BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Denizli'nin spor aşkı

İran'ın Pas takımını çalıştırmaya başlayan Mustafa Denizli yeni takımını, hedeflerini ve İran'ı anlattı. Denizli, şunu dile getirdi: "Sporun coğrafyası olmaz!"

Abone ol

Sporun coğrafyası olmaz Galatasaray ve Fenerbahçe'de görev aldığı yıllarda yakaladığı başarıları hafızalardan silinmeyen Mustafa Denizli sürpriz bir kararla İran'ın PAS takımıyla anlaştı. Denizli, yeni takımı, İran, hedefleri ve futbol üzerine düşüncelerini AKŞAM Ankara Temsilcisi Nuray BAŞARAN'a anlattı S: Siz teknik direktörlük yaşantınızda hep şampiyonluğu hedefleyen takımları yönettiniz. Şimdi İran'dasınız. Önce ülke olarak neden İran, Batı değil. Sonra niye PAS takımı? C: Gelişen şartlar sizin nerede ve hangi şartlarda çalışabileceğinizi büyük ölçüde ortaya çıkartır. Benim için önemli olan çalışmayı düşündüğüm anda, mutlu olacağım bir yerde çalışmak. Şimdi belki size bu tuhaf gelir ama İran'da bulunduğum bir haftalık sürede, önce bunları gözlemledim. Yani ben burada mutlu olabilir miyim? Kimlerle çalışacağım? Bana bakış açıları ne olacak? Nerede yaşayacağım? Rahat edebilecek miyim? Ben Batı'da da çalıştım, Doğu'da da çalışmak için birçok teklifler aldım. Neticede futbolun doğusu batısı yok. Şampiyonluğa oynayan takımlar benim için öncelikli, ama burada da çok önemli bir kıta şampiyonluğu var. Hem İran şampiyonluğu, hem de Asya şampiyonluğu var. Dolayısıyla benim hedeflerimden bir sapma yok. Biz Türkiye'de antrenörlüğe Avrupa şampiyonluğunu hedef göstererek başladık. Onun kapısından döndük, bizden sonra bu ülke kazandı. Ben yarı finalden döndüm. Belki bir kıta şampiyonluğunu burada kazanırız. S: PAS Kulübü'nün bir kez Asya Kupası'nı müzesine götürdüğünü biliyorum. Ya şimdi? C: Evet, 14 yıl önce kazanmışlar. S: PAS takımındaki hedefiniz Asya şampiyonluğu mu? C: Bu takım, geçen yılın İran şampiyonu. Bu sene bir kriz yaşamış. Sezon başında olsaydı, o da hedeflerimizin içinde olacaktı, şu anda uzak ihtimal. Gidebileceğimiz iki hedef var bir tanesi İran Kupası, diğeri Asya Şampiyonlar Ligi Kupası. Bunları başarırsak, zaten diğerinden büyük bir başarı olur. Yani İranlıların, takımın bu kupayı ne kadar arzu ettiklerini kısa sürede zaten gördüm. Eğer bir üst tura çıkarsak, o kupanın önemli ölçüde ortaklarından biri oluruz. S: Sözleşmeniz ne kadar? C: Bir buçuk yıl. S: İdeallerinizi gerçekleştirmek için yeterli mi? C: Başlangıç sürecidir. Futbolda başarılar süreklilik ve paralellik gösterir. Ama Türkiye'de bunları söylediğiniz zaman sanki bunu söyleyen adamın uzun bir süreye ihtiyacı varmış gibi anlaşılıyor. Başarısız da, devam edeceksin gibi anlaşılıyor. Bu son derece yanlış. TAHRAN'DA İKİ MUSTAFA S: Hatta daha da ileri gitti. 'Biz ikimiz de Mustafa'yız' dedi. Ben de dedim ki 'Türkiye'de aynı ismi taşıyanlar arasında dilek dilenir.' C: Ben de söyledim onu kendisine. S: 'İkimizin adı da peygamberimizin adı, bu da çok önemlidir' dedi. C: Biz adımızın peygamber adı olduğunu zaten biliyoruz, çocukluğumuzdan beri biliyoruz. Daha da önemlisi ikimizin adı Mustafa, onun oğlunun adı Mehmet Ali, benim babamın adı Mehmet Ali. S: Bir de sözleşmeyi doğumgününde imzalamışsınız Mustafa Bey'in. C: Evet. Kibar bir insan, doğumgünü olduğunu sonradan söyledi. Yani, kendimizi zorlayıp bir jestte bulunmayalım diye bize söylemedi. Ücret konusu çok abartıldı S: Sizin aldığınız ücret de çok tartışılıyor. C: Bu üç türlü sıkıntı yarattı. Bir benim açımdan, iki kulüp açısından, üç