BIST 10.878
DOLAR 32,18
EURO 34,91
ALTIN 2.494,93
HABER /  GÜNCEL

Bugün, eski bakanların hesap günü

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün eski Başbakan Mesut Yılmaz ve bazı eski bakanlar hakkında verilen Meclis Soruşturma önergelerini görüşerek oylayacak..

Abone ol

Hüsamettin Özkan'a göre, Kemal Derviş de bakan olduğu dönemde, Ziraat Bankası yöneticileri hakkında soruşturma izni vermemişti. Çünkü, soruşturma izni verip vermemek tamamen takdire bağlı bir husustu ve bakan bundan dolayı sorumlu tutulamazdı. Oysa, 4483 sayılı kanun, âmir konumundaki kişiye, savcılığın soruşturma talebini incelemesini, müspet veya menfi kararını savcılığa bildirmesini öngörmekte. Nitekim, Kemal Derviş, Ziraat Bankası yöneticileri hakkındaki iddiaları, Hazine kontrolörlerine incelettirdi. Soruşturma için izin vermediğini de gene savcılığa bildirdi. Hal böyle olunca, savcılığın Danıştay'a itiraz hakkı doğuyor. Halbuki, Hüsamettin Özkan, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun ve Bankalar Yeminli Murakıpları'nın iddialarını sürüncemede bıraktı. 1996'ya ilişkin iddialar 1996 yılına ilişkin raporlarda şöyle bir yöntem benimsedi: Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 14 konuda Halk Bankası yönetimini sorumlu görmüştü. Konu, Bankalar Yeminli Murakıpları'na intikal etmiş, murakıplar, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu görüşü doğrultusunda karar alarak, Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner'in imzasıyla, doğrudan savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlardı. Savcılık, Halk Bankası'yla ilgili Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'dan yargılama için izin talep etti. Bu arada, konu Hürriyet gazetesinde Emin Çölaşan'ın sütununa şöyle yansıdı: "Elimde iki Bankalar Yeminli Murakıbı tarafından yazılmış üç rapor var. Yazan devlet görevlilerinin isimleri Zafer Dedemen ve İbrahim Aydınlı. Raporların tarihi 15 Ocak, 23 Ocak ve 5 Şubat 1998. Yani mürekkebi kurumamış devlet belgeleri. Devlet bankasının parasıyla özel Paris turları yapılıyor, tur için otobüsler kiralanıyor. Yapılan incelemede, aşağıda dökümünü verdiğim malların da devletin parasıyla yurt dışından satın alındığı ortaya çıkıyor. Gömlek, oyuncak, sprey, deodorant, örgü, çorap, el çantası, parfüm, puro, içki, şampuan, jel, vitamin, oyuncak... Rapordaki liste sayfalar boyu devam ediyor ve bunlardan çoğunun yurda giriş çıkış duty free dükkanlarından alındığı belirtiliyor. Bankalar Yeminli Murakıpları, bu harcamaların genel müdür ve diğer ilgili yöneticilere zimmet çıkarılması gerektiğini vurguluyorlar. Bankalar Yeminli Murakıbı Zafer Dedemen ve İbrahim Aydınlı tarafından hazırlanan 5 Şubat 1998 tarihli raporda aynen şu ifade yer alıyor: Banka Yönetim Kurulu Başkanı Yenal Ansen ile Genel Müdür Yardımcısı Barbaros Olcay, banka mali kaynaklarını kendilerinin veya üçüncü kişilerin çıkarları doğrultusunda kullanabilmek için gerektiğinde gerçek dışı belge ve beyanlara dahi başvurabilmişlerdir. Bazı zamanlar çok küçük sayılabilecek tutarlar için bile bu şekilde gerçek dışı bildirimlere başvurulmuş olması, adı geçen kişilerin güvenilirliği konusunda çekince düşülmesini gerektirmektedir. Bu nedenle, bankanın trilyonlarca liraya ulaşan kaynaklarını yönetme yetkisinin, güvenilirlikleri konusunda şaibe oluşan bu kişilere bırakılmasının ciddi sakıncalar yaratabileceği ve ağır bir sorumluluk gerektirdiği düşünülmektedir." Bunun üzerine Hüsamettin Özkan, Devlet Bakanı Güneş Taner'e 4 Mayıs 1998'de sert bir yazı gönderdi. O yazıda 4 Nisan 1998 