BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47
HABER /  POLİTİKA

CHP bizi AKP ile yalnız bırakmamalı!

Sürecin en önemli kavşağındayız. Yarın Kandil'den gelecek açıklama sürecin gidişatını belirleyecek, CHP süreci dışarıdan izliyor. BDP milletvekili A. Levent Tüzel tüm bunlaı İnternethaber'e değerlendirdi.

Abone ol

NESRİN YILMAZ/İNTERNETHABER-ANKARA- CHP'nin sürecin dışında olmasını eleştiren BDP'li Levent Tüzel, CHP mutlaka sürece dahil olmalıdır dedi. CHP'nin de soruların da haklı olduğunu belirten Tüzel, geri çekilmenin bir başlangıç olduğu yönündeki düşüncelerini de dile getirdi.

Tüzel'e göre, süreci AKP sürdürüyor görüntüsü vermek CHP'nin suçu. CHP bir an önce sürece dahil olmalı.

PKK İÇİN YENİ BİR DÖNEM

"Öcalanın çağrısıyla birlikte onlar için yeni bir dönem. Artık bu silahlı mücadeleyi devlete dönük isyan hareket devrini kapatıyoruz ve demokratik bir siyasetle bu ülkede haklarımızı arayacağız. gibi bir mücadele ve saiyaset tarzı belirlemiş durumdalar. Kandil, bu çağrıyı sahiplendiğini ve buna uyacağını söyledi. Önce ateşkes ve daha sonra sınır dışına çıkma kararı. Tabi ki bu barışı sağlamak anlamında önemli bir gelişme, bu süreci provoke etmek isteyenler çıkacaktır, bunlara aldırmaksızın bu sürecin devam etmesi lazım. Dileğimiz o ki, geçmişte yaşandığı gibi bu geri çekilen güçlere herhangi bir müdahale ve üzüntü verecek bir şey olmasın. Ama, geri çekilmesi sürecin çözüldüğü anlamına gelmiyor. Silahların devreden çıkması, bir hak eşitliği, toplumsal barış, demokratik ihtisaslarla ülkenin demokratikleşmesi bunlara bir zemin hazırlamaya dönük bir şey, ama her şeyin çözümü değil."

"Biz daha çok blok olarak, ülkedeki demokrasi güçleri olarak, emek, insan hakları, eşit haklar diyenlerin de esas düşündüğü bu. Aslında kaygı duyduğunu söyleyen ve AKP'ye güvensizliğini ifade edenlerin de geldiği nokta bu. Tamam, bu silahlar devreden çıkar ama yeniden bu ülkede bir karışıklığın olmamasının garantisi nedir, AKP'nin bunun bir siyasi rant olarak kullanmasının önüne nasıl geçilecek" gibi sorular haklı sorular. Tabi ki her şeye rağmen bu sürece sahiplenmek ve bunun mücadelesini vermek gerekir."

CHP BDP'NİN YANINDA OLMALI 

"PKK'nin geri çekilmesi bir başlangıç ama bu sorunu toplumsal anlamda benimsemek, bir çözüm için psikolojik ortam yaratmak, konuşulabilir olmasını sağlıyor. Silahlar susunca, ölme öldürme olmayınca, insanların canı yanmayınca, savaşın getireceği baskılar ve terörize etme gibi bir durum olmayınca, psikolojik bir barış ortamı olmasını sağlıyor. En azından, bu Kürt kardeşimiz ne istiyor, haklar meselesi nedir, bu anadilde eğitim gelirse ülke bölünür mü bölünmez mi, anayasada ne gerekiyor ne gerekmiyor, bunları daha demokratik bir ortamda konuşmanın imkanı olacak, hepsi bu. Ama hükumetin, bunun arkasını getirmesi gerekiyor. Bütün soru işaretleri de burada başlıyor, bu hükumetten ne kadar demokrasi, ne kadar çözüm, ne kadar insan hakları çıkar, bunların kafalarındaki politikalar nereye doğru gider, bölgede, işte Suriye, Ortadoğu, Amerika, buna benzer istekler. Bu sorunlar ne kadar buna engel olacak, haklı diyebileceğimiz sorular akla geliyor ama olsun. Bunlar bugünkü sürece bir ket vurmaya, engel çıkarmaya gerekçe olmamalı."

