BIST 11.072
DOLAR 32,19
EURO 35,01
ALTIN 2.502,48
HABER /  GÜNCEL

Başbakan'ın gazetecileri titreten sorusu!

Radikal'den Deniz Zeyrek Ankara gazeteciliğiyle ilgili çok çarpıcı açıklamalarda bulundu

Abone ol

TWİT-ÜL HAVADİS
H.Kübra Kocaoğlu

Son zamanlarda "Ankara gazeteciliği öldü mü?" soruları sık sık sorulmaya başlandı. Eskiden yaptığı haberlerle hükümetlere açıklama yaptıran gazeteciler şimdiler de sadece hükümet açıklamalarını takip eder oldu diye eleştiriliyor. Twit-ül Havadis bu soruyu Ankara gazeteciliğinin deneyimli bir ismine sordu. O iyi bir gazeteci olmanın yanında iyi bir de Twitter kullanıcısı. Ankara gazeteciliğinden Twitter'a, Kars-Erzurum ayrımından siyasete sorularımızı samimiyetle cevapladı Radikal'den Deniz Zeyrek.

Deniz Zeyrek'le görüşmeye gittiğimde kızı Yağmur'da karnesini almış, babasının yanına gelmişti. Yarı yılı takdirle kapatan Yağmur büyüyünce babası gibi gazeteci olmak istiyor. Deniz Zeyrek kızının gazeteci olmasını pek istemese de Yağmur şimdiden okulda gazete çıkartmaya başlamış bile. Baba kızın bir kare fotoğrafını çektikten sonra başladık Deniz Zeyrek'le Twitter muhabbetine. Twitter'ın gazeteciler için haber kaynağı olduğunu söyleyen Zeyrek, gazeteciliğin günümüzde geldiği noktaya da dikkat çekti. Şimdiler de Başbakan'ın "sen hangi gazetedensin" diye sorduğu muhabirin işini kaybetme korkusuyla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Zeyrek, basın özgürlüğünün demokrasi için ne kadar önemli olduğunu anlattı. İşte Deniz Zeyrek'le Twitter ve gazetecilik üzerine konuştuklarımız...

BAŞBAKAN'IN ÖFKESİ HALKA DA YANSIMIŞ!

Twitter kullanmaya ne zaman başladınız?

Bir sene önce başladım ama sonra çıktım. Referandum öncesinde bazı şeylerden rahatsız oldum.

Nelerden mesela?

Bir şey yazıyorsun insanların tepki ölçüsü yok. O kadar kontrolsüz bir şey ki, yani biraz Başbakan'ımızın öfkesi halka da yansımış. Herkes öfkeli. Kimse benim gibi düşünmek zorunda değil ama benim gibi düşünmüyor diye bir görüş ifade eden adamı hedef haline getirmek acayip bir şey. Benim de herhalde Ahmet Hakan gibi geniş bir sabrım olmadığı için belki de deneyimsiz olduğum için hoşuma gitmedi, o yüzden kapattım. Bir süre sonra üye olmadan takip ettiğimi fark ettim. Çünkü bir sürü haber istihbaratı oradan çıkıyordu. Siyasetçiler ilgi göstermeye başladıktan sonra mecburen üye olmak durumunda kaldık. 6 aydır aktif bir şekilde kullanıyorum.



Genellikle ne zaman giriyorsunuz Twitter'a?

Genelde sabahları evde gazete okurken kullanıyorum. Zaten yazdıklarımın çoğu da gazetelerdeki olaylarla ilgili oluyor. Fırsat bulursam öğlen kullanıyorum. Bir de akşam bu saatlerde bizim taşra baskısı bittikten sonra bakıyorum. Gece de cep telefonundan takip edebiliyorum.

Facebook'da kullanıyor musunuz?

Evet, kullanıyorum.

Orada da aynı şekilde aktif misiniz?

