BIST 10.219
DOLAR 32,23
EURO 34,73
ALTIN 2.449,10
HABER /  GÜNCEL

Beşiktaş, marka olacak

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, en büyük hedefinin Beşiktaş’ı ‘marka’ yapmak olduğunu söylüyor. İsmail Ünal’ı, İnternethaber merkezinde soru ya

Abone ol

Uzun yıllar Beşiktaş Spor Kulübü’nde yöneticilik yapan İsmail Ünal, çocukluğundan beri ayrılmadığı ve ‘kent’ olarak tanımladığı Beşiktaş’a, şimdi belediye başkanı olarak hizmet veriyor. Görevini zevkle yerine getirdiğini belirten İsmail Ünal, en büyük hedefinin Beşiktaş’ı ‘marka’ yapmak olduğunu söylüyor. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ı, İnternethaber merkezinde soru yağmuruna tuttuk… • Meslek olarak mimarsanız, biraz da siyaseti seven bir ailenin içerisinden geliyorsanız, zaten siyasetin uzağında olmuyorsunuz. • Ben yaşamım boyunca sadece 18 ay yedek subaylığımda memuriyet yapmışım. Bürokrasinin içerisinde her dönem yeni şeyler geliyor size. Danışmanlarınızla iletişim kuracaksınız, bürokrasiyi de öyle aşacaksınız. • Ben şuna dikkat ediyorum, kendi adımı pankartlarda daha az göstermenin gayreti içerisindeyim, bırakın resmi. Benim hiçbir yerde resmimi bulamazsınız. Belediyede de bir tane resmim yok. • İstanbul’da sporun içinden gelen iyi bir vali var, spora sıcak bakan bir emniyet müdürü var. Eğer üç büyük kulübün yönetimleri de masaya yumruklarını vurursa, bu iş güzellikle halledilir. • İnternethaber’in gazeteci ve yazar kadrosunun soru yağmuruna tuttuğu Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, “Ben Süleyman Seba Koleji mezunuyum” diyecek kadar sıkı bir Beşiktaşlı. • Yeni yasa ile otoparkların tamamını Büyükşehir Belediyesi’nin aldığını söyleyen İsmail Ünal, bu sorunu çözmek için Kadir Topbaş’tan adım beklediklerini belirtiyor. • CHP içinde yaşanan kavgalara ve Mustafa Sarıgül olayına uzaktan bakmayı tercih eden İsmail Ünal, “Ben Beşiktaş Belediye Başkanıyım, Beşiktaş kentinin sorunlarıyla ilgileniyorum” diyor. • Belediye başkanları için çöp toplamanın, yeşil alanlara bakmanın temel görevler olduğunu belirten İsmail Ünal, asıl önemli olanın Beşiktaş’a vizyon katmak, tarihi kültürel dokusuyla onu farklılaştırmak olduğunu savunuyor. Güne başladığınızda yaptığınız ilk iş: Sabah 07:00’de evden çıkarım, sokakta belediye birimlerini dolaşırım. Ben aksiyon adamıyım. İlk okuduğunuz gazete: Evime aldığım gazeteler, Vatan, Sabah, Hürriyet ve Cumhuriyet. En çok okuduğunuz köşe yazarları: İlhan Selçuk, Hıncal Uluç, Ertuğrul Özkök, Yalçın Bayer, Mustafa Balbay, Bekir Coşkun, Sedat Ergin, Emin Çölaşan Televizyonda en çok izlediğiniz programlar: Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu, NTV’de 90 dakika, 5 N 1 K, Atıf Hoca, CNN Türk’de Meliha Okur Haberi ilk nereden alırsınız? (televizyon, gazete, radyo, internet, diğer) : Haber belediye başkanına çok rahat gelir, almasanız da telefonla gelir. Beşiktaş deyince aklınıza gelen ilk şey: İstanbul’un başkenti İstanbul deyince aklınıza gelen ilk şey: Önemli bir başkent Türkiye deyince aklınıza gelen ilk şey: Misak-ı Milli sınırları Türkiye’nin en sevdiğiniz tatil yöresi: Ben Antalyalıyım, Antalya’da 400 hanelik kendi köyüm yani Süleymaniye beldesi En çok yaptığınız spor: En son futbol oynadım, koşarım En sevdiğiniz yemek: Yemek ayrımı yapmam, sebze ve balık 2004’ün sizi en çok üzen olayı: Beşiktaş İnönü Stadyumu’ndaki olay, Musul’daki olay, tren kazası 2004’ün sizi en çok mutlu eden olayı: Partimin bana Beşiktaş’ta görev vermesi ve seçilmem İsmail Ünal kimliği ile Beşiktaş’ı buluşturan noktalar… Yaklaşık 30 yıldır Beşiktaş’ta yaşayan bir insan İsmail