BIST 9.801
DOLAR 32,50
EURO 34,96
ALTIN 2.430,67
HABER /  GÜNCEL

Bu öğretmen çıkmaz sokakta

Türkiye'de hükümeti bile önlem almaya zorlayan kredi kartı çılgınlığı, Mersin'de bir ilköğretim okulu öğretmenini içinden çıkılamaz bir hale soktu.

Abone ol

2 kartla çıktığı kredi kartı serüveninde borcu borçla kapatma yöntemine gidip, kredi kartı sayısını 8'e çıkaran 35 yaşındaki genç öğretmen, şimdi faizleriyle birlikte 40 milyarı bulan borçtan kurtulmanın yolunu arıyor. Kendisiyle birlikte kefil olan bazı meslektaşlarının ve ailesinin de yaşamını alt üst eden genç öğretmen, düştüğü bu girdaptan çıkmanın yolunu ararken, gözyaşları bir an olsun dinmeyen ailesi, gencecik çocuklarının canına kıymasından endişe ediyor. Mersin'in Erdemli İlçesi'nde bir ilköğretim okulunda edebiyat öğretmenliği yapan 35 yaşındaki Murat Bozoğlu, 2003 yılında tanıştığı kredi kartının bir gün yaşamını alt üst edeceğini hiç düşünmediğini belirtti. Birkaç yıl önce yaşamında yaptığı bazı küçük hataların şimdi kendisini içinden çıkılmaz bir hala soktuğunu dile getiren Bozoğlu, "Cebinizdeki gizli bomba" diye adlandırdığı kredi kartı kullanımına, kredi kartlarının cazip olduğu 2003 yılında başladığını belirtti. Kredi kartlarının insanların yaşamında rahatlık sağlayan bir unsur olduğunu ifade eden Bozoğlu, "Bir alış veriş merkezine giriyorsunuz, nakit kullanma gibi bir sıkıntınız olmadığından istediğinizi alabiliyorsunuz. Bu şekilde 2 tane kredi kartının borcu sürekli olarak yükseldi. 'Bunları nasıl öderim' diye düşünürken, bir başka kredi kartından diğerini kapatmaya yöneldik. Böylelikle sürekli olarak kartın faizi artmaya başladı. 2003 yılında 2 kredi kartı sahibi iken, 2004 yılında bu kartların borcunu 6 kredi kartı daha alarak ödeme yoluna başvurdum" dedi. Kredi kartlarına olan borç içinden çıkılmaz bir hale gelince tüketici kredisi kullanarak, borçları kapama yoluna gittiğini anlatan Bozoğlu, ancak çektiği tüketici kredisinin kartların borcunu kapamaya yetmediğini belirtti. Aldığı tüketici kredisi nedeniyle maaşının da bloke edildiğini dile getiren genç öğretmen, bu durumu mesleğine yansıtmamak için çaba harcadığını kaydetti. Bozoğlu, "Yaptığınız meslek nedeniyle öğrencilerle iç içesiniz. Onlara yaşadığınız sıkıntıları yansıtmadan karşılarında hep yeni bir hayat sunmanın mücadelesini yapıyorsunuz. Bir yandan da kredi kartının kefil boyutu var. Yaşadığınız sıkıntıyı bir başkası da yaşıyor, onun sıkıntısını da yaşıyorsunuz ve sıkıntılar git gide büyüyor. Bir kez Merkez Bankası'nda sicilinize eksi not yazıldığında onun telafisi olmuyor. Size bütün banka kapıları kapanıyor. Böylelikle hayata karşı bir umutsuzluğa kapılıyor, yaşadığı ülkenin güzelliklerinden mahrum, sürekli olarak sıkıntılar üreten, sürekli olarak içindeki sıkıntıları çevresine yansıtmamaya çalışan, hep içinde depremler olan ama dışarıya hep gülümseyen palyaçonun hayatını yaşıyorsunuz" diye konuştu. İşin bir de ailevi boyutu olduğunu belirten Bozoğlu, kredi kartları borcu nedeniyle içinde bulunduğu zor durumdan dolayı babasının emekli ikramiyesi ile aldığı daireyi kelepir fiyata sattığını, kendisi gibi öğretmen olan kardeşinin de kefil olmasından dolayı onun da büyük sıkıntılar yaşadığını kaydetti. Babasının sattığı daireden gelen para ile kredi kartlarının ancak asgarisini ödeyebildiğini ifade eden Bozoğlu, şöyle devam etti: "KESİNLİKLE BİZE HAREKET ALANI BIRAKMIYOR" "Kredi kartı o kadar çok oldu ki 8 tane. Borç borçla ödenmediğinden ve tamamını kapatamadığımızdan borç sürekli arttı. Yaşadığımız şu güne bakıyorsunuz; televizyon ekranlarında bankalar ev kredisinde birbiriyle yarışıyor. Bizim kredi kartında da temerrüt faizi birbiriyle yarışıyor yüzde 122 faiz işliyor, avukat masrafı, vekalet ücreti gibi masraflar ekleniyor. Halbuki, kredi kartlarının genel borcunu banka bir havuzda toplayıp da uzun vadede bize o borcu verse, bütün borçları konut kredisi gibi maaşımızı bloke ederek tahsil etse, Türkiye'deki bütün kredi kartı mağdurlarının hayatında bir gülümseme olacağını düşünüyorum. Bu insanlar Türk vatandaşı değil mi? Bu aileler mutlu değilse, bankaların ev kredisinde mutlu bir tablo çizip, birbiriyle yarışmasının ne inandırıcılığı var. Yani bir tarafta mutlu tablo varken, bir tarafta da bir yanlışlığın kurbanı olmuş, hiç onun