Hayır Facebook'u o kadar aktif kullanamıyorum. Onu daha çok eski arkadaşlarla haberleşmek için kullanıyorum. Ben Twitterı' bir platform olarak görüyorum, Facebook biraz daha farklı. Nasıl ki bir gazetede size verilen köşede görüşlerinizi ifade ediyorsanız Twitter'da bize bir yer açmış. Orada kendi görüşlerimizi ifade ediyoruz. Tek farkı 140 karakterle sınırlanmış olması. Ama sınırsız olduğu için o 140 karakter 140 bin karaktere de dönüşebilir. İnsanları boğmadıkça sıkmadıkça, görüşlerini açıklayabilirsin. O açıdan Twitter daha kullanışlı.

TWİTTER HABER KAYNAĞI

Twitter'ın haber kaynağı olarak kullanılması gazetecileri nasıl etkiliyor?


Biz orada kimlerden bilgi alıyoruz gazetecilerden alıyoruz, siyasetçilerden alıyoruz. Ve onun dışında değişik alanlarda çalışan insanlardan bilgi alıyoruz. Dolayısıyla bir gazetecilik faaliyeti devam ediyor. Yani internet medyasını eleştiriyorlar ya gazeteciliği bitirecek diye öyle bir şey olmaz. İnternet medyasıyla bizim gazete arasındaki tek fark bizimkinin kağıda basılı olması.

Sadece şu açıdan işimizi kolaylaştırıyor Mısır'daki, Tunus'daki yada İran'daki olayları duyma şansımızı artırıyor, bize böyle bir kolaylık sağlıyor. Mesela ben İran krizini iki tane twitter kullanıcısından takip etmiştim ve hiç yanıltmadılar. Çok sağlıklı bilgiler yazıyorlardı. Zaman zaman Türkiye'de gazetelerde ya da televizyonlarda böyle kampanyalar olur sokak muhabiri olun, siz çekin fotoğrafını bize gönderin değerlendirelim diye. Twitter bu uygulamanın çok yaygın ve başarılı olduğu bir alan. Yani halkın gönüllü sokak muhabirliği söz konusu ama tabi bu bilgiler teyide muhtaç. Her şeyi olayın bütün taraflarından kontrol etmek ve tamamen doğrulatmak zorundayız. Bunu yapamıyorsak zaten iddia edildi diye veriyoruz. Bunun bir iddia olduğunu, gerçek olmadığını yazıyoruz. Böyle bir boyutu var, manipülasyon zemini olabilir. Gizli servislerin yönlendirme aracı olabilir vs. Halkı galeyana getirebilirler mesela Twitter'dan.

TWİTTER TABLOİD GAZETELERİN SAYISINI ARTIRABİLİR

2010 yılını basılı gazetenin ölüm yıldönümü ilan etti bir çokları. Sizce de öyle mi?

Ben buna inanmıyorum. Ben ipad de kullanıyorum ama sabah takip ettiğim gazeteyi açıp hem o boya kokusunu hem de kağıttan okumanın zevkini yaşamak istiyorum. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin örneğin bir yerde baz istasyonu olmadığı zaman telefon da çalışmıyor, internete de bağlanamıyorsunuz. Dolayısıyla habere ulaşma şansınız kalmıyor. Böyle bakmak lazım, bence bitmeyecektir. Zarar görecektir ama basılı gazeteler varlığını sürdürecektir. Belki boyut olarak bizi takip etmek zorunda kalacak bütün basın, daha dinamik daha kullanışlı boyutlara geçecektir. Bence Twitter vs. böyle tabloid gazetelerin sayısını arttırabilir.

GAZETECİLİK BIÇAK SIRTINDA!

"Ankara gazeteciliği bitti" diyorlar. Siz bir Ankara gazetecisi olarak bu konuda ne düşüyorsunuz?

Hepsini genellemek çok doğru değil. Benim tanıdığım çok iyi ve araştırmacı gazeteciler var. Mesela ben burada tanık oluyorum Murat Yetkin'in gazeteciliğine. Her şeyi didik didik eden inanılmaz bir çalışma yöntemi var. Kaynağa ulaşmaya çalışan, ulaştığı zaman elde ettiği bilgiyi başka bir kaynaktan doğrulatmaya çalışan ve ulaştığında da yazan gazeteciler tanıyorum.