Ünal. Mücadeleci, hırslı, iletişimi sağlayabilen, uzlaşıyı sağlayabilen, bazen sorunlarla güler yüzlü kavga edebilen, hırslı özelliği ile Beşiktaş kentlisi adına kotarıcı özelliği olan bir kimlik. Beşiktaş’ın tarihi dokusuyla uyuşuyor. Ben yüzde 47’nin üzerinde oy aldım. Ben burada üniversite öğrencilerinden, sivil toplum örgütlerinden oy aldım, bayanlardan oy aldım. Yüksek oy almamda projelerim, Beşiktaş kentlisinin beni tanıyor olması, geçmiş dönemde sivil toplum örgütlerinde yaptığım çalışmaları bilmeleri etkili oldu. Ayrıca ben başka partililerden de oy aldım. Ben iki tane üniversiteden mezun oldum. Birincisi mimarlık, ikincisi de göz bilimleri fakültesinden mezunum. Böyle bir fakülte yok! Ama ben sokağa çıktım, çocuğundan kadınına, erkeğine, yaşlısına emeklisine göz teması kurdum. Böyle oy kazandım. Azınlık yok, Ortaköy’de dinler kardeş… Beşiktaş, en fazla kitap okuyucusu, en fazla gazete tüketicisi, en fazla televizyon izleyicisi ve en fazla internet kullanıcısının yaşadığı bir kent. Sekiz tane üniversitesiyle farklı bir kimlik. Bir de Beşiktaş, medeniyetin beşiği. Beşiktaş’ta kilise de, camide, sinagog da hepsi, Ortaköy’de mevcut. Bunların temsilcileri, yani hahamı da, müftüsü de, papazı da aynı çizgide var. Bir medeniyet Beşiktaş. Beşiktaş’a gittiğiniz zaman, aynı insanlar kiliseyi de ziyaret ediyorlar, o insanları kutluyorlar, birlikte oluyorlar. Biz bunları hiç dile getirmedik. Ramazan ayında iftarda da biz bunları buluşturduk, kimse bilmiyor. Ben de bu çevrede yetiştim. Benim çocukluk arkadaşlarım, Ermeni ve Yahudi çocuklarıydı. Ben azınlık kavramına da katılmıyorum. O insanlar, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Futbol dünyasını yakından takip edenler onu zaten tanıyor. Beşiktaş takımı 100.yılında şampiyonluk kupasını kaldırırken, Serdar Bilgili’nin başkanı olduğu Beşiktaş Kulübü’nün genel sekreteriydi. Sonra, hem mimar oluşundan kaynaklanan hem de aileden gelen siyaset hevesiyle, İstanbul’un en önemli ilçelerinden biri olan Beşiktaş belediye başkanlığı için CHP’den aday oldu İsmail Ünal. Ve rakiplerini geride bırakarak, yüzde 47 gibi yüksek bir oy alarak başkanlık koltuğuna oturdu. İnsanı ilk bakışta etkileyen bir karizması, kararlı, kendinden emin, güven veren bir duruşu var. Kendisi söylüyor, seçim döneminde oy isterken sokakta gördüğü herkesin gözlerine bakmış. O yüzden, “Ben göz fakültesinden mezunum” diyor ya zaten!.. Hadi Özışık: Beşiktaş kulüp yöneticiliğinden, Beşiktaş belediye başkanlığına geldiniz. Neden siyaset, yeni görevinize alıştınız mı? Beşiktaş’ta yaşayan insan olarak, 1973-74’lü yıllarda Beyoğlu CHP Gençlik Kolları’nda çalışan bir insan olarak, siyasetten uzak kalamadık. 1984’ten bu yana da Beşiktaş Kulübü uğraşı devam ediyordu; dernek başkanlıkları, yönetim kurulu üyelikleri ve genel sekreterlik. O çerçeveden baktığınızda, meslek olarak mimarsanız, biraz da siyaseti seven bir ailenin içerisinden geliyorsanız, o dönemin önemli gazetelerini ilkokul yıllarından itibaren okuyan bir insan olarak siyasetin uzağında değildik. Hele de bir mimar olarak semtin içerisinde yaşıyorsanız, bir takım şeyleri gözlüyorsanız, pek o kadar uzak değil bu görev. Alıştım denilebilir. Nesrin Yanık Çorakbaş: Neden meclis değil de yerel yönetim oldu hedefiniz? Ben Beyoğlu Gençlik Kolları’nda siyasete başladım. Şimdi Ankara’ya bir teklif yapılsaydı, pek cazip gelmezdi bana. Genel seçimlerden önce de bu tür öneriler geldi. Yine o zaman Beşiktaş Kulübü genel sekreteriydim. Ama ben İstanbul’da yaşıyorum, İstanbul’u çok seviyorum. Ben Beşiktaş’da yaşıyorum, Beyoğlu’nda yetişmişim. Yaklaşık1960’lı