BIST 10.337
DOLAR 32,27
EURO 34,68
ALTIN 2.405,05
HABER /  POLİTİKA

PKK'yla kucaklaşma hatasını BDP'de kabul etti

BDP lideri Selahattin Demirtaş, Şemdinli’de BDP’liler ile PKK’lilerin basına yansıyan kucaklaşması planlanmadığını, fakat yine de ‘Türk halkına doğru mesaj vermek açısından iyi bir yöntem olmadığını söyledi.

Abone ol

Kürt sorunundaki 'kilitlenmeye' karşı BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bir tür 'Kürt Akil Adamlar Konseyi öneriyor.

Cuma akşamı Başbakan Erdoğan bir kısım gazetenin yayın yönetmeniyle canlı yayına çıkmıştı. Elbette asli konu Kürt meselesiydi ve bu meseledeki zihin haritasını gösteren şu bildiğimiz cümlelerini tekrarladı:

‘Artık Kürt sorunu diye birşey yoktur. Bunu kabul etmem mümkün değil. PKK ve terör sorunu vardır. Kimse red politikalarının, asimilasyonun devam ettiğini söyleyemez.’

Bu sözlerle hükümetin ve Başbakan’ın ne Türkiye’nin, ne bölgedeki Kürtlerin ne de uluslararası konjonktürün yarattığı gerçekleri görmek istemediğini anlayabiliriz.
Red politikaları bitti, OHAL kalktı, asimilasyon kalmadı demek belki 15 yıl önce büyük adımlar olarak anlatılabilirdi. O devir geçti.

Artık bölgedeki Kürtlerin 3-5 saatlik seçmeli dersle, TRT Şeş’le tatmin olmayacağını, ‘Kürt kardeşlerimizin’ sorunlarının bittiğini düşünmek bir ‘zannetmenin’ ötesine geçemiyor. Ki bu ülkenin istikbali için son derece tehlikeli bir zannetme.

400 KİLOMETREKAREDEN BİR ŞEY ÇIKMAZ

Başbakan’ın canlı yayına çıkmasından saatler önce bir kaç gazeteci ve akademisyen (Ahmet Hakan, Kadri Gürsel, Mehmet Altan, Erol Katırcıoğlu ve Nuray Mert) BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’la buluşmuştuk. Önce konuşmanın bana göre tali ama sıcak kısmını aktarayım. Biliyorsunuz, Demirtaş hafta içi Taraf gazetesine ‘Şemdinli’de 400 kilometrekarelik alan PKK kontrolünde’ şeklinde bir demeç verdi. Palavra atıyor dendi, PR yapıyor dendi. O ise şöyle diyor:

‘Ben bunu PKK’yi övmek için söylemedim. Muradım, hükümetin 1.5 yıldır sürdürdüğü ‘Ordu-hükümet elele farklı bir şey yapıyoruz, örgütün belini kırarız, sorunu çözeriz’ gibi Sri Lanka modeline öykünen politikasının çöktüğünü anlatmaktı. Türkiye halkının bunu bilmesini istedim. Yoksa 400 kilometrekareden birşey çıkmayacağını ben de biliyorum. Bugün PKK kontrol eder, yarın ordu. Ama bu durum yenmek-yenilmek mücadelesini çoktan aşmıştır. Onu dile getirmek istedim.’

Şemdinli’de BDP’liler ile PKK’lilerin basına yansıyan kucaklaşmasının ise planlanmadığını, fakat yine de ‘Türk halkına doğru mesaj vermek açısından iyi bir yöntem olmadığını’ söyledi. Konuşmanın sıcak gündem ve polemik kısmı buydu. Şimdi ana haber bültenine geçebiliriz.

TRENİN VARLIĞINI İNKAR POLİTİKASI

Yeni bir yüzyıl başlıyor. Ülkesiz 40 milyon Kürt’ün hayati bir fırsat yakaladığını düşündüğü bir yüzyıl. Bu düşünce, uluslararası aktörler tarafından destekleniyor, şekil ve ruh değiştiren Ortadoğu’da gelişecek alan buluyor. Demirtaş’ın deyimiyle ‘Kürt hareketi bir tren. PKK, BDP, PYD, Barzani, Talabani, Öcalan bu trenin vagonları. O vagonlarda ikamet edenler nezdinde küçük değişiklikler olsa da, bu tren o rayda ilerlemeye devam edecek.’

İyi de Türkiye ne yapacak, önünden geçip giden trene öylece bakacak mı?
Bakmayı bırakın, trenin varlığını dahi kabul etmeyen bir hareket planı çizildiği belli oluyor. Bu da son model bir inkar politikası işte.

Dün Radikal’deki yazısında Oral Çalışlar soruyordu: Türkiye neden kilitlendi ve nasıl açılacak? Bence nedeni bu. ‘Nasıl’ına gelirsek…

KONSEY KÜRTLER ADINA KONUŞUR

Demirtaş’ın önerisi şöyle:

‘Suriye’deki Kürt Ulusal Konseyi (SKUK) benzeri bir yapı kurulabilir diye düşünüyorum. Nasıl ki SKUK’ta PYD yer alıyorsa, burada oluşturacağımız konseyde de PKK temsil edilebilir. Böylelikle hükümet doğrudan PKK ile masaya oturmuş gibi görünmez. Bu Kürt Akil Adamlar konseyinin tüm taraflarla görüşme yetkisi ve gücü olur. Kürt hareketi adına konuşma hakkı tanınacak ve bu şekilde muhattap alınacak bir yapıdan söz ediyorum. Önce aradaki güven ilişkisi tazelenir ve sonra da böyle bir muhattapla masaya oturulur.’ Demirtaş, somut ve işleyebilecek bir fikir ortaya atıyor. Fakat bugünkü haliyle ne hükümetin, ne de PKK’nin kendine çizdiği yol bu fikrin hayata geçmesine uygun bir zemin hazırlıyor. İki taraf da radikal bir strateji değişikliği yapmaya yanaşmazsa, bu toprakların insanları olarak bizleri çok zor günler bekliyor.