Yaklaşan kongre öncesi, tüm gözler ANAP'a çevrildi. ANAP ya varolacak, ya da tarihteki yerini alacak. Peki askerlerin önünü açtığı ANAP bu noktaya nasıl geldi?
Abone ol BARIŞ YARKADAŞ
- 2 -
ANAP'IN ÖNÜ AÇILIYOR
MGK’nın eski AP’liler tarafından kurulan Büyük Türkiye Partisi’ni kapatması ise Özal’ın yolunu açtı. Kenan Evren’in seçimden 2 gün önce bir meydanda Özal hakkında yaptığı zehir zemberek konuşma ise, yeni genel başkanı sevindirdi. Bunu, Özal’ın tüm parti örgütlerine geçtiği “Pazartesi iktidardayız” mesajı takip etti.
Özal, Evren’in konuşmasını duyar duymaz, “İşte en büyük hatasını şimdi yaptı. Artık bu seçimi kesin alırız” demişti.
Özal’ın dediği gibi oldu. 6 Kasım seçimlerinden birinci parti olarak ANAP çıktı. Oyların yüzde 45’ini alan ANAP 211, yüzde 30’unu alan Halkçı Parti 117, yüzde 23’ünü alan MDP ise 71 milletvekilliği kazandı. Özal bu sonucu şöyle değerlendiriyordu: “Eğer romanı yazılmış olsaydı, hayal olurdu. Ancak, hakikat oldu”
Seçim bitmiş, ANAP diğer iki partiye fark atmıştı. Bu kesindi. Ancak kesin olmayan birşey vardı. MGK hükümeti kurma görevini Özal’a verecek miydi? Soru buydu. Bu sorunun cevabını en çok merak eden kişi ise, kuşkusuz Turgut Özal’dı. Özal daha fazla bekleyemeyeceğini anladı. Seçimlerden iki gün sonra randevu alarak Köşk’e çıktı. Tüm basın oradaydı. Özal içeri girer girmez, Evren’e sarıldı ve iki yanağından öptü. Görüşmenin ardından yine beklemeye koyuldu. Zaman geçiyor, sorular soruları getiriyordu. Yoksa hükümeti kurma görevi ANAP’a verilmeyecek miydi?
Bu sorunun cevabı tam bir ay sonra geldi. 7 Aralık 1983 günü Çankaya Köşkü’ne davet edilen Özal’a hükümeti kurma görevinin verildiği açıklandı. ANAP’lılar rahat bir nefes aldı.
İCRAATLER BAŞLIYOR
Hükümeti tek başına kuran ve geniş bir seçmen desteğiyle iktidara gelen ANAP ilk icraatlerini gerçekleştirmeye başladı. TRT’nin olanaklarını da iyi kullanan Özal, “İcraatin İçinden” adlı programlarla yaptıklarını anlattı. “Vizyon” “Telekomünikasyon” “Bilgi çağı” gibi kavramları günlük dile yerleştirdi. “Bilgisayar” ise artık herkesin kulandığı bir sözcük haline gelmişti. Dünyadaki değişimi iyi kavrayan Özal, yeni nesile "farklı bir dünya" sunuyordu. Toplum, farklılıklarla tanıştıkça ANAP’a olan ilgi daha da artıyordu.
Ancak, toplumun bu ilgisi parti içindeki huzursuzluğu çözmeye yetmiyordu. Her siyasi parti gibi ANAP içinde de farklı görüşler ortaya çıkıyor, bunlar zaman zaman sert tartışmalara yol açıyordu. İktidarının ikinci yılında bulunan ANAP sorunlarını kongre sürecinde çözmeyi planlıyordu. “Dört eğilimi birleştirmek”le övünen Özal,
kongre süreci yaklaştıkça, Ilımlılar, Selametçiler ve Hareketçiler adlı üç grubun varlığıyla karşılaşıyordu. Partinin Merkez Karar ve Yürütme Kurulu (MKYK) için ortaya çıkan adaylar, Özal’a baskı yapıyor, yeni listede daha etkin bir hale gelmek istiyordu.
“EĞİLİMLER” AYRIŞIYOR
Kendilerini “Selametçiler” olarak tanımlayan, başını Mehmet Keçeciler ve Hüsnü Doğan’ın çektiği grup partinin Türk-İslam çizgisine daha da yakınlaşmasını öneriyor, Özal’la sık sık görüşüyordu. Türk-İslam sentezine yakın olan Özal, görüşlere katıldığını söylüyor ancak, bu çizginin partiyi marjinal hale getireceğini savunuyordu. Keçeciler ve Doğan ise diretiyor partide daha etkin görevler almak istiyordu. Parti tabanında belli bir desteği de alan “Selametçiler” kongre yaklaştıkça, Özal üzerinde baskı kuruyordu.