tarihinde Emin Çölaşan'ın sütununda çıkan "Bir devlet bankası nasıl soyuldu" başlıklı makale de eleştiriliyor, "Kişisel ve politik hırs ve kaprislerin hangi boyutlara ulaştığının bir sorun olarak orta yerde durduğu" belirtiliyordu. Hüsamettin Özkan, Taner'e gönderdiği uyarı yazısında, Halk Bankası yöneticilerini koruyor, müfettişleri ise eleştiriyordu: "Raporların, memuriyet, ciddiyet ve vakarına uygun bir üslûpla ve adları raporda geçen kişi ile kuruluşları rencide edebilecek sıfat ve sözler kullanılmaksızın yazılmasına özen gösterilmelidir. Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanı halen bulunduğu göreve gelmeden önce, Halk Bankası'nda çeşitli görevler üstlenmiş, banka ile yakın ilgisi ve banka çalışanları ile yoğun teması olmuştur. Bu ilgi ve temas devam etmektedir. Raporlarda yasaya aykırılığı ileri sürülen olay ve işlemlerin gerçekleşmesinde kasıt bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Olaylara tek taraftan bakmak yerine gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için savunma hakkına gereken saygı gösterilmelidir. Bankaların denetimi ile görevli olanlardan, objektiflik ve tarafsızlıklarını yitirdikleri, yetkilerinin arkasına sığınıp, görevlerini kişisel zaaflarına alet ettikleri belirlenenler için, makamınızın aynı duyarlılığı göstermesini bekliyoruz. Söz konusu raporlarda isnad edilen suçların bir bölümü, genelde, yöneticiye tanınan takdir hakkının kullanılması ile suistimal arasındaki ince ayırımda yer almakta, bir kısmı ise, ortadan kalkabilecek, düzeltilebilecek nitelikteki usulsüzlük ve ihmaller ile ilgili görülmektedir. Konaklama ve oto kiralama ile ilgili örneklerin harcırah sistemindeki yetersizlikten dolayı ortaya çıkmış olması muhtemeldir. Yine mevduat toplamaya dayalı bireysel bankacılık uygulamasında, rekabet gereği, müşterinin memnun olacağı her türlü hediye (parfüm, çocuk oyuncağı) bankalarca satın alınıp, müşterilere dağıtılmaktadır. Yapılan objektif değerlendirmeler sonucunda, bankaya ödetilmiş kişisel harcamalar varsa, bunların ilgililere tanzim ettirilmesi, takdir hakkı kapsamına giren hususların ise, emsal bankaların da uygulamalarına bakılarak, hakkaniyete uygun bir sonuca bağlanmasının daha doğru olacağı şüphesizdir." Hüsamettin Özkan, Güneş Taner'in istifası ve Hazine'nin doğrudan Başbakanlık makamına bağlanması üzerine, gene, Halk Bankası Genel Müdürü Yenal Ansen ve arkadaşlarını savunmak amacıyla Başbakan Mesut Yılmaz'a resmi bir yazı göndermiş ve Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu raporlarını şikâyet etmişti: "Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında yer almış ve TBMM'nin denetimine de tutulmuş olan bu konularla ilgili olayların, tekrar tekrar rapora bağlanarak ısrarla gündeme getirilmeye devam edilmesi, zaman zaman basına da yansıtılması, Halkbank ile ilgili konularda yetkili merci olan bakanlığımın bilgisi dışında savcılığa intikal ettirilmesi, daha önce Halkbank'ta çalışmış olan Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu Başkanı'nın, banka genel müdürü ile, eski dönemden kaynaklanan bir husumeti olduğunu akla getirmektedir. Halkbank ile ilgili olarak, bakanlığımın bilgisi ve onayı olmaksızın yetkisiz bir şekilde işleme konulmuş, ancak henüz iade edilmemiş bulunan tüm dosyaların Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan geri istenerek, bu raporda eleştirilen konuların emsal kamu bankalarının benzer uygulamalarında yapılan işlemler de göz önünde tutulmak suretiyle, objektif ve tarafsız bir şekilde yeniden değerlendirilmesinde büyük ihtiyaç