BIST 10.277
DOLAR 32,33
EURO 34,82
ALTIN 2.406,89
HABER /  GÜNCEL

Balığın kokusu tüketime engel

Kıyı uzunluğu 8 bin 333 kilometre olan ve 25 milyon hektar su ürünleri üretimine uygun alan bulunan Türkiye'de, dünya ortalamasının yarısı kadar balık tüketiliyor.

Abone ol

Akdeniz Üniversitesi'nde (AÜ) yapılan araştırmada, ailelerin yüzde 16'sının balık tüketmediği, balık tüketiminde en önemli engelin ise ''mutfakta oluşan koku ve kirlilik'' olduğu belirlendi. AÜ Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü tarafından Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Özkan başkanlığında yapılan araştırmada, insan sağlığı ve beslenmesi açısından önemli bir protein kaynağı olan balığın tüketim tercihleri ve tüketim kararı üzerine etkili olan faktörler arasındaki ilişki incelendi. Antalya'da 300 aileyle yapılan çalışma sonucu elde edilen veriler kullanılarak ailelerin balık tüketimleri ve balık tüketimine etki eden sosyo-ekonomik faktörler belirlendi. -KOKU BALIK TÜKETTİRMİYOR- Araştırmada ailelerin yüzde 16'sının balık tüketmedikleri ortaya çıktı. Balık tüketmeyen ailelerin büyük çoğunluğu ise balığın kızartılması sırasında mutfakta oluşan koku ya da canlı balığın kokusunu gerekçe gösterdi. Bu ailelerin yüzde 34'ü, mutfakta bıraktığı koku veya canlı balık kokusunun rahatsızlık vermesi nedeniyle, yüzde 23'ü alışkanlıkları olmadığı için, yüzde 16'sı da hazırlanmasının zorluğunu öne sürerek balık tüketmediklerini ifade ettiler. Balık tüketen ailelerin yüzde 57,9'u da, balık tüketimlerinin beyaz ve kırmızı et tüketimine göre daha az miktarda olduğunu belirtirken, bunun en önemli nedenini ''mutfakta oluşan koku ve kirlilikten rahatsız olmaları'' olarak gösterdiler. Ailelerin yüzde 53,6'sının ise ev dışında balık tükettikleri saptandı. Balık etini diğer etlere göre daha fazla tercih eden aileler ise, balık etinin daha sağlıklı oluşu, besin değerinin yüksek olması, tad ve lezzetinin beğenilirliği, fiyatının bütçelerine uygunluğu gibi faktörlerin seçimlerinde etkili olduğunu belirttiler. -HAMSİNİN SALTANATI- Araştırmaya göre, tüketilen balıkların yüzde 48'ini hamsi oluşturuyor. Hamsiyi sırasıyla, çupra istavrit, alabalık, barbun, levrek, mercan, kolyoz, kubbes, kefal, sazan ve çinekop izliyor. Görüşülen ailelerin yüzde 97,6'sı, balığı genellikle taze tüketmeyi tercih ettiklerini, yüzde 2,4'ü konserve aldıklarını vurguladılar. Araştırmaya göre ailelerin yüzde 76'sı balığı kızartarak, yüzde 14.7'si fırında, yüzde 9'u da ızgara yaparak tüketiyor. İncelenen ailelerin yüzde 78'i balığı kış aylarında tüketirken, yüzde 48.8'i genelikle hafta sonunu tercih ediyor. Görüşülen ailelerin yüzde 54'ü balığı semt pazarından, yüzde 27'si balık pazarından ve yüzde 8'i balıkçı dükkanından satın alıyor. -DÜNYA ORTALAMASININ YARISI- Su ürünlerinin hayvansal proteinler içerisinde önemli bir besin kaynağı olması nedeniyle yeterli hayvansal protein tüketmede önemli bir alternatif olarak kabul edildiğini dile getiren Özkan, Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili bir ülke olmasının yanı sıra sahip olduğu gölleri, barajları ve akarsularıyla su ürünleri bakımından önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurguladı. Buna karşın Türkiye'de deniz ürünlerinin yeterince tüketilmediğine işaret eden Özkan, şunları kaydetti: ''8 bin 333 kilometre kıyı uzunluğuna sahip olan ülkemizde yaklaşık 25 milyon hektar su ürünleri üretimine uygun alan bulunmaktadır. Buna karşın kişi başına deniz ürünleri tüketimi 7.6 kilogramdır. Oysa bu değer gelişmiş ülkelerde 23.3 kilogram, gelişmekte olan ülkelerde 13.7 kilogram ve dünya ortalamasında 15.87 kilogramdır.''