BIST 10.400
DOLAR 32,23
EURO 34,95
ALTIN 2.412,19
HABER /  GÜNCEL

CÜ, nasıl Sayın Ülsever oldu?

Kıbrıs ve AB konusunda Hürriyet yazarına sert eleştiriler yönelten Ergun Göze söylemini değiştirdi. Göze'nin 'CÜ' dediği andığı yazar nasıl Sayın Cüneyt Ülsever oldu?

Abone ol

Halka ve Olaylara Tercüman Gazetesi'nin sert polemikleriyle tanınan yazarı Ergun Göze'den, 'CÜ' diye andığı Cüneyt Ülsever'e selam var. Cüneyt Ülsever'in kendisi hakkında yaptığı bir özeleştiriden etkilenen Ergun Göze, 'CÜ' diye andığı Hürriyet yazarına bugünkü yazısında "Sayın Cüneyt Ülsever" diye hitap etti. Ergun Göze'nin Cüneyt Ülsever üzerinden yazdığı ilgi çekici yazısı şöyle: Cüneyt Ülsever Bey'e selam OKUYUCULARIM, Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever Bey'e bilhassa Kıbrıs ve AB konusunda ne kadar kızdığımı ve o kızgınlıkla kendisini BAY CÜ diye andığımı bilirler. Bunu bilenler, belki yazımın başlığını yadırgayacaklardır. Kıbrıs meselesi piç edildikten sonra okumadığım Ülsever'in son yazısı, onu selamlamaya mecbur etti beni. Zaten beni yazıyı okumaya sevk eden de başlığı oldu: - Ben bu hayatta ne arıyorum? Bu başlık altında pestenkerani şeyler de yazılabilirdi. Yazıyı okuyunca gördüm ki bir insanın kendisiyle yaptığı samimi bir hesaplaşma idi. Üstad Peyami Safa, 'Her insan ayda bir defa aynaya bakıp ben ne biçim bir insanım diye kendisine sormalıdır' derdi. Bugünün insanı ise sadece ve sadece cüzdanına ve menfaatine bakıyor, vicdanına bakan yok. Halbuki Sayın Ülsever çocukluğundan alarak, nasıl önemli kişi olmak istediğini, zengin çocuklarına korumalık yaptığını, önemli genç olmak kaygısıyla marksist olduğunu, kendisini önemli kabul eden ilk kızla evlendiğini, Amerika'ya Tanrı'sız gittiğini, fakat Kur'an okuduğu için değil, İlimler Felsefesi okuduğu için Müslüman olarak döndüğünü, milletvekili adayı olduğunu, fakat kazanamadığını, hala kendisini aradığını anlattıktan sonra merakı ve huzuru aramayı terk edemediğini ve önemli olmak arzusunu kolay bırakamayacağını samimiyetle açıklamış. Yazısının sondan bir evvelki cümlesi de 'En çok da orayı merak ediyorum.' Temel senaryo BÖYLE bir yazı tenkit edilemez. Ayıplanamaz. Çünkü insanın, insanlığını hissedenin kaderi budur ve bu bakımdan ancak diğer insanlarla bir duygu bağı oluşturur. İnsanı insan yapan bu aranışları, onu ıstıraba kadar götüren bu çırpınışlarıdır. İlimler, sanatlar, medeniyetler hep onun eseridir. Her insanın aranış ve çırpınış noktası ve şartları da değişik olabilir. Temel senaryo aynıdır. İnsan elbette önemlidir. Hem en önemlidir. Galaksiler dahil kainatta ondan daha mükemmel şey var mı, milyarlarca ışık yılı, katrilyonlarca ton gaz içeren galaksilerde şu meseleler var mı? Arthur Koestler 'İnsan sıfırla sonsuz arasındaki bütün sayıları temsil edebilir' derken ne kadar haklı imiş onu bir daha anladım. Bunun içindir ki şairin Niçin düştün yola yalınayak? / Nedir seni deli eden düşünce? diye anlattığı sonsuzluk yoluna düşenlerin epey yol almışlarının nefis bir formülü var: Bulan değil, arayan kazanmıştır. Çünkü hiçbir bulunan o değildir. Sayın Ülsever'in anlattığı duyguların daha koyusuna frenkler Crise intelectuelle derler. Entelektüelliğin tadını, Petrus şarabı içerek, kült fotoğraflar karşısında kendinden geçerek ve düşük bel, açık göbek modasını asrın buluşudur diye överek, yahut yatağının hikayelerini anlatarak çıkarmaya çalışanların çoğaldığı şu basın hayatında böyle samimi bir iç döküş, bir nevi savunma diye algılanmamalı ve ancak saygı doğurmalı ve selamlanmalıdır. Necip Fazıl Kısakürek de 'Istırapsız suratlara tükürmek istiyorum' diyordu. Istırapsızlar orasını hiç düşünmeyenlerdi, Orasını kim merak etmiyor ki? Yine Arthur Koestler'i dinleyelim: - Ölüm fikri, insan cinsine has bir şeydir. Bu düşünce insanı, orayı aramaya götürür. Huzuru burada değil, orada aramak doğrudur. Çünkü o transandantal bir şeydir. Burada olsa olsa eşantiyonları vardır. Yani iyi ki orası vardır. Asıl arayacak ve merak edecek bir yeri olmayanlara acımak gerektir. Cüneyt Bey'in dediği gibi, elden gelen eserleri bırakmak lazım ve kafidir. Cüneyt Bey'in bütün fikirlerini değil fakat bu duygularını selamlayarak gönülden paylaşıyorum. Yazı: Ergun Göze Kaynak: Halka ve Olaylara Tercüman