duyulmaktadır." Görüldüğü gibi Hüsamettin Özkan, Halk Bankası'na ilişkin işlemlerin yanlışlığını anlatan 1996 yılı raporlarını savcılığa göndermemekte direnmiş, Halk Bankası yöneticilerini korurken, raporu kaleme alan murakıpları Halk Bankası yönetimine husumet beslemek ve objektif davranmamakla suçlamıştır. Bankalar Yeminli Murakıpları'nın raporları, daha sonra Başbakanlık müfettişlerine incelettirildi. Başbakanlık müfettişleri, 16 Temmuz 1999 tarihinde incelemeyi tamamladı ve murakıp raporlarının haklılığını tescil etti. Buna rağmen, Hüsamettin Özkan, 1 Şubat 2000'de, Başbakan'dan yeni bir onay alıp, Başbakanlık müfettişlerine ikinci bir inceleme yaptırttı. O sırada Halk Bankası'nın alt düzeydeki memurları yargılanıyordu; mahkemelerden onlara ceza çıktı. İddialar yoğun bir şekilde gazetelere yansıdı. Hüsamettin Özkan 1996 yılını kapsayan iddialar için, ancak Ekim 2000'de soruşturma izni verdi. 1997 - 1998 raporları Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun, Halk Bankası'nın 1997 ve 1998 yıllarına ilişkin faaliyetlerini kapsayan raporlarını ise, Hüsamettin Özkan işleme koymadı. Ancak Kemal Derviş, Hazine'den sorumlu bakan olup, Halk Bankası da ona bağlanınca, soruşturma izni çıktı. Hüsamettin Özkan'ın Halk Bankası'ndan sorumlu ilgili Devlet Bakanı olarak göreve başladığı 1997 yılı sonunda, 12 trilyon lira seviyesinde bulunan takip tutarı, görevden ayrıldığı yıl sonu 375 trilyon liraya, görevden ayrıldıktan sonraki 2001 yılında ise, sorumlu olduğu dönemde verilen ve daha önce temerrüde uğradığı halde takibe intikal ettirilmeyen kredilerin, takibe intikal ettirilmesi ile 1.1 katrilyon liraya çıkmıştır. Bu rakamlara faiz ve kur farkı dahil değildir. Faizleriyle birlikte takip tutarı 3.5 katrilyon liraya ulaşmıştır. Hüsamettin Özkan, müfettişlerin olumsuz raporlarına rağmen, 1995'te işbaşına gelen yönetimi görevde tutmuş, Yenal Ansen 2001 yılı Nisan ayına kadar genel müdür olarak kalmış, yönetim kurulu üyeleri de bir iki değişiklik hariç, kredilendirme işlemlerinin eleştirildiği tüm dönemlerde (1996-2001) makamlarını muhafaza etmişlerdir. Bu husus, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'na gönderdiği 23.5 2003 tarihli yazıda açıkça belirtilmektedir. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulunca düzenlenen rapora göre, "Yıllardır ağır suçlamaların muhatabı olan sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmamış, adı geçen şahıslar görevlerine devam etmiştir. Haklarında bu kadar iddia bulunan banka yöneticilerinin uzun süre ısrarla görevde tutulması ile tahsil edilemeyen kredi tutarları ve korunup kollanan kredi borçluları arasında doğrusal bir ilişki bulunduğu sonucuna varılmıştır." Kredi yolsuzluğu ve örnekler Bir örnek vermek gerekirse, yurt dışından nakit sağlamaya çalışan firmalara komisyon karşılığı aracılık eden Raif Zihnali'nin sahip olduğu Tancot ve Maddox şirketlerinin İstanbul temsilcisi Hüsnü Barbaros Olcay, Halk Bankası'na yönetim kurulu üyesi ve kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak atanmış, burada bir çok usulsüz kredi işleminin yanı sıra, eski patronu Raif Zihnali'nin aracılık ettiği kredi işlemlerine de imza atmıştır. Yüksek Denetleme Kurulu'nun soruşturma talebine rağmen, Kula Mensucat AŞ'ye 1999'da Halk Bankası tarafından ilâve kredi verilmiştir. Oysa o tarihte Ziraat Bankası'nın Kula Mensucat aleyhine takibata geçtiği bilinmektedir. Bir başka örnek Favori Dinlenme Yerleri şirketiyle ilgilidir. Bu şirket 3.2 trilyon liralık borcunu ödeyemeyince, yeni krediler tahsis edilmiş ve eski