BIST 9.739
DOLAR 32,51
EURO 34,79
ALTIN 2.424,79

Don, gömlek ve 128 milyar dolar!

“Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer ekonomist, pireler hesap uzmanı iken! Ben ninemin beşiğini, birileri de Merkez Bankası’nın kasasını hariçten tıngır mıngır sallar iken!..”

            “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer ekonomist, pireler hesap uzmanı iken! Ben ninemin beşiğini, birileri de Merkez Bankası’nın kasasını hariçten tıngır mıngır sallar iken!..”

            Diyerek masal niyetine başlanacak kıvamda gerçek bir hikâye varmış!

            Henüz daha Hollywood sinemasının “Amerikan yaşam tarzı ve fırsatlar ülkesi” diye kültürümüze küresel kültürsüzlüğü dayatmaya başlamadığı 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında Harput’ta Amerikan rüyası popülermiş.

            Genç bir Harputlu, Amerikan rüyasının peşinde koşmak için terki diyar etmiş ve Amerika’ya gitmiş.

            Gemiden iner inmez önüne çıkan ilk lokantada işe başlamış.

            Bulaşıkçılık, garsonluk derken, gün gelmiş, bizim Aziz şehrin azimli Gakkoş’u lokantanın sahibi olmuş. Ve o kadar başarılı olmuş ki lokantalar zinciri kurmuş.

            Tabi bu arada ev bark sahibi olup, çoluk çocuğa karışmış.

            Günlerden bir gün iyi bir üniversitede iktisat eğitimi almış, hesap uzmanı heveslisi oğlu yanına gelmiş ve ona şöyle demiş:

            “Babacığım, sana hayret ediyorum! Tüm gelir giderlerimizi çelik bir kasada tuttuğun eski bir defter üzerinden nasıl yürütüyorsun, kârını zararını nasıl hesaplıyorsun? İktisat diye bir bilim var. Eski yöntemlerle işleri yönetemezsin…”

            Saçlarına kır düşmüş Harput’un o yağız delikanlısı, önce oğlunu baştan aşağıya bir süzmüş, sonra da şöyle demiş:

            “Amerika’ya geldiğimde, gemiden indiğim zaman üzerimde, sadece bir don ve bir gömlek vardı. Şimdi ise lokantalar zincirim var. Ayrıca iktisat mezunu bir oğlum, kızım, eşim, evim, yazlığım, arabalarım… Tüm bunlardan donla gömleği çıkardığında hepsi kârdır!”

*****

            Düzenli okurlarım ekonomi konusundaki cehaletimi bilirler!

            Merkez Bankası’nın sadece para bastığını ve hazinedeki paraları kasalarda sakladığını zanneden birisinin bu kadarlık tartışmalı bilgisiyle hesap uzmanı edasıyla kalem oynatması çok şık olmasa gerek!

            Ekonomiden anlamıyorum, dediysem ampirik bilgiye dayalı cüzdan hesabı da yapamıyorum demedim!

            Doğrudur, zor günlerden geçiyoruz.

            Doğrudur, pandemi ekonomimize ciddi bir yük getiriyor.

            Doğrudur, bölgesel meselelerde ekonomiyle oynayarak bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar.

            Elbette hatalar da yapılmıştır.

            Elbette öngörülemeyen durumlar olmuştur.

            Ve elbette belli bedeller göze alınmıştır!..

            Vicdan, vatandaşın sıkıntısını Allah rızası için söylemeyi gerektirir.

            Sakın benden “Sen soğan üreticilerine para verdin, o ürünü aldın, fakir fukaraya dağıttın diye biz karşı mı çıktık? Bari şu patates üreticilerinin sorunlarına eğilsinler.” dedikten bir ay sonra şöyle bir cümle kurmamı beklemeyin:

            “Vatandaşa soğan dağıtıyor şimdi, patates dağıtıyor. Şu akla bakın, şu mantığa bakın!”

            Netice itibariyle hesap uzmanı değilim! Vicdanlı olmak zorundayım!

            Neyse…

            Madem bugün herkesin tavlamaya çalıştığı Z kuşağı ergenlerinden birisi değilim ve eski günleri de hatırlıyorum…

            Son günlerin popüler sorusuna cevap verelim.

            128 milyar dolar nerede mi?

            Bilmiyorum.

            Var olduğunu bilmiyordum ki yok olduğunu bileyim!

            Ama bildiğim;

            3 Kasım 2002’de başlayan hikâyede, o gün üzerimizdeki “donla gömleği” bir kenara koyarsanız,

            Bilmem kaç çeşit yerli ve milli füzemiz,

            Yerli tankımız,

            Fabrikasının temeli atılan yerli arabamız,

            İHA ve SİHA’larımız,

            Taarruz helikopterlerimiz,

            Milli Muharip Uçak projesine giden Hür Kuşumuz, Hür Jetimiz,

            Sayısız köprü ve geçitlerimiz,

            Sayısız hastanemiz,

            Tuğla gibi sağlam sağlık sistemimiz,

            Karadeniz’de bulunan gaz rezervlerimiz,

            Nükleer santralimiz,

            Sayısız barajımız,

            İMF’ye yol veren haysiyetimiz,

            Azerbaycan’a gardaş olan kanımız,

            Libya’da, Suriye’de, Kuzey Irak’ta aynı anda tarih yazan şerefli ordumuz,

            Ve daha bir sürü şey!..

            Kârımızdır!

            Patates meselesinde üç günde kıvıran hesap uzmanının 128 yaygarasını ciddiye almak zorunda olmamız ise maalesef kaderimizdir!

            3 Kasım 2002’de don ve gömlekle başlayan hikâyenin geldiği noktayı anlattım.

            Eğer bir hata yapar da memleketi hesap uzmanlarına teslim edersek maazallah bu sefer don ve gömleğe bile hasret kalırız!