yılların başında Beyoğlu’na gelmişsiniz, 70’li yılların sonunda Beşiktaş’a yerleşiyorsunuz. İki tane dev kentte yaşamışsınız, onların kültürünü özümsemişsiniz, bir de üstüne mimarlık tahsili yapmışsınız. Ayrıca belediye başkanlığı daha cazip. Kararları siz veriyorsunuz, uygulamada siz varsınız. Kararları verirken meclis üyesi arkadaşlarınızla beraber veriyorsunuz. Sabah erken saatte kalkıyorsunuz, programı planlamayı siz yapıyorsunuz, uygulamayı siz yapıyorsunuz. Çok zevkli!.. Nazım Alpman: Belediye başkanları birinci dönemde bu işi öğrenirler. Tam öğrendik derken de seçim gelir, ya parti aday göstermez ya seçilemezler vs. Siz şu anda belediye başkanlığına tam anlamıyla ısındınız mı? Şöyle bakacaksınız buna, kimse anasından belediye başkanı olarak doğmuyor. Biz bu kentte yaşadığımız için ben Beşiktaş’a kent, metropol diyorum, Beşiktaş bir ilçe değil. Gündüz 2 milyon nüfus, gece yaklaşık 300 bin kişi yastığa başını koyarak uyuyor. Sekiz tane üniversite var, dev bir spor kulübü var, 9 tane amatör takım var, 6-7 tane beş yıldızlı otel, harp akademileri var ve plazaları var Beşiktaş’ın. Bir de ne var, burada yaşayan deneyimli insanlar var. Mesela bizim başkan yardımcısı arkadaşlarımız, bizim kadrolarımız, geçmiş dönem siyasetin içerisinden geliyorlar. Biz takım oyunu oynuyoruz. Takım oyunu oynadığımız zaman, 2-3 ayda bunları öğrenmeye çalışıyorsunuz. Ben her yerde söyledim, çizdiğimiz yol haritası çerçevesinde öğrenmeye çalışıyorum, ders çalışıyorum dedim. O süreçti, geçti. On ikinci ayın sonuna kadar da planlamalarımızı ortaya koyarız dedik, yılbaşından itibaren de yatırımlarımızı yaparız dedik. Gerçi yılbaşından önce bazı yatırımları başladık. Kamuoyuna, açılışlar olacağı için yakın zamanda duyuracağız. Onun için yabancılık yok, öğrendik. Ama bürokrasi derseniz, ben yaşamım boyunca sadece 18 ay yedek subaylığımda memuriyet yapmışım. Mezun oldum, serbest mimar, inşaat sektörü, sanayicilik, spor kulübü, memuriyetim yok. Bürokrasinin içerisinde her dönem yeni şeyler geliyor size, aşmanız için de danışmanlarınız iletişim kuracaksınız, danışmanlarınızla bu işi çözeceksiniz. Bürokrasiyi de öyle aşacaksınız. Süleyman Özışık: Genel bir kanı var; başına geldiğiniz kurumlarda ilk 6 ayda damganızı vurursanız, kendi kurallarınızla gider. Bunu yapamazsanız, bürokrasinin çarkına siz de ayak uydurursunuz, geldiği gibi gider. Siz Beşiktaş Belediyesi’ne 6 ayda damganızı vurabildiniz mi? İlginç bir nokta var, eski belediye başkanı da sporun içinden gelmiş birisi, ben de. Benden geriye dönük hiçbir şekilde benden bir şeyler duymadınız, duymayacaksınız da. Hep ileriye dönük bakacaksınız. Yusuf bey devir teslimi yaparken, “Aşağıdaki binanın bir bölümünü taşıyamadım” dedi. Bürokrasiyi söylemeye çalıştı. Biz binayı taşıdık, sistemi kurduk. Bizim bir özel projeler birimimiz var. Bizim her salı günü, 9’da başlayan 12’ye kadar süren ve bugüne kadar sadece üçünde bulunamadığım koordinasyon toplantımız var. İlginçtir, bir gün bir baktım tam 11 kişiyiz. Bir takım oyunu gibi, bu bir tesadüf. Dört tane başkan yardımcım, şirketimizin genel müdürü, 5 tane danışman, bir de ben, 11 kişi. Sistemi orada yapıyoruz. Bürokrasiye komuta eden benim altımda 2 tane meclisten, 2 tane de bürokrasinin içinden memuriyetten gelen başkan yardımcılarımızla konuyu paylaşıyoruz, yönlendiriyoruz. O da derhal aşağıya iniyor, programlanıyor. Hoş, bürokraside bazı sorunlar yok mu, var. Onu çözeceksiniz. Onlar da alışmaya çalışıyor. Bizim yeni binada mimarı anlayış olarak, müdürün odası cam. Müdür yardımcısının bile odası dışarıda. Baktığınız