Ama şöyle bir sıkıntı var karşılaştığınız tepkinin boyutları eskisi gibi değil. Bir örnek var mesela Turgut Özal Hürriyet gazetesinin muhabirine "sen hangi gazetede çalışıyorsun?" dediği zaman Hürriyet gazetesi muhabir adına yanıt olarak ertesi gün "Hürriyet'te çalışıyor Sayın Başbakan" diye manşet atarmış. Şimdi Başbakan bir gazeteciye "Sen nerede çalışıyorsun?" diye sorduğu anda o gazetecinin meslek yaşamı ciddi anlamda tehlikeye girmeye başlıyor. Böyle bir dönem var şimdi. Daha dün bir sürü meslektaşımız işsiz kaldı.


GAZETECİLER KAPININ ÖNÜNE KOYULABİLİYOR

Hükümetin bu duruma etkisi var diyebilir miyiz?

Şöyle var zemin müsait hale geldi. Kimse kimseyi kandırmasın özellikle de hükümeti destekleyen medya kuruluşlarında hükümet üyelerini rahatsız eden haberler yapıldığında, gazeteciler sorgusuz sualsiz kapının önüne koyulabiliyor. Bunu görmezden gelirsek kendimizi kandırmış oluruz.

Bütün gazeteciler kendilerinin olmasa da çocuklarının geleceğini düşünüyorlar, düşünmek zorundalar. Bu aşamaya getirilmişler.

Gazeteciler gerçekten korkuyor mu?

Hükümetle ilgisi var mı diyoruz ya şöyle ilgisi var; eğer bir medya patronu gazetecinin faaliyetinden dolayı zor durumda kalıyorsa doğrudan hükümetle ilgisi var demektir. Ama ben şunu kastetmiyorum gazeteci adil olmak zorundadır yani sırf muhalefet edeceğim diye insanların özel yaşamlarına, ailelerine bir takım şeyler yüklemek gazetecilik etiği açısından da doğru değildir. Bir gazeteci eğer gazetecilik faaliyeti dışında bir takım dedikoduları, doğrulanmamış bilgileri bir haber unsuru olarak görüp onu değerlendirirse ona karşı çıkacak tepkileri savunmakta herkes zorlanabilir.

Ama bir yolsuzluk haberi yazıyorsanız, elinizde belgeleri varsa o yolsuzluk hükümeti rahatsız etti diye sizin sıkıntı yaşamamanız lazım. Böyle bir ince çizgi var. Bu çizgiye dikkat edenlerin zor durumda kalması, işlerinin sıkıntıya girmesi şuan ki ortamın sonucu diye düşünüyorum.

TWİTTER'DA YAZARKEN TEDİRGİN OLUYORUM

Bu sizin Twitter'da yazdıklarınızı da etkiliyor mu?

Ben şahsen başlarda Twitter'a çok daha rahat yazıyordum. Ama artık tedirgin oluyorum. Çünkü bir kurumda yöneticiyim ve yaptıklarım bir şekilde bu kurumu da bağlıyor. Bunun bilinciyle bazen bir konu hakkındaki düşüncemi oraya yazmayabiliyorum. Bu da hem kurumumu hem de kendimi korumak amacıyla oluyor. Gazetecinin bu hale getirilmiş olması bence basın özgürlüğüyle bağdaşır bir durum değil. Birileri bunu okuduğunda eleştirebilir ama maalesef durum bu. Çok lay lay lom bir ortam yok gazeteciler için. Artık çünkü otosansür muhabir aşamasına gelmiş. Yani editörü falan bırakalım muhabir artık "Bu haber çıkmaz bizde" deyip haberle ilgilenmeyecek aşamaya gelmiş. Bence büyük tehlike o.

Peki bu sizce bu durum ne kadar devam eder?

Bence basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı bir demokrasi için olmazsa olmaz unsurlardan biridir. Bu kaybedilirse demokraside kaybedilir. Dilerim daha kötü olmaz. Hakaret kısmına girmeyerek, insanların özel yaşamlarına haksız saldırılarda bulunmayarak, küfretmeyerek görüşlerini açıklama özgürlüğünü yaşayabildikleri sürece özgür bir ortamda yaşamaya devam ederiz. Ama ben hükümetin şu icraatından rahatsızım dediğimde "gözüne dizine dursun" diye şiddetli bir tepki göreceksem ve bunun bedelini ödeyeceksem basın özgürlüğü de demokrasi de yara almış demektir.

