BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Bakan Babacan'dan borç itirafı

Ali Babacan 2010 yılı için Türkiye'yle ilgili olumlu tablo çizdi ancak borç konusunda bir itirafta bulundu.

Abone ol

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin borcunun gelişmekte olan ülkelere göre yüksek olduğunu söyledi.

Babacan, bir televizyon kanalında katıldığı canlı yayında, OECD’nin Türkiye’nin büyümesine ilişkin 5,5 gibi bir öngörüsü bulunduğunu anımsatarak, ekonomik kriz sonrası dönemde dengeler yeniden oturtulurken potansiyel büyüme oranlarının tekrar gözden geçirileceğini ifade etti.

Bu dönemde büyümenin muhtemelen gelişmiş ülkelerde kriz öncesine göre daha düşük bir seviyeye inmiş olacağını belirten Babacan, “Bu aşırı borç yükü, sosyal güvenlik sistemiyle alakalı sıkıntılar. Böyle bir durum ortaya çıkacak” dedi.

Gelişmekte olan ülkelerde ise daha yüksek bir büyüme potansiyelinin önümüzdeki dönemde görüleceğini kaydeden Babacan, genel güven ortamı ve istikrarın ekonomik büyüme açısından olmazsa olmaz bir şart olduğunu vurguladı.

Babacan, şöyle devam etti:

“Öncelikle siyasi istikrarı sağlayacaksınız. Bu ülkeyi siyasi açıdan öngörülebilir bir ülke haline getireceksiniz ki arkasından uygulayacağınız ekonomi politikalarına, ekonomik programa güven olsun. Aksi halde ileriye doğru yapılan açıklamaların hiçbir kıymeti kalmaz. Bir koalisyon hükümetinin ömrü ne kadardır? 6 ay sonra var mıdır, yok mudur? Bunun sorgulandığı bir ortamda o ülkenin açıkladığı bir programın, politikaların kıymeti yoktur. Herkes bugünün, yarının hesabını yapar. Ekonomi yönetiminde süreklilik, politikalarda devamlılık ve öngörülebilirlik bu işin olmazsa olmaz bir şartı.”

Küresel ekonomik krizin hem dünya hem Türkiye için zor bir dönem olduğunu ve uluslararası kuruluşların dünyanın nereye gideceğini tam olarak göremediğini ifade eden Babacan, “Türkiye ne yaparsak yapalım bu ekonomik krizden şöyle ya da böyle etkilenecekti. Mühim olan bunu en az hasarla atlatabilmekti ve en az hasarla bunu atlatma imkanını da bulduk. Türkiye olarak o dönemde yapabileceklerimiz vardı, yapamayacaklarımız vardı. O özel dönemde ekonomiyle ilgili görev alan arkadaşlarımız ellerinden gelenin en iyisini ortaya koydular” diye konuştu.

“BORCUMUZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE GÖRE YÜKSEK”

Türkiye ekonomisi için büyüme faktörlerinin neler olduğunun iyi görülmesi gerektiğine dikkati çeken Babacan, Türkiye’nin kamu borç stokunun gelişmekte olan bir ülkeye göre yüksek olduğuna işaret etti. Babacan, “Gelişmiş ülkelere göre borcumuz az diyeceksiniz ama gelişmekte olan ülkelere göre de yüksek” dedi.

Türkiye’nin geçen sene sonu itibariyle AB tanımlı dış borcunun milli gelire oranının yüzde 45,5 olduğunu hatırlatan Babacan, şunları söyledi:
“Biz geçen seneki bütçemizi beklediğimizin biraz altında bir açıkla kapattık. 52 milyar ile kapattık. Faizler hızlı düştü, büyüme de beklediğimizden fazla gelince hem pay hem payda iyileşmeler olunca geçen sene yüzde 45,5 ile kapatmış olduk.

Bundan sonraki dönem ne olacak? Bizim bu açıklarımız orta vadeli programda, (güncelleyeceğimiz orta vadeli programda hiçbir şey değişmeyecektir) yine belki 45,5, belki azıcık daha artacak ama ondan sonra hemen azalış trendine geçecektir. 2010 sonu itibariyle baktığımızda bugünden daha düşük bir borç stokuna ulaşacağız. Bu rakamlar Türkiye için hala yüksek rakamlar.”