“Hareketçiler”in sorunu ise başkaydı. Mustafa Taşar, Veysel Atasoy ve Halil Şıvgın’ın başını çektiği Hareketçiler, parti içi demokrasinin olmadığını savunuyor, demokratik kanalların işletilmediğini öne sürüyordu. Kendilerinin partiden tasfiye edileceğini düşünen “Hareketçiler” bu “dedikodu”nun yaygınlaşması üzerine Özal’la görüşüyordu. Özal’a “MKYK listesini siz hazırlayın ama, biz de seçimden önce görelim” diyen Hareketçiler, bu isteklerine olumlu yanıt alıyordu.
Daha sonra, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Halil Şıvgın, böyle bir görüşmenin olmadığını iddia ediyor, “ Biz Özal’ın etrafında kenetlenmiş bir aileyiz” diyordu. ANAP’ın bir doktrin partisi olmadığını savunan Şıvgın, “Bizde ancak hizmet yarışı olur, hiçbir zaman hizipleşme olmaz” diyordu.
Şıvgın’ın sözleri kongre öncesi, gerginliği az da olsa düşürmüştü. Ancak bu kez de “4. Taban” olarak adlandırılacak parti içindeki eski CHP’lilerden kaynaklanan kriz patlak veriyordu. Eski CHP’lilerin varlığıdan rahatsız olan çevreler, bu grubu örnek göstererek, partinin çizgisinden uzaklaştığını savunuyordu. Bu tartışmalar içinde kongreye giden Özal, dengeyi kurmaya çalışıyor, kimseyi küstürmeden süreci atlatmak istiyordu.
“Ilımlılar”la sorunu olmayan Özal, partinin genç kanadındaki yer alan bu grupla ilişkilerini daha da sıklaştırıyor, Mesut Yılmaz, Şadi Pehlivanoğlu, Kazım Oksay, Ali Tanrıyar, Güneş Taner gibi isimleri yanına çekiyordu. Partinin vizyonunu oluşturan genç kadro, Özal’a zorluk çıkarmamakla biliniyordu. Ilımlılar, partinin çizgisininden memnun olduklarını her fırsatta dile getiriyor, “aşırı uç”ların Türkiye’yi “eski günlere” götüreceğini öne sürüyordu.
ÖZAL TEK ADAY
Politik manevra ustası Özal, tarih 14 Nisan 1985’i gösterdiğinde, ANAP’ın 1. Olağan Büyük Kongresi’ne bu şartlarda gidiyordu. Özal’ın karizması karşısında seçimde hiçbir şansı olmadığını bilen partililer, genel başkan adaylığında Özal’ı yalnız bırakıyordu. Kongre’de genel başkanlık yerine MKYK’yı ele geçirme savaşı yaşanıyordu. Parti kulis faaliyetleriyle çalkalanıyor, listeler hazırlanıyordu. “Başbakan Turgut Özal’ın Kongre’ye sunacağı listede yer alması beklenen isimler” diye hazırlanan bu listelerde, her grup kendi adayını yazıyordu.
Seçim günü geldiğinde ise, salon tam bir heyecan kasırgası içindeydi. ANAP kurulduğundan beri ilk kez genel başkanını kongreyle seçecekti. Listeler hazırlanmış, nefesler tutulmuştu. Ankara, kongreye kilitlenmişti. Ancak bu heyecan biraz sonra yerini kargaşaya bırakacaktı. Foto muhabirlerinin, Özallar salona girerken yaptığı çalışma, korumaları ve bazı partilileri rahatsız etmişti. Semra Özal’ın fotoğrafını çeken gazetecilere saldıran bazı partililere polisler de katıldı. Günaydın Gazetesi’nden Dursun Gündoğdu’nun iki dişi kırıldı. Özal bu sırada kürsüde konuşuyordu. Salona hakim olan kargaşa, Özal’ın da dikkatini çekti. Olayın büyümesi üzerine, gazeteciler karar aldı ve salonu terk etti. Özal gazetecilerin arkasından “Giderseniz gidin” diye bağırdı.
Halil Şıvgın ve Güneş Taner’in gazetecilerden özür dilemesi ise fayda etmedi. Gazeteciler ANAP haberlerini 3 gün izlemedi, boykot etti.
Kongreye hakim olan kargaşa durulduktan sonra Özal konuşmasına devam etti. Yıldırım Akbulut’un Divan Başkanı olduğu kongrede konuşan Özal, hayal ettiği geleceğin Türkiye’sini anlattı. Başbakan hayallerini şöyle sıraladı: “5-10 yıl içerisinde hakikat olacağına inandığımız Türkiye’de çok şey değişecektir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye ekspres yollar, büyük limanlar, hava meydanları, modern sulama tesisleri, büyük barajlar, pırıl pırıl köyler ve muntazam şehirlerimiz olacak.”
LİDERE BÜYÜK DESTEK
Özal’ın bu konuşması büyük alkış aldı. Salon “Özal, Özal” sloganlarıyla inledi. Bir süre sonra sandık başına giden 923 delege, tercihini partinin karizmatik liderinden yana kullandı. Sandıklar açıldığında Özal’ın 902 oy aldığı ve yeniden genel başkan seçildiği açıklandı. Özal, 1. Kongre’ye damgasını vurmuştu.
