BIST 10.209
DOLAR 32,36
EURO 34,78
ALTIN 2.398,57
HABER /  POLİTİKA

Baykalın Çankaya senaryosu

CHP lideri 20 Haziran'da Çankaya'ya çıktı. Bu Baykal'ın son bir aydaki ilk başbaşa görüşmesi değil.

Abone ol

Ankara'da cumhurbaşkanlığı ile ilgili senaryolar bitmek bilmiyor. CHP Genel Başkana Deniz Baykal'ın son bir ayda 4 kez Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşmesi dikkatlerden kaçmadı. Radikal'den Murat Yetkin bu durumu sözleriyle açıkladı.

Yazı: Murat Yetkin
Kaynak: www.radikal.com.tr

-CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 26 Nisan'dan sonra önceki akşam da Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Çankaya Köşkü'nde bir yemek yedi. Yemeğe, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök de katıldı. Kaynaklar, 20 Haziran akşamındaki yemek davetinin, Sezer'in Baykal'ı son üç ayda Çankaya'da konuk ettiği dördüncü yemek olduğunu teyit ediyorlar. Sezer'in, Özkök ile birlikte Baykal ile yediği yemeklerin tarihleri 18 Nisan, 26 Nisan, 30 Nisan (yani 13 gün içinde üç kez) ve 20 Haziran olarak kayda geçmiş bulunuyor.
Bu tarihler, Türkiye'de laiklik ve cumhurbaşkanlığı tartışmasının devletin en üst kademesine ulaştığı, 17 Mayıs Danıştay saldırısıyla hassasiyetlerin doruğa ulaştığı tarihler. Dolayısıyla yukarıdaki bilgileri peş peşe sıralamak, Ankara'da alesta bekleyen komplo teorisyenlerini harekete geçirmeye, Baykal'ın Sezer'in desteğiyle cumhurbaşkanlığına aday olmak istediği senaryolarını ortaya atmaya yetiyor.
Olan biteni daha iyi anlamak içinse yazının başındaki bilgileri biraz daha açmak gerekiyor.
Örneğin aynı bilgileri şöyle vermek de mümkün:
Baykal, son üç ay içinde dört kez Çankaya Köşkü'ne çıkarak Cumhurbaşkanı Sezer'in yemek davetine katıldı. Bu davetler, 18 Nisan'da Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Klaus, 26 Nisan'da Avustralya Genel Valisi Emekli Tümgeneral Michael Jeffery, 30 Nisan'da İsveç Kralı Carl XVI ve Kraliçe Silvia ve 20 Haziran'da Litvanya Cumhurbaşkanı Valdas Adamkus onuruna verilen resmi yemeklerdi.
Yemeklere, resmi protokol gereği, anamuhalefet lideri Baykal'ın ve Genelkurmay Başkanı Özkök'ün yanı sıra, örneğin Başbakan Tayyip Erdoğan, Meclis Başkanı Bülent Arınç da katıldılar. Asli davetlilerin Ankara dışında bulundukları durumlarda vekilleri yemeğe katıldı. Örneğin Baykal'ın Sezer ile yediği son yemekte, yani 20 Haziran'da, Başbakan Erdoğan İstanbul'da olduğu için Devlet Bakanı Beşir Atalay tarafından temsil edildi.
Gerek Cumhurbaşkanlığı, gerekse CHP'den aldığımız bilgilere göre, Baykal ile Sezer'in baş başa yemek yemeleri, buluşmaları söz konusu olmamış.
Fıkra gibi değil mi?
Ankara'da bazı ciddi mevkilerde, ciddi olmasını bekleyeceğiniz kişiler günlerdir Baykal'ın 26 Nisan'da Sezer ile yemek yediği bilgisinden yola çıkarak, Baykal'ın Sezer desteğiyle 11'inci cumhurbaşkanı olma planları yaptığı üzerine senaryolar kuruyorlar. Bu senaryolar, ciddi mevkilerdeki ciddi siyasetçiler tarafından (örneğin AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat tarafından) ciddiye alınıp, basın toplantısı konusu yapılıyor. Ciddi mevkilerdeki, ciddiye aldığınız kişiler tarafından sağa sola telefon açılıp bu konunun ciddiye alınması gerektiği söyleniyor.
Siyasetin, evet, asık suratlı olmaması, ama biraz daha ciddiye alınması gerekiyor.
AK Parti'nin Meclis'te 355 sandalyesi ve CHP'nin 154, ANAP'ın 21, DYP'nin ve SHP'nin dört sandalyesine karşın anayasal olarak cumhurbaşkanını seçme imkânı varken, Baykal'ın neden gidip görev süresinin bitmesine on buçuk ay kalmış Sezer'den neyin desteğini isteyeceği sorusunun, Ankara'da siyaset izleyen herkesin aklına gelmesi gerekmiyor mu? Sezer'in Meclis'te oyu, ya da CHP dışında doğrudan etkileyebileceği bir parti grubu var mı?
Baykal'ın cumhurbaşkanlığı konusunda yapılan Yunanistan-PASOK benzetmesi de bir başka yanlışlığı içeriyor. Yunanistan'da iktidardaki Yeni Demokrasi, parlamentoda cumhurbaşkanı seçecek çoğunluğu olmadığı için, Baykal'ın da vurguladığı gibi 'eski', yani aktif siyasette olmayan bir PASOK'luyu, üstelik mevcut PASOK yönetimine muhalif duran Karolas Papulyas'ı aday göstermiş, Yorgo Papandreu da kabul etmek zorunda kalmıştı. Yani mutlaka Yunanistan benzetmesi kurulmak isteniyorsa, örneğin Hikmet Çetin bu modele Baykal'dan daha uygun bir isim olur.
Mesele, 'Azınlık oyuna sahip Baykal cumhurbaşkanı olmak istiyorsa, neden Başbakan Erdoğan olmak istemesin ki' dedirtmekse, bu açıkça söylenebilir. Cumhurbaşkanı'nı, anamuhalefet lideri ile böyle acemice kurgulanmış bir siyasi tertip içinde göstermeye çalışmaktan daha düzgün ve en azından yasal siyasi temelleri olan bir çaba olur bu. Unutulmamalı ki, mevcut Meclis tablosunda, ancak Erdoğan'ın uygun bulup, partisine telkin edeceği bir isim, ki bu Baykal bile olabilir, 11'inci cumhurbaşkanı seçilebilir. Neticede, Erdoğan'a başbakanlık kapısını açan kişi Baykal olmamış mıydı?