telafisi olmayan bir hayat mı olması lazım?" Kredi kartı borçları nedeniyle sadece kendi hayatının değil, çevresindeki birçok insanın olumsuz etkilendiğini anlatan Bozoğlu, kendisine kefil olan arkadaşlarının ve ailelerinin de bir depreme doğru gittiğini söyledi. Ama her şeye rağmen öğretmenlik mesleğinin kutsal olduğunu ve bu durumunu öğrenciye yansıtmamaya çalıştığını ifade eden edebiyat öğretmeni Bozoğlu, "O kadar hassas bir dengeyi kurmaya çalışıyorsunuz. Ama okuldan çıktığınız an hayatınız alt üst oluyor. Kefilin aile boyutu, onun okuttuğu çocuklar, onun evi, onun barkı, haciz gelecek endişesi. Yaşadığınız hayatı olduğu gibi olumsuzlaştırıyor. Öğrenciye yaşam sunmaya çalışıyorsunuz ama yaşadığınız o kadar olumsuzluk var ki, öğrenci bunu mu alsın?" şeklinde konuştu. Bankaların kesinlikle bu konuda anlayışlı olmadığıniisi nedeniyle maaşının da bloke edildiğini dile getiı belirten Bozoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onların sisteminde, Merkez Bankası'na eksi siciliniz gitti mi, siz orada idam mahkumusunuz. Yani bu resmen ömür boyu müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir mahkumun Cumhurbaşkanı'ndan af beklemesi gibi bir şey. Bütün kapıların kapanmış olması, zaten bizim elimizi kolumuzu bağlıyor. Kesinlikle bize hareket alanı bırakmıyor. Güneşi görmediğimiz için karanlıkta geziyoruz. Çıkış noktanız yok. Banka siciline bakıyor. Sicilin bozuksa kredi vermiyor. Vermeyince ben bu borcu nasıl ödeyeceğim. Borç, her gün dağ gibi büyüyor. Biz bunu çevremizdeki insanlarla paylaştığımızda bize 'Tasarruflu olsaydın, ayağını yorganına göre uzatsaydın' diyenler olacaktır. Elbette ki ayağınızı yorganınıza göre uzatmanız gerekir. Ama düşmez kalkmaz bir Allah vardır. Her insanın düştüğü bir nokta, zayıf olduğu bir anı oluyor. Yaşadığınız süre içerisinde yaptığınız hatanın telafisi olmayacak mı? Sonuçta nereye gidiyoruz, bilmiyorum. Ölüme gitmek gibi bir şey. Palyaçoluk yapıyorsunuz. Dışarıda mutlu görün, içeride depremler yaşa. Karamsarlık hayatımızın felsefesi oluyor. Sürekli batağa gidiyorsunuz ve bu bataktan çıkma imkanı yok." ANNENİN GÖZYAŞLARI DİNMİYOR Erdemlili kredi kartı mağduru öğretmenin yaşadıkları en fazla anne-babayı etkiliyor. Gözyaşları bir an olsun bile dinmeyen 60 yaşındaki 3 çocuk annesi Elif Bozoğlu, oğlunun başından geçen bazı tatsız olaylardan dolayı tam bir aile faciasının yaşandığını söyledi. Oğlunu bu durumdan kurtarmak için kocasının emekli ikramiyesi ile aldığı evi sattıklarını, ancak o paranın da çare olmadığını söyleyen anne, aldığı maaşın tamamı borca gittiğinden kocasının 11 yıllık öğretmen olan oğlunun cebine her gün 2 milyon lira minibüs parası koyduğunu ifade etti. Anne Bozoğlu, "Birinden 100 milyon istiyoruz, bir daha isteyemiyoruz. Oğlum 80 kilodan 60 kiloya düştü. Kimse derdimizi anlamıyor, kimseye bir şey anlatamıyoruz. Dünyamız karardı" dedi. Oğlunun odasında ilaç bulduğunu ve canına kıymasından korktuğunu dile getiren yaşlı kadın, "Okula gittiğinde dönmesini yolda bekliyoruz, acaba bir şey mi oldu diye. Her gün kapıya bir alacaklı dayanıyor; her gün bir bankadan haciz kağıdı geliyor. Kefillerin telefonu susmak bilmiyor. Onların da yuvası bozulacak. Ben çocuğumun hayatından endişeleniyorum. Onun başına bir şey gelirse hiçbirimiz yaşayamayız. Gece yatarken tedirgin oluyorum. Yatağına gidip kulak veriyorum, dinliyorum. Bakıyorum nefes alıyor mu diye. Her gün haberlerde 'Falan subay, falan kişi intihar etti' deniyor. Neden etti? Boşuna mı intihar etti? Veriyorlar böyle insanlara kartı, 'Kaç lira maaş alıyorsun, neyin var, neyin yok?' demiyorlar. Buna bir çare bulsunlar" diye konuştu. Baba Hasan Bozoğlu da ne olduysa 1 yıl içinde olup bittiğini belirterek, "Emekli olduğumda 150 metre kare bir ev almıştım. Evimi sattım 18 milyar liraya. Sağdan soldan yine para bulup verdik. Ama bittiği biteceği yok. Borç yine 40 milyar lira oldu. Daha da fazlalaşıyor. Bu çocuk uyuyuncaya kadar ben sabaha kadar evin içinde geziyorum. Kendine bir şey yapacak diye korkuyorum. 73 yaşındayım, daha bu durumda kendimi görmedim. Kahvede görenler bana 'Öğretmen oğlun var, şu var, bu var' diyorlar. Bir şey diyemiyorum. Bazen kahveciden çocuğun cebine koymak için 5 milyon alıyorum. Ne yapayım, yapacak bir şeyim yok" şeklinde konuştu.