oy verin, biz de sizin 3 adamınıza oy verip seçelim!’’ Bakan ve emrindeki Müsteşar, 7 kişilik Kurul'da kafadan 2 oy sahibi. 2 oy daha bulunca, pazarlıkta uyuşunca, 4 oyla iş biter!

Kendini tanıtamayan, kulis yapmayan, yapamayan ya da kafa yapısı ve kararları iktidarın hoşuna gitmeyen nice hakim ve savcı ise yerinde sayar, görevinden alınır! Böyle adalet olur mu? Kendi içinde adaleti sağlayamayan yargı, vatandaşa nasıl sağlar?"