BIST 10.743
DOLAR 32,20
EURO 35,03
ALTIN 2.504,00
HABER /  POLİTİKA

Batı basını neden taraf?

Batı ve ABD basınının bir siyasi partiden yana hiç bu kadar taraf olmamıştı...

Abone ol

Batı medyasının, özellikle de Amerikan ve İngiliz basınının, kendisini profesyonel gözle takip ettiğimiz son 20 yılda, Türkiye'deki seçim süreçlerinde bir siyasi partiden yana bu kadar taraf olduğuna hiç tanık olmamıştık. Türkiye'deki parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini okurlarına aktarırken nesnel ve dengeli olma gereğini duymadığını gördüğümüz bu basının, bir siyasi partinin uluslararası propaganda bürosu gibi çalıştığını söylemek çok da abartılı olmaz. Bu taraftarlığın nedenlerini ve bunun demokrasimiz için içerebileceği riskleri çözümlemek gerekiyor.

Taraftar yazısı

Propaganda yazılarının en fütursuzlarından biri Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden bir gün önce Washington Post'ta "Müslüman Demokrasisi İlerliyor" başlığı altında yayımlandı. Jackson Diehl imzalı makalede, cumhurbaşkanlığı krizi boyunca AKP'nin sadece demokrasiden yana değil ama aynı zamanda uzlaşma ve ılımlılıktan yana tavır aldığı öne sürüldükten sonra "Türkiye, ABD'yle, 'laik' Türk politikacıların büyük çoğunluğundan daha fazla dost olan bir cumhurbaşkanına sahip olacak. Ona hoş geldin demek gerekmiyor mu?" deniyordu.

Fahiş hatalar

Diehl, AKP'yi överken hızını alamayıp idamı kaldıranın bu parti olduğunu söylemek gibi fahiş bir hataya da imza atmış. Halbuki Türkiye'yi daha yakından izlemiş olsaydı, idamın önceki koalisyon hükümeti tarafından kaldırıldığını bilirdi. Gerçi bu hatayı yapan ilk kişi Jackson Diehl değil. Kendisinden önce New York Times'ın Türkiye muhabiri Sabrina Tavernise 19 Mayıs 2007'de ölüm cezasını AKP'nin kaldırdığını yazmıştı.

Bunlar, yüksek gazetecilik standartlarıyla övünen New York Times için son derece düşündürücü maddi hatalardır.

İslam ve demokrasi

Washington ve Londra'nın, İslamcı Milli Görüş hareketinden 28 Şubat'ın etkisiyle kopan AKP'yi, 11 Eylül sonrasının koşullarında, Arap ve İslam alemindeki halk yığınlarının ilgisini şiddet yanlısı İslamcı hareketlerden uzaklaştırarak, barışçı ve medeni siyasete yöneltmek için sunulacak bir örnek olarak benimsediğini biliyoruz. AKP'nin Amerikan ve İngiliz medyasından gördüğü büyük ilginin ardındaki asıl neden bu.

Başta CHP ve MHP olmak üzere ulusalcılar, ABD ve AB karşıtlığında adeta eski Milli Görüş çizgisine savrulurken, AKP bu iki global aktörle pragmatik ilişkiler kurmayı başardı. Buna AKP'nin
Türkiye'nin uluslararası ekonomik sisteme entegrasyonunu sürdürmesi de eklenince, bu iki global aktörün gözünde AKP, Türkiye'de diğerlerine göre tercih edilir bir siyasi güç oldu.

'Müslüman demokrat' mı?

Düne kadar AKP'yi genellikle "ılımlı İslamcı", "neo-İslamcı", "eski İslamcı" veya "İslami kökenli" diye tanımlayan Amerikan ve İngiliz basınında bu parti için, AKP'nin de duymaktan hoşnut olacaklarını sandığımız "Müslüman demokrat" tanımının giderek artan oranda kullanıldığını gözlemliyoruz.

AKP'ye iltifat eden aynı basın, kentli orta sınıfların demokrasi, laiklik ve özgürlükler konusundaki kendiliğinden gelişen demokratik tepkilerini ya görmezden geliyor ya da bunu, başında orduyu saydığı "laik elitler" konfigürasyonunun bir komplosu olarak yansıtıyor.

(Milliyet)