borçlar, bu kredilerden tahsil edilmek suretiyle ödenmiştir. Sonuçta, firmanın borcu 43 trilyon liraya çıkmıştır. Ekinciler Dış Ticaret AŞ hakkında diğer bir kamu bankasının icra takibine geçmiş olmasına rağmen, Halk Bankası 23.12.1999'da, bu firmaya, 15 milyon dolar ilâve kredi vermiştir. Oysa o tarihte Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda, Ekinciler Dış Ticaret AŞ'nin net işletme sermayesinin negatif, özkaynak borç oranının ise olumsuz olduğu belirtilmekteydi. Yılmaz hesap veriyor Mesut Yılmaz, Türk Ticaret Bankası'nın Korkmaz Yiğit'e verilmesi amacıyla büyük gayret sarfetti; ihaleden bir gece önce Kamûran Çörtük'ü konuta çağırarak Zorlu Grubu'nun vereceği azami fiyatı ona açıkladı. Hatta iddiaya göre Güneş Taner'i aracı kılarak Erol Aksoy'a "Hakkında dosyalar var, bunlar sonra açığa çıkar; ihaleden çekil" haberini gönderdi. Korkmaz Yiğit ile Çakıcı ilişkilerini görmezden geldi. Çakıcı'nın ihaleye karıştığına dair İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı raporları dikkate almadı. Sorular: a)İstanbul Emniyet Müdürlüğü, biri 13 Mayıs 1998'de, diğeri 8 Haziran 1998'de olmak üzere, Çakıcı ile Korkmaz Yiğit'in irtibat halinde olduğunu gösteren iki rapor düzenledi mi? Bu raporlar, İstanbul Valisi Kutlu Aktaş'a ulaştı mı? Aktaş, raporları Mesut Yılmaz'a iletti mi? Raporlar hakkında Yılmaz'a bilgi verildiyse, o tarihte başbakan olan Yılmaz, neden 4 Ağustos'taki Türkbank ihalesine Yiğit'in girmesine yeşil ışık yaktı? Yoksa Aktaş, Mesut Yılmaz'dan aldığı talimat üzerine mi, o bilginin resmi yollardan Ankara'ya ulaşmasını engelledi? b)4 Ağustos 1998 tarihli aynı mahiyetteki bir Emniyet raporunun da Başbakanlık Özel Kalemi'nde kaybolması tesadüf müydü? c)Türkbank ihalesi 4 Ağustos'ta tamamlandı ama, Hazine, ancak 8 Eylül 1998'de Türkbank'ın devri için Yiğit'e ön izin verdi. Sabah gazetesinden Güngör Mengi'nin Ekim 1998 tarihli makalesinde, bir parti liderinin (muhtemelen Deniz Baykal'ın) ağzından yazdığı olay doğru mu? Mengi'nin makalesinde yer alan iddialar şöyle: Merkez Bankası, Türkbank ihalesini yaparken, Emniyet'e "Kulağımıza gelen mafya dedikoduları gerçek mi?" diye sordu; Emniyet'ten "Evet" cevabı, (ihaleden 1-2 saat sonra) 4 Ağustos'ta gelince, Merkez Bankası "ihaleyi tamamlayamam" diye kenara çekildi. İş, Hazine'ye kaldı. Güneş Taner, Emniyet'in böyle bir yazısı varken, satışa onay veremeyeceğini beyan etti. Başbakan, MİT Müsteşarını çağırdı ve o bilgilerin değiştirilmesini istedi. 28 Ağustos'ta (1998), Başbakan Mesut Yılmaz, ekonomi kurmaylarıyla toplandı. Güneş Taner, Mesut Yılmaz'a sordu: "Gazetelerde çeşitli spekülasyonlar var. Arkadaşlar bu hususta rahatsız. Ne yapacağız?" Yılmaz aynen şu cevabı verdi: "Elimizde, Yiğit'in Çakıcı'yla ilişkili olduğunu gösteren somut delil yok. Üstelik Güven Erkaya'ya da sordum. Yiğit'in fevkâlade muteber bir adam olduğunu söyledi." Halbuki, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 13 Mayıs 1998 ve 8 Haziran 1998 tarihli yazıları ile 4 Ağustos tarihli "kozmik rapor" bu ilişkileri belgeliyordu. Mesut Yılmaz, Korkmaz Yiğit'in medya patronu olmasını istiyordu. Bu yüzden Türkbank'ı ona vermeye çalıştı. Nitekim, Yiğit'in satın aldığı Milliyet'in başına Yalçın Doğan'ı geçirmesini tavsiye etti. Kanal 6'nın yönetimine Turan Akköprülü'nün atanmasını sağladı. Yılmaz, şimdi Meclis'e hesap veriyor. TBMM Genel Kurulu bugün Mesut Yılmaz ile Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesi, Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında enerji ihaleleri, Hüsamettin Özkan ile Recep Önal