BIST 10.046
DOLAR 32,43
EURO 34,61
ALTIN 2.382,74
HABER /  DÜNYA

Biz nutuk ve hamaset milliyetçisi değiliz

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Biz, nutuk ve hamaset milliyetçisi değiliz. Bizim milliyetçilik anlayışımız; milletimizin dinine, diline,...

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Biz, nutuk ve hamaset milliyetçisi değiliz. Bizim milliyetçilik anlayışımız; milletimizin dinine, diline, tarihine, kültürüne, sanatına ve bizi biz yapan her tür değerine hem Türkiye’de hem de dünyanın neresinde olursa olsun sahip çıkmayı ve onları korumayı esas alan hizmet milliyetçiliğidir” dedi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yeni Türkiye Dergisi’nin “Türk Dünyası Özel Sayısı”nda yer alan yazısında Türkiye’nin Türk Dünyası ile olan ilişkilerini anlattı.

“AK PARTİ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİNDE KÖPRÜLER VE İLİŞKİLER DAHA DA GELİŞTİRİLMİŞTİR”
Türkiye’nin, bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Kazakistan’ı tanıyan ilk ülke olduğunun altını çizen Bozdağ, bağımsızlıklarının ilanından bugüne kadar geçen zaman içerisinde Türk Cumhuriyetlerine Türkiye’nin, her alanda maddi ve manevi desteğini artırarak sürdürdüğünü, sürekli yakın işbirliği ve dayanışma içerisinde olmaya özen gösterdiğini vurguladı. Türk Cumhuriyetleri ile AK Parti Hükümetleri öncesinde kurulan köprüler ve ilişkilerin, AK Parti Hükümetleri döneminde daha da geliştirildiğinin altını çizen Bakan Bozdağ, “Bir yandan eski köprüler (Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, TÜRKSOY, Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi, büyük öğrenci projesi gibi, eğitim ve bilim köprüleri gibi) tahkim edilip geliştirilirken, diğer yandan yeni köprüler kurularak ülkelerimiz arasındaki ilişkiler daha da kavi hale getirilmiştir. Şöyle ki: 12 Kasım 2003 tarih ve 2003/6464 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile merkezi İstanbul olan Türk Dünyası Belediyeler Birliği’ni (TDBB) kurduk. Türk Dünyası Belediyeler Birliği; üye yerel yönetimler ile dernek, vakıf ve kişilerle işbirliği yaparak birliğe üye ülkelerdeki belediyeler başta olmak üzere gönül coğrafyamızdaki diğer ülke belediyeleriyle Türkiye’deki belediyelerimiz arasında köprüler kurmakta; şehircilik ve şehir yönetimi konusunda ortak çalışmalar yapmakta; şehir kültürlerimizdeki ortaklıklarımızı çoğaltmakta; tarihi ve kültürel mirasımızı koruyup geleceğe taşımaktadır” diye konuştu.
İngiliz Kültür ile İngiltere, Amerikan Kültür ile ABD, İtalyan Kültür ile İtalya ve başkaca ülkeler yurt dışında kurdukları kültür merkezleriyle kendi dil, tarih ve kültürlerini tanıttığını dile getiren Bozdağ, Türkiye’de de pek çok yabancı ülkenin kültür merkezlerinin olduğuna işaret etti.