TWİTTER'DA KİMLERİ TAKİP EDİYOR?
TWİTTER'DA KARİZMA YAPMANIN YOLU?
KARS VALİSİNE NEDEN KIZDI?

[PAGE]

Twitter'da tanıdıklarınızı mı takip ediyorsunuz yoksa tanımadıklarınız da var mı?

Tanımadıklarımı da takip ediyorum. Daha çok yazdıklarına bakıyorum, hoşuma giderse takip listeme ekliyorum. 200 kadar insanı takip ediyorum.

Kimlerin twitlerini okumaktan zevk alıyorsunuz?

Ahmet Hakan'ı beğeniyorum. Twitter'ı en güzel kullananlardan biri o. Siyasetçilerden mesela AK Parti Milletvekilleri Emin Ekmen'i bir de Aşkın Asan'ı takip ediyorum. Çünkü onlar bu platformu hak ettiği gibi kullanıyorlar. Suat Kılıç çok yakın arkadaşım olduğu için gerektiğinde çok sert eleştirdiğim olmuştur. Cüneyt'i takip ediyorum.

Şahnaz Çakıralp'in zaman zaman gökyüzünün fotoğraflarını çekip koyması hoşuma gidiyor mesela. Emin Ekmen ve Aşkın Asan da gittikleri yerlerden bir şey gösteriyorlar. Gürsel Tekin de öyle ama onun herhalde yoğunluğundan kaynaklı olarak diğerleri kadar etkinliği yok. Hasip Kaplan'ı takip ediyorum. Onu biraz da kendime benzetiyorum aslında. Biraz sert mizaçlı bir siyasetçi. Genellikle gazeteci arkadaşları izliyorum.

TAKİP EDENLERE CEVAP VERMEYİP KARİZMA YAPANLAR!

1600'den fazla takipçiniz var. Mentionlara cevap veriyor musunuz?

Çok zor. Zaten bazılarının üslubu da çirkin oluyor. Dayı, baba, hemşehrim gibi cevaplar oluyor zaman zaman. Açıkcası onları çok dikkate almıyorum. Ama gerçekten benim yazdığım mesajdaki gündemle ilgili ciddi bir yanıt varsa onu sürdürüyorum. Beni takip edenlere cevap yazmayayım, karizma yapayım gibi bir alışkanlığım yok.

Twitterda böyle bir cevap yazmayayım, karizma yapayım durumu var mı sizce ?



Gözlemlediğim kadarıyla var. Takipçisi çok ama takip ettiği az olan insanlar var. Bunun rahatsız edici tarafı da var. Ben açıkçası böyle şeyleri pek sevmem. Beni takip etmiyor bende onu takip etmem dediğim çok kimse yok ama çok yakın arkadaşlarımdan bazıları yaptı bunu. Sordum neden böyle yaptığını sonra kullanamadığı için olduğunu öğrendim. Benim takip edip ama o kişi tarafından takip edilmediğim baya çok insan var.

MİRGÜN VE AHMET HAKAN YAZINCA GENÇ KIZLAR TAKİBE ALIYOR

Twitter'da followerlar (takipçiler) birbirinden etkileniyor mu?

Şöyle gözlemlerim var mesela. Mirgün bana yazdığında özellikle genç hanımefendilerin takibe aldığını görüyorum. Yani Mirgün'ü takip edip benimle konuştuğunda beni ekliyorlar. Ahmet Hakan için de böyle. Onlarla konuşmak takipçi sayısını artırıyor. Bir de beğenilmiş ve sürekli retweet edilmiş bir mesajınız varsa ondan sonra bir artış oluyor. Ama ben şunu fark ettim her twitçinin bir kitlesi var. Beni en çok takip edenler mesela CHP örgütleri falan. Herhalde öyle yanlış bir imaj ortaya çıktı.

BİZİM MUHABİRDEN ÖNCE TWİTTER'DAN HABER ALIYORUM

Bu sizin duruşunuzla alakalı olabilir mi?