hakkında da Halkbank'tan usulsüz kredi verilmesi konusundaki Soruşturma önergelerini görüşecek TBMM bugün eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski bazı bakanlar hakkında verilen Meclis Soruşturma önergelerini görüşerek oylayacak. Meclis, eski Başbakan Mesut Yılmaz ile Devlet Eski Bakanı Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesi, Enerji Eski Bakanları Cumhur Ersümer ve Zeki Çakan hakkında enerji ihaleleri, Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile Devlet Eski Bakanı Recep Önal hakkında Halkbank'tan Usulsüz kredi verilmesi konusundaki 3 ayrı Soruşturma önergesini görüşecek. YILMAZ GELMEYECEK Meclis İçtüzüğü'nün 108. maddesine göre, Meclis Soruşturması açılıp açılmaması hakkında yapılacak görüşmeler sırasında, önerge sahiplerinin yanı sıra, hakkında soruşturma açılması istenen Başbakan ya da Bakan, Genel Kurul'a gelip konuşma yapabilecek. Daha sonra, TBMM Genel Kurulu'nda gizli oylama yapılacak. Genel Kurul'a gelip konuşmayacağı bildirilen Yılmaz'ın yakın çevresine, "önergeler siyasi" dediği bu sebeple savunma yapmak istemediği öğrenildi. Ancak Özkan, Önal ve Çakan'ın, haklarındaki iddiaları cevaplandırmak üzere Genel Kurul'da konuşabilecekleri belirtildi. SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK? Meclis İçtüzüğü'nün 109.maddesine göre de soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde, her bir komisyon için, Genel Kurul'da isim çekilecek ve 15'er kişiden oluşan birer komisyon kurulacak. Soruşturma Komisyonları, raporunu kuruluşundan itibaren 3 ay içerisinde vermek zorunda olacak. Soruşturma Komisyonu'nun çalışmalarının bitirilememesi durumunda, 1 aylık yeni ve kesin bir süre daha verilecek. Daha sonra rapor, Meclis Başkanlığı'na sevk edilecek. İçtüzüğün 112. maddesine göre de rapor Meclis Başkanlığı'na verildikten itibaren 10 gün içinde bastırılarak TBMM üyelerine dağıtılacak. Sonraki 10 gün içinde de görüşülecek. Görüşmeler sırasında yine komisyonun muhatabı bakan ya da eski başbakan süre sınırı olmaksızın konuşabilecek. Görüşmeler tamamlandıktan sonra komisyon raporu, Genel Kurul'da yine "gizli" oyla karara bağlanacak. TBMM Yüce Divan'a sevk kararını üye tam sayısının salt çoğunluğu ile alabilecek. Yüce Divan'a sevk kararı onaylanırsa, dosya en geç 7 gün içinde Meclis Başkanlığı'nca Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na gönderilecek. Siyasi parti gruplarında, soruşturmayla ilgili herhangi bir karar ise, içtüzük yasağı sebebiyle "resmen" alınamayacak. DOKUNULMAZLIK DOSYALARI Öte yandan, TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu, raporunu bu hafta tamamlarsa, Meclis Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, dokunulmazlık dosyalarını raftan indirecek. TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Meclis Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu'nun raporu çıkmadan, önünde bulunan 107 dosya için işlem yapmayacaklarını bildirmiş, bu durum CHP'lilerin eleştirilerine neden olmuştu. Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu Başkanı Hüsrev Kutlu da yargı bağımsızlığı konusunda endişeleri bulunduğunu, bu sebeple önce bu konuyu çözmek istediklerini, daha sonra dokunulmazlıkları sınırlandırmaya dönük Anayasa değişikliği yapmak istediklerini açıklamıştı. TBMM Dokunulmazlıkları Araştırma Komisyonu'na geçen hafta üniversitelerden görüşler gelmiş, Hukuk Fakülteleri'nin hazırladığı görüş yazılarında, kürsü dokunulmazlığının kalması, ancak suçlarla ilgili dokunulmazlıkların zırh olmaktan çıkarılması gerektiği ifade edilmişti. Kaynak: Tercüman