İran futbolu açısından. Rakamlar çok abartıldı. Evet, belki ben İran'ın en fazla kazanan teknik adamıyım. Belki değil... S: Sayın Acurlu rakamı söylemedi. Sadece size alınan arabayı gösterdiler. C: Ben görmedim. Selin Denizli: Ben de görmedim Küçük kızı Lal: Ben de görmedim. C: Nereden göreceksiniz, ben görmedim daha. S: Bana bakmayın, ben de sadece resmini gördüm arabanızın. Bir saat önce geldim Tahran'dan. C: Peugeot olması lazım. S: Siz aldığınız ücreti nasıl buluyorsunuz? C: Benim için azdı. Yani benim değerimi bana sorarsanız, belki biraz ukalalık olacak ama farklıdır. Ama o önemli değil. Türkiye'de ben bunun örneklerini defalarca yaşadım. Çok fazla veren, hatta bana çalıştığım takımlardan iki üç misli fazla veren takımlara gitmedim ben. Ben Türk Milli Takımı'nın başına geldiğim zaman Kocaelispor'da iki misli ücret alıyordum. Ben Kocaelispor'dayken, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın iki misli üç misli ücretlerini geri çevirdim. S: PAS takımındaki yönteminiz, idealleriniz ne olacak? C: Benden beklenenlerin ne olduğunu her iki ülke açısından da çok iyi biliyorum. Sorumluluğumun fazla olduğunu biliyorum. Sadece futbolla değil, belki orada yaratacağımız sempatiyle Türkiye'ye bakış açılarında fevkalade pozitif gelişmeler olacak. Bu iki ülkenin yakın ilişkide olmasından belki benim bir futbol adamı olarak önemli payım olacak. Ülkemin ya da ülkedeki kurumların çıkar sağlaması, İran ile daha direkt ilişkiler içinde olması onların belki ileride ticaretin dışında bir futbol alışveriş merkezleri oluşturması. Buradan İran'a gidecek, İran'dan buraya gelecek futbolcular... Bunlardır iki ülkeyi yakınlaştıran hadiseler. Ben burada pay sahibi olursam, bu benim için en önemli karşılık olur. Tahran'da yalnız değilim S: Sizi çok heyecanlı görüyorum. İran sizi neden bu kadar heyecanlandırıyor? C: Ben esasında İran'a gitmek için uçağa bindiğim zaman İran'da çalışmayı pek yakın bir ihtimal olarak görmüyordum. Çünkü İran'a hiç gitmemiştim. Tahran'ı hiç bilmiyordum, sadece dışarıdan izlediklerimizle duyduklarımızla bilgi sahibiydim. Ama Tahran'a Mehrabad Havalimanı'na indikten sonra, özellikle başkanımız Mustafa Acurlu'nun inanılmaz yakın bir ilgisi beni etkiledi. Çalışma arkadaşlarının bu denli sıcak ilgisi, sizin için en azından bir yargı oluşturuyor. Bunların yanında neticede ben burada da çalışsam, başka bir ülkede de çalışsam bu işi profesyonellik için yapan bir insanım. Karar verdikten sonra orada çok yalnızlık çekmeyecektim. Çünkü Tahran'da pekçok Türk işadamı var. Büyükelçimiz Sayın Bozkurt Aran Bey'le de tanıştım. Hakikaten Bozkurt Aran Bey eşi Zeynep hanımla beraber mükemmel bir evsahipliği yaptılar. S: Acurlu, sizi seçmelerinin bir nedeninin de Müslüman olmanız olduğunu söyledi. Buna ne diyorsunuz? C: Tabii, o bakıştaki sempatikliği daha da arttıran bir faktör. Yani Sayın Acurlu 'Biz bu kupaları kazanmak istiyoruz ama Müslüman bir teknik direktörle kazanırsak; bu mutluluğumuz daha da pekişir' demek istiyor. Futbol barışa katkı sağlar S: Müslüman olmanız, başkan için çok önemliymiş. Kendinize böyle bir misyon biçiyor musunuz? Kuşkusuz Ortadoğu şu anda çok sorunlu bir bölge. İzninizle sohbetimize biraz da siyaset katmak istiyorum. C: Ben siyasete girmem, siyaset benim dışımda. S: Şöyle diyelim. İran coğrafi açıdan sorunlu bir bölgede yeralıyor. Spor aynı zamanda barışı getirir mi? C: Sporun özü zaten barış. İran, aşağı -yukarı konumu, coğrafi durumu uzun zamandır değişmeyen bir