Belki de. Zaten fark ediyorum bazen onların hoşuna gitmeyecek bir şey yazdığım zaman birer ikişer gitmeye başlıyorlar. Böyle bir ortam oluşmuş. Halbuki doğru kullanım bu değil. Doğru kullanımı bir amaç uğruna yaparsınız. Mesela Nuh Yılmaz'ı takip ediyorum ben. Nuh Amerikada'ki düşünce kuruluşlarının dünyaya bakışıyla ilgili çok güzel ipuçları veriyor, onları takip etmemizi sağlıyor. Bazı arkadaşlar çok hoş müzikler paylaşıyor. Yani tamamen oradan ne beklediğinizle ilgili. Gazeteci arkadaşları takip ediyorum. Bazen bizim muhabir telefon etmeden önce başka bir muhabirin twitinden bilgi sahibi oluyorum. Ya da bazı bürokratlar var kimliğini gizli tutan bunların yazdıklarından bilgi sahibi oluyorum. Ben biraz daha faydalı kullanmaya çalışıyorum. Faydalı da oluyor aslında çok fazla faydalanıyorum. Örneğin Kılıçdaroğlu girip bir şeyler yazdığında ajansı beklemek zorunda kalmıyoruz.

Blockladığınız insanlar oluyor mu?

Çok fazla olmadı. Şimdiye kadar iki ya da üç kişi blockladım.

Neden blockladınız?

Çok önyargılı insanlar var. Yani siz ne yaparsanız yapın onun bir önyargısı vardır, her şeyi ona göre değerlendirir. O tip insanlarla da insan uğraşmak istemiyor. Bizi tabi bazı meslektaşlarımız kadar çok taciz eden olmuyor ama ara sıra çıkıyor. Çünkü yazdığımız her şeyin herkesin hoşuna gitmesi gibi bir durum yok. Bir de karşılık verenlerin üslubuna dayanamıyorum. Argo hitap ederek yazanlar vs. Yoksa benim yazdığımı düzeyli bir şekilde eleştiren insanlara saygım var. Ama yanıt içinde bir saygısızlık barındırıyorsa gözünün yaşına bakmam.

Cemil Çiçek doğru söylemiş; Twitter cıvıtır da aynı zamanda! Ama doğru kullanıldığında çok önemli bir sosyal medya platformudur. İnsanları bu platformdan uzaklaştırma gayreti doğru değil. Herkes kullansın ama cıvıtmadan kullansın.

SİYASETÇİLER BAZEN BASİT PROPAGANDAYA KAÇIYOR

Siyasetçilerin Twitter'ı kullanımını nasıl buluyorsunuz?

Siyasetçiler seçmenlerine görünmeyi severler. Onun için her siyasetçi meclis genel kurulunda çıkıp kürsüde bir konuşma yapmak ister. Bu açıdan twitter iyi bir platformdur. Her vekili 3 bin 5 bin tane seçmeni takip etse onlara seslenmek için fırsattır. Bir çoğu böyle kullanıyor. Meclis kürsüsüne çok sık çıkmasa da en azından internet kullanabilen seçmenlerine seslenebiliyor. Bu güzel bir şey. Ama ben gazeteci olarak basit propagandaya kaçmalarından sıkılıyorum.

Mesela salı günü grup toplantılarında Başbakan geldi, oturacak yer yok tarzı mesajlar oluyor. Sonra bir bakıyoruz durum hiç de böyle değil. Bu hoş değil mesela. Ama Hasip Kaplan, sabah 4.30 da meclis bitmiş, yaklaşık 15- 20 tane mesaj yazmış. Sabah okuduğunda sayın Kaplan'ın ruh halini hissedebiliyor insan. İşte Twitter'ın böyle bir tarafı var. Samimi bir ortam yaratıyor.

Bu samimiyet hiç tanımadıklarınızla da oluyor mu?

Ben mesela Emin Ekmen'le ile hiç yüz yüze karşılaşmadım. Ama buradaki ortam sayesinde korkunç bir empati geliştirdik. Bunu hiç yüz yüze gelmeden yapmak önemlidir. Aşkın Asan'la da hiç karşılamadık ama bir çay borcumuz var. Bu tür şeyler insanları birbirine yakıştırması açısından güzel bence. Twitter'ın en güzel tarafı normal zamanda, normal koşullarda hiç ulaşamayacağınız insanlara rahatlıkla görüşünüzü, fikrinizi iletebilmeniz. Eskiden bunu tv programlarında yaparlardı.

