BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47
HABER /  SAĞLIK

Bu hastalık ömür boyu sürüyor

Şeker hastalığı, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu oluşan, ömür boyu süren bir hastalıktır

Abone ol
Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ziya Mocan, şeker hastalığının, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği sonucu oluşan ve ömür boyu süren bir hastalık olduğuna dikkat çekerek şu bilgileri verdi…
 
Şeker hastalığında kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).
 
İnsülin, pakreas adını verdiğimiz organımızdan salgılanan bir hormondur. Kandaki glukozun (şekerin) yükselmesini engellemeye yardımcı olur. İnsülin olmadan vücudumuz alınan gıdaları istenilen şekilde kullanamaz.
 
Bir kişinin diyabetli olup olmadığı Açlık Kan Şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral Glikoz Tolerans Testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (pre-diyabet) sinyalidir. AKŞ ölçüm sonucunun 126 mg/dl veya daha fazla olması diyabetin varlığını gösterir.
OGTT’ de glikozdan zengin sıvı aldıktan 2 saat sonraki kan şekeri değeri önemlidir. İkinci saat kan şekeri ölçümü 140-199 mg/dl ise gizli şeker, 200 mg/dl veya daha yüksek ise diyabet tanısı konulur.
 
Tip 1 diyabet nedir?
 
Eğer insülin hormonu tamamen eksikse bu diyabete “Tip 1 diyabet (insüline bağımlı diyabet)” denir. Genellikle çocuk veye genç yaştaki hastalarda görülür. Tip 1 diyabet için risk faktörleri iyi tanımlanmamıştır. Ancak tip 1 diyabetiklerin birinci derece akrabalarında genetik ve çevresel faktörlerin hastalığı tetiklediği gösterilmiştir. Tip 1 diyabetli hastalar yaşam boyu insülin kullanmak zorundadırlar ve hayat kurtarıcıdır.
 
Ne yapmalı?
 
Tip 1 diyabetli kişi bilimsel ve sağlıklı bir beslenme programı uygulayarak, düzenli egzersiz yaparak ve uygun insülin tedavisi ile sorunsuz bir yaşam sürdürebilir. Ancak insülini uygun teknikle, yeterli dozda ve zamanında yapmayan, beslenme tedavisine uyum sağlayamayan ve aşırı karbonhidrat tüketen ya da egzersiz yapmayı aksatan diyabetlilerde kan şekeri yükselebilir (hiperglisemi). Bunun aksine insülini aşırı dozda kullanan ya da önerilen besinleri özellikle de karbonhidrat içeren besinleri zamanında ve yeterince tüketmeyen, alkol kullanan veya aşırı egzersiz yapan diyabetlilerde kan şekeri aniden ve hızla düşebilir (hipoglisemi).
 
Hipergliseminin belirtileri nelerdir?
 
Ağız kuruluğu,çok su içme
Sık idrara çıkma
Halsizlik,karın ağrısı
Nefes almada güçlük
İdrarda testinde şeker ve keton çıkması
 
Hiperglisemi nedenleri nelerdir?
 
Kanda insülin azlığı ya da yokluğu
Beslenme programının dışına çıkılarak fazla miktarda karbonhidratlı yiyecekler alınması
İnfeksiyon,yüksek ateş
Duygusal stres
Normalden az egzersiz yapılması
Hiperglisemi durumunda; şekerinizi ölçün. İdrarda keton testi yapın.bol su veya şekersiz  içecekler için. Doktorunuza veye en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.
 
Hipoglisemi belirtileri nelerdir?
 
Soğuk terleme
Baygınlık hissi
Solgunluk(cilt solgunluğu)
Baş ağrısı
Dudaklarda uyuşma, karıncalanma
Çarpıntı
Sinirlilik
Bulanık görme
Açlık hissi
Sersemlik
Konsantrasyon güçlüğü
Kişilik değişikliği
Uyanma zorluğu
Titreme
 
Hipoglisemi neden olur?
 
Fazla insülin yapılması
Yetersiz beslenme
Aşırı egzersiz
Öğün atlama
Stres
Alkol alınması
Sıcak hava
 
Hipoglisemi durumunda şeker ya da şekerli gıdalar yiyin. Örneğin 3-4 tane kesme şeker ya da 2 tatlı kaşığı şeker atılmış içecek için ve hemen arkasından bisküvi ya da sandviç yiyin. İdeal kan şekeri düzeyinin sağlanması için gün boyu belirgin özen ve günlük bakım gerekir. Kişinin kendini iyi hissetmesi ve sağlıklı yaşam sürdürmesi için gereken bakımı hayat biçimi haline getirilmelidir.