“YURT DIŞINDA 35 YUNUS EMRE TÜRK KÜLTÜR MERKEZİ KURDUK”
İnsanların oraya gidip ilgili ülkenin dilini ve kültürünü öğrenebildiklerini ifade eden Bozdağ, açıklamasında şunları kaydetti:
“Ama İngiltere’deki bir İngiliz, Almanya’daki bir Alman, Amerika’daki bir Amerikalı veya yurtdışındaki bir Türk; Türk dili, kültürü ve tarihini öğrenmek istediğinde ona bu imkanı sunacak ülkemizin yurt dışında bir kültür merkezi maalesef yoktu. İşte 5 Mayıs 2007 tarih ve 5653 sayılı kanunla; Türkiye’yi, kültürel mirasını, Türk dilini, kültürünü ve sanatını tanıtmak, Türkiye’nin diğer ülkeler ile dostluğunu geliştirmek, kültürel alışverişini artırmak, bununla ilgili yurt içi ve yurt dışındaki bilgi ve belgeleri dünyanın istifadesine sunmak, Türk dili, kültürü ve sanatı alanlarında eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek maksatlarıyla Türkiye’de Yunus Emre Enstitüsü ve yurt dışında Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri açmak üzere merkezi Ankara’da olan Yunus Emre Vakfını kurduk. Bugün itibariyle yurt dışında 35 Yunus Emre Türk Kültür Merkezi kurmuş durumdayız. Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri’nde, Türkçe öğrenmek isteyen herkese Türkçe kursları düzenlenmekte; dilimizi, tarihimizi, kültürümüzü, sanatımızı, kısaca bizi biz yapan ve başkalarından ayıran ve birleştiren yönlerimizi doğru kişiler vasıtasıyla doğru ağızdan tanıtmak için kurslar, seminerler, sempozyumlar, konferanslar, paneller ve seminerler düzenlemekte ve Türkiye’de ve dünyada alanında marka insanları bu merkezlerde meraklılarıyla buluşturmakta; büyük kütüphaneler oluşturarak doğru kaynaklara kişilerin doğru bir adreste ulaşmalarını sağlamakta; Türk sanatını ve musikisini tanıtmak için de programlar tertip etmektedir.”

“YUNUS EMRE; ÜLKELER ARASINDA KURULMUŞ BİR KÜLTÜR KÖPRÜSÜ”
Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinin, hem Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında, hem Türkiye ile gönül coğrafyasındaki ülkeler arasında ve hem de Türkiye ile dünyanın diğer ülkeleri arasında kurulmuş bir kültür köprüsü olduğunu kaydeden Bozdağ, “Bu köprü, bizi Türk dünyasına ve bütün dünyaya daha kolay ulaştıracak, bizi onlara onları ise bize daha da yaklaştıracaktır. Yunus Emre Türk Kültür Merkezleri; Türk dilini, kültürünü, tarihini, sanatını ve bizi biz yapan değerleri, doğru kişiler ve doğru kaynaklar vasıtasıyla doğru bir biçimde anlatma, öğretme ve tanıtma konusunda büyük bir görevi başarıyla yürütmektedir. 21 Kasım 2008’de İstanbul’da Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan arasında imzalanan anlaşmayla; Türk Dili Konuşan Ülkelerin Parlamentoları aralarındaki tarih, kültür ve dil birliğine dayanarak ulusal mevzuatların yakınlaştırılması ve diğer parlamentolararası faaliyetler konularında en sıkı işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’ni (TÜRKPA) kurduk. TÜRKPA’nın sekreteryası, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’dedir. Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi gibi artık bir de Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) var” şeklinde konuştu.
Türk dili konuşan ülkeler arasındaki kapsamlı işbirliğini teşvik etmek amacıyla Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan’la birlikte 3 Ekim 2009 tarihinde Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’ni (TÜRK KONSEYİ) kurduklarının altını çizen Bozdağ, kuruluşun resmi ilanının, 16 Eylül 2010’da İstanbul’da düzenlenen 10. Türkçe Konuşan Devlet Başkanları Zirvesinde yapıldığını anımsattı.

“TÜRK KONSEYİ’NİN AMACI KAPSAMLI İŞBİRLİĞİNİ DERİNLEŞTİRMEK”
Sekreterya merkezinin İstanbul olduğunu ifade eden Bozdağ, Türk Konseyi’nin, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın amaçları ve ilkelerinin yanı sıra uluslararası hukukun evrensel olarak tanınan diğer ilkelerini benimsendiğini dile getirdi. Bozdağ, “Barış ve güvenliğin korunması ile iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesine ilişkin uluslararası normlar, Türk Konseyi çatısı altında yürütülecek işbirliğinin zeminini oluşturmaktadır. Türk Konseyi’nin temel amacı, Türk Dili Konuşan Devletler arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmaktır. 3 Ekim 2009 tarihinde Azerbaycan’ın Nahçivan şehrinde gerçekleşen Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 9. Zirvesi’nde Türk uygarlığının dünya uygarlığında aldığı yerini değerlendirerek Türk dünyasının geçmişi ve geleceğini, maddi ve manevi zenginliklerini araştıracak uluslararası ilmi araştırma merkezinin kurulması kararlaştırılmış, bu karar doğrultusunda 25 Mayıs 2010 tarihinde Uluslararası Türk Akademisi kurulmuş ve faaliyete geçmiştir. Merkezi Kazakistan’ın başkenti Astana’dır. Türk Akademisi, Türk dünyasının geçmişten günümüze kadarki tarihi, dili ve edebiyatını, maddi ve manevi değerlerini, din ve dünya tanımını, jeopolitik ve ekonomik gelişme stratejileri ile uluslararası ilişkilerinin yön ve taraflarını geniş alanda araştırmayı amaçlamaktadır. Böylelikle hem Türk dil, tarih, kültür, bilim, medeniyet, sanat ve benzeri alanlarını araştırıp dünya kamuoyunun bilgisine sunularak tanıtımı sağlanacak ve hem de Türk Dili Konuşan Ülkeler arasında yeni bir kültür köprüsü oluşturarak ülkelerimizin ve halklarımızın birbirine daha fazla yaklaşmasına, kaynaşmasına ve dayanışmasına yol açacaktır” dedi.