zaman herkesi görebiliyorsunuz, şirket gibi yaptırılmış ve oluşturulmuş. O zaman insanların alışması zor oldu, kuralların koyarsınız ve ilk günden takipçi olursanız, bu noktada da koordinasyonu tam yaparsanız, sorunu çözmüş olursunuz. Ama tabii bazı yazışmalarda, kendi iç bünyesinde değil ama diğer birimlerle yazışmalarda her zaman sorun var. Belki bu yeni çıkacak yasayla ilgili çözülebilecek şeyler de var. Örneğin ne var? Eleman alamıyorsunuz. Nasıl alacaksınız? İmtihana gireceksiniz, bakanlık yapacak imtihanı. Yaklaşık 850’ye yakın çalışan var. Bunun 383 tanesi memur, 486 tanesi işçi. Randıman alamadığınız insanlarla yollarınızı ayıramıyorsunuz. Hadi Özışık: Bürokraside her yerde engel var, değil mi? Ben açıkça söylüyorum, zabıta almak istiyorum alamıyorum. Benim zabıta kadromda 60’ın üzerinde açık var. Kadrom var, açık var. Ben, dış belediyelerden yatay geçişle transfer yaparak, sadece zabıta alıyorum. Niteliğine bakıyorum, araştırmasını yapıyorum, çalışkanlığına bakıyorum. Dışardan belediyenize alabildiğiniz zabıta sayısı var, alamıyorum eksiğim var. Gündüz hizmeti veriyorum, çalışıyorlar. Yukardan kadro istiyorum, “yok” diyor. Bahri Kayaoğlu: Seçim öncesi sizinle yaptığımız söyleşide, “Yeni bir Beşiktaş için, bu görevi almamız lazım” demiştiniz. O zaman dile getirdiğiniz projelerden başladığınız ya da vazgeçtiğiniz var mı? Projelerden vazgeçtiklerimiz yok, projelere ekler var. Bizim, 23 tane mahallemiz var. Bu 23 mahallemizi 10’a böldük. Bu 10 mahallede semt konağı yapacağız dedik. Semt konaklarımızdan 2 tanesi için yerimiz hazır. Ocak ayı sonunda her ikisi de açılacaktır. Bir tanesi, eski Ambarlıdere, şimdiki Ulus’un Akatlar’ı ve Kültür Mahallesi’ni içine alan bir semt konağı vardı. Ocak ayı sonuna kadar bunun mimari yapısı, Osmanlı dönemini andıran meczup bir bina vardı. Onun dekorasyonuyla ilgili çalışmalarımız var. Ulus Mahallesi’nin muhtarlığını yeniliyoruz, orada bu sistemi koruyoruz. Bir diğeri ise, Dikilitaşlar ile ilgili kendimizin bir mülkü vardı, orayla ilgili bazı imalatlara başladık. Her ikisini de Ocak ayı sonu itibariyle açıyoruz. Semt konaklarındaki işlevimiz, emekli insanlara okul öncesi hazırlık yaptırmak, mahalle hekimliğini oluşturmak, emekliler için el becerileri ile ilgili ürünlerin sergilenmesini sağlamak ve kültür hizmetlerinin verilmesi. Önemli olan diğer nokta ise, bizim görüntü kirliliği ile ilgili önemli projelerimiz vardı. Nedir görüntü kirliliği? Çıkıyorsunuz Ihlamur’dan bir giriyorsunuz sağ sol, her taraf birbirine giriyor. Birincisi Levent Çarşı’nın içerisi. Benim odada yerde projeler serilidir, binanın fotoğraflarını, çizimlerini yaptırdık, uygulanabilir noktaya getirdik, projelerimizi bitirdik. İkincisi, Beşiktaş’ta CHP parti lokalinin giriş kısmındaki ana bölümün projelerini bitirdik. Aynı şekilde, sırtımızı Deniz Müzesi’ne verip, Ihlamur’un sonuna kadar görüntü kirliliğini giderme. Üçüncüsü, sırtınızı Ortaköy’e verin camiye, tam karşınızda Ortaköy Vadi Projesiyle beraber oluşabilecek, girişte oranın görüntü kirliliği projeleri, ana arter olduğu için Büyükşehir’le de bağlantılarımız var, o da onun yan yollarıyla ilgili. Beşiktaş’ta projelerin % 30’luk dilimi bitti, diğer bölümlerle ilgili anketler yapıldı, masa başına oturuldu, çizimler hazırlanıyor. Levent bitirildi, Ortaköy’de aynı şekilde final noktasına getirildi. Onlarla ilgili de çalışmalar devam etmektedir. Diğer bir noktaya geldiğimiz zaman; yeşil alanların yeniden düzenlenmesi, biz her zaman şunu söyledik: Kişi başına 4 m2’lik yeşil alanı 7 m2’ye çıkarmak temel hedefimiz. Bununla ilgili olarak iç