ülke. Bu bölgenin sorunları bu yıl başlamadı. Çok uzun bir süredir, sorunlu bir bölge Ortadoğu. Yani soruna, İran ne kadar uzaksa; biz de o kadar uzağız. Benim konumumda çok fazla bir değişiklik olmuyor. Sorunlu bölgeye eşit mesafedeyiz. Benim için farklı olan şey çıkış arayan bir futbol ülkesinde görev yapmak. Çünkü, ben bu ülkede bunu yaşadım. Türkiye'de bunu yaşayan insanlardan belki de birincisiyim. Aynı duyguları, yeni bir heyecanla orada yaşamak bana daha farklı katılımlar sağlayacak. Hem tecrübe, hem kültür olarak. Ama sınır olmamıza rağmen futbol dünyası olarak birbirimize uzak iki ülkeyiz. 'Tatile gidiyorum dedi, anlaşıp geldi' Denizli'nin kızı, Selin Denizli hemen sohbete katılıyor: 'Nasıl gittiğini bir bilseniz, tatile gidiyorum diye gitti bir baktık sözleşme imzalamış.' S: Ev halkı memnun değil galiba? C: Ev halkı benim aldığım her kararı destekler. Selin Denizli: Burada olsaydın daha iyi olurdu M. Denizli: Herkes öyle ister. S: Selin'in açıklamasını okumuştum gazetede, ne kadar doğru bilmiyorum ama, 'Babamla biz de gideriz' diyordu. Selin Denizli: Açıklama değil, bana birşey sordular, Tahran'a gidip gitmeyeceğimizle ilgili, ben de yanıtlamıştım. Kaybedilen yıllar kazanılabilir S: Size bu teklif geldiğinde, Türkiye ile İran ilişkilerinin geçmişindeki izler korkuttu mu? C: Açıkçası ben bunları iki ülke açısından yapılan hatalar olarak görüyorum. Halbuki sınır komşusu iki ülke arasındaki ilişkilerin, bu süreci sarsmaması gerekiyordu. Bu yakınlaşma bir milattır ve bu miladın içinde ben bir futbol adamı olarak yer alırsam, zaten görevimi yapmış olurum. Kaybedilen yıllar kazanılabilir. İran ile Türkiye bu bölgenin iki tane en büyük gücü. İki ülkenin de birbirinden kazanacağı çok şeyler var. Kültür olarak birbirlerine çok yakın iki ülke. Şu anda bizim günlük yaşamımızda kullandığımız yüzlerce kelime Fars kökenli. S: Dil problemi yaşamayacak mısınız yani? C: Hayır, yaşarım, ama İranlıların kullandığı cümleler içerisinde bir-iki tane Türkçe olan kelime daha doğrusu kökeni Farsça olan kelimeyi görmek güzel birşey. Yollarda giderken ben birçok Türk firmasının reklamını görüyorum bilboardlarda. Kırmızı kitapta yazan herşey doğru mu? S: Son dönemde İran'ın rejimine ilişkin sıkıntıları gündeme getirenler var. Hatta bir dönem Türkiye'nin gizli anayasası olarak bilinen kırmızı kitapçıkta İran, güvenlik açısından dikkat edilmesi gereken ülkeler arasındaydı. Bunu yeniden önerenler var. Böyle bir tehlike hissediyor musunuz? İran'la ilgili. 'Şahap füzelerini' bize doğru çevrildiğini iddia edenler var. Bir de buna nükleer silah denemeleri ekleniyor. C: Her ülkenin bu tür çalışmaları vardır, Türkiye'nin yok mu. Her ülkede savunma stratejisi denen bir hadise vardır. Şimdiye kadar yazılan kırmızı kitapçıkların da hepsinin doğru olduğunu kimse iddia edemez. O benim işim değil zaten. Ben ülkemin futbol işleriyle yoğruldum. Ama burada gözardı edemeyeceğiniz bir şey var. Bir insan dünyanın neresinde çalışırsa çalışsın, bütün çalışmalarını, başarılarını ülkesi adına yapar. Yani ben orada İran futboluna ne katkı sağlarsam sağlayım, neticede bir Türküm. Bir Türk olarak da bundan gurur duyacağım. Ülkemin de gurur duyacağını biliyorum. Ben İran'ın koşullarını bilerek gittim, severek yaşıyorum. S: Benim orada sormak istediğim siyaset değildi, öyle birşey hissettiniz mi? C: Bazı paranoyaları insanlar kendi içlerinde büyütürlerse, bir yerde rahatsızlık duyarız. Bu ilişkilerde bir paranoyadan bahsetmek de mümkün. AKŞAM