Sıra, üzerinde fırtınalar kopan MKYK seçimlerine gelmişti. Delegeler Özal’ın sunduğu listeyi de onaylamış,
MKYK’da “Ilımlılar” çoğunluk sağlamıştı. Mesut Yılmaz, Şadi Pehlivanoğlu, Kazım Oksay, Ali Tanrıyar gibi “Ilımlılar” Selametçiler ve Hareketçileri geride bırakmıştı. Gerçi Selametçiler ve Hareketçiler de MKYK’ya girmişti ama, ağırlık Mesut Yılmaz ve arkadaşlarındaydı. Mesut Yılmaz, 592 oy alarak partideki yerini sağlamlaştırdı. Kongreden sivrilerek çıktı. Özal, Mesut Yılmaz’ı yakınına alarak Genel Başkan Yardımcısı yaptı.
Veysel Atasoy ise kongreden bir gün sonra yapılan genel başkan yardımcılığı seçimlerinde tepkisini yeniden ortaya koydu. Seçimi kaybetmiş, tepkisi daha da artmıştı. Arkadaşı Halil Şıvgın’ın Başkan Yardımcılığı’nın düşürülmesi üzerine toplantı salonunu terk eden Veysel Atasoy, ardından istifa etti. Kararından vazgeçirilen Atasoy gazetecilere yaptığı açıklamada, “Vehbi Dinçerler ile Eymen Topbaş’ın partideki gruplaşmanın başını çektiklerini gördüm. Bizi tasfiye etmek istiyorlar. Parti içi demokrasiye olan güvenim sarsıldı” dedi.
2. KONGRE: YİNE ADAY YOK
Anavatan Partisi 14 Nisan 1985’te yaptığı “çekişmeli” kongrenin ardından, enerjisini politika sahnesine daha çok vermeye başladı. İç kavgadan uzaklaşan ANAP yeniden eski günlerine döndü. İlk kuruluş günlerinin heyecanını yaşayan parti, kendini anlatmaya, serbest piyasa ekonomisini hayata geçirmeye çalıştı. Bir yandan da muhalefete yüklenmeye başladı. Özal, politikasını Doğru Yol Partisi’ni zayıflatma üzerine kurdu. Basın toplantılarında sık sık DYP’yi eleştirdi. O dönem yasaklı olan Süleyman Demirel’i ima ederek, “DYP bir kişiyi sahneye çıkarmak için kurulmuştur” dedi.
DYP’nin aslında Güniz Sokak’tan idare edildiğini öne süren Turgut Özal, “Bu memleketin insanı hizmet bekliyor. Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar DYP’yi karşımızda rakip olarak tutturamazlar” söylemini kullandı. Özal’ın eskiden “abi” dediği Demirel’e karşı cepheden açtığı bu savaş , ANAP kadrolarının özgüvenini tazeledi. Kadrolar Özal’a daha bir yakınlaştı. Politika sahnesinin kurtlarına karşı açılan mücadele bayrağı, 2. Olağan Kongresi’ne giden ANAP’ta Özal’ın karşısına bir tek rakibin bile çıkmamasını sağladı.
BOMBA ETKİSİ YARATAN SÖZLER
24 Kasım 1988’deki kongrede konuşan Özal, bu kez milliyetçi-muhafazakar çevrelere seslendi. Selim Sırrı Tarcan Kapalı Spor Salonu’ndaki kongrede konuşan Özal, “Üzerimizde dış tehdit var. Bizi bölmek istiyorlar. Bizi kimse bölemeyecek” dedi. Özal’ın bu konuşması büyük alkış aldı. Konuşmasının devamında yine DYP’ye yüklenen ANAP Genel Başkanı, siyasi yasakların kalkması için Demirel’in bazı milletvekillerine para teklif ettiğini açık açık söyledi. Özal’ın sözleri siyasi arenada bomba etkisi yarattı.
Parti genel başkanının bu “cesur” sözleri karşısında şaşıran üyeler, sertlik politikasına onay verdi ve kongrede yeniden Özal lehinde oy kullandı. Özal tüm delegelerin oylarını alarak 1986 yılını da genel başkan olarak bitirdi.
Özal yeniden güven tazelemiş, 2. Kongre’yi kolay geçmişti. Ancak ANAP’ı zor günler bekliyordu. Çünkü meclisteki bazı milletvekilleri siyasi yasakların kalkması için yasa teklifi vermiş, bunu genel kurula getirmek için yaptıkları çalışmayı hızlandırmıştı. 1987 yılının 27 Kasım’ında yapılan referandum sonucu eski liderlerin yasağı kalkmıştı. Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit yeniden politik arenaya dönüyordu. Ancak 1987’de yapılan genel seçimler Özal’ın imdadına yetişti. Özal genel seçimlerden birinci parti olarak çıktı ve yeniden hükümeti kurma görevini aldı. Bu Özal’ın kurduğu ikinci, Türkiye Cumhuriyeti’nin ise 19. hükümetiydi.
YARIN: SİYASET SAHNESİ ISINIYOR, DEMİREL POLİTİKAYA DÖNÜYOR!