düzenlemeleri, yine Beşiktaş’ta yaşayan insanlarla diyaloğa girerek Ihlamur Kasrı’nın karşısında ilk düzenlememizi yaptık. Engelliler Parkı ve onun yan ilaveleriyle ile ilgili olarak, sanırım ocak ayında açılışını yapacağız. Sağlık hizmetlerimizle ilgili, şubat ayı ortalarında ring sistemimizin devreye girmesi söz konusu. Birincisi Ortaköy’den başlayacak Ulus, Akadlar, Etiler ve 4 Levent metrosu Beşiktaş’tan başlayacak çarşıdan; Dikilitaş, Gayrettepe, Levent metrosuna, Zincirlikuyu’ya ulaşacak acil bir ring sisteminin projesi de o noktada yürüyecek. Bir de biz şunu yaptık, programımızda o yoktu yeni ilave, Beşiktaş’taki tarihi binaların envanterlerini çıkarttık, sayılarını tespit ettik, 1.500’ün üzerinde. Çok kısa bir sürede, tarihi dokusu itibariyle İstanbul’un başkenti olan Beşiktaş, tüm tarihi dokusu ile ortaya çıkacak. Kültür adına yaptıklarımız oldu bizim; geçen dönemle başlatılan bizim dönemimizde de tamamlanan Mustafa Kemal Merkezi’nin 1038 kişilik tiyatro salonunu açtık. Baktık ki, orada bizim alanlarımız var, basında çıktı ama Mustafa Kemal dijital arşivini kuracağız. Bu bir yeni proje. Az evvel söylediğimiz gibi, tarihi dokuların ortaya konulmasıyla ilgili, Beşiktaş’taki çeşmelerin onarılmasıyla ilgili, örneğin Bebek’teki çeşme, Arnavutköy’ün köşesindeki çeşme ortaya çıkarıldı. Örneğin, İSKİ ile yazışmalar yapılarak Valide çeşmenin ortaya çıkarılması. Şimdi bir üçüncüsü için hazırlıklar başlatıldı, Şenliktepe parkının içersinde çeşme. Buradan yola çıktığımız zaman, Mustafa Kemal dijital arşivinin yeni şekli, orada Atatürk’ün kıyafetleriyle, bugüne kadar hakkında yayınlananlarıyla, resimleriyle yer alacak. Bunun nasıl faydası olacak Beşiktaş kentlisine? Basın yararlanacak buradan, üniversite öğrencileri, diğer orta öğrenim öğrencileri, Beşiktaş halkı yararlanacak. Dijital arşivi içerisinde kutu sinemaların izlenebileceği yeni bir şekle dönüştürülecek burası. Bunun ötesinde otopark ile ilgili çalışmalarımız var. Otopark yerlerinin tespitini yaptık biz. Beşiktaş, Gayrettepe, Balmumcu, Dikilitaş, Ortaköy planları, biz geldik 10. gün iptal edildi. Mimarlar Odası yürütmeyi durdurma kararı aldı. Bu çerçeveden baktığınız zaman, biz burada girişimlerde bulunuyoruz, Büyükşehir’de de Kemal Akar adlı grup başkan vekilimiz, tespit ettiğimiz bölümlerin, hem 5 binliklerde hem de 10 binliklerde otopark olarak işletilmesini sistem olarak ortaya koymaya çalışıyoruz. Temel hedef, hizmeti halkın ayağına indirgemekti bizde. Acil destek hatları onunla ilgili bir gereklilik. Onda da yeni yasayı bekledik, yeni yasada bazı maddeler vardı onları da aşarak, sanırım ocak ayından itibaren acil destek hatlarında da bayağı yol almış olacağız. Nazım Alpman-İlçedeki otoparklarda ücretlendirme sistemine devam edecek misiniz? Kapalılar hariç, otoparkların tamamını Büyükşehir alıyor yeni yasada. Temmuz sonu bir yazı geldi, “Belediyenizdeki bütün otopark alanlarının listesini bize verin, mukavele yaptıklarınız var mı?” Ben kimseyle daha mukavele yapmadım. “Yapmadım” derken, belli birimlerde sizin de istekleriniz var. Onlara da diyoruz ki; “Fiyatları düşük tutun, şu mesafede alınsın” diyoruz. Orada biz de hata yaptık, ama onu düzeltiyoruz. Bundan bir ay kadar evvel Büyükşehir Belediye Başkanı’na gittik, “Sayın başkan…” dedik, “Sizin bizden istedikleriniz, Büyükşehir’in bünyesinde farklı birimlere dağıtılabilir, ama bunu bir havuz yaparsanız, Beşiktaş’taki vereceklerinizi bize veriniz ki, burada oturan insanların dilinden biz anlarız, biz burada yaşıyoruz. İnsanlar akşam evine geldikleri zaman, arabaları ücret ödemesin, yarım