UCUBE TARTIŞMASI KARS'A ZARAR VERDİ

Son twitinizde Kars Valisi'nin karne gününde çocuklara çocuklara "asıl karne mahşer gününde" dediğini yazdığınız. Erzurum'da yapılan kış olimpiyatlarının neden Sarıkamış'ta olmadığı gibi eleştirileriniz oldu.

Şu nedenle yazdım gerçekten büyük bir haksızlık. Bir şehre geliyorsunuz ucube tarışması, heykel tartışması vs.

Kars'a zarar verdimi sizce bu tartışmalar?

Vermez olur mu! Kars'ta yaşayan insanların sorunu bu değil ki. Ben her gün bir sürü insanla konuşuyorum kimi diyor ki bu gerçekten ucubedir kaldırın, kimi de kardeşim adam yapmış bırak bizim de böyle insanların ilgisini çekecek, konuşulacak bir heykelimiz olsun. Ünlenmek herkesin hoşuna gidiyor ama şehrin sorunlarını gölgelediği için asıl konuşulması gereken şeyler konuşulmuyor.

Ben söyleyeyim size mesela kış olimpiyatları neden Sarıkamış'la paylaşılmadı bu eski bir soru. O aday olunduğunda yapılabilinecek bir şeydi. Mesela Kars-Tiflis demiryolu var adı üstünde Kars'ı Tiflis'e bağlayacak olan demiryolu siz getiriyorsunuz bunun lojistik merkezini Erzurum'a yapıyorsunuz. Neymiş, Kars'a da lojistik merkez yapılması planda var. Bir sürü planda bir sürü şey var ama bu işin asıl yapılacağı yer belli olmuş karar alınmış, Erzurum'a yapılacak. Yani neden bu kent bu kadar kalkındırılırken 150 km ötesindeki kent geri bırakılıyor.

Vali çıkmış çocuklara sesleniyor: "Asıl karne mahşer gününde"... Bırakalım ona insanlar karar versin. Çocuk karne almış belki çok mutludur niye kafasını karıştırıyorsunuz. Niye insanları bu tartışmaya yönlendiriyoruz. İnsanlar işsiz. Benim çekmecemde Kars'ta yaşayan ve geçinecek iş bulamayan onlarca insanın bilgileri var. Bu ülkede gerçekten tarımla birlikte işsizlik aldı başını gitti. Yani bu sorunları çözmek lazım.

ERZURUMLU VEKİLLER MECLİS'TE OTURUYOR

Peki neden Erzurum sizce?

Erzurum bir kere önemli bir oy deposu. Kars'ta da iki tane iktidar partisinin milletvekili var ama napıyorlar bilmiyorum. Mesela ben çok merak ediyorum. O gün onu yazdım. Ne hissettiler acaba? Ben Kars milletvekili olsam seçmenlerimin karşısına nasıl çıkarım diye düşünürdüm. Bu söylediklerimi iktidara kızdığımdan zannetmeyin. Kıskançlıkla söylüyorum. Yani yanı başımda Recep Akdağ hem bakanlık almış hem de bütün olanakları sunabiliyor. Ben milletvekilliği aldım üç dönemdir Meclis'de oturuyorum. Onu eleştiriyorum son yazdıklarımla. Gerçi eleştirilmesi de lazım.

Bunun iktidarla falan ilgisi yok tamamen bir durum tespitidir. Zaten Twitter'ın amacı da bu değil mi? Bir haksızlık varsa duyurmak. Gazeteler buna yer vermeyebilir. İlgilerini de çekmeyebilir. Normaldir de. Her kentin benzer sorunları vardır bunu ulusal gazeteye yazamazsınız ama ben kişisel hassasiyetimle burada belirtiyorum. Belki beni takip edenler bundan sıkılıyor. Ama Kars'tan sesini duyuramayan insanların sesini iktidar partisi milletvekillerine en azından beni takip edenlere duyurmuş oluyorum. Beş kişi bile duysa benim için kârdır.

http://twitter.com/HtcKubra
Facebook Hatice Kübra
Twitter İnternethaber
Facebook İnternethaber