Kamu borç stoku yüksek ülkelerin kamu harcamalarını artırma yoluyla büyümelerinin mümkün olmadığını belirten Babacan, “Belki çok geçici 3 aylık, 6 aylık uygulamalar yapabilirsiniz Biz geçen sene beyaz eşyada, otomobilde 3 ay ÖTV, KDV indirimi yaptık. Hemen arkasından bunu yarı yarıya geri çektik. Çünkü baktık marjımız yok. Eylül sonu itibariyle bütün operasyonu bitirdik. ’Artık indirim falan yapmıyoruz’ dedik. Kamu harcamalarını yükselterek borçlarla ilgili endişeleri artırıyorsak, bu genel güven ortamını bozuyorsak bu gelip bizi çok kötü vuruyor” diye konuştu.

Bütçe açığı veren ve kamu borç stoku gelişmekte olan ülkelere göre zaten fazla olan Türkiye’nin kamu harcamalarını artırarak büyüyemeyeceğine dikkati çeken Babacan,”Geçen sene birinci çeyrekte kamu harcamalarının en açıldığı dönemdir ve bizim ekonomik daralmamız yüzde 14,5. Tarihi bir rekor. Demek kamu harcamalarını artırarak, büyüyemiyoruz. Bunu mutlaka bir kenara koymak, bu tespiti yapmak lazım” dedi.

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM TÜRKİYE’NİN NE YAPACAĞI ÇOK ÖNEMLİ”

Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin ne yapacağının çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, şunları söyledi:

“Türkiye’de siyasi istikrar sağlam olduktan, Türkiye’nin önümüzdeki yıllara ait orta vadeli ve hatta şu anda yeni başladığımız uzun vadeli hedeflerle ekonomi politikasını ortaya açık bir şekilde koyduktan sonra, potansiyel bahsedilen büyüme oranının dahi daha üstüne çıkılabilir. Biz bütün bu tedbirleri aldıktan sonra, şu anayasa değişikliğimizi yapalım, Türkiye’de demokrasiyi daha sağlam bir zemine oturtalım, Türkiye’de yargıyla ilgili malum sorunlarımızı çözelim, Türkiye’nin ekonomik istikrarının oturacağı orta vadeli programımızın uzun vadeyle pekiştirilmesini sağlayalım. O dönemde OECD’ye hesapları tekrar yapın dediğinizde size muhtemelen 5,5 değil, daha farklı rakamlar söyleyebilir.
Önümüzdeki dönemle alakalı dikkat edeceğimiz hususlar çok belli. Öncelikle siyasi istikrar ve çok sağlam bir ekonomi politikası. Bunun da özünde devlet harcaması yoluyla değil, özel sektörün önünü açarak büyüme stratejisi var.”

TÜRKİYE’DEKİ İŞSİZLİK ORANI
Türkiye’deki işsizlik ve istihdam oranlarını ABD ve Avrupa ülkeleriyle kıyaslayan Babacan, şunları söyledi:
“O ülkelerde işsizlik oranları yüksek ve yükselmeye devam edecek. Bizdeki işsizlik oranı her ne kadar 2008’den 2009’a 3 puanlık bir artış gösterse bile, bunun artık düşüş trendine girdiğini görüyoruz. Bu çok önemli bir fark. 2009’un Aralık ayında 2008’in aynı ayına göre işsizlik oranında yarım puanlık düşüş, yüzde 14’ten yüzde 13,5’e düşüş var.
Dolayısıyla bu toparlama Türkiye’nin ekonomik toparlanması aynı zamanda istihdam da üreten bir toparlanma. Biz nüfusu artan bir ülke olduğumuz için sadece mevcut işsizlerimize istihdam üretmekle işimiz bitmiyor. Her sene iş gücüne katılan yaklaşık 600-700 bin kişi var. Bunlara da istihdam üretmemiz gerekiyor.

Her ne kadar istihdam bizi sevindiriyorsa da bunda daha hızlı gitmemiz gerekiyor. İstihdam üretme konusunda başkaları yürürken, bizim koşmamız gerekiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım toparlanmanın sinyalleri şu anda güçlü, ama bu kendi içinde riskleri de barındıran bir toparlanma.”