“YURT DIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLAR BAŞKANLIĞI, ADETA TÜRKİYE’NİN DİASPORA BAKANLIĞI’DIR”
30 Ocak 2010 tarih ve 2010/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Başbakanlık Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü oluşturduklarını ifade eden Bozdağ, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü’nün, Türk dış politikasının ve yumuşak güç kapasitesinin en önemli araçlarından biri olarak Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda görünürlüğünü ve etkinliğini arttırmayı hedeflediklerinin altını çizdi. Türkiye’nin tanıtımında ve algı yönetiminde merkezi bir öneme sahip olan ve diplomasi, dış yardımların, bilim ve teknoloji, ekonomi, yüksek öğretim, turizm, kültür, sanat ve medya gibi geniş bir alana yayılan kamu diplomasisi faaliyetlerinin, Türkiye’nin yeni potansiyellerinin dünya kamuoyunda tanınmasını sağladığını vurgulayan Bozdağ, “Kamu Diplomasi Koordinatörlüğü vasıtasıyla hem Türk dünyasında, hem gönül coğrafyamızda, hem uluslararası platformlarda ve hem de bütün ülkeler nezdinde daha etkin ve daha doğru tanıtma ve bilgilendirme konusunda Türkiye yeni bir imkana ve yumuşak bir güce daha kavuşturulmuştur. Türkiye’nin yurtdışındaki vatandaş, soydaş ve akraba topluluklarla ilgilenen Dışişleri Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli kurumları vardı; ama AK Parti Hükümetlerinden önce ülkemizde işi sadece bu hususlarla sınırlı olan bir teşkilatı yoktu. Hükümetimiz; işi yalnızca yurt dışındaki vatandaş, soydaş ve akraba topluluklarımız olan özel ve özellikli bir teşkilat olarak Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nı 24 Mart 2010 tarih ve 5978 sayılı kanunla kurdu. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, adeta Türkiye’nin Diaspora Bakanlığı’dır. ‘Nerede bir vatandaş, nerede bir soydaş ve nerede bir akraba topluluk varsa Türkiye oradadır.’ ana ilkesiyle hareket eden Başkanlık, yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızla ilgili çalışmalar yapmak ve onların sorunlarına çözüm üretmek; soydaş ve akraba topluluklar ile sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla bu topluluklara yönelik faaliyetler yürütmek; Avrupa Birliği çerçevesinde yürütülen projeler ile Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler hariç olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca ülkemizde eğitim görmesi uygun görülenlerle, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde ülkemize gelen öğrencilerin, ülkemizdeki eğitim süreçlerinin başarılı bir şekilde sonuçlandırılması için her türlü esası belirleyerek, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyonu sağlamak görevlerini başarıyla yürütmektedir. Artık Türkiye, yurt dışındaki vatandaşları, soydaşları ve akraba topluluklarıyla daha aktif, daha kuşatıcı ve daha kapsayıcı bir şekilde ilgilenmektedir” diye konuştu.