Tip 2 diyabet nedir?
 
Eğer insülin hormonu var ama miktarı azsa veya dokulardaki insüline karşı direnç varsa bu diyabete  de “Tip 2 diyabet (insüline bağımlı olmayan diyabet)” denir. Genellikle 35 yaşından sonra görülür. Diyabetli kişilerin yüzde 90`ı Tip 2 diyabetlidir. 
 
Tip 2 diyabet riski kimlerde daha fazladır?
 
Herkeste, her yerde, her yaşta diyabet teşhis edilebilir. 
 
- Ailesinde diyabetli olanlar,
- Şişman kişiler,
- 4 kg` dan daha ağır bebek doğuran kadınlar,
- Stres altında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.
- Ayrıca pankreasın kronik iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ile hipertiroidi (aşırı troid hormon salgılanması), akromegali( büyüme hormonu salınım bozukluğu) gibi bazı hormon hastalıkları Tip 2 diyabete yol açabilir.
 
Tip 2 diyabetin belirtileri nelerdir?
 
Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde;
 
- Sık idrara çıkma,
- Ağız kuruluğu,
- Çok su içme,
- Açlık hissi,
- Cilt yaralarının geç iyileşmesi,
- Kuru ve kaşıntılı bir cilt,
- Sık sık infeksiyon gelişmesi,
- Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.
 
Tedavisi nasıl?
 
Bu risk faktörlerinden en az iki tanesi varsa mutlaka diyabet taraması yapılmalıdır. Tip 2 diyabetin tedavisi diyet, egzersiz, eğitim ve gerekiyorsa  ağızdan alınan  ilaçlar veya insülin ile yapılmaktadır. Bu hastalığın tedavisi ömür boyu devam etmektedir. Bu sebeple tedavi endokrinoloji, diyabet ve metabolizma uzmanı ve diyetisyen ve diyabet hemşiresi tarafından planlanması hastalık komplikasyonlarının önlenmesi açısından çok önemlidir.
Kan şekerinizi kontrol altında tutmak için daha önce vücudunuzun otomatik olarak yaptıklarını şimdi sizin yapmanız gerekmektedir. Amaç kan şekerini olabildiğince normale yakın seviyede tutmak oladuğuna göre, diyabet olmadan önceki insülin salınımını taklit etmeye yönelik en uygun tedavi yapılmalıdır. 
Hergün insülin enjeksiyonları yapmanız ya da doktorunuzun tavsiye ettiği diyabet ilaçlarını kullanmanız gerekmektedir. İnsülin enjeksiyon sayısını ve alım zamanını doktorunuz belirleyecektir.
 
Nasıl beslenmeli?
 
Günde üç ana öğün ve üç ara öğün yiyerek beslenmek önemlidir. Bu nedenle dengeli beslenmeye özen gösterilmeli, yani karbonhidrat-protein-yağ dengesi sağlanmalıdır. Yağsız süt, yoğurt, yağsız et, balık, yumurta, patates, hububat, bakliyat yenmelidir. Sebzelerden lahana, tere, soğan, marul, salatalık, turp, domates, patlıcan ve yerelması tavsiye edilir. Meyvelerden ise ekşi elma, limon, greyfurt, yeşil erik, koruk gibi ekşi olanlar tercih edilmelidir.
Baharatlar vücudumuzdaki salgı bezlerine tesir ederek, onları çalıştırırlar. Bu nedenle her sofrada bulundurulmalıdırlar. Diyabet tedavisinde; tıbbi besleme tedavisi , ilaç tedavisi ve egzersiz (fiziksel aktivite) ayrılmaz üçlüdür. Egzersiz en az beslenem ve ilaç tedavisi kadar önemlidir. Özellikle, tip 2 diyabetli hastalarda fiziksel aktivitenin arttırılması, şekerin hücreler tarafından kullanılmasını hızlandırır ve kan şekerini düşürücü yönde etki yapar.
 