saatlik dilimlerde aynısı getirdik, alışveriş merkezlerinde ödemesin. Bunları dile getirdik, ama maalesef bununla ilgili daha bir dağılım noktası olmadı. Belediye Başkanı ile bu konuda bir diyalog kurmaya çalışıyoruz. Nazım Alpman-Belediye başkanları niçin hizmet eder? A)Hizmet etmek için hizmet eder. B)Hizmetleri kendine platform yapmak için hizmet eder. Özellikle Büyükşehir belediye başkanları, yaptıkları her çalışma için pankart yapıp, resimlerini basıyor. Siz nasıl bakıyorsunuz bu olaya? Beşiktaş Kulübü’nde başkan, 2. başkan, genel sekreterin müthiş donanımları vardır. Benim genel sekreterlik yaptığımı, Beşiktaş camiası dışında kimse bilmez. Mutfakta çalıştım ben hep. Ben birilerini eleştirmek amacıyla söylemiyorum; özel günler vardır, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak, Anneler Günü’nü kutlamak, Sevgililer Günü’nü kutlamak gibi. Bu tür pankartların asılması ya da billboardlarda bulunmamız çok normal. Bana dediler ki seçildiğim ilk gün, “Başkan otobüsün üstüne çıkalım, mikrofonları koyalım, teşekküre dolaşalım!” Yok, dedik. Biz bir şey yaptık, “Verdiğiniz görev için teşekkürler, İsmail Ünal Beşiktaş Belediye Başkanı” pankartlarımızı astık. 1000’in üzerinde faks, mesaj, e-mail geldi, “Bu kadar zarif teşekkürü nasıl buldunuz” diye. Bir başka şeyi Anneler Günü’nde yaptık. Dedik ki, “Beşiktaş sizler kadar güzel olacak” dedik. Ben şuna dikkat ediyorum, kendi adımı pankartlarda daha az göstermenin gayreti içerisindeyim, bırakın resmi. Benim hiçbir yerde resmimi bulamazsınız. Belediyede de bir tane resmim yok. Bugüne kadar hiçbir şekilde yapmadık. Okulları da dolaşıyoruz, 49 tane devlet okulu var. Öğrenciler geliyor, hizmet veriyoruz. Kimse bunu bilmiyor. Okulların asfaltlarını düzenliyoruz, potalarını yapıyoruz, sınıflarını onarıyoruz, boyuyoruz, ama göreceksiniz. Beşiktaş’ın göbeğinde bir okul var, 20 gün içinde okulun boyasını badanasını yaptırdık, hem de sponsorlara yaptırdık. Çevre düzeni ile beraber, 4 dönümlük bir alanın içerisindeki okul, canavar gibi bir okul oluyor. Biz mutfaktan geldik. Biz bütün bunlara baktığınız zaman, resmimizi görmeye gerek yok ki! Ben bir yere gidiyorum, herkes beni tanımak zorunda değil. Geçenlerde evlilik yıldönümümüz için eşime hediye almak için bir yere gittim, alışveriş yapacağım. Alışverişimi yaptım, pazarlığını yaptık. Kredi kartımı çıkardım. İsmimi gördü kredi kartından, eğildi patronun kulağına bir şeyler söyledi. “Yanlış yapıyorsunuz, söylemeyin!” dedim. Yani resme gerek yok, isimden biliyorlar. Bizim, Yusuf bey zamanında İçişleri Bakanlığı’ndan alınmış 14 tane güvenliğimiz var. Güvenlik olunca, hepsi silahlı. Bugüne kadar kendi özel arabamı kullanıyorum. Protokol yok, koruma yok. İkazlar almıyor muyuz, alıyoruz tabi. Dilek Yaraş-Kaç çocuğunuz var, onlar ne yapıyorlar? Benim 2 tane kızım var. Birisi Koç Üniversitesi makine mühendisliği son sınıfta okuyor, diğeri sizin meslektaşınız. Bilgi Üniversitesi, televizyon gazeteciliğinde okuyor. Dilek Yaraş-Beşiktaş’ta gençlerin ücretsiz olarak yararlanabileceği spor alanları var mı, buradaki gençler ne yaparlar? Bizim Beşiktaş Belediyesi’nin Çilekli Tesisleri var. Daha öncesi dönemlerde Beşiktaş Kulübü’ne verilmiş, tesis yapılmış. Amatör takımlar buradan yararlanıyor, saat 16’dan sonra bu tesis bizim. Bu saatten sonra da Beşiktaş’ın amatör takımları Yıldız, Ortaköy, Boğaziçi gibi takımlarımız buradan yararlanıyor. Beşiktaş’da tesis yapmak adına çok dar olan bölümler var. Bir yer var, planla ilgili uğraşıyoruz. İki tane bölüm var, ikisi de Ortaköy’de. Eğer oralarda gerekli kamulaştırmalar