“TÜRKİYE ARTIK ALAN EL DEĞİL, VEREN ELDİR”
TİKA’nın, Türkiye’nin yüzakı bir kuruluşu olduğunu belirten Bozdağ, Dünyanın darda ve zorda olan insanlarının, ülkeleri ve topluluklarının her daim yanı başında dalgalanan ay yıldızlı albayrak olduğunu sözlerine ekledi. TİKA’nın yardımın ulaştığı insanların tanımıyla TİKA’nın, Türkiye olduğunu ifade eden Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
“AK Parti Hükümetlerinin ortaya koyduğu dış politika anlayışına paralel olarak TİKA’nın faaliyet alanı da genişlemiştir. 2002 Yılında TİKA’nın 12 olan Program Koordinasyon Ofisi sayısını 2011 yılında 25’e, 2012 yılında ise 35’e yükseltmiştir. TİKA, 2011’de çıkarılan 656 sayılı KHK ile yeniden yapılandırıldı. Başlangıçta sadece Orta Asya’ya dönük faaliyetleri bulunan TİKA bugün, beş kıtada, yüzden fazla ülkede faaliyette bulunan bir dünya teşkilatına adeta dönüşmüştür. Dış politikamıza aktif politika anlayışının yerleşmesi ile TİKA ortak değerlere sahip olduğumuz ülkeler başta olmak üzere birçok bölge ve ülkede Türk dış politikasını uygulayıcı bir aracı haline gelmiştir. TİKA, susuz insanlara su getiriyor; okul ihtiyacı olan yerlere okul, hastane ihtiyacı olan yerlere hastane yapıyor; okullara, üniversitelere ve sağlık tesislerine malzeme desteği veriyor; yollar, köprüler onarıyor ve yapıyor; insani yardımları organize ediyor; hasılı her tür teknik ve insani yardım ve işbirliğini ülkemiz ve milletimiz adına yapıyor. TİKA, ecdadımızın eserlerine sahip çıkıyor, onları ya aslına uygun yeniden inşa ediyor ya da aslına uygun restore ediyor ve bakımını yapıyor. Bugün gönül coğrafyamızda yüzlerce ecdad yadigarı eser, TİKA vasıtasıyla yeniden ya yapılarak ya da restore edilerek insanların hizmetine sunulup geleceğe taşındı. 2002 yılında ülkemizin kalkınma yardımları 85 Milyon ABD doları iken bu rakam 2012 yılında 2 milyar 530 milyon ABD dolarına yükselmiştir. 1992-2002 yılları arasında TİKA’nın faaliyet gösterdiği ülkelerde Türkiye’nin gerçekleştirdiği toplam proje sayısı 2 bin 241’dir. AK Parti Hükümetleri döneminde 2002-2011 yılları arasında TİKA’nın gerçekleştirdiği proje sayısı yaklaşık dört kat artarak 10 bin 86’ya ulaşmıştır. 2012-2013 yıllarında tamamlanan projelerin dahil edilmesiyle söz konusu rakam daha fazla artış gösterecektir. Türkiye artık alan el değil, veren eldir.”

“BİZ, NUTUK VE HAMASET MİLLİYETÇİSİ DEĞİLİZ”
Bozdağ, Türk Dünyası’na yönelik olarak Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) tarafından TRT-Türk ve TRT-Avaz kanalları açıldığını belirterek, bu sayede Orta Asya başta olmak üzere soydaşlarımızın ve genel olarak yurtdışındaki Türk vatandaşlarının gerek Türkiye hakkında doğru bilgilendirilmesi gerek Türkiye’nin ve Türk kültürünün tanıtılmasının sağlandığının altını çizdi. Bunların, hükümetleri döneminde yurt dışındaki vatandaş, soydaş ve akraba topluluklara dair yapılan çalışmalarımızın, kurulan köprülerin sadece kısa bir özeti olduğunu kaydeden Bozdağ, “Biz, nutuk ve hamaset milliyetçisi değiliz. Bizim milliyetçilik anlayışımız; milletimizin dinine, diline, tarihine, kültürüne, sanatına ve bizi biz yapan her tür değerine hem Türkiye’de hem de dünyanın neresinde olursa olsun sahip çıkmayı ve onları korumayı esas alan hizmet milliyetçiliğidir. Biz; milletimize, ülkemize, bizi biz yapan ve başkalarından farklı kılan her tür değerimize sahip çıkmaya, onları korumaya ve geleceğe taşımak için samimi çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
(İHA)