Kalp hastalığı ve yüksek tansiyon riski artıyor
 
Diyabet komplikasyonlara neden olabileceği için çok önemli bir hastalıktır. Diyabet tedavisinde amaç hem kişinin yaşam kalitesini yüksek tutmak hem de uzun dönem komplikasyonların gelişimini önlemektir. Diyabetli birey olarak uzun yıllar sağlıklı ve sorunsuz yaşamak mümkündür. Ancak kan şekeri uzun süre yüksek kalırsa bazı insanların gözlerinde böbreklerinde sinirlerinde ve ayaklarında problemler ortaya çıkabilir. Diyabetli hastalarda kalp hastalığı ve yüksek tansiyon riski artmaktadır. Bu komplikasyonlardan korunmak için kan şekerinizi diyabetli olmayan hastaların seviyesinde tutmak önemlidir. Kan şekerizi sık ölçüp, normal sınırlara yakın seviyelerde olmasını sağladığınız sürece bu komplikasyonların gelişimini önleyebilirsiniz.
 
Egzersizin faydaları nelerdir?
 
•Kanda şeker seviyesini düşürür ve insülin ihtiyacını azaltır.
•Vücut ağırlığının azalmasına yardımcı olur.
•Kalp kasını kuvvetlendirir.
•Kasların ve eklemlerin kuvvetlenmesini sağlar.
•Kan yağları (kolestrol,trigliserid gibi) düzeyinin azalmasını sağlar.
•Kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar.
 
Başlamadan önce doktorunuzla konuşun

Bir egzersiz programına başlamadan önce, yapacağınız egzersizin süresi ve tipi hakkında mutlaka doktorunuzla konuşun. Aksi taktirde, farkına varılmamış bir kalp-damar hastalığınız varsa egzersiz sırasında ağırlaşabilir. Eğer diyabet veya başka hastalıklar nedeniyle bazı sorunlarınız gelişmişse bazı egzersiz türleri sizin için sakıncalı olabilir. Diyabetiniz kontrol altında ise ve komplikasyonlarınız yoksa diyabeti olmayan insanlar gibi hemen her türlü fiziksel aktiviteyi yapabilirsiniz.
 
Diyabet hastalığında ayak sağlığına önem verin
 
Diyabet ayaklarınızı yaralanmalara ve infeksiyona karşı hassas kılar bunun nedeni ayakta ve parmaklardaki koruyucu hassasiyetin yavaş yavaş kaybolmasıdır. Birçok diyabet hastasında yıllar içinde ayaklardaki kan dolaşımı yavaşlayabilir. His kaybının gelişmesi ve kan akımının yavaşlaması sonucu ayaklarınızda yaralar ve özellikle topuklarınızda çatlaklar oluşabilir. Bu çatlaklarda ve yaralarda infeksiyon gelişme riski yüksektir. Gerekli özeni gösterdiğiniz takdirde, bunların neden olacağı olumsuz sonuçları önlemeniz mümkündür. Diyabet tanısı konulduktan sonra ayak sorunlarınız olmasa dahi ayak bakımı hakkında bilgilenmelisiniz. İlk önce bunu gereksiz görebilirsiniz fakat günlük düzenli ayak bakımını ihmal etmezseniz birçok problemin gelişmesini önlemiş olursunuz.
 
Günlük ayak muayenesi..
 
•Ayaklarınızı hergün kontrol edin.
•Kontrol sırasında ayaklarınızın taban kısmını görebilmek için ayna kullanın.
•Ayaklarınızda oluşan en ufak bir çatlak veya yarayı mutlaka doktorunuza veya diyabet hemşirenize gösterin.
•Ayak cildiniz hasarsız ve yumuşak olmalıdır.ayağınızda tekrarlayan nasırların oluşmamasına dikkat edin.
•Tırnaklarınızın etrafında kızarıklık ve şişlik görürseniz doktorunuza başvurun.
 
Günlük ayak bakımı yapın
 
•Ellerinizi yıkadığınız gibi ayaklarınızı da her gün yıkayın.
•Banyo veya duş aldıktan sonra ayaklarınızın ıslak kalmamasına, parmak aralarının iyice kurulanmasına dikkat edin.ıslaklık derideki doğal yağları uzaklaştırır ve çatlaklar oluşmasına neden olur. Ayrıca nemli ortamda mantar infeksiyonları gelişebilir.
•Ayak derinizi nemlendirici bir kremle yumuşak tutun eğer ayaklarınız çok terliyorsa ayak pudrası kullanın. Ayağa tam oturan ayakkabılar giyerek ayağınızı basınçtan ve nasır oluşmasından koruyun.
•Ayak tırnaklarınız mümkünse düz kesilmelidir.banyodan sonra tırnakları yumuşakken kesmek daha kolay olur.tırnaklarınızı derin kesmektan kaçının. Kuaförde genel aletlerle pedikür yaptırmayın. Mümkünse kendi takımınızı kullanın.

www.bizimsaglik.com