BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67
HABER /  POLİTİKA

Başbakana daha kötüsü yapılamazdı

'Yandaş Basın' tanımlamalarının 'palavra' olmadığı kamuoyunun kafasına bir kez daha kazındı

Abone ol

ADNAN BERK OKAN

 

Şunu merak ediyorum:

TRT’de yayınlanan “Enine Boyuna” programına katılacağını “teyit” etmeden önce kendisine soru soracak gazetelerin isimlerini Başbakan mı verdi?..

Yoksa program yapımcısı mı yaptı seçimi?..

O sorgucuları(!) kim seçmiş olursa olsun “yanlış” seçimdi…

İçlerinde, Başbakan’a eleştiri yöneltebilecek cesarette ve karizmada tek arkadaş yoktu içlerinde…

Haliyle Başbakan çok büyük bir fırsatı kaçırdı…

Program yapımcısı da “reyting” imkânını ıskaladı…

 

                                 ***

 

Keşke soruları kamuoyunda, “Müzmin Başbakan Muhalifi” olarak tanımlanan isimler sorsaydı…

Elbette Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Ruhat Mengi’den söz etmiyorum ama hepimizin “hah işte şimdi oldu” diyebileceğimiz “hem muhalif” ama hem de yeri geldiğinde “Başbakan’ın ve hükümetinin hakkını teslim eden” arkadaşlarımız olabilirdi Erdoğan’ın karşısında…

Keyifli bir futbol maçı yerine, sürekli ofsayt pozisyonda boş kale önüne gönderilen paslardan gol atmaya çalışan bir Başbakan gördük ekranda…

Hakemler ise gözlerini kapamışlar ve sadece "o maç" için “ofsayt” kuralını kaldırmışlardı…

Oysa Başbakan’ın en önemli özelliklerinden birinin çabuk düşünebilme, ters soruyu soranları bile verdiği cevaplarla ikna edebilme yeteneği olduğunu herkes kabul ediyor…

Hele Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kuvvet komutanlarıyla olumlu bir şekilde paslaştıklarını söylerken keşke karşısında Ertuğrul Özkök olsaydı…

Ya da Enis Berberoğlu…

 

                                 ***

 

Ama o ikilinin yerini, siyasal iktidara hoş görünebilmek için “entelektüel sakal” yerine “İslâmi Sakal” bırakmayı tercih eden İsmet Berkan tercih edilmişti Doğan Gurubu’ndan…

İsmail Küçükkaya nasıl ederdi de “ters” soru sorabilirdi?..

Hem de dağarcığında onlarca sorusu olduğu halde…

Hele Mustafa Karaalioğlu?..

Hem yüreği yetmezdi Başbakan’ı sıkıştırmaya, hem de patronajdan çekinirdi…

Nitekim en gollük, en ofsayt paslar ondan geldi…

Ekrem Dumanlı’nın Başbakan’a ters soru sorabilmesi için sadece soyadının değil, kafasının da “dumanlı” olması gerekirdi ki, alkolsüz üzüm suyu bile içmeyen bu kardeşimizin kafasının "dumanlı" olması mümkün müydü?...

Deyin ki Erdal Şafak entelektüel birikimi ve dünyayı takibi açısından en gelişmişleriydi; o sorsaydı ya…

Nasıl soracaktı?..

Deyin ki sordu…

Gazeteye dönünce, Başbakan’ın damadının ağabeyine nasıl hesap verecekti?..

 

                                 ***

 

Hâsılı…

Çok büyük bir imkân harcandı…

Daha da fenası…

“Yandaş Basın” tanımlamalarının “palavra” olmadığı kamuoyunun kafasına bir kez daha kazındı…

Bu arada, kendine güven noktasında rahmetli Özal’ı aratmayacak kadar üst seviyede bulunan Başbakan Erdoğan’ın “Muknilik” yeteneği harcanmış oldu…

Çünkü…

“Çanak soru”, cevapların doğruluğuna “gölge” düşürür…

İnandırıcılığını zedeler…

İnanç zedelenmesi ise “kendisi gibi düşünmeyenleri ikna etmek için” konuşan kişiyi hedefinden uzaklaştırır…

Başbakan, kendisine zaten inananları ikna etmek için mi çıktı o programa?..

Yoksa, muhaliflerin absürt iddialarını çürüterek, aklı başında olsa da muhaliflerin etkisinden kurtulamayan milyonlarca vatandaşı ikna etmek için mi?..

 

                                 ***

 

Şu iddia ile yazımı tamamlıyorum:

Eğer TRT ekranında soru soran ve “yandaş” olduklarını ilkokul çocuklarının bile bildiği yazarların yerinde, Başbakan’a olgun muhalefetleriyle tanınan yazarlar olsaydı ve hemen takiben kamuoyu araştırması yapılsaydı, Başbakan Erdoğan, “güvenilirlik” konusunda “zirve” yapardı…

 

adnanberkokan@gmail.com