CHP SÜRECİ AKP'YE BIRAKMAMALI 

"Az önce CHP'li vekil arkadaşlarla konuştuk. Sayın Kılıçdaroğlu ile de konuştuk. Bugün, Anamuhalefet gücü olarak, toplumsal desteğe sahip CHP'nin bu süreçteki tutumu, sanki bütün bu süreci AKP ve BDP'ye bırakmış, onlara terk etmiş gibi, kaygıları ve güvensizlikleri büyüten bir hali var. CHP'nin adeta karşı bir cephede yer alıyormuş gibi bir görüntüden çıkması lazım. Barış, demokrasi, eşit haklar, asıl bunların mücadelesini vermesi gerekiyor. CHP, sol güçler, ilerici demokrasi güçler içerisinde bu pozisyonla yer alması lazım, bizimde o yönde çağrımız var."

"Çözüm sürecindeki alan sadece hükumetin bir ölçüde görev vermiş gibi göründüğü akil insanlar ya da mecliste CHP'nin ve MHP'nin isim vermediği araştırma komisyonu ve medyanın desteği. Tüm alan bunlara kalmış gibi. Aslında, gerçek çözüm ise ülkenin demokratikleşmesi, demokratik bir anayasa. Bunun için toplumsal çalışmalar, konferanslar, mitingler ve tabii ki meclisten faaliyetler gerekiyor. CHP bunları yapabilir, beraberce yapabiliriz. CHP burada BDP'yi kaderine terk etmiş ya da AKP'nin önüne doğru iteklemiş bir durumda olması gerekiyor. Mağdurun, ezilenin, yok sayılanın yerinde olmak demokratlığın gereğidir. Dolayısıyla CHP fotoğrafı daha büyük plandan görmek adına kendisini bu sürecin dışında tutamaz. CHP'nin çok edilgen bir tutumu var. Barışı kim istemez ki diyorlar, 16 madde önerdik diyorlar. Süreçte bilinmeyenler var diyorlar, bilinmeyenler var diyerek kendini kenara çekmek kabul edilemez. Ortada her şey var, o bilinmezleri ortadan kaldırmaya dönük bir çalışmayı aktif bir şekilde yürütmesi gerekir CHP'nin. Bugün BDP, sahip çıkılması gereken, Kürtlerin bugünkü demokrasi ve eşit haklar arayışı ülkenin ilerici güçlerinin, demokrat güçlerinin çözmesi gereken bir mesele ama bu çözümü toplum nezdinde hükumet yerine getiriyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Ve CHP burada saha dışında gözüküyor, bunu değiştirmek gerekiyor, bir yer değişikliği lazım."

İSTEDİKLERİ BAŞKANLIK TİPNİ TARTIŞMAYIZ BİLE 

"Aslında, AKP'nin yol haritası tam anlamıyla nedir bilemiyoruz ama, sivil bir Anayasa yapıyoruz derken, aslında Başbakanın açık isteği ve niyeti parlamenter sistem yerine bir Başkanlık sistemi getirmek olduğunu biliyoruz. Bu süreçle birlikte bu isteğini daha da güçlendirmeye çalışıyor. Ama bunu öyle bir yapıyor ki süreci provoke ediyor. Aslında BDP'yi destekleyecek güçler arasında bir ayrıştırma yaratarak, siyaseten bu işte bir rant peşinde. Toplumun, ülkenin kazanması, demokratik esaslarla ilerlemesi yerine siyaseten bu süreçten bir rant peşinde. Başkanlık meselesi de bizim açımızdan basit bir kişisel hırslar emeller değil, aslında bir sınıf politikası var orada. Bizim orada uluslararası kapitalist güçlerle bütünleşmiş, ülkemizdekş sermaye sınıfının da bir kontrolsüz denetimsiz, sınırsız bir yayılma önünde engellerin temizlenmesidir Başkanlık sistemi. Başbakan bürokratizmden yakınıyor, bir an önce yasalar çıkarmak istiyor. Başbakanın kafasındaki budur. Yani, ben bir yasa çıkarıyorum dedim, çıkarayım, meclis hiçbir şekilde engel olmasın istiyor. Daha önceden kuvvetler ayrılığı tartışması yaşanmıştı, Başbakan bütün yetkileri elinde toplamak istiyor. Ama bu bir fütursuz sermaye sınıfı ve onun da AKP ile birlikte, dinin istismarı ve laiklikle de bağdaşmayacak uygulamalar benzeri şeyleri gördüğünüzde bu Başkanlık sistemi tabi ki bir model olarak bile tartışılması kabul edilebilir olmaktan çıkıyor. Bu mesele Türkiye'nin önüne öyle bir geldi ki, sanki barış sürecinin bir koşulu gibi. Bu nedenle provoke edici ve bu süreci sakatlayıcı bir şey olarak gündeme geliyor, kabul edilemez."