BIST 9.916
DOLAR 32,46
EURO 34,90
ALTIN 2.439,25
HABER /  GÜNCEL

Başar'dan reyting tüyosu!

Kürşat Başar Türkiye'de insanların kameralar, televiyonlar önünde rahatça davrandığını söyleyerek, TV kanallarının ülkeyi kamerayla donatabileceğini söyledi...

Abone ol

Kürşat Başar yazısında Türkiye'deki insanların kameralar karşısında çok rahat davrandıklarını söylüyor. Başar, bunun nedenin de TV'lere olan ilgiden kaynaklandığını belirtiyor. Bu yüzden Başar, TV kanallarına daha çok seyredilecekleri bir yol gösteriyor. İşte, Başar'ın yazısı:

Belki ben arasıra gördüğümden bana öyle geliyor ama bu, gelinler evi türünden programlar galiba sonsuza dek sürüyor. Geçen gün yine gördüm, insanlar alışmış, yüzyıllardır oradaymış, orada doğmuş, orada büyümüş gibi konuşuyorlar.

Aslında fena fikir değil. Anladığım kadarıyla seyirci de alıştı. Artık gelinler, kaynanalar, damatlar hep beraber bundan sonra o evde yaşasınlar. Çocukları olsun, genişlesinler, gelinim olur musun evi yerine gelinim olur musun apartmanı inşa edilsin, kalabalık ve garip bir aile olarak orada otursunlar. Çocuklara, nerelisin diye sorunca, 'gelinim olur musun'luyum, hem de içinden,' gibi cevaplar versin.

Aslında böyle televizyona çıkmayı seven ve başka yerlerde içimizi kıyan pek çok kişi için özel programlar düzenlense ne güzel olur. Politikacılar köşkü, medya maydanozları sarayı, yazar ve gazeteciler sitesi, miskinler tekkesi gibi yeni programlar düzenlensin.

Benim görebildiğim kadarıyla bizim insanımız televizyonu, kamerayı seviyor. Ben bunca yıldır televizyon programı yapıyorum hala kameraya bakarken kendimi rahatsız hissederim. Halbuki bu programlara çıkanlar, yıldız yarışmalarına katılanlar filan öyle rahat ki, kırk yıllık oyuncuyu cebinden çıkartır. 24 saat çalışan kameraların önünde bile tık demiyor. Oyununu oynamayı sürdürüyor. Kimseden çekindiği, şöyle mi çıkarım, böyle mi görünürüm, yanlış bir laf mı ederim diye düşündüğü yok.

Bu bakımdan aslında yeni program formatları da düşünebiliriz. Örneğin Ecevit'in büyük projesi Köy-Kent gerçekleşmedi ama Köy-TV gerçekleşebilir. Diyelim bir köyü bütünüyle canlı yayına alabiliriz. Kimin evinde ne oluyor, kim kiminle dedikodu yapıyor, kim kiminle kırıştırıyor hepsi çıkar. Böyle 'köyüm olur musun?', 'mahallemde yaşar mısın?' türünden birçok program yapılabilir.

Boşuna dizi çekmeye, uğraşmaya gerek yok. Millet en çok kendisinin televizyondaki halini izliyor. Sirk aynasına bakar gibi, kendisini gördüğü halde başkası sanıp eğleniyor, alay ediyor.

Televizyon kanallarının yerinde olsam isteyen ailelerin evine kamera koyar, deneme çekimi yaparım. Yalnızca rastlantı olarak izlediklerimiz böyleyse kimbilir daha ne zengin malzeme vardır memlekette.

Hava yapıp, poz kesmek ve içi boş büyük laflar etmek konusunda bütün dünyayı geride bırakacağımız için bu potansiyeli kullanalım.

İşyerleri, kadın kuaförleri, oteller, tatil köyleri, gece kulüpleri, gazete binaları da herkesin izlemeye doyamayacağı yerlerdir.

Bunların yanısıra devlet daireleri, karakollar, mahkemeler de aynı tür programlarla verilebilir ve böylece oturduğumuz yerden herkesi takip şansına kavuşuruz. Memlekette işlerin nasıl yürümediğini görüp 'demek bir tek bana değilmiş, herkes aynı durumda,' deyip seviniriz.

Olayı büyütüp, evin bütün odalarına güvenlik kameraları yerleştirip izleyenler gibi, memleketin dört bir tarafını kameralarla donatıp izlemek mümkün. Gizlimiz, saklımız mı var?

Örneğin Türkiye'ye hangi yabancı heyet gelse, bir acele soluğu Diyarbakır'da alıyor. Herhalde kebapları güzel diye! Pilot uygulamayı oradan başlatalım. Avrupa Birliği bütün Diyarbakır'ı kameralarla donatsın. Hatta uygulama evlere kadar insin. Oralara kadar yorulmasınlar. Bütün dünya seyretsin. Teknolojinin son aşamasının gönüllü oyuncuları biz olalım. Şeffaf toplum idealini gerçekleştirelim.

YAZI:AKŞAM