yapılabilir ise, bir tanesi futbol sahası olarak kullanılıyor mülkiyetler var, kamulaştırmalar yapılabilirse, bir de bir planlamadan dolayı yeşil alan park yeri var. Orada o iki bölümde de bir organizasyonu yapanın çalışması içerisindeyiz. Ama arazi olarak yeterli arazimiz yok, bu bir gerçek. Hadi Özışık- Ortaköy’den Türkiye siyasetine açılırsak, hemen yanı başınızda Mustafa Sarıgül örneği, CHP’nin ihraç kararı ve bugün gelinen noktada, Olağanüstü Genel Kurul kararı. Tüm bunları, Genel Merkez’in tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben belediye başkanıyım, partim genel merkez aday gösterdi, beş yıl aradan sonra sosyal demokratların kalesini alacağız dedik, aldık. 1999 genel seçimlerde üçüncü sıradaydık biz, aldık. Nasıl aldık, % 19 AKP’nin adayı, %23 ANAP’ta Mesut beyin kendi oyu partisinin oyu % 2’lerde, CHP ise İsmail Ünal olarak % 47’lerde. Her ikisinin toplamından çok daha fazla. Eğer biz burada tek adayla yarışmış olsaydık, CHP olarak Türkiye rekoru kırardık. Yüzde 80’leri geçerdik. Belediye Başkanlığını yapıyorum, bu işi de severek yapıyorum. Ben, kendi kentimin sorunlarıyla uğraşıyorum. Seçim dönemlerinde dedik ki, “Yeni bir başkan yeni bir Beşiktaş” dedik. Az önce sizlerin sordukları, benim de siz sormadan yanıtlamaya çalıştığım konularla ilgili olarak değerlendirme yapıyor, fikir üretiyoruz. Ben bunlarla uğraşacağım. Beşiktaş kentinde siyaset yapıyoruz. Bunun ötesinde, benim Ankara ile ilgili siyaset yapmam, şu an için mümkün değil, ben Beşiktaş kentinde siyaset yapıyorum. Söylediklerim de bu çerçeveyle sınırlı. Süleyman Özışık-Ama partinizin eksiklerini ya da yanlışlarını dikkate almıyor musunuz? Yanlışlarını mı, doğrularını mı? Burada bir takım sorunlar söyleniyor, hukuki bir takım değerler ortaya konuluyor. Biz de basından takip ediyoruz. İnanın ki, hiçbir zaman olayların içine girip, neyin ne olduğu noktasında hiç araştırma yaptırmadım. Ne olduğu noktasında hiçbir şey bilmiyorum. Sadece söylemek istediğim, ben Beşiktaş Belediye Başkanıyım, Beşiktaş kentinin sorunlarıyla ilgileniyorum. Tanyel Yılmaz-Beşiktaş Stadı, son günlerde tribün terörü ile gündeme geldi. Bazı kulüp yöneticilerinin de, taraftara bedava bilet dağıttığı söylendi. Bunlarla ilgili en söylemek istersiniz? Beşiktaş belediye başkanıyım. Sadece Beşiktaş’la özdeşleştirmek doğru olmaz, Beşiktaş kenti içerisinde Galatasaray’ın adası var, üniversitesi var, Galatasaraylılar Evi var. 1907 Fenerbahçe Derneği var, Beşiktaş’ın tesisleri var. Ben burada herkesten oy aldım. En yüksek oyu da bayanlarda aldım. Ama ben Süleyman Seba Koleji’nin öğrencisiyim. Öyle bir kolej yok, ama ben o beşikte yetiştim. Yüzüncü yılda şampiyon olan, Beşiktaş yönetiminin lider başkanı Serdar Bilgili yönetiminin Genel Sekreteriydim. Biz bu noktalarda çok sıkı tuttuk işi. Her dönem kaçaklar olmuyor mu, oluyor. Hiç kimse de bunu demesin, ama temel olayı söyleyeyim size; bu tür olayların stat terörünün, anarşisinin önlenmesi konusunda yönetimlere temel görev düşüyor. Her zaman söylüyorum, İstanbul’da iyi bir vali var bana göre. Sporun içinden gelen vali var, spora sıcak bakan bir emniyet müdürü var. Eğer üç büyük kulübün yönetimleri masaya yumruklarını vurursa, bu iş güzellikle halledilir. Bunlar her dönem artarak sürdü, ama artık bu işler halledilir. İnsanlar maçta öyle bir değişiyor ki, neticeye dayalı, gerginliğe dayalı, hele maçtan çıktığı zaman ekonomik sıkıntısı varsa patlama yapıyor. Toplumsal farklılaşmalardan oluyor. Maça gittiğiniz zaman bir işadamın oğlu da aynı Beşiktaş çizgisinde, işçinin oğlu da aynı çizgide, farklılıklar yok. Ama daha sonra deplasman çizgileri geldiği zaman, otobüslerde deplasmana gidiyorlar, farklılıklar ortaya çıkıyor, sıkıntı, sosyal problemler ortaya çıkıyor. Bu son olay da çok üzüntü verici bir olay. Süleyman Özışık: Bundan birkaç hafta önce Beyoğlu’nda korkunç bir yangın oldu. Bir vatandaş, itfaiyenin bakışları arasında yandı. Dar bir yol, sağlı sollu araba doluydu ve itfaiye sokağa giremiyordu. İzmir gibi bazı kent belediyeleri, bu tür durumlar için ‘midibüs’ itfaiyeler kullanmaya başladı. Beşiktaş’ta da böyle bir uygulama düşünüyor musunuz? Beşiktaş’a geldiğimiz günden bu yana en fazla dikkat ettiğimiz husus ne biliyor musunuz; dar yerlerde Dereboyu’nda, Ihlamur’da seyyarlarla ve önlere saçılan pazarlarla yani dükkan önleriyle mücadele ediyoruz. Mücadelemizin temel nedeni ne? Beşiktaş’ın gerçek kent kimliği. Yani farklılaşması ve markalaşması. Bu mücadelenin temelinde, ara yolların açılmasıyla ilgili yangına ve sağlık hizmetlerine yönelik çalışmalar var. Bizde dar yollar, girilemeyecek yollar az gibi görünüyor. Beşiktaş’ın içerisinde, Yıldız Parkı’nın yan tarafında itfaiye var bildiğiniz gibi. Belediyemizin birkaç tane aracı var, ama bununla ilgili bir çalışma olmadı, yapmadık. Ama yangınla ilgili koordinasyon toplantımızda bir değerlendirme yaptık, bazı ince kararlar aldık. Onların uygulanabilirlikleri açısından da planlama yaptık, yeni bir formül üzerinde çalışmamız var. Hadi Özışık: Beşiktaş Belediyesi’nin internet uygulamalarıyla ilgili yeni bir çalışması var. İnternetten nasıl faydalanacaksınız, örneğin Ortaköy’de kablosuz internet sunmayı düşünmez misiniz? Beşiktaş Belediyesi’nde bilgisayar kullanımını % 20 artırdık, artırıyoruz. Özel kurslar düzenliyoruz. Bizim, bu işlerin başında müthiş mücadeleci bir arkadaşımız var. Bütün bunların düzenlemelerini yapıyoruz. Ortaköy, medeniyetin beşiğinde diyoruz. Böyle bir olanağı sunmazsanız, belediye başkanlığı yapmanın bir anlamı yok. Artık, çöp toplamak, yeşil alanlara bakmak, temizlik vs. bunlar zaten yapılması gereken belediyecilik. Artık halk bunları konuşmuyor. Bunlar temel görev, olması gereken şeyler. Ben ‘çöpü iyi topluyoruz, yeşil alanlara iyi bakıyoruz’ demiyorum. Başlangıçta söylediğim gibi, görüntü kirliliğinin giderilmesi bizim için çok önemli. Beşiktaş’ın iki köprüyle bağlantısı var, otobanla bağlantısı var. Birinci köprü bizi yalayarak geçiyor, pek zarar görmüyoruz. İkinci köprünün çıkışı ve Beşiktaş tarafına gidişinde zarar görüyoruz. Bir tarafta otoyol sitesi var, diğer tarafta gazeteciler sitesi var, Beşiktaş Koleji var, yol aradan geçiyor gidiyor. Avrupa’da kentin içerisinden geçerken gürültü paneli karşınıza çıkıyor. İşte belediye başkanlığı bunu yapmalı. Aslında karayollarının işidir, ama işbirliği yaparak çözeceksiniz. İnternet de halka vereceğiniz bir hizmet. Yurtdışına gittiğiniz zaman Louvre Müzesi’ne iki kez gidersiniz, ben de iki kere gittim. Sultanahmet’e gelen iki kez gelir yurtdışından ya da üç kez gelir. Beşiktaş’ta da geldiğiniz zaman balıkçıları, Ortaköy’deki belli cafeleri, turşucusu, köftecisi, restoranları, buraların özgürlüğü ile bağdaşan, Arnavutköy’de tarihi dokuyla iç içe giren o binaların oradaki yeni oluşumlar, o binaları yapmak, işte belediye başkanlığı bu! O zaman koyduğunuz vizyonla kent standartları yaratarak farklılaşacaksınız, markalaşacaksınız. İnternet olayı da böyle, halka sokakta bile bunu verebiliyorsanız bu iş bitmiştir. O zaman Beşiktaş’ta hep söylediğiniz kullanıcılık daha da artacak, o zaman Beşiktaş Belediyesi çalışanının bilme oranını da % 90’lara getireceksiniz. Önümüzdeki süreçte yapacağız.